Tuğba GENCAN:Okuduğum ayetleri öncelikle bir bütün içinde değerlendirmem gerekirse peygamber efendimizin muhataplarının ruhsal durumları,yardıma ihtiyacı oldukları halde bunu göremedikleri,kalplerinin ne kadar hasta olduğu,yaptıkları kötülüklerinin karşılıksız kalmayacağının farkında olamadıkları ve günahta ısrar edişleri,nankörlüğün ve şükürsüzlüğün gözlerini kör edişi.Bu kadar inatçı ,günahta ısrarcı insanlara karşı birden değil yavaş yavaş hazırlanılmaya çalışılan yolu yordamı öğretilen ve yalnız ALLAH'a dayanılması istenilen bir peygamber. ALAK SURESİ:Bu surede bizden istenen, her işe herşeyi yaradan (bizi de yaratan, okuduğumuz kitabı da ,olayları da yaratan Allahtır)rabbimizin adıyla başlamamız.Allah dilediğine ilmi hocayla verir dilediğine hiç bir aracı olmadan verir. KALEM SURESİ:Allah inanan insanlara sadece ahirette mükafat vermeyeceğini aynı zamanda dünyada da onların üzerlerinden elini çekmeyeceğini vurguluyor bence.İnandığımız değerlerimizden taviz vermemiz gerektiğini söylüyor.Kötü insanların vasıflarını anlatan ayetlerde tanımlanan insan bir iki özelliği kötü olan bir insan olmaktan uzak artık kalbi kararmış,hastalannmış, tedavisi imkansız.Bizden bu halden sakınmamız ve doğru yol üzere sabit olmamız isteniyor. MÜZEMMİL SURESİ:Peygamberimiz gibi KURAN'a bürünmemiz isteniyor bizden.Kuran'la sarmaş dolaş olmamız isteniyor.Kuran'la yatıp Kuran'la kalkmamız ,yatarken ,uzanırken,kalkarken Allah'ı zikretmemiz isteniyor bizden.Kuran'ı anlamamız ,tane tane sabıla hayatımıza uygulaya uygulaya okumamız isteniyor .Kıyametin korkuçluğundan bahsediyor sure. Çocukları bile ihtiyarlatacak o günde güçten ,kuvvetten düşeceğimiz,çok güvendiğimiz güç kaynaklarının bize fayda etmeyeciğini söylüyor. MÜDESSİR SURESİ:İnsanın nankör olduğundan, verildikçe daha çok istediğinden,şükretmediği halde ,herşeyin kendi hakkı olduğunu düşünüp, daha fazlasını da istemeye hakkı olduğunu düşünecek kadar edep dışı olduğundan bahsediyor.Allah'ıh indirdiği her ayetin insan için bir imtihan olabileceği,inananın imanının artacağı,inanmayanın küfrünün artacağı vurgulanıyor.İnsanın salih insanlarla,Allah'ı hatırlatacak insanlarla oturup kalkması isteniyor. FATİHA SURESİ:Övülmeye layık olan yalnızca ve yalnızca ALLAH 'tır.İnsan yalnızca Allah'tan yardım isteyecek kadar O'na teslim olabilmiş olmalı,öyle bir müslüman olabilmeli. TEBBET SURESİ:İnsan eşini seçerken dikkat etmeli,bir ömrü hayırda yarışacağı bir insanla geçirmek istemiyle Allah'a dua etmelidir.Öbür tarafta da insan sevdiği ile beraber olacaktır gerçeğini unutmayarak bir hayat arkadaşı seçmelidir.EBU LEHEB ve eşi gibi şerde yarışanlardan olup ,cehennemde buluşanlardan olmayın diyor kuran bence. 12070165
BÜŞRA GÖKDOĞAN /11040152-İDKAB2 (BİRİNCİ BÖLÜM) KUR'AN NEDİR? Ku'an'ı,''insanın hayatını anlamlandıran kitap'' olarak, tanımlayıp giriş yapmak isterim.Kur'an bütün yönleriyle açık kılınmalıdır.Her insanın hayatının amacı,anlamı vardır.Adler'in de dediği gibi ''ben böyleyim ve evrende böyledir''yargısı hem kendine hem de yaşama verdiği değeri,anlamı gösterir. İnsan fıtratının gereği olarak hayatını anlamaya,açıklamaya çalışmıştır.Hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Anlam insanın kendisini ifade etmesidir ve anlam inanmayı gerektirir.Belalar olsun hastalıklar olsun yorum yapma gereği duyarız.Karşılaştığımız güçlüklere bir güç oluşturur,anlam vermeye çalışırız.Bu anlamlar sayesinde hayatımız kolaylaşır. Gören insan anlamı görmesi gereken şey de görür.Eylemlerin anlamlı olacağını görmüştür.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan,onun kendisinde bazı yetenekler görmesi,eylemlerine anlamlar yüklemesi,bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.Yoksa insan yaşayamaz.Anlam arayışı başarılı olursa,fıtri yeteneklerini iptal eder.hayat yük olur ve anlık hazlara yönelir. Kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan ana zihniyetler,akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır.Tutumlar kişinin varoluşunu tayin eder.Zihniyet fıtratla,alış tutumlarla tutumlar da varoluşla ilgilidir. insanın anlam arayışı iki yöndedir.Birincisi ''ben merkezli''anlam verme.Kişinin fıtri yeteneğinin kaynağını tabiatta görmesidir.Fıtrata uyumluluk esastır.İkincisi ise ''fıtrat-vahiy temelli'' anlam verme.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi.İnsan fıtratının varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir.Fıtrat önce geldiğine göre onu tayin eden aşkın bir varlığın yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevk etmesidir.Bunun için Allah peygamberler göndermiştir.Tüm peygamberlerin gayesi tevhit ile hayatı anlamlandırmak olmuştur.Kur'an hayatı anlamlandırması için insandan okumasını,düşünmesini,anlamasını,ihlasla yaşamasını ister.Bunun da sünnete uymakla gerçekleşeceğini söyler. KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuran'ı anlamak demek Kuran'ı bütünlüğü içinde anlamak demek.Aksi takdirde bütünü göz ardı edersek Kuran'ı anlayamayız. Manalar yalnız başına değil,daima bir sistem içinde değer kazanıyor.Örneğin namazın farz oluşu sadece tek bir ayetle değil;namaz kılanları öven ,ferdin davranışlarındaki olumlu yanını dile getiren kesin delillerden çıkarılır.İlk başta çelişkili gibi görülen ayetleri bir bütün içinde ele alırsak hiç de öyle olmadığı görülür. Kuran'ın bütünlük içinde incelenmesi şu 3 çerçevede ele alınıyor.Ayet çerçevesi,siyak-sibak çerçevesi ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesi.Ayetler bir bütünlük arz eder.Hiç kimse bir ayetin başını ya da sonunu kendine göre yorumlayamaz.Yine siyak-sibak çerçevesinde de bir konuyu tek ayette ele alamaz.O konunun tam olarak anlatıldığı başka sureye de bakmak gerekir. Kuran'ın kuranla tefsirinde yine Kuran'ın bütünlüğü,okuyanlar tarafından anlaşılması gerekliliği söz konusudur.Yine de itikadi mezhepler de bu konuda hissi davranmaktan öte duramamıştır.Kendi anlayışlarına uygun ayetleri delil göstermişler,konuyla alakalı olan diğer ayetleri göz ardı etmişler.Amacımız Kuran'ın doğrularının doğru olarak ele alınması ve onun bütünlüğünün sağlanmasıdır.Aksi takdirde Kuran'ın kendi doğruları yerine herkese göre Kuran'i doğrular ortaya çıkar. Sonuç olarak Kuran'ı anlamak ve yaşamak için tek yöntem Kuran'ın Kuran'la tefsiridir.Kuran baştan sona titizlikle incelenerek,ayet ayet,konu konu bütünsel olarak ele alınmalı ve böylelikle Kuran'ın dinamikliği her zamana ve mekana taşınabilmelidir. BÜŞRA GÖKDOĞAN/11040152-İDKAB2
Abdulsamet Kazanlı / 11040210 İDKAB-2 Kur'an Nedir ? 1.Kur'an, kendini ikinci suresi olan bakaranın ilk ayetlerinde 'hudenlinnas' yani hidayet rehberi olarak tanımlıyor. 2.Hayatını anlamlandırmaya çalışan her birey çeşitli sorgulamalar ve merhalelerden sonra bazı şeylerin farkına varır. 3.Yaratılış amacını bulmaya çalışan insan, çevresinden aldığı olumlu veya olumsuz çıkarımlarla kendince fikirler edinir, hayatını anlamlandırma ihtiyacı hisseder. 4.Müslüman bir ülkede doğan bizler, bu bilgileri hazır bir şekilde araştırmadan düşünmeden elde ediyoruz ve copy-paste yapıyoruz.(taklid-i iman) 5.Kur'an'ın birçok yerinde zikredilen 'hiç düşünmez misiniz akıl erdirmez misiniz ?' mealindeki ayetleri sadece okuyoruz.Oku-düşün-anla-yaşa çerçevesi içinde değerlendirmiyoruz. 6.Kur'an'dan oku-düşün-anla-yaşa örneği;Mesela itikat esaslarını sunarken bunlara inanılmasını, ruhlarda te'sir'ini ve davranışlarda da yansımasını bekliyor. KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.Kitapta Kur'an'ı tefsir kaynaklarından biri olan yine Kur'an'ın kendisiyle tefsir edilme olgusu işlenmiş. 2.Kur'an'ın kendine özel kavram ve kalıpları vardır. Nasıl ki matematik'de bir problemi çözerken tıp bilimini kullanmak mantıksızsa ve problemi çözmesi beklenemezse aynı şekilde Kur'an'ıda kendi iç dinamikleri ve özü içinde anlamaya çalışmaz isek, Kur'an'ın bütünlüğü bozulur dolayısıyla ilahi mesajın hedefi saptırılmış olur. Buda onun indiriliş gayesinden uzaklaşmasını sağlar. 3.Kur'an bir bütündür ve bu bütünlük bozulmadan ayetlerin kendi arasındaki ilişkileriyle, siyak-sibak çerçevesinde ve hepsinin bütünlüğü içinde tefsir edilip açıklanmalıdır. 4.Kur'an'ı bir bütün olarak anlamaya çalışmayı etkileyen faktörler vardır. Bunlar; odak noktası olarak Kur'an'ın alınmaması amaç olarak değil araç olarak kullanmak. Bir diğeri ise önyargılı bir biçimde anlamaya çalışmak. 5. İslam tarihi boyunca çeşitli mezhep ve görüşlere sahip insanlar, kendi düşüncelerini temellendirmek için Kur'an'ı bir araç olarak kullanmışlardır. Kur'an'ı bütün yerine sadece ilgili ayetleri alarak açıklamışlardır. 6. Kitabın amacı da 'kendi doğrularını Kur'an'a onaylatmaya çalışan' kimselerin varlığı ve bunlara en doğru kaynak kuran'ın kendisiyle cevap vermektir.
Kur an nedir? Kur an a anlam arayışı a) Kur an ı kerim indirilmeye başlanmasından itibaren okunası düşünülmesi anlaşılması ve yaşanması amacı ile bizzat hz peygamber tarafından açıklanmıştır. Yani hz peygamber bizzat kur anın yaşanabileceğini göstermiştir. b) Yani kur anda ki sözleri bizzat yaşama uygulamışlar ve onları söz sahasından uygulama alanına taşımışlardır. c) Bu bağlamdan insan kur anı anlamak ve onun tadbiki için kur an ilimlerini kullanırlar. bu ilimler sayesinde insan onu özel yada bütünsel bir bakış açısı ile değerlendirirler. Araştırmanın amacı ve metodu a) Araştırmanın amacı zaten sözü varlık sahasına uygulamak olarak tanımlanmıştır. b) Kitabın ikinci bölümünde ise bu tanımın nasıl uygulandığı anlatılmıştır. 1) İnsanın anlam arayışı ve kur an ı kerim A) İnsanın anlam arayış serüveni 1) Bu bölümde anlatılmak istenen insanın en ilkel varlık bile olsa kendini ve çevresini anlamaya çalışmasıdır. 2) Yani insan yaşayışındaki sırrı öncesini ve sonunu fıtratından gelen bir özellik olduğu için hep bir sorgulama için de olmuştur. 3) İnsanları inançları onların anlam arayışlarına verdikleri cevaptır. 4) Asıl anlatılmak istenen de budur zaten insanların anlam arayışları inandıkları din ile örtüşür ve din den beklentileri de bu yön de olur. Mesela fetihlerin asıl amacı Allah ın dinini yaymaktır ve hayatta kalmak için bir araç gibi gözükse de kimi müslüman devletler bunu bir yaşam gayesi olarak görür. B) insanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir. 1) İnsanın anlam arayışı anlam kelimesin de gizlidir nasıl mı ? anlam demek nesne veya olgunun neliği ve özünü ifade eder amaç ve gayesini gösterir 2) Eylemi sonucu insan yaptığı eylemde oluşan anlamı görür. 3) İnsan eylemleri sonucu anlam ortaya çıkarır ki bu da ameldir her insanın nesneye bakışı farklı olduğu içinse amelleri de farklı olur. 4) Eylemleri yöneten üç tane değer vardır bunlar 1.yüksek değerlerI( sevgi inanmak vs… )2.araç değerler (ilgi ve menfaat ) 3) alışılan değerler (zevk ve moda ) 5) Anlam arayışı bir de insanın kendini bir ideale adası ile olur. 6) İnsanın nasıl anladığı da anlam arayışın da etkilidir. Yani demek istenen açık ve nettir insan ilkel bir toplum da yaşıyorsa ona göre anlam arayacak ileri bir toplum da ise eleştirisel bakabilecek olaylara.
B) İnsanın Anlam Arayışı ve Kur an ı Kerim 1) Buraya kadar anlatılanlar insan bir anlam arayışının varlığını ifade ettiği görülmüştür. 2) Kur an la insanın anlam arayışını karşılaşması ise insanın fıtratında gizli olduğu bu bölümde vurguşanmıştır. Yani Allah insanları belli bir fıtrata göre anlam arayışı içinde yaratmış ve vahiy aracılığı ile de bu anlam yolunu tarif etmiştir. 3) Bu insanın yaratılışından beri değişmeyen tek kanundur denebilir. Tevhid her peygamber aracılığı ile vurgulanmıştır. 4) Son bölüm de insanın değişmeyen fıtratı ve anlam arayışın da ki yol haritası ayetlerle gösterilmiştir.
Kur an ın bütünlüğü üzerine 1.bölüm Kuran ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması A-) KUR AN IN KUR AN ‘ANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ 1) Bununla asıl anlatılmak istenen kur an da bir konunun anlaşılması veya açıklanması için ilgili diğer ayet veya ayetlereden hareket edilmesi ifade edilmiştir. 2) Kitap da bunun için üç ana yola başvurulmuştur.1-ayet çerçevesi 2-siyak sibak çerçevesi 3- kuran ın bütünlüğü çerçevesidir. 3) Ayet çerçevesinin ehemmiyeti bir ayeti incelerken anlam verirken dikkat edilmesi gereklidir çünkü ayet bütünlüğü olmadan anlatılmak istenen asıl anlamı hiçbir zaman tam olarak anlamak mümkün değildir. 4) Siyak ve sibak çerçevesi ise ardı ardına gelen ayetler bir konunun bütünlüğ ünü teşkil ediyorsa bu ayetleri tek başına düşünmek ve anlamlandırmak yanlış sonuca götürür. Her ne kadar kur an konu bakımın dam tasnifli bir kitap değilse bile bazı ayetler bir konuda peş peşe gelir ki tefsir yapılırken buna dikkat zorunludur. 5) Zaten kitabı n ana konusu olan kur an ı kur an la tefsirden kasıt kur an da ki anlam bütünlüğünü ifade eder. B-) KUR AN I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER a- Genel olarak
1) En büyük hata olarak insanların kendi eylem ve alışılmışlıklarını kur an a onaylatmaya çalışması gösterilmiştir.
b- Subjektiflikten kaynaklanan hata 1) Burada göze çarpan insanların ön yargılarıdır. Kur an a tefsir eden biri bir mezhep bazlı veya temelli bir yaklaşımı kur anın anlam bütünlüğünü zedeler. 2) Yani anlatılmak istenen bir ayetin anlamını mezhep görüş ırk dil gibi öğeler etkilemelidir. Eğer etkilerse anlam arayışı yanlış sonuçlar ki zaten kur an her türlü ayrışmadan münezzehtir.
c- Metoddan kaynaklanan hata 1) Burada iki önemli hatadan söz edilmektedir. 1. kur an ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak 2-Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak. 2)Kur an ın fikri sistemi deyince asıl anlatılmak istene kur anın insan lara hem dünya da hem ahrette mutlu olabilmenin yollarını göstermesidir. Bu nu tek örmekle açıklayacak olursak emir ve yasakların insan fıtratına ve yaşayışına en ufak bir çelişki göstermeyecek bir şekilde dizayn edilmesi yeterlidir. Kur an ı bu fikri sistemden bağımsız yorumlamak en büyük yanlıştır . 3)İkinci olarak ise kur anın bütüncül yapısının göz ardı edilerek yapılan hatalar onun anlaşılmasına engel teşkil eder nasıl mı ? mesela tercüme yapılırken kelime anlamlarına takılmak konun bütünlüğüne ve anlam yanlışlıklarına yol açar Vs… 4) Mesela kur an ı baştan sona ayet ayet tefsir etmek onda ki anlam bütünlü sarsar diyebiliriz. 5) Bir diğer yanlış ise kuran da ki anlam ve pratik kazançlarının araştırılması yerine alimler daha çok onda ki şekil üzerine araştırmalar yapmaktadırlar
İlk insan dan itibaren insanlar yaşam alanlarını öncelerini ve sonralarını hep bir anlam verme çabası içinde olmuştur. Bunun en güzel kanıtını fıtratlarında ki inanma ve inançların da görürüz. Bir çok olay ve olgunun sentezini gerektiren tefsir ilmi sözü varlık sahasına taşımak için yegane yoldur.
11040289 Hasan Ali Servi KURAN NEDİR? a)Kur’an nedir? Sorusuna hemen herkes teorik bir cevap verebilmektedir.Ama bunlar ne kadar doğrudur veya Kur’an’ın tanımını bilmek bu konu için yeterli mi? Tabiki değil.Çünkü Kur’anın en iyi tanımlaması bizzat yaşayarak ve uygulayarak yapılabilir ki Kur’an’a baktığımızda da bizzat bunu vurgulayan bir çok ayet bulunmaktadır. b)Kur’an kendisinin okunmasını,üzerinde düşünülmesini ve yukarda da belirttiğimiz üzere yaşananılarak öğrenilmesini ister.Bu konuda peygamberimiz dönemine gittiğimizde bir çok özgün örnek görmek mümkündür,mesela peygamberimiz sahabeleri toplar ve onlara bir ayeti öğretir daha sonra uygulamalı olarak ve yaşayarak göstermeden başka bir ayete geçmezdi… c)Kur’an için üzerinde düşünülmesini ister dedik,bu nasıl olmalıdır,tabiki gelişi güzel değil her ilimde olduğu gibi bununda kendine özgü yöntem,teknik ve ilimsel kolları vardır.Genelde peygamberimiz döneminden sonra ortaya çıkan bir çok Kur’an’i ilim dalı,Kur’an’ın anlaşılması konusunda bir çok yönden insanlara bilgi sunmaktadır,ama istisna olanlar da yok değil… İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM a)İnsanın ilk ortaya çıkışından itibaren bir anlam arayışı içerisine girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.Çünkü inasanda en büyük tutkulardan biri bilme isteğidir,buna birde merak duygusu eklenince bunun gayet doğal bir durum olduğunu rahatlıkla anlayabilmekteyiz. b)İnsan tarih boyunca,bu anlama çabasının gereği olarak bir çok faaliyet içerisine girmiş,filozoflar,düşünürler ve bir çok bilim dalı ortaya çıkmış,ama bu konuda bazen başarılı bazen de başarısız sonuçlar alınanabilmiştir,yine de bu çabalar gerek başarılı olsun gerek başarısız olsun hep bir mesafe katetmiştir.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR? a)Anlam,insanların eylemlerinin bilincine varması olayıdır.Kitabımız bu konuda çeşitli sorular sorarak,insanın anlam arayışını açıklamakta başarılı bir yol izlediğini belirtmek istiyorum… b)İnsan,için içinde yaşadığı hayatta bir çok şeyi görme ve farkına varabilme kabiliyetinde bir varlıktır,bundan dolayı sürekli hayatında bir şeyleri gerçekleştirme ve anlam çerçevesine sokup boşlukları doldurmak için çeşitli gayratler içerisine girmiştir.Çünkü insanın yapısal gereği olarak,anlamsızlık huzursuzluk verici bir durumdur, ve İnsandaki değer duygusunun, bu olayların büyük bir kısmının sebebini oluşturduğunu düşünüyorum… c)İnsandaki sevme duygusu hayatı anlamlandırma yolunda insanda yüksek derecede bir şartlanma meydana getirmiştir,çünkü bir şeyleri sevmek için önce onu anlamaya gayret ederiz.Bu konuda Pascal’ın şu sözü çok manidardır ‘’Bilmek için sevmek gerek’’ d)Hayatını belirli bir anlam çerçevesine oturtan insan,gerek toplumsal ilişkilerde gerek kişisel ilişklilerinde olumlu ve başarılı olan insandır ve bu tip insanlar hayattan belli bir tatminlik duygusu alarak yaşayan insanlardır… e)İnsanın fıtratında anlama kaygısının olduğunu bir çok kez söylemeye çalıştık,ama anlama her insanda farlı şekillerde veya farklı kalıplarda olabilmektedir ki bunun birden çok sebebini saymak mümkündür,bazı insanların zihniyetlerinin bazı insanların alışlarının farklı olabilmesi vb gibi…Bazı insanlarda büyüsel zihniyet ağır basabileceği gibi bazı insanlarda da olgusal zihniyet ağır basabilmektedir,bunu toplumsal boyuta dökecek olursak ise ilkel toplumlarda büyüsel,modern toplumlarda ise olgusal zihniyetin ön planda olacağı herkes tarafından rahatça anlaşılabilir. f)Tüm bu farklılık ve tutumlara rağmen,bir toplumda benzerliklerin ön planda olduğu kültür meydana gelir ve insanın ortaya koyduğu bir çok ürün belli bir kültürün etkisi altındadır aksi takdirde insan kendini anlamsız hisseder,çünkü kültür insanın kendini değerli hissetmesi ve yaşadığı ortama ayak uydurması açısından önemli bir faktördür. g)Yukarıdaki maddelerde kısaca insanın hayatına anlam arama serüveni ve çabalarından bahsettik,fakat insanın tarih boyunca hep zorluklarla karşı karşıya geldiğini ve kendsinden yüce birine hep ihtiyaç duyduğundan ve aslında anlamsal süreç açısından bunun çok önemli olduğundan pek bahsetmedik…İnsan her şeye gücü yeten bir varlık değildir,günümüzde bir çok teknik gelişmeye sahip olsa bile bazı doğal olaylar karşısında aciz kalabilmektedir.Bundan dolayıdır ki tarih boyunca insanlık hep bir din ekseni altında toplanmaya ihtiyaç duymuştur,ve kanaatimce artık bu İslam olamalıdır,çünkü insan yaşamamına değer vermesi,insana yeryüzünde Allahın halifesi sıfatı bilincini yüklemesi ve yaptıklarından sorumlu tutup gelişi güzel yaşamayı engellemesi,İslamın hayatın anlamlı kılınmasında ne kadar önemli bir yere sahip olduğu bilincine varılmasında son derece önemli bir yere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir…
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.BÖLÜM ÖZETİ KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI KUR’AN’IN KUR’AN’LA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ a)Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denince,Kur’an’ın belli bir bütünlük içerisinde incelenmesi gerektiği ve Kur’an’la muhatap olan diğer ilimlerden de yararlanılarak bu konunun açıklanması gerektiğini anlamalıyız. b)Bu incelemeyi yaparken aşağıda da ele alacağımız üzere,ayet çerçevesi,siyak-sibak çerçesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevelerine dikkat etmeliyiz. c)Kur’an’ı incelerken öncelikle ayetlerin anlam bütünlüğüne,ilişkili olduğu diğer ayetlere bakarak ve ayetin iniş sebebi vb gibi durumlarıda göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmak durumundayız aksi takdirde yanlış anlaşılmaların önüne geçmek zor bir hal alacaktır. d)Kur’an’da bazı ayetler peşpeşe sıralanmıştır,ve bunlar ancak birlikte ele alınırsa gerçek anlamı anlaşılmaktadır,eğer bu ayetlerin herhangi bir bölümü çıkartılır ve öyle bir değerlendirmeye tabi tutulursa yine yanlış anlaşılmalar olacaktır,bu olaya ayetleri siyak-sibak çerçevesinde değerlendirme diyoruz. Buna çok özen göstermek gerekmektedir, çünkü gerek tarihte gerek günümüzde bundan kaynaklanan bir çok hata vardır… e)Yukarıdaki maddelerde de anlatmaya çalıştığımız üzere aslında tek bir hedefe doğru ilerliyoruz,Kur’an’ı genel bir bütünlük içerisinde ele alma…Bu ancak Kur’an’ın indirildiği ortamı bilme,diğer islam ilimlerinden yararlanma,surelerin iniş sebeplerini bilme,nasih ve mensuh konusunu bilme,iyi bir Arapça bilgisine sahip olma vb ile mümkün olacaktır.Örneğin içkinin yasaklanması konusunu ele alacak olursak,bu konuda sadece ilk gelen ayetlere bakıp olayı değerlendirmeye alırsak ciddi sıkıntılarla karşılaşacağımız manidardır.
KUR’AN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER a)Kitabımız bunu;genel olarak,sübjektiflikten kaynaklanan hata ve metoddan kaynaklanan hatalar olmak üzere 3 aşamada ele almış.Aşağıdaki maddelerde kısaca bunların üzerinde durmaya çalışacağız. b)Kur’an’ı incelerken dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır;ön yargılardan kurtulmak ve bu konudaki yöntem ve teknikleri iyi kavramak, dolayısıyla metodik hatalara düşmemek.Çünkü Kur’an evrensel bir kitaptır ve yapılan değerlendirmeleden bir çok kişi etkilenmektedir. c)Kur’an’ı incelerken özellikle önyargı ve kişisellikten uzak durup olayları objektif bir şekilde ele alma konusuna dikkat edilmelidir.Fakat bunları söylerken kesinlikle kişsel görüşlere yer verilmeyecek anlamında söylemiyoruz,bu zaten kaçınılmaz bir durumdur,burda mühim olan bunu belirli yöntem ve metodlar dahilinde yapmaktır,aksi takdirde bir çok yanlış anlaşılma meydana gelmektedir ki maalesef bunu bazen kendi çıkarları veya islama zarar vermek için bilinçli olarak yapanlar bile olmuştur. d)Bu önyargı konusunu iyice incelediğimizde özellikle mezheplerde bu konuya çok rastlamaktayız ki bunların başını mutezile mezhebi çekmektedir.Örnek verecek olursak Kadi Abdulcebbar ve Zemahşeri’nin tefsirlerini incelemek bize cevap niteliğinde olacaktır.Elimizdeki kitaba baktığımızda eş’ari ve ehl-i sünnet’in de zaman zaman bu konuda eksiklikklerine rastlandığını söylememiz gerekir… e)Kur’an’ı incelerken metoddan kaynaklanan hatalarda az değildir.Bildiğimiz üzere her ilmin kendine has yöntem,teknik ve inceleme şekilleri vardır ve onlar ancak kendi yöntem ve teknikleri ile incelendiğinde bir anlamsal doğruluğa ulaşabilirler.Kur’an’ı da böyle düşünmeliyiz,onunda kendine göre kalıpları,cümle yapısı vb olması gayet normaldir ki Allah tarafından gönderilip, insanın dünya ahiret mutluğunu amaçlayan bir kitabın illaki kendine özgü bir tarafı olacaktır.Mesela edebiyatı matematik yöntem ve teknikleri ile nasıl inceleyemiyorsak Kur’an’ içinde aynen bu şekilde düşünmeliyiz… f)Son yıllarda özellikle ön planda olan ve akli ilkelerle ayetleri açıklamaya çalışan kelam ve islam felsefesi Kur’an’ı kendi özgünlüğünün dışına doğru itmektedir ki bu islam için büyük tehlikedir,çünkü Kur’an’ın manevi tarafını görmeden olayları ele almak,onun bütünlük içerisinde ele alma konusuna vurulacak en büyük darbelerden biridir,diye düşünüyorum…Tabi bu konudaki problemler sadece bu değildir,işin kültürel,sosyal,ekonomik vb daha bir çok boyutu vardır… g)Son olarak konuyu şöyle özetleyelim;Kur’an belirli bir bütünlük içerisinde anlamlıdır ve bir ayeti anlamak için sadece o ayete bakmak yetrsizdir,peygamberimizden sonra ortaya çıkan bir çok ilim dalı da bu bütünlük konusunda ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.
Melike ŞAHİN \ 11040443 İDKAB-2 KUR’AN NEDİR? - İnsandaki merak, öğrenme isteği doğuştan vardır ve bu insanın yaşamasını sağlayan kuvvettir. Çünkü bu anlamlandırmaya çalışma insana bir yaşama sebebi bulmasını sağlar. Burada Victor E. Frankl’in İnsanın Anlam Arayışı kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. “Adam rüya görür. (çok ünlü bir besteci) Rüyasında bir ses ona bir şey istemesini söyler. Aylardan Şubat 1945. Adam bu işkencenin ne zaman biteceğini, ne zaman huzura kavuşacağını sorar. O ses ona ’30 Mart’ diye cevap verir. Adam ümitlenir ama 30 Mart yaklaşıp durumda bir değişiklik olmadığını görünce hastalanır ve ölür. Öldüğü gün 30 Mart’tır. Ölüm nedeni tifüstür. Aslında umut ve cesaretin birdenbire yitirilmesinin öldürücü bir etkisi olduğu açıktır. Adamın ölüm nedeni ağır bir hayal kırıklığıdır. Geleceğe olan inancı ve yaşama isteği felce uğramış ve bedeni hastalığa yenik düşmüştü. Böylece rüyasındaki ses haklı çıkmıştı.” -Eleştirici bir yaklaşımla insan kendi fıtratını tatmin etmeye, hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanın yaşadığı durumlara anlam verebilmesi, amaçlarını gerçekleştirmesi için inanç gereklidir. Eğer inanç ile olan ilişkide bir kopma olursa acı ve mutsuzluk olur. -İnsanda zihniyeti içerisindeki içerikler belirleyicidir. Burada büyüsel ve olgusal-eleştirel olarak iki ana zihniyetten bahsedilebilir. İnsanda bu zihniyetlerin olması değil, ne derecede bulundukları önemlidir ve bu dereceyi de insanın benimsediği tutumlar belirler. -Kur’an insanı imana zorlamaz yalnızca özünü kullanıp sahip olduğu hürriyetle okumasını, düşünmesini, anlamasını ve sonunda da bunu yaşamasını ister. -Fıtratın varoluştan önce olduğu bilincine varılırsa işte bundan sonra insan aşkın bir varlığı düşünmeye başlar. Kendisini yaratan, fıtratını ve nimetini veren bir varlık olduğunu düşünür. Aşkın varlığa sırtını dönen insan hayatın anlamını ve amacını bulamaz. -Peygamberler ve vahiy işte bu anlamlandırma için gönderilmişlerdir. İman ve inkar seçimini nasıl yapacağımızı, halifelik görevimizi nasıl yerine getireceğimizi ancak Kur’an ile öğrenebiliriz. -Kur’an insanı tanır,direk insana yöneliktir. Bu nedenle insanın kurtuluşu uygulayabildiği, hayata geçirilebildiği taktirde, Kur’an’dadır.
Melike ŞAHİN \ 11040443 İDKAB-2 KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE -Kur’an hayatı tamamen kapsayan, insanları aydınlatan, bu dünyada ve ahrette mutluluğun yollarını gösteren bir kitaptır. Yalnızca belli konuları işlemez. Kur’an’ın parçaları iç içedir. Birbirlerini tamamlar, açıklarlar. Yani Kur’an’ın Kur’an’sız yorumlanması mümkün değildir. -İlahi bir kitap olması itibari ile Kur’an’ın kendine has özellikleri ve yapısı vardır. Ancak Kur’an hakkında yeterince bilgisi olmayan ve onun bu özelliklerini kavrayamamış kişiler Kur’an’da çelişki olduğu gibi yanlış düşüncelere kapılabilirler. Kur’an çelişkiden uzak bir kitaptır. Allah Teala bunu açıkça bildirmiştir. Buradaki amaç Kur’an’ı anlamaya çalışan kimselerin kafa yorup, düşünüp kendi çabaları ile çelişki olmadığını görmeleridir. -Kur’an’ı kendi bütünlüğü ile anlamaya çalışırken ilk olarak ayet çerçevesinde bakılmalı ve daha sonra siyak_sibak göz ardı edilmeden anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bunların dikkate alınmaması kişileri Kur’an’ın amaç edinmediği bir sonuca götürebilir. -Kur’an’a önyargısız yaklaşılmalıdır. Çünkü önyargılı yaklaşılırsa gerçekler herkese göre değişecektir. Bu Kur’an’ın rehber kitap olma özelliğini zedeler. İslam da Kur’an’ın üstünlüğü, yüceliği şüphesiz herkes tarafından kabul edilmiştir. Bu sebeple kişiler savundukları fikirleri Kur’an ile temellendirme, Kur’an da dayanak noktaları bulma çabası içine girmişlerdir. Yani önceden belli prensipleri kabul edip, Kur’an’ı ona göre yorumlamışlar ve bu yanlışa düşmüşlerdir. Bu durum Kur’an’ın bütünlüğünün göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu nedenle Kur’an’dan bir hüküm çıkarılırken esas olarak Kur’an alınmalıdır ki Kur’an değerleri ortaya çıksın. -Kendi iç yapısında tutarlıdır. Bu nedenle Kur’an kendi sistemi içerisinde anlaşılmalıdır. Kur’an dışında anlayışların oluşturduğu problemler Kur’an’da çözülemez. Ancak bu, Kur’an’dan destek bulma amaçları ile yapılmıştır. Bunun yapılması ne kadar büyük bir yanlış ise aynı şekilde Kur’an dışı faktörlerin belirleyiciliği sonucu oluşan meseleleri odak noktası alarak Kur’an’ı yorumlamaya çalışmak da yanlıştır. -Kur’an birtakım şeylere uydurulabilecek bir kitap değil, kendisine uyulması Allah tarafından istenilen kitaptır.
Fatıma Zehra Aksoy -11040020 /İDKAB2 KUR’AN NEDİR? 1.İnsan, varolduğundan beri yaşadığı dünyayı, sahip olduğu hayatı, hayatta varoluş sebebini, amacını anlamlandırmaya ve sorgulamaya çalışmıştır.Bu, insanın fıtratından gelen ve insan olmasının bir gereği olan merak ve öğrenme isteğidir.İnsanlar yaşadıklarıyla, edindikleri tecrübelerle, inandığı şeylerin gereğini yerine getirdiği müddetçe hayatını anlamlandırabilir.Hayat, hiçbir insan için anlamsız olamaz.Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtri bir kabiliyetidir. 2.Kur’an-ı Kerim, insanın “Yaşamın anlamı nedir?” sorusuna cevap bulduğu, insanlara yol gösteren, rehber niteliğinde, her asırda, hayatın her safhasında geçerli olan tek semavi kitaptır. 3.Bugün birçok insan, Kur’an’ı yalnızca okumakta, anlamaya çalışıp hayatına uygulamamaktadır.Fakat insan yaşamın gayesini, gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu Kur’an’ı tanıyarak ve açıklayarak anlar.Hz. Aişe’nin tabiriyle “Yaşayan Kur’an” olan, Kur’an’ı hayatının merkezine yerleştiren en güzel örnek Peygamberimiz (s.a.v) ve sahabiler gibi biz de Kur’an’ı hayatımızda somut hale getirmeliyiz.Çünkü Kur’an, bizden aslında okumayı, üzerinde düşünmeyi, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanıp yaşanılmasını ister. 4.İnsanın anlam arayışı, eylemleriyle, yüksek değerler kategorisinde, olgusal(eleştirisel) zihniyetle gerçekleşmelidir. 5.İnsanın anlam arayışı iki şekilde gerçekleşir: ilki, ben merkezli (tabiat kaynaklı) anlam verme ve ikincisi vahiy temelli, fıtratı yaratan aşkın bir varlığın olduğunu düşünerek anlam vermedir.Ben merkezli anlam arayışı, insanın hayatı anlamlandırmasına yetmez, insan bununla yetinirse kendisini sınırlandırmış olur.Fıtratı yaratan Allah’tır ve bize peygamberleri ve Kur’an’ı hayatı anlamlandırmada bir rehber kılmıştır. 6.Kur’an, insandan varolma bilincinin farkına varmasını, Allah’a yönelmeyi istemektedir.
Fatıma Zehra Aksoy-11040020/İDKAB2 KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.Kur’an’ı anlayabilmek, anlamada hataya düşmemek için Kur’an, Kur’an’la tefsir edilmeli, parça parça değil de bir bütün olarak yorumlanmalıdır.Tefsir edilirken kişilerin şahsi düşünceleri ön planda tutulmamalıdır. 2.Kur’an’ı açıklamada en önemli ilk kaynak, yine Kur’an’ın kendisidir.Kur’an, bütünüyle açıklanmazsa ihtilaflar, anlaşmazlıklar meydana gelir. 3.Herhangi normal bir kitaptan farklı olan Kur’an’ın konularının sınırı çizilemez, başlıklara ve bölümlere ayrılamaz.Kur’an’ın parçaları sayılan her bir harf, ayet birbirini tamamlar, birbiriyle bağlantılıdır, birbirini açıklar niteliktedir.Kur’an’daki ayetler ya da kelimeler arasında bir anlam sistemi vardır, yalnız başlarına mana ifade etmeyebilirler.Tüm bunlara göre Kur’an bir bütünlük arzetmektedir. 4.Kur’an, Allah tarafından insanlara bir açıklama, bildiri niteliğinde gönderildiğinden lisanı ve içeriği açısından açık ve anlaşılırdır. 5.Kur’an’da ayetler farklı çerçevelerle ele alınmazsa zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmezse insanlar Kur’an’da bir çelişki olduğu zannına kapılabilir.Çünkü ayetler mecaz anlamlı ya da birçok anlam içeriyor olabilir.Fakat Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde bir tutarsızlık, çelişki söz konusu değildir.Farklı yorumlara açık olması, özlü ifadelerle mana zenginliğine sahip olduğunu gösterir. 6.Kur’an’ın bütünlüğü anlaşılmaya çalışılırken Kur’an’ın iletmek istediği mesajı zıddı ya da farklı bir şekilde algılamamak için öncelikle cümle ve ayet bütünlüğüne bakılmalı, ikinci olarak siyak-sibak çerçevesinde, belli bir ayet grubu içerisinde Kur’an’ın bütünlüğü incelenmelidir.Bir konu ardı ardına gelen ayetlerle açıklanırken ayetin herhangi bir bölümü bir fikre kanıtlayıcı olarak alınamaz.Üçüncü olarak da Kur’an, Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde ele alınmalıdır.Mesela, Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah’ın sıfatlarının geçtiği ayetlere bakmak yetmez, insanın niteliklerini, peygamberliği vs. anlatan ayetlerle de ilgilenilmelidir. 7.İnsanların Kur’an’a karşı önyargılı olması, objektif davranmaması, Kur’an’ı Kur’an ifadesiyle bir bütün olarak yorumlamaması gibi nedenlerle Kur’an yanlış yorumlanmaktadır.
I. BÖLÜM İnsan var olduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Anlam arayışı fıtri bir kabiliyettir. Kişi bulduğu anlamın sorumluluğunu üslenmeli, ancak o zaman anlam talebi doyuma ulaşır. Her anlamlandırma bir sonraki anlamlandırma için farklı bakış açıları kazandırmıştır. Yaşamak isteyen bir insan yaşam tarzına anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam sözcüğü insanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütünlüğüne ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade eder. Anlam görülen inanmayı içeren ve bilincine varılan bir şeydir. - Gören insandır çünkü insan reel durumlara uygulanan yapıp etmelerine anlam veren böyle yeteneği olan biricik varlıktır. - Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar aksi takdirde fert bir öz olarak kalır. ( insanın eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır: Yüksek, araç ve alışılan değerler.) - Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur: İç dünya ve dış dünya. Hayatın anlamının keşfedilmesi üç yoldan olur: Amel ortaya koyarak, bir şeyi / bir insanı severek ve musibetlere sabrederek. - İnsan: fıtrat + ana zihniyet, akıl, alış ‘tan meydana gelir. İki tür ana zihniyet vardır: Büyüsel ve olgusal. Kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır. İnsan hayatına ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının bir kısmını gerçekleştirmiş olsa da tamamında bulunan potansiyeli değerlendirmemiştir. İnsan özünü varoluştan önce geldiğinin bilincinde olursa fıtratla tamamen uyumlu anlamlandırma koyar ve fıtratın kaynağını aşkın bir varlığa dayandırır bu da Allah’ı düşündürmeye sevk eder. Allah insanlarla konuşmuş ve insanlara fıtratıyla uygun hayatı anlamlandırmalar gerebilmesi için rehberler göndermiştir. Kuran’da vahiy sürecinin son halkasıdır. Kuranın insana hayatı anlamlandırması için önerisi oku, düşün, anla, yaşa’dır
Zehra Gökalp -11040151- İDKAB2 KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuran bölümleri olan bir kitap değildir. Kuran’ın kesin çizgilerle konulara ayrılması, bölümlere ayrılması imkânsızdır. Çünkü Kuran’ın bütün parçaları iç içedir, yerine göre birbirini tamamlayan yerine göre de birbirini açıklayan nitelikleriyle birbirlerinden ayrılmazlar. Manalar yalnız başına değil daima bir sistem içinde değer kazanır. Tefsir kaynağı olarak Kuran’ın tefsirde önemli bir yeri vardır. Kuran açık ve anlaşılır bir kitaptır. Kendi kendisini açıklar ve tefsir eder. Kuran ilahi bir kitap olması bakımından kendisine has ifade özellikleri taşır ve özel bir yapıya sahiptir. Kuran hakkında yeterli bilgisi olmayan bir kişi bazı ayetler arasında çelişki olduğunu düşünebilir. Kuran ilimleri terminolojisinde bu tür durumlara ‘işkal’ böyle zannedilen hususlara da ‘müşkil’ denir. Ancak kuran ayetleri çelişkide uzak, birbirini açıklar ve tamamlar niteliktedir. Kuran’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması üç çerçeve de ele alınabilir. - Ayet Çerçevesi: Kuran’ı anlarken cümle ve ayet bazında anlatılmak isteni tespit etmek gerekmektedir. - Siyak – Sibak Çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir ki buna siyak- sibak çerçevesi denilir. Bir ayetin tek başına değerlendirilmesi doğru değildir. Kuran’ın doğru anlaşılması için siyak – sibak çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. - Kuran’ın Bütünlüğü Çerçevesi: Kuran en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa sahiptir. Bu yüzden herhangi bir konuda bütününe bakarak değerlendirme yapmak gerekir. Kuran’ın bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler şunlardır: - Sübjektiflikten kaynaklanan hata (ön yargılı olmak) Kuran’ı ön yargısız yaklaşmak gerekir. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaklardır. O zaman gerçekler herkese göre değişecektir. Yani Kuran’ı benimsediğimiz görüşlerle degil, kendi düşünce sistemi içinde anlamalıyız. - Metoddan Kaynaklana Hata Kuran-ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak büyük bir hatadır. Çünkü o kendine has bir fikir örgüsüne sahiptir. İletmek istediklerini kendi kavram ve kalıplarıyla takdim eder. Bütüncü bir yaklaşımdan uzak olmak kuran-ı tam olarak anlamayı engel olur. Kuran tefsirini sadece ayet çerçevesinde yapmak, ayetlerin öncesini ve sonrasını ele almamak, ayetleri indiği ortam dahilinde tahlil etmemek büyük hatalara götürür.
Kur’an Nedir? İnsan daima bir anlam arayışı içindedir. Yaşadığı dünyayı anlamaya çalışır. Bu anlam çabası içinde insan hangi yolu tercih ederse yaşam tarzı ona göre belirlenir. Her insan yapıp-etmelerini anlamlandırmak ister. Eğer anlamlandırmazsa insan derin bir boşluğa düşer ve hayatın amacına ulaşamaz. İnsanlar yaşadıkları dünyaya, çevresindeki nesnelere anlam yüklerler. Bu anlamlar birbirinden farklı olabilir. Ama her toplum için kendi düşünceleri ve fikirleri en mantıklısıdır. İnsanın içinde olduğu bu anlam arayışı özünde bulunmaktadır, sonradan kazanılamaz. İnsan anlam arayışını çalışarak elde edemeyeceği gibi bu isteği yokta edemez. İnsanlar objelere değerler verirler. Bu değerler insanların bakışlarına, algılarına göre değişir. Objeyi kavrayışına göre değişir. Bu da herkes için farklılaşan bir değer yargısı ortaya çıkarır. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır: Yüksek değerler: sevgi, inanmak, doğruluk gibi değerlerdir. Doğuştan bizde mevcuttur. Araç değerler: ilgi, menfaat, çıkar gözeten değerlerdir. Alışılan değerler: otomatikleşen, robot değerlerdir. Alışkanlıklar, moda, zevkin değerleridir. İnsanlar hangi değere göre anlam veriyorsa hayatı o değere göre şekil alır. Çünkü her insanın bir hedefi vardır ve bu hedefe ulaştıran şey insanın yapıp-etmeleridir. Bu nedenle insan nasıl yaşarsa hayatı da o şekilde olur. Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur, kişinin kendi içinde ve dış dünyada. Eğer bunlardan birisinde başarısız olunursa insan hayatın anlamını tam anlamıyla gerçekleştiremez ve mutsuz olur.
İnsanlar bir şekilde hem kendi içinde hem de dış dünyadaki hayatını anlamlandırır. Bu anlamlandırma çeşitli şekillerde olabilir. Ama her insan kendi anlamlandırma yolunu doğru bulur. Bunun nedeni insanın kendi hareketlerini asla anlamsız bulmamasıdır. Bu nedenle birçok insan yanlış yolda olduklarının farkında bile olmadan yaşamaktadır. İnsanların bu çeşitli bakış açılarına sahip olmalarının nedeni neye nasıl anlam verdiğiyle ilgilidir. İnsanların zihniyetleri olgulara bakış açısını belirler. Her insanda ana zihniyet mevcuttur. Bu ana zihniyet iki çeşittir; olgusal zihniyet, büyüsel zihniyet. İnsan bu zihniyetlere doğuştan sahiptir ve herkes de aynıdır. İnsan hangi zihniyeti kullanıyorsa mantığı ona göre gelişir. Mantıkta insanın özünde vardır ve herkeste aynıdır. Ama alış her insanda farklıdır. Bu da insanların farklılaşmasını sağlar. Bu farklılaşma hayata renk katar. Alışlarımıza göre tutumlarımız oluşur. Tutumlarımız bizim kimliğimizi belirler. Bu tutumlar daha sonraki nesillere aktarılır ve sonunda kültürümüzü oluşturur. Bu tutumları ve davranışları oluşturan şey bilgidir. İnsan bilgisini davranışa dönüştürebilir. Bu bilgi kendisinde kalmaz ve dışarıya aktarılır. İnsan daima bir anlam arayışı içinde eylemler gerçekleştirir. Ama bu yapıp-etmelerin doğru olabilmesi için bir öndere, rehbere ihtiyacı vardır. İnsanın tek başına doğru olan hedefi bulması ve hedefine doğru bir şekilde ulaşması çok zordur. İnsana nasıl hareket etmesi gerektiğini, nefsine nasıl hâkim olabileceğini bildiren şey vahiydir. Bu nedenle Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır. Bu kitabın anlaşılıp hayata geçirilmesini sağlayan, bizlere vahyi ulaştıran önderler ise Peygamberlerdir. Kur’an insana kâmil insan olmayı hedef gösterir. İnsan hür bir varlıktır. Bu onun özünde vardır. Kur’an’da insanlara inanmayı önerir ve onlara daima oku, düşün, anla der. Böylece doğru yolu bulabileceklerini söyler. İnsan hayatını anlamlandırırken bunu iki şekilde yapar. Bunlar, ben merkezli hayatı anlamlandırma ve vahiy temelli hayatı anlamlandırmadır. Birincisinde insan fıtratının kaynağını tabiatta görmesidir. Vahiy temelli hayatı anlamlandırma ise insan özünü görür ve bu özü ona aşkın bir varlık tarafından verildiğini düşünerek anlamlandırmadır. Buna bağlı olarak da bu fıtratı bize veren yaratıcının olması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Ben merkezli hayatı anlamlandırmada daima bir eksiklik vardır. Çünkü dünyaya ve insana tek bir açıdan bakılmaktadır. Oysa tüm bunların ötesine geçip her açıdan bakabilmek gerekir. Dünyadaki tüm varlıklar hem insana emanettir hem de bütün varlık kategorileri insanda mevcut bulunur. İşte bu sorumluluğun genel sonucu da vahiyle gelen hayatı anlamlandırmadır. Allah insanlara doğru yolu göstermek için 114 bin peygamber göndermiş ve bu peygamberler aracılıyla Allah kullarıyla konuşup, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Bu şekilde, vahiy yoluyla Kur’an-ı Kerim gelmiştir. Kur’an insana insan olmayı öğretir ve okumasını, düşünmesini, anlamasını ve ihlasla yaşamasını önerir. Bu nedenle Kur’an insana rehberlik eden ve hayatını anlamlandırmasını sağlayan kitaptır.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine Kur’an’ı tefsir ederken en önemli unsur Kur’an’ın bütünlüğünü korumaktır. Bu üç şekildedir: Ayet çerçevesinde: Ayetleri bir bütün halinde ele almalıyız. Ayetin bir başından bir sonundan alamayız. O zaman Kur’an’ın anlatmak istediğinden farklı bir anlam çıkarabiliriz. Siyak ve sibak çerçevesi: Kur’an’daki ayetleri tek olarak ele alamayız. Bir önceki ve bir sonraki ayete de bakmalıyız. Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalıyız. Tek bir pasaja bağlanıp açıklama yapılmamalıdır. Kur’an’ın bütünlüğü: Kur’an baştan sona, her parçası birbiriyle bağlantılıdır. Bölünerek anlaşılması imkânsızdır. Bölünerek yapılan tefsirler sağlıklı değildir. Kur’an’ın tefsiri yapılırken Kur’an kaynak alınmalıdır. Yani Kur’an Kur’an’la tefsir edilmelidir. Ama bu yeterli değildir. Kur’an bir bütün halinde ele alınmalıdır. Aynı kelimelerin geçtiği ayetler bir araya getirilerek yapılan tefsir yeterli değildir. Kur’an’da bir konu bütünlüğü vardır. Ayetlerin tefsiri yapılırken başka sure ve ayetlerden yararlanıldığında çok farklı sonuçlara ulaşılmaktadır. Kelimelerin yanlış anlaşılması gayet mümkündür. Bunların engellenmesi için Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri kadar Kur’an’ın anlam bütünlüğü de önemlidir. Tüm bunların sonucunda tefsirde son bir işlem daha vardır o da Kur’an‘da şaşmaz ölçüler vardır. Yapılan yorumlar bu ayetlere uygun olmalıdır. Kur’an’daki bu ölçüler göz ardı edilerek yapılan tefsirlere kesin bir gözle bakmak imkânsızdır. Örneğin “ O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” Yapılan tefsirler ayetiyle ters düşmemesi gerekir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinde akıl ve mukayese önemli yere sahiptir. Kur’an yapı itibariyle dinamik bir yapıdadır. Bazı ayetler açık bazıları ise kapalıdır. Buda O’nu okuyanın üzerinde düşünmesini gerektirir. Kişi aklıyla ayetleri bir bütünlük içinde mukayese ederek bazı ince ayrıntıları fark etmeli ve yorumlamalıdır. Kur’an’ı yorumlarken önyargısız olarak yorumlamak önemlidir kişiler önyargısız olarak Kur’an’a bakabilmelidir. Eğer istenirse Kur’an parçalara bölünerek çıkarlara uygun yorumlanabilir. Ama Kur’an’ı siyak ve sibak çerçevesinde incelenmesi gerektiği için insanlar Kur’an’ı bir bütün olarak inceler ve birbirine zıt olan konuların yok olduğu ve görüş ayrılıklarının en aza indiği görülecektir. Çünkü Kur’an çelişkiden uzak bir kitaptır. Bu nedenle O’nu anlayabilmek için bütünlük içinde, önyargısız biçimde incelemek gerekir.
Kur’an tefsir edilirken hiçbir şekilde siyasi ya da bağlı bulunduğu mezhebin çıkarları gözetilmemelidir. Eğer Kur’an bütünlüğü göz ardı edilerek tefsir edilirse o zaman herkesin kendi doğrularına dayanaklar bulması olağandır. Önyargılar yalnızca siyasi görüş, mezhep ayrılıklarından kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda insanın yetiştiği çevre, ailesi, değişen sosyal hayat kişileri etkiler ve bunun sonucunda çeşitli görüşler ortaya çıkar insanlar bu görüşlere göre tefsir yapar, Kur’an’ın bir pasajını alarak kendi doğrusunu kabul ettirmeye çalışırsa bu gerçek bir tefsir olamaz. Gerçek tefsir Kur ’ani doğrular yerine Kur’an’ın doğrularını ön plana çıkarmaktır. Kur’an’ın kendine has terminolojisi vardır. Her bilimin kendine has terimi ve metodu olduğu gibi Kur’an’ın da terimleri, metodu, kendine has fikir örgüsü ve üslubu vardır. Kur’an teoriyle pratiği bir birinden ayırmaz. Bilgiyi verir ve hayata geçirilmesini ister. Bazı âlimler felsefeden etkilenmiş ve felsefenin görüşlerini, terimlerini Kur’an’da aramaya çalışmışlardır. Bu konuları Kur’an’daki bilgilerle açıklamaya, desteklemeye çalışmışlardır. Bu yanlıştır ve yanlış bir tefsirin oluşmasına neden olur. Kur’an’ın kendine has metodolojisi ve üslubu vardır. Bu şekilde başka bilimlerin terimlerini açıklamaya çalışmak, metodunu kullanmak yanlıştır. Kısaca Kur’an dışı kavramlarla Kur’an’ı anlamaya çalışmak yanlıştır. Kur’an insanın düşüncelerini belli bir şekilde yönlendirmektedir. Bazı şeyleri düşünmesini bazı şeylere ise sadece inanmasını istemektedir. Allah gayba inanmamızı ister. Çünkü asıl iman bilinen ve görülen inanma değil asıl iman bilinmeyene inanmaktır. Allah’ın zatına ve sıfatlarına Kur’an’da açıklandığı kadarıyla inanılması istenir. Ama bazı âlimler bunun üzerinde ısrarla düşünmüşler ve sonuçlar elde etmeye çalışmışlardır. Bunu yaparken de Aristo’nun metodunu kullanırlar. Bu da yapılan tefsirin doğruluğunu ve güvenilirliğini zedeler. Kur’an’ı açıklamaya çalışmamış sadece kendi düşüncelerini ve felsefi tartışmalarını Kur’an’la temellendirmeye çalışmışlardır. Felsefenin metodunu kullanarak Kur’an’ı açıklamanın yanlış olduğu açık ve nettir. Yalnızca felsefi kanunları değil aynı zamanda Müslümanların günlük hayatlarındaki har konuyu Kur’an’da aramaları da yanlıştır. Kur’an yalnızca rehberlik eden bir kitaptır. Kur’an insanları robot haline getirmez. Kur’an’da olmayan konuları Kur’an’da aramaya çalışmak ve ayrıntıya boğmak, bütünlüğünü bozmak anlamına gelir. Çünkü ayrıntılar anlatılmaya çalışılan ana konuya ulaşmayı engeller. Kur’an’ın bazı prensiplerini öne çıkararak özel hükümleri açıklamaya çalışmak yanlıştır. Kur’an’ı bir bütün olarak ele almak gerekir. İnsanlar yaşadıkları kültürün etkisinde kalabilir ama bunu Kur’an’ı açıklarken de devam ettirirseler bu yanlış anlamlar çıkmasına neden olur. Çünkü Kur’an belli kurallara uydurulan bir kitap değildir, uyulması gereken kendine has kuralları olan bir kitaptır. Elif Kara-11040183/idkab-2
HATİCE KÜBRA KURT/11040238 İDKAB-2 KUR’AN NEDİR? İnsan var olduğundan bu yana sürekli içinde yaşadığı dünyayı, evreni merak etmiştir. Öğrenmek istemiş, anlamaya çalışmıştır. Anlam arayışı doğuştan vardır. Özsel bir kabiliyettir. Yaşamak isteyen insan kendi eylemlerini ve hareket tarzlarını anlamsız bulmaz. Her insanın yaptığı kendine göre doğrudur. İnsan uğurundan yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duyar. İnsan bilme çabasıyla sorular sormuş, bunlara cevaplar bulmuş, fıtri imkânlarını kullanarak hayatını anlamaya çalışmıştır. Herkesin anlayışı farklıdır. Bunun sonucunda da fertler ve topluluklar arasında düşünce ve davranış ayrılıkları olmuştur. İnsan hayatı anlamlandırırken, fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Görmüyorsa, bilmiyorsa anlam veremez. Anlam verilmezse hedefte olmaz. Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunun gerçekleşmesidir. İnsan değerlerine göre görür. İnsan hayatında hangi değerlere anlam veriyorsa o değerlerle davranışlarına yön verir. İnsan büyüsel ve olgusal iki temel zihniyete sahiptir. Bunlar insanın fıtri koşullarıdır. Doğuştan gelir. Temel zihniyet insanın özüyle, tutumları ve varoluşu ile ilgilidir. Varoluş değişir ama öz hep aynıdır. Düşünsel alanda öz ve varoluş arasında öncelik ve sonralık yoktur. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Fakat bilgi kavramında farklılıklar vardır. Çünkü benler farklıdır. Bu bilginin nesilden nesle aktarılmasına kültür denir. İnsanın bunları yapabilmesi için hür olması gerekir. Kuran insandan okuyup, üzerine düşünüp, anlayıp, yaşamasını ister. Hz. Peygamber Kuran'ın bu isteğini hayata katmıştır. Bunu tebliğ ile yaptı. Bu dönemde insanları inşa etti. Örnek yaşama sanatını gösterdi. Buna sünnet denir. Sahabede bu örnek yaşantıdan Kuranı hayata nasıl tatbik edeceğini öğrenmiştir. Hz. Ademden Peygamberimize kadar bütün peygamberler aynı ilkeyi tekrar etmiştir. Ama her peygamberin şeriatı farklıdır. Hepsi vahiy ile hayatı anlamlandırmaya çalışmıştır. KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuran'ın kendi bütünlüğü içerisindeki inceleme üç şekilde gerçekleşir. Bunlar ayet çerçevesi, Siyak-sibak çerçevesi ve Kuran bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesi, kelimelerin cümle bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışılmasıdır. Kuran bazı konularda ki ayetleri peş peşe sıralar. Bu şekilde herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerde ikinci çerçeveyi oluşturur. Kendi doğrularını Kurana onaylatmaya çalışanlar siyak-sibak çerçevesini ihmal ederler. Kuran'ın kendi içinde en küçük parçadan en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluk ve bütünlük vardır. İşlenmek istenen bir konuda ki ayet Kuran'ın tüm çerçevesinde kavranmalıdır. Aynı kelimeler yerine göre farklı anlamlar kazanabilmektedir. Kuran'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasında aklın önemli bir yeri vardır. Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörlerde vardır. Bunlardan biri ön yargılı olmaktır. Bazı mezhep mensupları bunu yapmıştır. Bu şekilde Kuran'ın bütünlüğü göz ardı edilmiştir. Kuran'ın yapısını kavrama onu bütünü içinde ve ön yargısız bir araştırmadan geçer. Bir diğerde metottan kaynaklanan hatadır. Kuran mutlaka kendi terminolojisi içinde anlaşılmalıdır. Kuran'ın bir kısmı esas alınarak yorumlanması bütünlüğü ihmale yol açar.
11040318 KUR’AN NEDİR 1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM İnsanoğlu yaşadığı dünyayı, var olma sebebini, olay ve olguları anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Şüphesiz bunun sebebi insandaki öğrenme arzusu ve merak duygudur. Bu merak duygusu insanda özseldir. Yaşayan hiçbir insan yapıp ettiklerini anlamsız bulmaz. Çünkü hayatında bir amaç ve anlam taşımayan insan yaşayamaz. Geçmişten günümüze insanoğlu hayatını anlamlandıra bilmek için her zaman hayatının merkezine onun için önemli olan bir şey koymuştur. İnsan için anlam bazen din bazen bilim bazen de insanın kendisi olmuştur. İnsanın hayatını doğru düşünce ve eylemlerle anlamlandırabilmesi için de bir rol modele ihtiyacı vardır. Bu kişiler filozoflar düşünürler ve peygamberlerdir. Bu rehberler insanın var olma sebebi olan varlık koşullarını örnek eylemleriyle her zaman insanlara göstermişlerdir. İnsanın içgüdüsel davranışlarını nasıl kontrol altında tutabilecekleri konusuna örnek olmuşlardır. Örneğin Müslümanların rehberi Allahu tealanın gönderdiği Hz. Muhammed(sav)’dir. O insanlara yeryüzünün halifesi olduğu bilincini vererek her koşulda ilahi rızayı kazanmayı hedef göstermiştir. Kuran’ı Kerim insanların özüne seslenir ve özünün istediklerini doğru bir şekilde yapmasını ister. Bunun için de ona oku, düşün, anla ve yaşayarak hayatını anlamlandır der. Bunun için Kur’an’ı Kerim her anlamda insanın hayatını anlamlı kılan bir kaynaktır. KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde onun bütünlük içerisinde incelenmesi gerektiğini anlamaktayız. Kur’an’nın bütünlük içinde incelenebilmesi için gerekli metotların uygulanması gerekmektedir. Bunlar ayet çerçevesi, siyak_-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlük çerçevesidir. a. Ayet Çerçevesi Kur’an’ı Kerimin bize ilettiği mesajı tam manasıyla anlayabilmek için öncelikle ayet çerçevesinde anlatılmak istenileni tespit etmek gerekir. b. Siyak-Sibak Çerçevesi Kur’an’ı kerimde aynı konuyla ilgili ayetler bir arada verilmemiştir. Bu yüzden Kur’an’da verilen mesajı doğru bir şekilde anlayabilmek için ayetin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır. c. Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri bu çerçevede ele alınır. Kur’an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir bütünlük içerisindedir. Eskiden beri Kur’an âlimleri tefsir çalışmaları yapmışlardır fakat günümüz insanlarının ihtiyaçlarının ve eşyaya bakış açılarının değişmesi ve bilimde açılan yeni ufuklarla birlikte Kur’an’ı kerimin daha bütüncül yaklaşımlarla tefsir edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu yüzdende konularına göre Ku’ran tefsirlerine rastlanılmaktadır. B.KUR’AN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan iki faktör bulunmaktadır: a) Sübjektiflikten (Önyargılı Olmak) Kaynaklana Hata Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde anlaşılabilmesi için önyargıya düşmeden tefsir edilmesi gerekir çünkü Kur’an’ı Kerim çelişkiden uzak bir kitaptır b) Metoddan Kaynaklanan Hata Kur’an’ı Kerim konuları kendine has üslup ve kalıplarıyla anlatmaktadır. Başka bir ilmin sistem ve terminolojisiyle Kur’an’ Kerim anlaşılmaya çalışılmamalıdır. Böyle yapıldığı takdirde Kur’an’ın asıl iletmek istediği mesaj hedefinden sapar. Kuran’ı kerimi hayatımıza uygulamamız için O’nu bütünlük içinde algılamamız gerekir.
Kuran nedir? insanın varoluşunda merak , yeni bilgileri öğrenme anlamlandırma vardır.Bazı şeylerin nedenlerini sonuçları ile bilmek ayırt etmek netleştirmek ister. Bu şekilde kavramanın öğrenmenin hayatta insana daha yardımcı olacağı kanısındadır.Özneldir bu davranışlar hatta bir kabileyettir.Çoğu insanda bu özellik yoktur anlam veremez bazı şeylere o yüzden boşlukta hissederler kendilerini hayata karşı anlam yükleyemez ve bocalama dönemine girer. Anlam veremediği anlamlandıramadığı sürece bu bocalama dönemi devam eder. Kuran-ı kerimin de bu şekilde bir çok tanımı yapılmıştır.Özel anlamlar yüklenmiştir kişi kendi hayatına benliğine göre tanımlamalar yapmıştır. Ama her şeyin olduğu gibi Kuran-ı keriminde genel olarak kabul edilen halk arasında yaygın olan bazı tanımları vardır. Kuran'a ; insanın hayatını anlamlandıran yaşamını şekillendiren dini ve sosyal hayatı açıklayan yaşamı aydınlatan varlıktır.İnsan yaşamına kendisine varlığına değer verir. Bu değeri ise Kuran ile anlamlandırmak en doğrusudur.Buna en iyi örnek ise Adlerin şu sözüdür ; 'Ben böyleyim evrende böyledir' bu yargı insanın hem kendisine hem de yaşama verdiği anlamı , değeri gösterir. Kuran-ı kerim bireyin yaşama ve bu yaşamının anlamı nedir? sorusuna cevap veren yol gösteren her zaman geçerli olan ilahi bir kitaptır. İnsana varolma sebebini açıklar Allah'a layık kul olmasını emirlere ve yasaklara uygun şekilde yaşamasını hedefler. Ve Allahu teala kuranı peygamberleri bizlere rehber olarak göndermiştir. Her insanın fıtratına uygun bir şekilde , kuranı baz alarak belirli çerçeveler içerisinde hayatını anlamlandırmasını ve yaşamını bu çerçevede şekillendimesi istenmiştir. İnsan neye önem verir ise yaşamı ona göre şekillenir. herkesin bir ideali vardır ve biz bu ideallerimizi fıtratımıza . kitabmıza uygun şekilde yorumlamalıyız
11040307/İDKAB-2 KURAN NEDİR ? 1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN'I KERİM İnsan, var olduğu günden itibaren yaşadığı hayatı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. İnsandaki bu anlama merakı, insanı insan yapan en büyük etkendir. İnsandaki anlama ve anlamlandırma merakı doğuştandır. Hayatımız boyunca yaşadığımız olayları anlamlandırmaya çalışmamız bu merakın fıtri olduğunun göstergesidir. Herkes bu anlamı kendi başına bulmalı ve bunun gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir. İnsanlar, fıtri imkanlarını kullanarak hayatın anlamını bulmaya çalışmışlardır. Zamanla evrensel bir açıklamaya ulaşmak için de çalışmışlardır. İnsanlar anlam arayışına kendi kendilerini inceleyerek başlamışlardır. Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini gibi varoluş koşulları ortaya çıkmaktadır. Kişi-obje ilişkisinde bu koşullar zamanla anlam kazanmaktadır. İnsanın anlam arayışı da bu koşulların anlam kazanmasıyla gerçekleşmektedir. Bunların yanı sıra insana yol gösterecek bir rehberinde olması gerekmektedir. İnsan, temel iç güdülerini nasıl tatmin edeceğini rehberden öğrenir ve psikolojik bunalıma girmeden anlam arayışına devam eder. İnsanlar hayatı anlamlandırmaya çalışırlar. Ancak fıtratla tamamen uyumlu bir anlamlandırma yapabilmek için aşkın bir varlığa ihtiyaç duymaktadır. Bu aşkın varlıkta Allah’dır. Allah, peygamberler aracılığıyla insanlara mesaj ve insanların fıtrata uygun hayatı anlamlandırmaları için rehber göndermiştir. Kur’ an- Kerim’de insanın özünü bulması, hayatı kucaklaması ve var olma bilincinin farkına varması istenmiştir. Aynı zamanda bunlara ulaşmak için yol gösterilmiştir. Kur’ an insanın bilgi elde etmesini ve edindiği bilgilerle hayatını anlamlandırmasını sağlamaktadır. Anlam arayışı olmayan insanın bir amacı da olmaz. KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.KURAN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI Kuran'ın Kuran’la tefsiri denildiği zaman konuların Kur’ ani bütünlük içerisinde ele alınıp incelenmesi ifade edilmektedir. Kur’ ani bütünlük içerisindeki inceleme üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunlar; ayet çerçevesi, siyak- sibak çerçevesi ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Birincisinde sadece kelime anlamına değil ayet içerisinde ki kullanıma bakılır. İkincisinde sadece konunun geçtiği ayete değil öncesi ve sonrasına da bakılır. Üçüncüsünde ise Kuran'ı kerim bir bütün olduğundan dolayı genel olarak değerlendirilir. Kuran'ın kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmasını engelleyen faktörler vardır. Bunlardan biri subjektiflikten kaynaklanan hata, diğeri metottan kaynaklanan hatadır. Birincisi hissidir. Yani insanın iç dünyasıyla alakalıdır. Kuran'ı anlamaya çalışırken izlenen yanlış yoldur. Kuran'ı anlayabilmek için ön yargılardan kurtulmalı ve Kuran'ı, Kuran'ın düşünce sistemi içerisinde değerlendirmeliyiz. Ön yargısız bir yaklaşım içinde Kuran'ın bütünlüğünü göz önünde bulundurmalıyız. Her alanın kendi terminolojisi vardır. Her alan kendi problemini kendi metoduyla çözer. Kur’ an da kendi alanında değerlendirilir. Kuran'ı anlamaya çalışırken de bir bütün olduğunu unutmamalı ve ona göre kendimize bir metot belirlemeliyiz. Sonuç olarak Kur’ an bir bütündür. Kuran'ı anlamaya çalışırken parçalara ayırarak değil de bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.
Kuranın Bütünlüğü Üzerine Kuranı anlamlandırmamız için bütüncül olmalıyız. parça parça bakmamalıyız çünkü bütüncül olmazsak kuranı anlayamayız. Tek bir mana çıkartamayız genel olarak bakıp bütün olarak yorumlamalıyız.Çünkü bütüncül olmak bazı şeyleri daha iyi anlamlandırır daha net kavrarız. Örneğin tek olarak incelediğimiz bir ayet bütünü ile çelişir en doğru ve en net olanı bütün olarak bakmaktır. Olayları , olguları , farzları daha iyi anlarız bütüncül bakarsak. Kuranın bütünlüğü şekilde olur - Ayet çerçevesi - Siyak sibak çerçevesi - Kuran bütünlüğü çerçevesi bu 3 şekilde kuranın bütünlüğü sağlanır. Bazı mezhepler farklı yorumlamıştır bu çerçeveleri. Bir ayetin başını ya da sonunu bilmeden yorumlamamalıyız tam olarak eksiksiz bir şekilde anlamlandırmalıyız. Kuran diğer kitaplardan farklıdır. İlahi bir kitaptır ve tüm insanlar için ciddi bir önem arz eder. Bu yüzden tefsiri haddinden fazla önemlidir. Zaten kuran bir bildiri açıklayıcı olduğundan dili açık ve nettir. Bu tefsirleri yaparken akıl ile iş birliği içerisinde olunmalıdır. Mantıklı şekilde yorumlamak anlamlandırmak için.
BÜŞRA BAYAZIT /11040061-İDKAB2 KUR ANIN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI Kur anın kuranla tefsiri denildiğinde kur anın ifadelerinin Kur anın bütünlüğü içinde açıklanmasını ve kur ’andaki konuların, muhataplarının zihinlerine yerleştirmeye çalıştığı kavramların kur ’ani bütünlük içerisinde incelenmesini anlıyoruz. Kur ’ani bütünlük içindeki bu incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar; ayet, siyak- sibak ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesi denildiği zaman kelimeleri önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Çünkü kelimeleri ayrı ayrı değerlendirdiğimiz zaman farklı anlamalar ortaya çıkabilir. Çünkü kelimeler cümledeki yerine göre anlam kazanabiliyor. Siyak-sibak çerçevesi herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerin bütünlük içinde sıralanmasıdır. Kur’an bazı durumlarda aynı ayetleri peş peşe sıralayabiliyor. Art arda gelen bu ayetlerin anlatmak istediği ortak mesaj vardır. Biz bu ayetlerin sıralanışını bölersek anlamı değişebilir bu bütünlük bozulabilir. Kur’ anın bütünlüğü çerçevesi; Kur’an en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Ayetler pasajlar, sureler hepsi arasında bir bütünlük vardır. Kuran’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan birkaç husus vardır. Bunlar kısaca; Kur ’ana genel bakılmamasıdır. Oysaki kur’ an tüm insanlığa seslenir. Bir pencereden bakmak yerine genel bakmalıyız. Diğer husus insanların kur’ anı tefsir ederken ona ön yargılı bakmaları ve bu yüzden nesnel olamamalarıdır. Bir görüş benimseyip o görüşün etkisiyle kur ’anı anlamaya çalışmak yanlıştır. Ön yargılarla kur’ ana yaklaşmak yanlıştır. Son hususu da kur’ ana farklı bir metotla yaklaşmak. Kur’ anın kendine has bir üslubu vardır. Bu üslü bu hiçe sayarsak farklı manalar elde edebiliriz. Bundan hareketle kur’ an bir bütünlük ifade eder. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’ANI KERİM İnsan doğduğu andan itibaren sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. İnsandaki bu anlam arayışı ve öğrenme isteği insanı insan yapan en önemli husustur. İnsanın anlam arayışı fıtridir. Anlam arayışı olmayan insanın bir amacı olmaz. Hayattan tat alamaz. Çünkü bizi ilerleten anlam arayışıdır. Anlamlı yaşamak hayata renk katmaktır. Anlam olmadan mutluluk olmaz. Fakir bir insan hayatına anlam katabilirken, bir kral aynı anlamı katmayabilir. Bu insandaki farklı algılama ve kültürü gösterir. İnsan eylemlerine yön veren değerler vardır. Bu değerler insanın farklı yapıp etmelerine sebep olur. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır. Bunlar; Yüksek değerler, araç değerler ve alışılan değerlerdir. İnsanlar değerlerini yerlerine getirirlerse hayatlarına anlam katmış olurlar. Yani fıtri kabiliyetlerini yerine getirmiş olurlar. Fıtri kabiliyetleri yerine getirmekle hayata anlam verir ve mutluluğa ulaşabilir. Eğer anlam arayışı sonuç vermezse; insan kendini anlamsız hisseder, kabiliyetlerinin farkına varamaz, hayattan vazgeçer ve mutlu olamaz. Eğer insan, kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. Yaşattığı hayattan haz alamaz. İnsan anlam arayışında başarılı olursa; fıtri özelliklerini keşfetmiş olur ve bu sayede mutluluğa ulaşır. İnsana hayatında anlam bulması için yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insanın özüne varoluşuna hitap etmelidir. Ona insan oluşunu fark ettirmeli, hayatını anlamlandırılmalıdır. Buradan hareketle bu rehber Kur’ andır. İnsanın hür bir varlık olarak fıtratına seslenir, onu kullanmasını ister. İnsana anlam arayışında yardım eder. Kur’ an insana oku, düşün, anla ve yaşa diyerek onu anlam arayışına yönlendiriyor. Yani kur’ an bir anlamdır diyebiliriz.
Kur’an, insanın hayatını anlamlandıran, insan hakkında tespitlerde bulunup onun hayatına yön veren, her nesile hitap edecek yeterlilikte olan biz müslümanların kutsal kitabıdır. Her insan fıtratı üzere hayatını anlamlandırmaya çalışır. Kur’an insana bu noktada ‘’Oku-düşün-anla-yaşa’’ döngüsünü sunar. Buda Kur’an’ı hayatımıza yerleştirmekle mümkün olur. Aristoteles’in dediği gibi ‘Bütün insanlarda yaratılıştan gelen bir bilme isteği vardır’. Bilmek, anlamak ve anlamlandırmak. Çünkü insanlar fıtratları gereği kendilerini tatmin etmek isterler. Yaşadıkları bu hayatta işleyen muhteşem düzenin perde arkasında mutlak bir güç olduğuna inanırlar. Bu sayede hayata anlam katarlar, umutsuzluğa düşmezler ve hayatlarını kolaylaştırmış olurlar. İnsan, hayatına anlam vermek adına birçok uğraşta bulunur. Yaşadığı her olaya, her eyleme bir anlam katar. Her insanın eylemlerini yöneten değerler farklıdır. Kimileri sevgi, saygı gibi yüksek değerlerle hayatına anlam katarken, kimileri maddi ve manevi servet olan araç değerlerle hayatını anlamlandırmaya çalışır. Bu karmaşa içinde insan doğru olanı bulabilirse fıtratının gereğini yerine getirmiş olur. Buda yüksek değerlerle mümkün olur. Araç değerlerle anlam bulmaya çalışan insan ise anlık hazzın peşine düşer. Hayatından zevk alamaz ve mutlu da olamaz. Bu şekilde inanç eksikliği olan insanların hayatı kısmen felç olur diyebiliriz. İnsan obje ile ilişki kurmaya başlayınca, özünden gelen varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Ana zihniyetler insanın elinde olmayan, kendinde var olan fıtri koşullardır. İnsan sürekli bilgi edinme ve iletişim içindedir. Doğrudan ve dolaylı yoldan aldığı bu bilgilerle yeni davranışlar kazanır. Yani varoluşunun sebebi bilgidir. Her insanın alışı da farklıdır. Ayrı alış gücü ile dünyaya gelmeleri yaratılıştan gelen bir özelliktir. İnsanlara hayatlarını anlamlandırabilmeleri için bir kılavuz gerekir. Bu kılavuz onlara fıtratlarında olan fakat unuttukları değerleri hatırlatacak yeterlilikte olmalıdır. İnsan hayatı anlamlandırma sürecinde bir sonuca ulaşamazsa umutsuzluğa düşebilir. Bu varoluşsal bir durumdur. Bu kılavuz insanlara nasıl yaşaması gerektiğini göstermelidir. Bu yüzden ‘’ Oku, düşün, anla ve yaşa der.’’ İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiat ve Tanrı’dır. Hayatına anlam verirken bu ikisinden birini seçer ve bu seçimde özgürdür. İlk olan ‘ben merkezli anlam verme’ insanın yeteneklerinin kaynağını tabiatta görmesidir. İkincisi de ‘vahiy temelli anlam verme’. Bu da yeteneklerinin kaynağını ilahi güçte görmesidir. Doğru olan tabii olarak kaynağın Allah olmasıdır. Allah insanlara vahiyle birlikte hayatlarına anlam verebilmeleri için peygamber de göndermiştir. İnsanın özü vahiyle içerik kazanır. Sonuç itibariyle Kur’an, insandan zihniyetini Kur’an ile inşa etmesini bekler.
Kur’an’ın tefsirinin kaynaklarından birincisi yine Kur’an’ın kendisidir. Peygamberimiz(s.a.v) de Kur’an’ı yine Kur’an ile anlamanın gereğine dikkat çekmiştir. Kur’an’ın bir bütün olduğu, bütün olarak tutarlı olduğu ve bu şekilde anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Okuduğumuz bu kitapta Kur’an’ın Kur’an dışında başka kaynaklardan yararlanmadan anlaşılabileceği üzerinde durulmuştur.Bir müfessirin metodu incelenirken en önemli kaynak o müfessirin eseriyse Kur’an’ı tefsir ederken de en önemli kaynak Kur’an’ın kendisidir. Kur’an’ın bir bütün oluşu, açık ve anlaşılır oluşu ve çelişkiden uzak oluşu itibariyle özel bir kitaptır. Kur’an bölümler ve başlıklardan oluşan bir kitap değildir. İçerik yapısı itibariyle farklıdır. Zaten dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bu kitabın sadece belli konuları işlemesi doğru olmaz. Kur’an’ın parçaları birbirlerini tamamlayan ve açıklayan nitelikleriyle bir bütündür. Manaları daima bir sistem içindedir. Zaten Kur’an, bir kitap olarak indirildiğine göre içinde bir bütünlük ve ahenk aramamız mutlaktır. Kur’an’ın açıklama olması açık ve anlaşılır olduğunun delilidir. Eğer bir bütün içinde açık ve anlaşılır kitap vasıflarını taşıyorsa zaten kendi kendisini de tefsir ediyor demektir. Yani Kur’an’ın tefsirinde kullanılacak en önemli kaynak yine kendisidir. Kur’an ilahi bir kitap olması itibariyle kendine has bir yapısı vardır. Onun hakkında yeterli bilgisi olmayanlar ayetler arasında çelişki olduğunu sanabilir. Kur’an değişik yorumları yasaklamadığı için bunu yanlış anlayanlar olacaktır. Fakat bu zıtlığı değil çeşitliliği gösterir. Kur’an’ı bütün olarak ele aldığımızda da böyle bir zıtlığın olmadığı aşikârdır. Kur’an’ın bütünlük içinde incelenmesi üç çerçevede ele alınmıştır. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesinde bakıldığında cümlenin bütünlüğü ön plandadir. Cümlenin herhangi bir öğesi değerlendirilmediğinde o cümleden anlaşılan fikir gerçeğin tamamen zıddı bile olabilir. Bu yüzden Kur’an’ı anlarken cümle ve ayet çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Siyak-sibak çerçevesi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir. Kur’an’da bazen aynı konuyla ilgili ayetler arka arkaya gelir. Ama ortak bir hedef vardır. Kendi doğrularını Kur’an ile temellendirmeye çalışanlar, ayetlerin belli bir bölümün çıkarıp farklı bir amaca hizmet edebilirler. Bunlar genellikle ifadeleri siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak anlamaya çalışanlardır. Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi ilk akla gelen husustur. Çünkü Kur’an en ince ayrıntısına kadar muhteşem bir bütünlüğe sahiptir. Kur’an’ın anlaşılmasında, açıklanmasında odak nokta her zaman Kur’an’dır. Dolayısıyla Kur’an kendinde sağlaması yapılan bir kitap olmalıdır. Kur’an’ın incelemesi yapılırken iki hatadan kaçınmak gerekir. Birincisi Kur’an’a ön yargılı yaklaşmak doğru değildir. Burada insanların kendi düşünceleri devreye gireceğinden daha önce kabul ettiği doğruları yine kabul edecektir. Doğrular da herkese göre değişeceğinden Kur’an’ın rehberlik özelliği zedelenmiş olur. Sonuç olarak Kur’an’ın yapısını bütünlük içinde ve önyargısız bir şekilde araştırarak kavrayabiliriz.
İsmail KAYMAKLI /11040207-İDKAB2 Biz gerçeği her zaman ona verdiğimiz anlamla kavrarız, yani salt gerçek değil önceden yorumlanmış bir gerçek olarak. Dolayısıyla bu anlamın her vakit az çok kusurlu ve eksik nitelik taşıyacağını hatta hiçbir zaman kesin bir doğruluk içermeyeceğini varsaymak akılla bağdaştırılır bir davranıştır.Anlamlı ilişkilerden oluşan dünyamız hata ve yanılgılarla dolup taşan bir dünyadır.
İlahi makamdan dünya ve ahiret bahtiyarlığının yollarını göstermek için insanlığa gönderilen en son ve en mükemmel kitap Kur'an, indirildiği dönemden beri özellikle inananlar tarafından anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır.Ayrıca ilk emride 'OKU' emridir.İlk emri itibariyle Kur'an bizden kendisini okumamızı , okuduklarımız üzerine düşünmemizi, düşündüklerimizi ise salih amele dönüştürmemizi istiyor.
Kur'an-ı Kerim anlaşılması ve uygulanması için birçok müfessir tarafından yorumlanmıştır.Bu müfessirlerin amacı Kur'an'ı en iyi şekilde anlayıp, anlaşılmasını sağlamak ve hayatımızda uygulanmasını sağlamaktır.Peygamberimiz tebliğ konusunda en iyi şekilde tebliğ etmiş ve tebyin konusunda ise bizlere en güzel örnek olmuştur. Hz. Peygamber ve sahabeler Kur'anı hem sözleri ile hem de eylemleri ile tefsir etmişlerdir.Yani gerçek yaşanan hayata uyarlamışlardır.Onun emir ve yasaklarını gözle görülür elle tutulur hale getirmişlerdir. Kur'ân bize vermek istediği mesajı iyi anlamak için ayetleri bütün olarak ele almak gerekir.Ayetlerin bir başından bir sonundan aldığımızda anlamamız gerekenlerin dışında olanları anlayabiliriz.Bu yüzden ayetleri bütün olarak ele almamız gerekir.
Sonuç olarak Kur'an-ı Kerimi okumalıyız, okuduklarımızı düşünmeliyiz, düşündüklerimizi ise hayatımıza uygulamalıyız.Kısacası oku-düşün-anla-yaşa döngüsünü en iyi şekilde gerçekleştirmemiz gerekir.
Kur’an nedir? İnsan doğuştan gelen fıtratımızda bulunan yok edemeyeceğimiz gibi daha sonradan da kazanamayacağımız anlam arayışı içerisindedir. Bu arayış insanın varoluşunda bulunan merak, yeni bilgiler edinme gibi özsel anlamlandırmadır. Bu anlamlandırmaya çalışma insana bir yaşama sebebi bulmasını da sağlar. Bu arayış kişinin yaşam tarzını belirler. Herkesin arayışı farklıdır. Bulduğu cevaplar da farklıdır onun için bu arayışlar kişiden kişiye ve toplumdan topluma fark gösterir. İnsanlar yapmış oldukları herhangi bir işi anlamsız bulmaz. Çünkü hayatında bir anlam ve amaç taşımayan insan yaşayamaz. Biz Müslümanlar için ise Kur’an hayatımızı anlamlandıran bir kitaptır. Allah Teala bizleri uyarması, doğru yolu göstermesi, peygamberleri aracılığıyla insanlarla konuşup emir ve yasaklarını bildirmiştir. Bizim de bu doğrulta da yaşayışımızı belirlememiz ve ona uygun şekilde hayatımızı idame ettirmemizi istemiştir. Kur’an insanı imana zorlamaz sadece özünü kullanıp sahip olduğu hürriyetle doğruyu görüp kendisinin tercih etmesini ister. Kur’an insandan okuyup düşünmesini ve anlayıp yaşamasını ve bu döngünün böyle devam etmesini istemektedir. Kur’an insanı tanır direk onun için indirilmiş, gönderilmiştir. Onun için insanın kurtuluşu Kur’an’daki emir ve yasakları yerine getirebildiği derecede Kur’an’dadır. Yani biz Kur’an’ın emir ve yasaklarını Kur’an’ın istediği gibi yaşarsak hayatımızdaki doğuştan gelen o fıtri özelliğimiz olan “anlamlandırma” gayesini yerine getirmiş oluruz. Anlamlandırma gayesi yerini geldiği için insan ruhu boşluğa düşmez ve bocalama yaşamaz. Psikolojik olarak da rahata kavuşmuş oluruz. Kur’an’ın bütünlüğü üzerine.. Kur’an bir bütündür. Kur’an bir bütün olduğu gibi onun emirleri ve yasakları da bir bütündür. “Namaz kılarım ama başörtüsü kullanmam.” Demek gibi şansımız yok eğer Allah o konu da hükmünü vermişse konu tartışmaya kapanmıştır. Bütünü görmeden parçalardan hareket edersek Kur’an’ı anlayamayız ve yanlış yorumlar yapmamıza neden olabilir bu durum. Kur’an’ı tefsir eden kaynaklardan biri yine Kur’an’dır. Bu durum siyasi sebepler için ya da bir kişinin veya kuruluşun çıkarı için kullanılmak istenebilir. Yani Kur’an’dan belli ayetleri alıp onu delil göstererek çıkar sağlamak isteyebilirler. Bunun örnekleri tarihte vardır. Mezheplerini ön plana çıkarmak üstünlük sağlamak için kullanılmak istenmiştir. Biz ise o konuya delil olarak gösterilen ayetin öncesini sonrasını Kur’an’da başka hangi surelerde geçip geçmediğine bakmamız gerekir. Kur’an’ı Kerim’in bize ilettiği mesajı tam manasıyla anlayabilmemiz için öncelikle ayet çerçevesinde anlatılmak isteneni anlamamız gerekir. Kur’an’da aynı konuyla ilgili ayetler bir arada verilmemiştir. Bu yüzden Kur’an’da verilen mesajı doğru anlayabilmek için ayetin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır buna da siyak-sibak çerçevesi diyebiliriz. Halil TOPUZ 11040309- İDKABÖ/2
MEDİNE AKTAŞ 11040022 KUR'AN NEDİR?1-İNSANIN ANLAM ARAYŞI SERÜVENİ ;İnsan varolduğu günden bu yana sürkli olarak içinde dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamya çalışmış,ancak bu çabası içşnde en az tanıyabldiği yine kendisi olmuştur.insandaki bu anlma merakı ve öğrenme arzusu insnı insan eden en büyk kuvvettir.yaşamak isteyen hiçbr insan,kendi eylmlerini,kendi harket tarzını anlmsız bulmaz.her insn kendisinde bir yetenek,eylemlernde bir anlam görr.bu yetenek ister olsun ister olmsın,hiçbir önmi yoktur.tarihten önceki zamnlardan bugüne kadr bütün insanlardaki inanma ve anlamlandırma hali aynıdır.2-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?İnsnın anlm arayışındaki anlam kelimesi,insanın bütün yapıp etmelerini yöneten,insnın somut varlık bütününe ait,bu varlık bütününde temelini bulan fitri imkanlarından birini ifade etmktedir. 3-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM ;Breyin kendi içinde hayatın anlamını keşfedip gerçekleştirdiği bir iç dünyası vardır,bir de bireyin kendini kuşatan,dışındaki varlıklar aleminde haytın anlamını keşfedip gerçkleştirdiği bir dış dünyasındaki başarıyla birlikte sağlar.İnsan hayatta denge ve düzn arar. Kur'anla hayatı anlamlandırmada bu denge ve düzen ahiret-dünya dengesi üzerine kurulmalıdır. KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE A)KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI 1-Kur'an'ın Kur'anla Tefsiri ;Kur'an'daki müfred lafızların Kur'an'ın bütünlüğünden yarrlanarak açıklanması ve Kur'an'daki okuyanların zihinlerine yerleştirmeye çalıştığı kavramları Kur'an'i bütnlük içerisinde incelenmesi demektir.Bu bütünlük üç çerçevede ele alınır: a)Ayet Çerçevesi: Kur'an'ı anlamya çalışırken,kelimelerin cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmaktadır.Çünkü bazen cümlenin unsrlarından herhangi biri değerlendirmeye alınmdığında, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediğ mesaj tam bir anlaşılmamış olur. b)Siyak-Sibak Çerçevesi: siyak-sibak, peş peşe anlamına gelir.Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sralar.İşte bu siyak-sibakın gözardı edilmesi sonucnda herkes ayetlerden kendi fikrine uygun düştüğü kadrını alır ve Kur'an'ın fikir bütünlüğünü yok eder. c)Kur'an'ın Bütünlüğü Çerçevesi: Kur'an'ın en küçk parçası olan kelimeden başlayarak terkipler, cümller,belli konularda ayet grupları ve kıssalar gibi daha büyük Kur'an pasajlarının hepsi birbirine son derece bağlıdır.Kelimelerin gerek lügat anlamları gerekse Kur'an'i sistem içerisinde kazandıkları,yeni manların kavranması hep Kur'an'ın bütünü içinde mümkün olmaktadır.KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Kur'an'ı kendi bütnlüğü içerisinde anlaşılmasını engelleyen ve onu odak nokta olmaktan çıkaran faktörleri iki grupta inceleyebliriz: 1)Subjektiflikten Kaynaklanan Hata (Önyargılı Olmak) Önyargılı olunmamakla, Kur'an'ı yorumlayanlrın, kendilerinin veya görüşlerini benimsedkleri önceki alimlerinin fikirlerni esas alarak değil, Kur'an'ı,Kur'an'ın düşünce sistemi içinde anlaşılması kestdilmektedir.Aksi taktirde en doğruya ulaştırdığı iddiasında ilahi Kelamın insanların peşin hükümle yormlamaları onun indiriliş gayesinin gözardı edilmesi demektir ki bu da Kur'an'ın rehber kitap olma özelliğni zedeler. 2)Metoddan Kynaklanan Hata ; Kur'an'ın kendi bütünlüğü içnde anlaşşılmasını engelleyen metoddan kynaklanan hatalar vardır.Bunlar : a-Kur'an'ı Kendi Fikri sistemi İçnde Yorumlamak İnsanlığa hayat vern,bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollrını gösteren ilahi kelam konulardki zihniyetini verrken, muhttablarına kendisine has bir uslupla hitap edr.b)Bütncü Yaklaşmdan Uzak Olmak; Kur'an'ın bir bütn olarak anlaşılmasında en büyük hatalrdan biri bütncü ve terkpçi olmayan yaklaşım tarzıdır.Bir ayet açıklananırken yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendğinde gerçkten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidlmesi gerekir.
Kuran Nedir ? İnsan yaratılış gereği yaşadığı çevreyi bu dünyanın varlığını niçin yaratıldığını ve bunlar gibi daha bir çok sorunun cevabını arayarak varlığını anlamlandırmaya çalışır. Fakat bir şeyi anlamlandırmak için ilk başta ona ve onun varlığına inanmak gerekir. İnsan yaşadığına inandığı için hayatı anlamlandırmaya çalışmıştır ve bu sorun insanları büyük bir yaratıcının varlığına götürmüştür. İnsan bu yaratıcıyı ararken aslında yaşadığı her şeyi de anlamlandırmaya başlar. İşte Kuran-ı Kerim bize bu noktada anlamlandırmanın kapısını açar. Rabbin sözü olan Kuranı okudukça yeni anlamlara ve yeni sorulara ulaşırız. Aslında Kuran-ı kerim hem bir yol gösterici rehber hem de bir sonraki anlamlandırma için ipucudur. Kuran- kerim her açıdan eşsizdir ama hiçbir şekilde insanları hiçbir şeye zorlamaz yalnızca okunup anlaşılmayı, rehber olmayı ve hayatı anlamlandırmayı amaçlar. Yani insan Kuranı okumalı anlamalı ve hayatını da buna göre şekillendirmelidir. Aslında insan hayatını anlamlandırmayı iki şekilde yapar. Bunlar, ben merkezli hayatı anlamlandırma ve vahiy temelli hayatı anlamlandırmadır. Birincisinde anlamlandırma insan fıtratının kaynağını tabiatta ve kendinde görmesindedir. Vahiy temelli hayatı anlamlandırma ise insan özünü görür ve bunun kendisine büyük bir yatarıcı tarafından verildiğini düşünerek anlamlandırır. Ben merkezli anlamlandırma dar ve yetersiz bir anlamlandırmadır. Çünkü her şeye ben gözünden, bencillikle bakar. Ama insanın tüm açıları yakalayarak anlaması gerekir, işte Kuran vahiy temelli anlamlandırmanın anahtarıdır. Allah bunu insanlara anlatabilmek için Hz. Adem (as)’dan başlayarak yüzbinlerce peygamber göndermiştir. Ve Son peygamberiz Hz. Muhammed (sav)’de bunun en güzel örneğidir. O Baştan aşağı Kuranı anlamış onu hayatında rehber edinmiş ve bizlere bunun nasıl yapılacağını göstermiştir. Ali şeriati’nin bir sözü var; Allah okuyun diyor, Okuyun. Çünkü; mürekkebin akmadığı yerden kan akıyor… Hep birlikte okuyalım, anlayalım, anlamlandıralım… Kuranın Bütünlüğü üzerine ; Kuran Allah’ın sözüdür, Onun kulu ile konuşmasıdır. Kuran kulun hayatını tamamen kapsayan insanın varlığını anlamasını dolayısıyla Rabbinin emir ve yasaklarına uymasını ve mutlu olmasını sağlayan en büyük yardımcıdır. Kuranı-ı Kerimde 114 sure vardır ve bu surelerin hiçbiri birbiri ile zıt düşmez kuranda bir uyum bir düzen vardır. Kuran yeryüzünde ki bütün kitaplardan farklıdır.Bizler onu sure sure ayet ayet okuruz fakat bu ayetlerin hiçbiri birbirinden bağımsız düşünülmemelidir.Kuran bir bütün olarak anlaşılmalı ve bir bütün olarak yorumlanmalıdır. Tek başına bir ayetin anlamına bakmak insanı yanıltır çünkü kuranda konular bir bütünlük içindedir dolayısıyla bir ayet hakkında hüküm vermeden önce onun öncesine, sonrasına bakmamız gerekir buna siyak-sibak uyumu denir. Kendi doğrularını Kur’an ile temellendirmeye çalışanlar, ayetlerin belli bir bölümün çıkarıp farklı bir amaca hizmet etmeye çalışanlardır. Bunlar genellikle ifadeleri siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak seçerler ve Kuranın anlatmak istediğini kendi amaçlarına uygun olarak anlatmak isterler ve ayetleri saptırırlar bizim üstümüze düşen görev bunların farkına varmak ve kuranı bir bütün olarak ele almaktır…
KUR’AN NEDİR?? İnsan her zaman bir merak ve öğrenme arzusundadır. Her hareketinde mutlaka bir anlam bulunmaktadır. Hayatını anlamlandırabilmek için bir hakikat fikri peşinde koşuşturmuştur, koşmaya da devam edecektir. Ancak her ,insanın anlamlandırmaları farklı olabilmektedir bundan dolayı fikir ayrılığı yaşanabiliyor böylece eleştirel zihniyet gelişmiştir. İnsanın fıtratında her zaman bir anlam arayışı vardır, fıtratını tatmin etmeye çalışmaktadır. Elde edilen her bilgi kendimizi, fıtratımızı/ özü- müzü tanımamıza imkan vermektedir. İnsanın özü/fıtratı doğuştan bahşedilmiş, kazanılmış ideal bir durumdur. İnsan eylemleri belli değerler tarafından yönetilmektedir bunlar; araç, yüksek ve alışılmış değerlerdir. Araç değerler ; ilgi menfaatin değeridir; günümüzde bu değerler çok önemsenmektedir. Yüksek değerler ise; doğrudan karar vermeye yöneliktir, en üst seviyedir . Ve alışılan değerler bulunmaktadır temelini toplumdan ,kültürden alan değerlerdir. İnsan hayatını mutlaka bir değere önem vererek yönlendirir, anlamlandırır. İnsan fıtratı hür bir varlıktır. Büyüsel ve olgusal zihniyete sahip olmakla hayata anlam verilir. Yaşadığı ortama göre bu zihniyet oluşmaktadır. İnsanın her zaman hayatına anlam aramakla birlikte bir rehbere ihtiyacı vardır .Bu rehber de ancak ilahi kitaptır. İşte Allah peygamber aracılığıyla, yarattığı insanlarla konuşmuş ve onların fıtratına uygun, anlamlı hayatı gerçekleştirmek için rehberler yollamıştır. Kur’an insana oku ,düşün, anla, yaşa ilkelerini buyurmuştur. İnsan yaşadığı şeyi anlamlandıramıyorsa ya da bildiği şeyi düşünüp anlamlandırıp yaşayamıyorsa her zaman eksik kalır ve bu da olumsuz sonuçlar doğurur. Kur’an ferdin hayatını anlamlandıran kitap olduğu gibi insani sürekli bir bilgi arayışına sevk eder ve bu bilgiyi yaşamına uygulamasını ,uygulamasıyla da mutlu olmasını istemektedir. Olumsuz, yanlış bilgiler öğrenilip aktarılırsa ; toplum , çevre , aile ve fert kötü etkilenecek ve bunlar tarafından Kur’an’ın yanlış anlaşılmasına sebep olunacaktır. Bu yüzden her zaman doğru bilgiler peşinde koşulmalı ve yaşama uygulanmalıdır.
KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI Kur’an-ı bütünlük ayet, siyat-sibak ve kuranın bütünlüğü çerçevesiyle incelenmeli , sağlanmalıdır. Ayet çerçevesinde Kur’anı anlamak için öncelikle cümle ve ayet bütünlüğünde ne demek isteniyor ona bakılmalıdır. Siyak-Sibak çerçevesi derken ise bu çerçeve önemli bir yere sahip olmakla herhangi bir ifadenin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır. Bir de Kur’anın bütünlüğü çerçevesi bulunmaktadır en önemli çerçevedir burada fikir uyumluluğunda verilen mesajlarda bir bütünlük bulunmaktadır .Kur’anın tefsirinde ayetler arasında her zaman bir bütünlük olmalıdır ki anlamlandırma tam olsun. Bu çerçeveler göz önüne alınarak anlam bütünlüğü sağlanmaya çalışılmalıdır. Kur’anın konuların arasında bir bütünlük sağlanabilmesi için önyargısız, objektif, etkisiz yaklaşılmalıdır. Bazı konularda kesin ve şaşmaz kurallar koyulabilir ancak genel itibariyle kafa yorulabilecek, düşünülmesi gereken içerdiğinden tefsir yapılırken çok dikkatli olunması gerekmektedir. Bazen çok ince mana içeren ayetlerle de karşılaşabiliniyor; bu durumda titiz bir şekilde uzmanlarla defalarca gözden geçirilmesi gerekir. Belli ekollere, tarikatlere, topluma , kültüre sıkı sıkıya bağlanma ve etkilenme Kur’anın doğru tarafsız tefsirine engel olmaktadır. Oysa Kur’an çelişkisiz, kendi ifadesiyle bütünlük sağlanan bir kitaptır. Siyasi olayların, itikadi fırkalaşmanın ,mezhep ayrılıkların Kur’anın doğru tefsirine daima engel olmakla birlikte olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Şahsi düşünceler, batıni açıklamalar , toplumun çıkarlarına uygun yorumlamalar yapılarak Kur’anın konularını oluşturmaya çalışanlar olmuştur, ona asılsız manalar yüklemişlerdir. Bazı Müslümanlar Kur’anı zaman zaman rehber olmaktan çıkarıp kendi çıkarlarına uygun Allah’ın bütünüyle insana bıraktığı bir kitap haline sokma hatasına düşmüşlerdir. Oysaki Kur’an bir takım olgulara uyan ve uydurulabilen ,çıkarlara göre şekillenen kitap değildir .İnsanlara rehber olarak gönderilen bütünlüğüyle, insanların hayatını anlamlandıran ilahi bir kitaptır. Kur’an inanan insanlar için kendi iç yapısında gayet tutarlı , bütüncül bir rehber kitabıdır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’an’ı Kerim bütün hayatı kuşatan, insanlara yol gösterici olan ve onlara dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren bir kitaptır. Bu yüzden Kur’an’ı Kerim sadece belli konuları işlemez. Evrensel olan tüm konular onun içeriğini oluşturur. Kur’an’ı Kerim bir bütünlüğe sahiptir. Onun bu bütünlüğü üç çerçevede ele alınmıştır. 1) Ayet Çerçevesi : Kur’an anlatılmak istenirken ilk önce onu oluşturan ayetler değerlendirmeye alınmalıdır. Bu işlem yapılırken ayetin bütünü göz önünde bulundurulmalıdır. Bu olmadığı takdirde yanlış yorumlamalar ortaya çıkar. 2) Siyak-Sibak Çerçevesi : Bir ifadeyi değerlendirirken ondan önceki ve sonraki ifadelerde dikkate alın malıdır. Bazı ayetler peş peşe gelmiştir. Bu ayetlerin içinden bazılarını çıkarmak ondan çok farklı anlamlar çıkmasına neden olur. 3) Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi : Kur’an bir bütün halindedir. Bu bütünlüğü içinde parçaları birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturmuştur. Bu parçalar bazen birbirini tamamlar bazen de açıklar. Ayetlerle de belirtildiği gibi o apaçık haldedir ve çelişkiden uzaktır. Bütün ifadeleri bir birini destekler. Bu yüzden onu değerlendirirken bir bütün halinde ele almak gerekir. Kur’an’ın bir bütün olarak anlaşılması için ön yargılarımızı bir kenara bırakarak ona yaklaşmalıyız. Ön yargıların olduğu yer de objektiflik söz konusu olamaz. Kur’an’ı yorumlayan alimler kendi görüşlerini Kur’an yorumuna karıştırmışlardır. İslam ‘da ki siyasi ve itikadi yaklaşımların farklılaşması alimleri bu ön yargılı tefsire itmiştir. Tüm tarikat, cemaat ve mezhepler kuranı kendilerine göre yorumlamışlardır. Oysa kuran bir bütündür ve o kendi sitemi içerisinde değerlendirildiğinde doğru anlaşılır. O doğru anlaşılmadığında oku, düşün, anla ve yaşa zincirinde sorun ortaya çıkacaktır. Nitekim öylede olmuştur. Onu bir bütün olarak okumak, düşünmek, anlamak ve yaşamak gerekir. Hayatımız ancak bu şekilde anlam kazanır.
KUR'AN NEDİR ? 1-)Doğası gereği ilk insandan beri bilmeye, anlamaya karşı bir merağı isteği olan insan bu merak ve istek uğruna büyük bir çaba göstermiştir.Fakat bu çabasının karşısını tam manada alamamıştır. 2-)İnsan en küçük olayda harekette bile bu çabasını sürdürmüştür.Ayrıca bu anlamlandırma hareketini hayatının her sahasında uygulamak istemiştir.Çünkü insanlar kendilerini bir şeye adaması, hayatının bir amacı olduğuna inanması doğuştan ölüme kadar süren bir fiiliyattır.İşte bu fiiliyat onun öz fıtratıdır.Onun bir gereğidir. 3-)Anlam arayışı her insanda ortaya çıkan bir olgu olsa da her insanda aynı düzeyde olmamıştır.Filozoflar, düşünürler bu arayışı geliştirmiş, belirli sonuçlara ulaşmıştır.Fakat bu arayışı geliştiremeyen insanlar kendilerini bu arayışın dışına atabilmek için farklı yollara başvurmuşlar.(içki, kumar...) 4-)Tabi bu anlam arayışı kaybolan bir şeyi aramak gibi gerçekleşmediği herkes tarafından bilinmekte.Bu arayışın, bu sürecin bir metodu , bir yolu vardır diyebiliriz.Bunun için ; filozofun da dediği gibi önce soruyu çok iyi bir şekilde anlayıp ondan sonra cevap sürecine girmeliyiz.Burada sorudan kastımız 'ANLAM' kelimesinin bize ne ifade ettiğidir. 5-)Anlam ; var olan, var oluşun anlaşıldığı ve ona göre hareket edilen bir kavram olduğu için aşamalar halinde oluşmaktadır.Bu aşamalar, var olan anlamın insan tarafından algılanan, görülen, bilinen, değerler sınıflamasına sokulan, insanın imkan koşulları ile ortaya çıkan bir kavram halini almaya başlar. 6-)Ona bahşedilen özgür iradesiyle seçim yapmaya hak kazanmış insan ; onu bir amaca yönelten, anlama isteğine doğru yol aldıran ve onu bu hareketleri ile özel kılan fıtratının kaynağını bulmak için yola çıkar ve karşısına iki yol çıkar : tabiat ve tanrı .. 7-)Allah'ın onu yarattığını bilen, onun bu dünyadaki her yerde aynı öze sahip olacağının ve diğer insanlar içinde aynı şeyin var olduğunun farkındadır.Kullanma kılavuzu gibi bu kılavuzlar aynı belgeyi farklı renklerde sunmuştur.Yani aynı mesajı iletmek istemiştir. 8-)Kur'an-ı Kerimde bu rehberin en evrensel ve en sonuncusudur.Kur'an insanın onu okuyup düşünmesini, düşündüğüne bir anlam vermeyi ve bunu hayatına yansıtmasını emretmiştir.Çünkü bu hayatta bir anlam amaç kargaşasına düşmemek için onu yaşamalıyız yoksa ne onu anlayabiliriz ne de onu başkasına anlatabiliriz. 9-)Özünün kaynağını ALLAH diye kabul eden insanlar bu kabulun getirdiği davranışları yerine getirerek salih bir toplum yani anlamlı, amaçlı, hedefli bir toplum oluşmuş olur.
KUR’ AN NEDİR ? İnsan hiçbir canlıya benzemeyen bir varlıktır. Kadın-erkek, eğitimli –eğitimsiz, Müslüman -Hristiyan olsun bütün insanlarda hayata dair bir anlam arayışı vardır ve bu fıtridir. İnsanın hayatına anlam kazandıran değerleri, inançları, hedefleri onun eylemlerine büyük ölçüde etki eder. İnsan fıtratında bir takım yapısal imkanlar vardır. Yapan-yıkan, seven-nefret eden gibi bu imkanlar insanın kendi seçimi değildir. Böyle olması insanın kendini ve diğer insanları anlamada ona sorun teşkil eder. Bu yüzden insanlar yollara ve törelere ihtiyaç duyar. Ona doğruyu yanlışı , iyiyi kötüyü gösterebilecek bir kültür. Bu kültür onun hayatını anlamlandırması için onda bir zihniyet oluşturur. İnsan hayatını anlamlandırmada , ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının sadece bir kısmıyla örtüşen hayatı anlamlandırmış olur. Bu da onun fıtratındaki kemal boyutunu köreltmesine neden olur. Ama insan fıtri ilkeleri temel alarak bir anlamlandırma yaparsa kendini aşma başarısını sağlamış olur. İnsanın bunu yapabilmesi için özünün varoluşundan önce geldiğini idrak etmesi gerekir. Bunu idrak etme onu Allah’ın varlığını düşünmeye sevk eder. Allahu Teala insanlara fıtrata uygun olarak hayatlarını anlamlandırmaları için bir takım mesajlar ve bu mesajları bize ulaştıran, açıklayan ve hayatlarına geçiren peygamberleri de bize rehber olarak göndermiştir. İnsan hayatına anlam ararken hür bir varlık olarak sorumluluklarının bilincinde olmalı, kime ve neye karşı sorumlu olduğunu bilmelidir. Bu da onun hayattan kopmadan var oluşunu gerçekleştirir. Allah bu sorumluluk bilincini diri tutan anlam arayışındaki dengeyi gözeten mesajı peygamberimizle göndermiş ve insanları yer yüzünde halife yaptığını açıklamıştır. Bu halifeliğin en güzel örneği peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)dir. O Kur’an –ı hayatına geçirmiş ve tüm insanlığa örnek olmuştur. O Kur’an’ı sadece okuyup hıfzetmemiş aynı zamanda ondaki ince manaları keşfetmiş ve bunuda fiilleriyle dışa vurmuştur . Biz insanlarda hayatımızdaki anlam arayışında Kur’an’ı referans almalıyız. Onu önce okuyup, okuduğumuzu düşünüp, düşündüğümüzü anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz. Eylemlerimizi onun ışığında onun istediği gibi gerçekleştirmeliyiz. Bunu yapar iken de insan Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalı , ön yargısız, objektif bir şekilde incelenmeli ve hayata geçirmelidir .
KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜNDE AÇIKLANMASI Evrende var olan her şeyin bir açıklaması, yorumu vardır.Bu açıklama en iyi o şeyin kendisiyle, kendi türüyle olabilir.Evrensel bir mesajı olması son ilahi kitap olması nedeniyle de ayrıca kendinden daha iyi bir kitap olmaması nedeniyle de Kur'anı Kur'an la açıklamalıyız, yorumlamalıyız.Kur'an bütünlüğü içerisinde bir silsile halini almıştır.Aslında Kur'anın tamamı tek mesajı faklı olay ve olgularla ifade etmektedir. Kur'anın içinde geçen tüm emir, yasaklar ve daha başka bir sözün hepsi 6666 ayette toplanmıştır.Kur'anın en önemli kısmı da ayetler kendi içinde bir anlam oluşmaktadır.Yani bizim Kur'an-ı kendi bütünlüğü anlamak için ilk önce ayetlere onlardaki cümle yapısına terkiplere kelimelere ve onların cümle içinde ifade ettiği anlamı çok iyi bir şekilde anlamalıyız. Kitapta verilen örneklerde de anlaşılacağı üzre ayetler bazında değerlendirmediğimiz zaman ortaya istemediğimiz sonuçlar çıkabilir.Kur'an da ayetler birbiri ile bağlantılı bir şekildedir.Yani ayetlerin hepsi teker teker birbirlerini tamamlayarak Kur'an'ı meydana getirmektedir.Belirttiğimiz gibi ayetler bir önceki ya da bir sonraki ayeti tamamlar.Konular birbiri ile etkileşim halinde bağlantılı bir şekilde gitmektedir. Biz Kur'an'ı açıklarken, anlarken bu bütünlüğü bozamayız.Çünkü Kur'an da asıl tefsir asıl meal onu bütün halinde ortaya ele alındığında çıkar.Fakat bazı kişiler, alimler bu hataya düşerek kendi görüşlerini, düşüncelerinin doğruluğunu ispat etmek için ayetlerin bir kısmını almışlar ve diğer kısımlarını konuya dahil etmemişlerdir.Ama bu onların görüşlerinin uyuşmadığını ya bir önceki ya da bir sonraki ayete bakarak anlayabileceğimizi ortaya koymuştur.İşte biz buna siyak-sibak çerçevesi diyoruz.Bu çerçevede anlamın yani konuların, ayetlerin birbiriyle olan bağını açıklamak için kitap ta örnekler verilmiştir. Tabi buraya kadar biz daha çok özel bir anlam tarzı yani özeli bahsetmiş bulunuyoruz.Fakat Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması denildiğinde akla ilk gelen Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesidir.Daha önceki cümlelerde bahsettiğim gibi Kur'an kendi içinde uyumlu bir bütünlüğe sahiptir.Yani Kur'an kelimeler, cümleler,konular vb. ayrılmaz bir bütün içindedir.Kur'anın ayetleri özelden genele genel bir konu içerisinde bir biri ile bağdaştırılmıştır.Fakat farklı ayetlerde ki bir konu ya bakış bir mana örgüsünde mevcut olduğu görmekteyiz. Değişen çağ koşulları, mekan, yer ve zaman da ortaya çıkan değişimlerde bu çerçeveyi bir nevi zorunlu kılmaktadır.Yani eskiden varolan Kur'anı bütünlüğü içerisinde anlama çabaları, çalışmaları şimdi daha zorunlu, daha fazla gereklidir. Kur'anı anlayabilmek için gerekli şeyler olduğu gibi buna engel faktörlerde ortaya çıkabiliyor.Genel olarak Kur'anın anlaşılmasında ve ondan hükümler çıkarırken odak noktasını Kur'an olarak seçtiğimizde farklı sonuçlar ortaya koyabilir.Kişinin grubunun, mezhebin çıkarları için ne olursa olsun Kur'anı buna uydurmamalıyız.Bunları Kur'ana uydurmalıyız.Ki Kur'anı biz açıklamak isterken her türlü kötü düşünce ve davranıştan kurtulmalıyız.Ön yargılı bir şekilde Kur'ana yaklaşmak onu anlamak bizim aramıza bir perde çekecektir.Buda Kur'anın rehber kitap olma özelliğine zarar verecektir.Yukarıda da belirttiğimiz gibi önyargılı olmak bağlı bulunduğu cemaatin, alimin, grubun çıkarları ile Kur'ana yaklaşmamalıyız.Biz bu önyargıdan kurtulup öyle yaklaşmalıyız Kur'ana. Kur'anı anlamaya engel faktorlerden 3. metoddan kaynaklanan hata diye bahseden kitabımız bunu 2 alt başlık altında toplamıştır.
İlk insan olan Hz. Ademden bu yana gönderilmiş olup en mükemmel olan Kur'an kendi içinde bir sistem bulundurmaktadır.Evrensel bir mesajı olan ve bütün insanlığı hem dünyada hem de ahirette mutlu olamanın formülünü vermek için gönderilmiştir.İşte bu formülü Kur'an kendi ile kendi cümleleri ile kendi uslubu ile tarif etmektedir.Zaten Kur'an dikkatle objektıf bir şekilde incelendiğinde onun kendine ait bir fikri öngörüsünün olduğu görülmektedir. Tabi bu faktörlerden bu engellerden aştığımızda bir de bütüncü yaklaşımdan uzak olma faktörü ortaya çıkmaktadır.Bu güne kadar yapılan en iyi tefsirlerde bile ne kadar uğraş gösterilse de Kur'ana tam mana bir bütüncü yaklaşım gözlenememiş.Buna Eş-Şenkıtı yı örnek verebiliriz. Çünkü biz ayeti tefsir ederken bütüncül bir şekilde düşünüp ona göre tefsir etmeliyiz.Belirttiğim gibi Kur'an bütün olarak ele alınması gereken bir ilahi kitaptır.Onun ayetlerinin, kelimelerinin birbiri ile olan bağlantısını göz önünde bulundurmalıyız ve şunu unutmamalıyız ki : biz Kur'anı ne kadar iyi anlarsak o kadar iyi kendimizi anlarız.
RUKİYE USLU 11040322 / İDKAB-II KUR’AN NEDİR? İnsan var olduğundan bu yana dünyayı ve evreni anlamaya, algılamaya çalışmış ama bu çabası içinde en az tanıdığı varlık da kendisi olmuştur. Anlama merakı ve öğrenme arzusu insanın en önemli özelliğidir. İnsanın yapıp ettiklerini anlamlandırması onun hayatta kalmasını sağlar .İnsanın anlam arayışı fıtratındaki bir özelliktir. Herkes anlam arayışını bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu da üstlenmelidir. İnsanlar sordukları binlerce sorulara birçok ilimle cevap vermeye çalışmıştır. Bu cevaplarla da hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanlar hayatlarını anlamlandıracak bir hakikatin peşinde koşmuşlar bunu için de birçok yöntem denemişlerdir. İnsanların bu yöntemlerle hayatlarını anlamlandırması kişiler arasında fikir ayrılıklarına da neden olmuştur. Bunlar da eleştirisel düşünmenin ve ilerlemenin gelişmesini sağlamışlardır. İnsanın anlam arayışındaki anlam kelimesi insanın gerçeğinin olgusudur. Anlam insanın fıtratıyla ilişkilidir. Anlam görülüp bilincine varılan ve inanmayı da beraberinde bulunan şeydir. İnsanda iki ayrı zihniyet vardır. Ana zihniyetle insanın fıtri özelliğidir. Bunlar insan olmanın halleridir. Fıtrat insanın var oluşundan önce gelir. İnsanın var oluş sebebi bilgidir. İnsanların bilgileri kavrayışları, algılayışları birbirinden farklıdır. Bilgiler kişide kalmayıp hep başkalarında kalmıştır. Bilgiler nesilden nesile aktarıp kültür oluşturmuşlardır. İnsanlarını hayatlarının anlam bulması için gösterecek bir rehbere ihtiyaçları vardır. İnsan hayatı boyunca ulaşmış olduklarıyla ulaşmayı hedefleri arasında çalkantılar yaşamışlardır. Bundan dolayı vahiy ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincine daimi canlı tutan insana kamil insan olmayı hedef olarak gösterir. Bundan dolayı da insana ‘’oku, düşün, anla ve yaşa ‘’ der. Allah, peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşup insanlığın fıtratına uygun hayatın anlamlandırması için peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin getirdikleri mesajların içeriği aynı olup insanın var oluşunu gerçekleştirmede ise uygulamaları farklı olmuştur. Allah insanın hayat içerisinde sorumluluk bilincini canlı tutmasını ve anlam anlayışını fıtratını gözeten mesajları peygamberler gönderip insanların yeryüzünün halifesi olduğunu belirtmiştir. Yani Kur’an-ı Kerim vahiy süresinin sonu olarak bizim fıtri bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten, vahiy ürünü olan bir kitaptır.
KUR’ AN NEDİR? Kur’ an ‘ ı anlayabilmek için onu tüm yönleriyle açıkça ortaya koymak gerekir. Kur ‘ an ilimleri Kur’ an’ ın var olan yönleri hakkında bilgi verir. Bunun için Kur’ an ilimlerinin araştırması yapılmalı, somut bir şekilde bu gösterilmelidir. İnsan her zaman hayatı anlamlandırmak için erişeceği bir hakikat fikri peşinde koşmuştur. İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın hayatı anlamlandırması Tanrı-tabiat ilişkisi içinde gerçekleşir. Allah peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. Kur’ an ‘ ı hayat tecrübelerini örnek almak, mü’mine hayatın Kur’an-sünnet bütünlüğü içersinde anlamlı/ değerli kılınmasının bilgisini verir. Kur’ an insan olmanın , ‘kemale yürümenin ‘, hayatını anlamlandırırsa mümkün olacağının bilgisini somutlaştırır. Kur’ an, bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır. Kur’ an ‘ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır , az kelime ile birçok mana anlatır. Kur’ an ayetler ve sürelerden oluşan bir kitaptır. Ayet kelimesinin Kur’ an ‘ı bir kavram olarak tarifi , Allah ‘ ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden ,delil ve mucize’ dir. Sure’ nin lügat anlamı şudur ‘’ yüksek yer , bir kenti kuşatan sur , yüksek rütbe , mevki vs. Kur ‘ an bölümlerinin ‘’sure’’ olarak adlandırılması ile bu kelimenin sözlük anlamları arasında bir bağ vardır. Kur ‘ an’ ı Kerim ilahi bir kitaptır. Kitab’ ın Kur ‘an isminden başka isimleri de vardır. Kur ‘an , Kur’ an ‘da ‘’el- Kitab’’ , ‘’el-Furkan’’ , ‘’ez -Zikr’’ olarak da geçer. Kur ‘ an insanının bir başka deyişle kamil insanın gerçekleşmesi ise hayattan beklentilerin tümünün fıtratla ve vahiyle örtüşmesini gerektiriyor. Hz. Muhammed ‘ i kıyamete kadar değişmez insan rehberi yapan , peygamberlerin sonuncusu olması kadar , Kur ‘ an ahlakı ile ahlaklanmış yaşayan bir Kur ‘ an oluşudur.
KUR ‘AN ‘IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur ‘an –ı Kerimin bir bütün oluşu , açık ve anlaşılır oluşu , çelişkiden uzak oluşu gibi özellikleri vardır. Kur ‘ an ‘ın parçaları yerine göre birbirini tamamlayan ,yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluşturur. Kur ‘ an ‘ın kendi lisanından da anlayabileceğimiz gibi açık anlaşılır olduğunu görebiliriz. Diğer bir özelliğiyle Kur ‘an çelişkiden uzaktır.İlahi bir kitap olarak kendine has ifade özellikleri taşır.Ancak bunu kavrayamamış okuyucu ayetler arasında tenakuz olduğunu sanabilir.Bu yanlış kavrayış Kur ‘an ‘ın gereği gibi anlaşılmamasından kaynaklanır. Kur ‘an ‘da ilk başta çelişkili gibi görünen ifadelere rastlanabilir fakat onu kendi bütünlüğü içinde ele almak gerekir. Kur ‘ an ‘ın Kur ‘ an’ la tefsiri söz konusudur. Yani onu konu olarak kendi içinde ayırıp genelde bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Kur ‘ an’ ın kendi bütünlüğü içersinde değerlendirmek için subjektiflikten uzak durulmalı , ön yargılılı olunmamalıdır. Şüphesiz Kur ‘an ‘ı baştan ayet ayaet tefsir etmek Kur ‘an tefsirinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşmayı sağlar.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’an’ın tefsirinin kaynakları arasında ilk önce Kur’an’ın kendisi gelmektedir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde Kur’an’ın bütünlüğü içinde Kur’an’ın pasajlarının yardımıyla açıklanarak ve Kur’an’ın muhatabı olan zihinlerine Kur’an’ı bir bütünlük içerisinde incelemek olarak anlaşılır. Kur’an’ı bütünlük içerisinde üç çerçeve içinde incelenir. 1-Ayet çerçevesi Ayet çerçevesi, sözün kullanıldığı yer olarak geçmektedir. Kur’an’ın bütünlüğü içinde anlaşılamaya başlarken ilk değerlendirilecek çerçevedir.Kur’an’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet şeklinde anlatılmak istenen belirlenir. 2-Siyak – Sibak çerçevesi Herhangi bir ifadeden önceki veya sonraki ifadelere denir. Kuran aynı konuyla ilgili olan ayetleri ardı ardına sıralar.Peşi sıra gelen ayetlerin çoğu kez ortak hedefleri vardır. Bazı kimseler kendi doğrularını Kur’an’a onaylatmaya çalışırken ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak çerçevesinden uzaklaştırmaya çalışmışlardır. 3-Kur’an’ın bütünlük çerçevesi Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derken Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi ilk akla gelir. Ku’an’ı Kerim kendi bütünlüğü içinde fikri bir uyumluluk içindedir. Kur’an’ın her ayeti birbirine son derece bağlıdır. Kur’an’ın üslubu gereği kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşımda bulunmamıştır. Üzerinde derin derin düşünülmesi gerekilir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derkende, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde muhatapları tarafından anlaşılması kastedilmiştir. Kur’an’ın anlaşılması ve yorumlanmasında kesinlikle ön yargıdan uzak durma ilkesi bulunmaktadır. Kur’an’ı kendi düşünce sistemiyle algılamalıyız. Kur’an bütünlüğü içerisinde çelişen bir kitap değildir.İslam’da özellikle siyasi ve itikadi gruplaşmalarla birlikte Kur’an çoğu zaman ön yargılı olarak tefsir edilmeye başlamıştır.Ön yargılı yaklaşımla Kur’an’ın bütünlüğü göz ardı edilmiştir. Kur’an’ı Kerim kendi içinde tutarlı olan , insanın zaaflarını göz önünde bulundurarak ve ana prensiplerinden taviz vermeyerek esnek bir sistemle oluşturulan bir kitaptır.Bundan dolayıda Kur’an kendi sistem ve kendi terminolojisi çerçevesinde anlaşılmalıdır.
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2 KUR'AN NEDİR? I.BÖLÜM İnsanlar dünyaya geldiklerinden beri bir anlam arayışı içindedirler.İnsanın anlam arayışı fıtri bir meseledir.İnsanlar her davranıştan bir anlam çıkartırlar.Bu şekildeki yaklaşım kişinin hayatta kalmasını sağlar.Anlam olmadan yaşam mümkün değildir.İnsan her zaman gerçeği arama çabası içindedir.Bunun nedeni ise hayatı anlamlandırmaktır.Anlam görülen,bilinene varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.Bir tarafta dünya olmasına rağmen insanın gerçek durumları anlama arayışına girmesi,insanın bir özelliğidir.İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır.Bunlar: Yüksek değerler(sevgi gibi) Araç değerler(menfaat,çıkar) Alışık değerler(zevk,alışkanlık) İnsanın seçmiş olduğu değerler onun eylemlerine yön verir.Anlam,inanmayı içerir.İnançlar ise dünya ile bağlantı kurmamızı sağlar.İnsanın varoluş nedeni bilgidir;fakat bilgiyi alış şekli kişiye göre değişir.Sadece insanın yaptığı faaliyete kültür denir.Kültürde bilgi esastır.İnsanlar var olanların bilgisini farklı açılardan farklı yollarla ortaya koyarlar.Böylece bilgi türleri oluşur.Bu bilgi türleri hayatı anlamak için bilgi verir.Hayatın anlamı insandan insana,zamandan zamana farklılık gösterir.Allah, peygamberler aracılığıyla insanlarla konuşur.Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler “Tevhid“ ilkesinde buluşmuşlardır.İnsanlar aslında dünyada sınava tabii tutulurlar.Eylemlerini diledikleri gibi yerine getirirler.Ahirette bunun mükafatını alır ya da cezasını çekerler.Hz. Peygamber gerek sünnet gerek hadisleriyle Kur’an’ın yaşanabilir bir nitelikte olduğunu göstermiştir.İnsanın hayatını anlamlandırması için Kur’an-ı Kerim’i okuması, üzerinde düşünmesi,O’nu anlaması ve yaşaması gerekir.
-İnsanın yaratılışından getirmiş olduğu bazı özellikleri vardır.Bunlar insanın fıtratını oluşturur.Bunlardan bir tanesi de anlam arayışıdır. İnsan neden böyle bir çabaya giriyorum diye düşünmez ve yargılamaz kendini. -İnsan doğadaki her şeyi anlamaya çalışmaktadır.Çünkü insana düşünme yeteneği verilmiş ve böylece yaptığı davranışlara ve doğadaki olaylara bir anlam yükleme gereği hissetmektedir. -İnsanoğlu ilkel toplumlarda da şimdiki gibi modern toplumlarda da anlam arayışını sürekli devam ettirmiştir.Bu geçmişte de böyle olmuştur gelecekte de böyle olacaktır. -İnsanın anlam arayışı bir süreç halindedir.Anlam arayışı 4 bölüm halinde gerçekleşmektedir.Bunlar : gören kimdir? nede görmüştür? neyi görmüştür? nasıl görmüştür? şeklindedir.Gören insandır.Anlamı görmek istediği madde ve ya olayda görmüştür.Gördüğü şey ise kendine göre dünyada olmasını istediği, doğru olduğuna inandığı şeydir.Bu görmeyi de fıtratından getirdiği özellikler ile yapmaktadır. -İnsan bu anlam arayışına girdikten sonra kendisine bir yardımcı kaynak, rehber ihtiyacı içinde olmuştur.Bu yüzden de şimdiye kadar 124.000 peygamberin geldiğinden söz edilmektedir.Geçmişten bu güne bu rehberliği peygamberler yapmıştır.Aksi takdirde insanlar yanlış anlamlar çıkarabilmektedir.Bunun en açık örneği ise Hindistan da bir kabilenin kendilerini kırmızı papağandan geldiğine inanmalarıdır -Kur'an-ı Kerim ilahi bir kitap olması ve evrenselliğe dayanması nedeni ile oldukça açıktır.Bu açıklığı sağlarken Kur'an anlatmak istediklerini yine kendi içerisinde açıklayan mukaddes bir kitap olma özelliğine sahiptir.Kur'an bunu 3 farklı şekilde yapmaktadır.İlk olarak ayet çerçevesinde açıklar.Yani ayette anlattığı yargıyı yine ayetin devamında açıklamasıdır.İkincisi ise siyak-sibak çerçevesidir.Yani bir ayette anlatılan yargının o ayetin önünde ve ya arkasında ki birçok ayetle desteklenmesi, açıklanmasıdır.Sonuncusu ise kendi bütünlüğü çerçevesinde açıklamasıdır.Bu Kur'anın kendi içerisinde bütün ayetlerinin uyum içinde olması ve birbirine ters düşmemesidir.Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan iki faktör vardır.Bunlardan 1. ön yargılı olmak 2. metod yanlışlığıdır.Ön yargılı yaklaşmak Kur'anın anlaşılmasından ziyade yanlış anlaşılmasına neden olacaktır.Metoddan kaynaklanan engel ise Kur'anı yanlış şekilde bir yol izlenerek açıklama çabasına girilmekle olmaktadır. -Sonuç olarak bu iki kitabı ortak olarak değerlendirmek gerekirse : insanın aradığı anlamı bulmak ve salih bir insan olmasını sağlamak amacıyla çok önemli bir rehberdir.İnsan Kur'anın ışığında hayatına yön verebilir.Bu bağlamda bakıldığında Kur'an insanın hayatını anlamlandırmaktadır. Kur'anın insandan istediği oku-düşün-anla-yaşa metodu da işte bu yüzdendir.Kur'an insanın hayatını önemini anlamasını sağlayacaktır.En önemli side Kur'an tüm insanlığı hem bu dünya da hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiş olmasıdır.
KUR'AN NEDİR? 1- İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM A-insanın anlam arayışı serüveni insanlık var olduğu günden itibaren anlam arayışı içinde olmuştur. Hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır.insanın yaşamını sürmesini için hayatını anlamlandırması gerekir. Bu , insanın özünde vardır her insan kendi eylemini anlamlı görür.merakını giderecek cevaplar bulur. bulduğu her cevap doğru değildir. farklı cevap bulmaya çalışır. böylece zihnini geliştirir.buda insanın kendini tanımasına fırsat verir. B-insan anlam arayışı nasıl gerçekleşir? anlam inanmanın gerektirdiği bir durumdur. - Gören kimdir? gören insandır.insan eylemlerinin anlamını sorgular. insanın amaca ihtiyacı vardır. -Nerede görmüştür? insanın anlam görmesi gerçekle yüzleştğinin belirtisidir. insan eylemlerini yöneten değerler şunlardır; *yüksek değerler: insanın doğuştan sahip olduğu sevgi, çalışkanlık, doğruluk,inanmak... gibi değerler * Araç değerler: insanın doğuştan sahip olduğu fayda, kuşku, kıskançlık... gibi değerler *Alışılan değerler sonradan kazanılan moda, zevk... gibi değerlerdir. - neyi görmüştür? insan iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki şekilde hayatını anlamlandırır. Eylemi ortaya koyarak ve bir şeyi severek gerçekleştirir. - nasıl görmüştür?insan objeyle bağlantı kurmaya başlayınca fıtratında olan ana zihniyetler akı yürütme ve alış zemini ortaya çıkar.ana zihniyetler ve akıl yürütme her insanda ayrı fakat alış zemini farklıdır. ana zihniyetler büyüsel ve olgusal olmak üzere iki türlüdür: bilgi nesilden nesile aktarılır.kültür bu şekilde oluşur. insan doğuyu bulması için bir olması lazım C-insanın anlam arayışı ve kur'an'ı kerim bütün insanların fıtratı aynıdır.insanın fıtri kabiliyetiin kanağı 1-kendisiyle savaştığı tabiat 2- kendisine ve evreni yaratan tanrıdır. insan hayatını ben merkezli ve vahiy temelli olarak anlamlandırır. insan toplumsal bir varlıktır. Bütün peygamberler tevhit temeli üzerinde durmuştur.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI A-kur'an'ın kur'an'la tefsirinden neyi anlıyoruz? kur'an kendi içinde bir bütünlük ifade etmektedir.üç şekilde olur. 1- Ayet çerçevesi: kelimenin geçtiği yerdir.cümlenin anlamına göre kelimeye anla yüklemek gerekir. Kelime cümleden bağımsız düşünülemez.bir kelimenin farklı anlamları olabilir. 2-siyak-sibak çerçevesi: ayetin anlamına bakarken kendinden önceki ve sonraki ayetlerede bakmak gerekir bazı yerlerde aynı konuyla ilgili ayetler peş peşe sıralanmıştır. tek bir ayetin ayda ayetten bir bölümün alınıp incelenmesi doğru değildir. 3- kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi : kur'an en küçük parçasında en büyük parçasına kadar uyum içindedir. bütünlük söz konusudur. konular birbiriyle bağlantılıdır. kur'an'ın anlaşılmasında aklın rolü büyüktür. kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler 1- subjektiflikten kaynaklanan hata ön yargısız yaklaşmak gerekir.ön yargı olursa kendi istedikleri şekilde yorumlarlar. Oda çok farklı anlamların ortaya çıkmasına ve kur'an'ın doğru anlaşılmamasına neden olur. 2- metoddan kaynaklanan hata - kur'an'ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak -Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak. kur'an'ın genelini göz önüne alarak anlam çıkarmamız gerekir.
Ersin TEMEL / 11040303 İDKAB- 2 Kur’an Nedir? İlk çağlardan günümüze dek insanoğlu sürekli bir arayış içinde bulunmuştur. Bu arayış insanların içinde bulundukları dünyayı anlamlandırmaktan kaynaklanmaktadır. Bu arayış sürecinde insanlar sürekli olarak değişik yaratıcı düşünceleri geliştirmiştir. Nitekim peygamber efendimizin yaşadığı ortamda putperestlik inancı yaygındı ve insanlar kendi yaptıkları tanrı figürlerine ibadet etmekteydi. Ve peygamber efendimize son kitap Kur’an-ı Kerim’in gelmesi ile çoğu karmaşık düşünceler son buldu çünkü bu kitap insanların yaratılışından gelen bilme isteğini sona erdirmiş ve insanların düşüncelerine uygun bir şekil vermiştir yaşamdaki boşluğu doldurmuştur. Ve insanlara göremediği bir dünyayı görmesini sağlamıştır. Bu sayede insan fıtratını gereği olan anlam arayışını gerçekleştirmiş, amaçsız yaşamayı sona erdirmiş belli hedefler doğrultusunda sevgi ve saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürmeyi tercih etmiştir. İnsan, hayatı anlamlandırmak için rehber edindiği Kur’an’a hiçbir müdahelede bulunmaz, o tektir ve özeldir. Zaten hayatı anlamlandıran kitabın mutlak bir varlık tarafından düzenlenmiş olması gerekirdi. Çünkü Allah’tan kaynaklanmayan bir anlamlandırma, Allah’la temas kumada işe yaramaz. Kur’an hem içerik hem üslüp bakımından mucizdir. Bu insanın anlam arayışına cevap veren, varoluşunu gerçekleştirmesinde bütün fıtri imkanlarıyla örtüşen ve insanı harekete geçiren özelliktedir. Kur’an hayatın içindedir, dışında değildir. İnsanın fıtratına uygun bir yaşam sürebilmesi için kur’an’ın emir ve yasaklarına uyması gerekir. Ve bu şekilde ilerleyerek yüce makamlara ulaşacaktır. Bu yaşantı ‘’insanın kendini anladığı an’’ ı ifade eder. Kendini anlayan insan diğer varlıkları da anlamaktadır. Dolayısıyla kendini bilen, Rabbini bilir. Ve son olarak şunları belirtmek isterimi ki: insan hayatı anlamlandırmadaki bu yolculukta, ancak vahyin önerdiği insan modeliyle fıtratını bulabilir. Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine Kur'an bütünlüğünü dikkate almadan anlama¬ya çalışmak, insanı çoğu zaman olumsuz sonuçlara sevkeder. Çünkü Kur'ânî kavramlar, “Kur'an'da birbirinden ayrı yalın halde bulunmazlar. Her birinin diğeri ile yakın bir ilişkisi var¬dır. Bu kelimeler, anlamlarını birbirleri ile olan bu ilişki sisteminden alırlar. Diğer bir ifade ile bunlar kendi arala¬rında büyük-küçük çeşitli gruplar teşkil ederler. Ve birbirlerine uygun yollarla bağlanırlar. Bu nedenle sonunda gayet düzenli bir bütün, son derece karışık kavramsal bir münasebet ağı ku¬rarlar. İşte önemli olan husus, bu anlam sistemini yakalamaktır. Bundan da anlaşılıyor ki manalar yalnız başlarına değil, daima bir sistem içinde değer kazanıyor. Bununla beraber konular, bazı siyak-sibak çerçevelerinde adeta müsta¬kil olarak ele alınmış görünümü verseler de, her siyâk-sibâk çerçevesi yine de Kur'an'ın diğer başlıklarıyla doğrudan veya dolaylı olarak irtibatlıdır. Çünkü değil bir ayet gurubu, bazan bir terkib bile, bir kaç hedef gözetebilmektedir. Bundan dolayı Kur'an'ın bir biriminin bir konuya özel kılınması çoğun¬lukla mümkün olamamaktadır. Mümkün olduğu taktirde yanlış düşünceler ortaya çıkmaktadır. Bütün parçalar, bulundukları mana çerçevelerinde, üzerlerine düşenleri yaparken Kur'an’ı Kerim içindeki diğer birimlerle olan ilişkilerini de sürdü¬rürler. Dolayısıyla Kur'an'ın her bir azası mükemmel çalışan bir bütün oluşturur. Biraz daha basite indirgeyecek olursak Kur’an’ı bütünüyle yaşamımıza uygulamamız bütün malzemelerini kullanarak yaptığımız bir yemek gibidir eğer malzemenin biri eksik olursa yemek tam anlamıyla olmuş olmaz. Bu sebepten Kur’an’ı yaşamımıza tam olarak uygulayamazsak yaşamımız gerçek manasına ulaşamaz.
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2 KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’an sadece inananlara değil,bütün insanlara yol gösteren,her olaya bir ölçü getiren ilahi bir kitaptır.Kur’an insanın hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmesi için indirilmiştir. Kur’an’ı tefsir ederken 3 çerçeveye dikkat edilmesi gerekir: 1.Ayet Çerçevesi:Kullanılan kelimeleri ayette geçen anlamıyla ele almalıyız.Ayeti bölerek değil her ayetin anlamını koruyarak incelemeliyiz. 2.Siyak-Sibak Çerçevesi:Kur’an ayetlerini ayrı ayrı ele alamayız;çünkü her ayet birbirinin tamamlayıcısıdır. 3.Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi:Kur’an’ı parçalara bölerek değil bir bütün olarak ele almalıyız;çünkü Kur’an’da geçen ayetler,sureler,kıssalar birbirleriyle bağlantılıdır.Bu bağlantıyı bölmek Kur’an’ın yanlış yorumlanmasına sebebiyet verebilir. Kur’an’ı tefsir ederken bu 3 noktayı göz önüne almalıyız.Kur’an’ın bütünlüğü korunup,yani Kur’an’ın başını tefsir ederken sonuna geçmek gibi bir hata yapmadan ya da aynı olayı anlatan ayetleri toplayıp sadece bunlar üzerine çalışarak,belli başlı noktalar üzerinde durup diğerlerini göz ardı etmekle tefsir edemeyiz. Kur’an’ı ele alırken önyargılı olmamalıyız.Subjektif değil,objektif olmalıyız;çünkü manalar kişilere göre değişmektedir.Herkesin kendi görüşlerini Kur’an’a aitmiş gibi ifade etmesi Kur’an’ın esas anlamının zarar görmesine neden olduğu gibi onun rehber olma yönünün de geri plana atılmasına neden olur.Kur’an teorikle pratiği birbirinden ayırmaz.Allah insanların Kur’an’ı sadece bilgi olarak görmesini değil ondaki ifadeleri anlayarak uygulamalarını da istemiştir.Kur’an kendi içinde tutarlıdır.İnsanların nasıl bir yapıya sahip olduklarını göz önüne alarak belli bir sistem oluşturmuştur. Kur’an’ın taşıdığı anlamdan çok Kur’an metnine ve nazmının güzelliğine önem verilmiştir.Oysaki Kur’an’ın yol gösterici ve hayatı anlamlandıran yönüne ağırlık verilmelidir.
KUR’AN NEDİR? —Kur’an-ı Kerim insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur. —Kur’an-ı Kerim okuyup, anlaşılıp, üzerinde düşünülerek insanın asıl amacına destek olmaktadır. —Kur’an’ı araştırarak “Kur’an-insan-hayat” ilişkilerinin nasıl kurulacağını, hayatı anlamlandırmada Kur’an’dan nasıl yararlanılacağını öğreniriz. —Kur’an’ı anlamaya yardımcı çeşitli Kur’an ilimleri vardır. Her Kur’an ilmi üslup ve işlev bakımından birbirinden farklılık gösterir. Ancak bu ilimlerin hiçbirisi diğerini gereksiz kılmaz ve Kur’an’ın anlaşılmasında ihtiyaca göre her Kur’an ilminden faydalanılabilir. —İnsan hayatında her şeye anlam yükler. Çünkü kendini bir şeylere inanma ihtiyacında hisseder. Bu da insanın anlam arayışından geçer. Eğer ki insan yaşadığı durumlara anlam katmazsa, sorgulamada bulunmazsa her şeyden vazgeçer, hayatı ona yük olur. İnançlar kişi ile dünya arasındaki bağı oluşturur ve varoluş amacına götürür. —İnsanların fıtri imkânlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. Kur’an da her insanın Allah rızası yolunda varoluşunu gerçekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiş ve bu sebeple vahiyle hayatı anlamlandırmanın tek şeklinin olmadığı vurgulanmıştır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE —Kur’an’ın açıklamasında en önemli kaynak yine Kur’an’ın kendisidir. Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinden anlaşılması ise üç çerçevede ele alınır. Birinci olarak Kur’an ayetler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ayetlere bakarken kelime manalarının ayet bütünlüğü içinde ne anlama geldiğine bakılmalıdır. İkinci çerçeve olarak herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere (siyak-sibak) dikkat edilmesi gerekmektedir. Diğer bir aşama ise Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. Aslında Kur’an da kelimeler, cümleler, belli konulardaki kıssalar (vs.) hep birbirine bağlıdır, birbirinin tamamlayıcısıdır. —Kur’an konulara göre tertip edilmiş bir kitap değildir. Bu yüzden onun kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmasında akıl ve muhakeme çok önemlidir. —Kur’an üslubu icabı kendisini açıklarken okuyucuların üzerinde uzun uzun düşünmelerini sağlar. Bazen çok ince manaları anlayabilmek için Kur’an’ı birkaç kere, dikkatlice gözden geçirmek gerekir. —Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde doğru bir şekilde anlaşılmasının esas yolu ona önyargısız yaklaşmaktır. Çünkü kişi hissi yaklaşımlarla önceden kabullendiği sonuçlara ulaşacaktır. —Kur’an’ın tefsiri sırasında hiçbir şekilde siyasi çıkarlar ya da mezhep çıkarları gözetilmemelidir. Aksi takdirde yapılan tefsir doğru bir tefsir olmaz. —Kur’an’ın kendine has fikir örgüsü vardır ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğinden dolayı Kur’an’ı kendi fikir sistemi içinde yorumlamak gerekmektedir.
11040391 KUR’AN NEDİR? A. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM İnsan varoluşundan itibaren yaşadığı dünyayı anlamaya çalışmaktadır. İnsanın her şeye anlam yüklemesinin sebebi sahip olduğu merak duygusu ve öğrenme arzusudur. Ama en çok anlamlandıramadığı mahlûkat yine kendisi olmuştur. Allah’u Teâlâ varoluştan önce fıtratı yaratmıştır. İlk önce fıtrat yaratıldığı içinde insanoğlu ister Afrika ister Türkiye’de doğsun aynı bilgisayar gibi bir fıtratta doğar. Her bilgisayarın yapılması aynı olmasına rağmen içerisine yüklenen programlar sayesinde farklı işlevler görür. Tıpkı bu bilgisayar örneğinde olduğu gibi insanların hayatlarına yükledikleri anlamda birbirlerinden farklıdır. İnsanların hür bir varlık olması sebebiyle doğru ve değerli eylemlerde bulunabilmeleri için onlara yol gösterecek örnek insanlara ihtiyaç duyarlar. Bu kişiler her zaman karşılaştıkları durumlarda sergiledikleri eylemlerle çevrelerindeki insanlara örnek olurlar. Onlara insan olma imkânlarının yollarını açarlar ve öz’sel kabiliyetlerinden haberdar ederler. İslam ‘da peygamberler aracılığıyla insanlara gönderilen vahiy Allah ile kulları arasında iletişim köprüsüdür. Genel manada gelen bütün vahiylerin içinde barındıran tek ilahi kitap Kur’an’ı Kerim’dir. Kur’an’ı Kerim vahiy sürecinin son halkası olarak diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkânlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren bize fıtri bütünlüğümüz içerisinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır. Bu bağlamda Kur’an fıtrata rehber bir kitaptır. KUR’AN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1. KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE ANLAŞILMASI Kur’an’ın bütünlük içerisinde anlaşılabilmesi ancak Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri ile olabilmektedir. Kur’an’ı bütünlük içinde incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. a. Ayet Çerçevesi Kur’an anlaşılırken sadece kelimeleri baza almak yeterli değildir. Kur’an’ın vermek istediği mesajı daha iyi anlamak için ayetin bütününe bakmak gerekir. b. Siyak-Sibak Çerçevesi Bu çerçeve önceki ve sonraki ifadeyi anlatmaktadır. Bir konuyla ilgili ayetler tek bir surede toplanmamıştır. Bu da Kur’an’ı Kerimin vermek istediği mesajı insanların yanlış anlamalarına yol açmaktadır. Bunun için araştırılan konuyla ilgili ayetin önceki ve sonraki ayetlerine bakılmalıdır. c. Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denilince akla gelen ilk şey bu çerçevedir. Kur’an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir bütünlük içerisindedir. Kur’an’ı gerçekten anlayabilmek için sadece tek bir çerçevenin kullanılması yetmez bütün çerçevelerin doğru bir biçimde sistematik olarak kullanılması gerekir. 2. KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Kur’an’ı kendi bütünlüğü içerisinde anlamaya engel olan faktörler vardır. Bunlar sübjektiflikten (ön yargılı) ve metodad kaynaklanan hatadır. Ön yargılı yaklaşım insanın iç dünyası ile ilgiliyken metodik yaklaşım akıl ve muhakemeyle ilgilidir. a. Sübjektiflikten (ön yargılı ) Kaynaklanan Hata Bu yaklaşım Kur’an’ı Kerimi okurken ve anlamaya çalışırken ön yargısız tefsir etmemiz gerektiğini vurgular. Çünkü O ikilemlerden uzak bir kitaptır. Diğer insanların düşünceleriyle değil kendi düşüncelerimizle okumamız gerekir. b. Metoddan Kaynaklanan Hata Kur’an’ı Kerim konularını kendine has üslubu ve kalıplarıyla anlatmaktadır. Bu yüzden Kur’an’ı kerimi bütünlüğü içinde ele alırken başka bir ilmin sistem ve kalıplarıyla incelenmemesi gerekmemektedir. Kur’an’ı Kerim hayatımızı anlamlandıran kitap olduğu için doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekir.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur'an-ı Kerim çelişkiden uzak,tutarlı,bir bütün ve kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılıp yorumlanması gereken açık ve anlaşılır bir kitaptır. Kur'an-ı Kerim'in tefsirinde asıl kaynak yine Kur'an-ı Kerim'dir.Çünkü Kur'an'ın tefsirinde Kur'an gözardı edilerek tefsir yapılamaz,Kur'anı Kur'an tefsir eder. Kur'anda ilk bakışta çelişkili gibi görünen ifadelere rastlansa da nasih ve mensuhların oluşuyla,başkalarının Kuranın benzerini yazmaktan aciz kalmasıyla,bütünlüğünü ve tutarlılığını bozmaksızın ondan zengin manaların çıkarılmasıyla Kuran son derece muciz bir kelamdır. Kuranın kuranla tefsirinde;kelimeleri önce cümle bütünlüğü içinde,ayetlerin sıralanışındaki olay bütünlüğünü(siyak-sibak) ve kuranın genel bütünlüğünü esas almak gerekir. Kuranı yorumlayanların bazıları kendi görüşleri veya görüşlerini benimsedikleri alimlerin fikrini esas alarak yorumda bulundukları için bu yorumlarında önyargılıktan kaynaklanan bir hata oluşmaktadır.Kendi düşünceleri etrafında kurandan hüküm çıkarıp kendi düşüncelerini temellendirmek için kurana başvurmaları,özellikle mezhep prensipleri çerçevesinde böyle bir uygulamanın yapılması kuranın bütünlüğünü göz ardı eder ve ihtilaflı olayların yaşanmasına sebebiyet verir. Kuranın kendine has üslubu vardır ve bundan dolayı kendi sistemi ve terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır.Kuranın bir bölümünü öne çıkarıp diğer bölümünü dışta bırakmak kuranın bütünlüğünü ihmal eder. ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
KURAN NEDİR? Gerçekten yaşamak olmak için ilahi bilgiyle hayatı anlamlandırmak gerek. Anlam arayışı insanın fıtri bir kabiliyetidir. Varolduğu zamandan beri evreni tanımaya anlamaya çalışmıştır.Bu merakı bazı yeteneklerini görüp yapıp etmelerine bir anlam vermesi insanın hayatta kalmasını sağlamıştır. Ademoğlu her zaman içinde bulunduğu dünyayı bu dünyanın ötesini anlamak istemiş, felsefe, din, ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir.Bu cevaplar hiç bir zaman yetmemiştir. İnsanlar birbirlerinin her düzeydeki üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, yüzleşmişler, zihinlerini geliştirmişlerdir. Böylece fertler ve topluluklar arasında ayrılıklar olmuştur. İnsanlar daha sonra kendi kendilerini inceleme konusu olarak ele almaya başlamışlardır. Birey hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Ve düşüncelerinde toplumun filozofların ve zamanının etkisi olmuştur. insanın yaşamını anlamlandırmaya başlaması için sadece dini açıdan olmasa bile her şeyde bir öncü, bir rehber, kılavuz arar; kur'an gibi onu yaşayan bir peygamber gibi. Kur'anın iyi anlaşılması ruhani boşluğunu en iyi şekilde doldurur; iç ve dış dünyasını denge ve düzen içerisinde yürütür ve kur'anın hedeflediği biçimde mutluluğu insana sunar. ESMA NUR ULUTAŞ/11040319/İDKABÖ/2
KUR'AN NEDİR ? Kuran'ı Kerim ; insan,hayat, ve kainata can veren , anlam veren ve rehberlik eden ilahi bir kitaptır. Kuran , insan hayatına yön vermek , anlam vermek için nazil olmuştur. İnsanoğlu fıtratı gereği sürekli bir anlam arayışı içerisinde olmuştur. İnsanın anlam kabiliyeti kendi idealleri ve değerleri için yaşama , hatta anlam uğruna ölme gücü verir. İnsanın uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyacı vardır. Hayatını anlamlandırmak için elde edeceği ,erişeceği bir ' hakikat ' fikri peşinde olmuş , bunun için türlü yön ve yöntemleri araştırmıştır. İnsan , hayatı anlamlandırırken ,fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Kişinin bir şey de anlam görmesi , onun gerçeklikle yüzleşmesi ve var oluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin var oluşu ise objeyle ilişki kurmasıyla başlar. İnsan eylemlerinin anlamları vardır. Bu eylemler çeşitli değerler tarafından yönetilir. İnsan, hayatına hangi değerlerle yön veriyorsa o değerler yapıp - etmelerine yön verirler. İnsan sürekli bilgi akımı içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle amel eder. İnsan var oluşunun sebebi bilgidir. Zaten Kuran ' ın ilk nazil olan ayeti de ' oku ' ile başlamaktadır. Hayatında anlam bulması için insana yardım edecek yol gösterecek bir rehbere , öndere ihtiyaç vardır. Bunlar peygamberlerdir. Allah yarattığı peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için peygamberler göndermiştir. İnsan , Allah ' ın halifesi olarak bütün varlıklarla var oluşunu paylaşmalıdır. Halife olarak üstlendiği rolün sorumluluğunu yerine getirmelidir . İnsan , Kuran ' ı ve sünneti yaşamalı ve yaşatmalıdır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur ‘ an açıklaması gerekli hususlar getirilmeyerek yapıldığı zaman ihtilaflara sebep olmuştur. Bu da okuyucuların Kur’an’ı gerektiği gibi araştırmadan yorumlaması sonucunda olur. Kur’an kesinlikle çelişkiden uzak mükemmel bir ilahi kitaptır. Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinde yine Kur’an’ın özüne bakılmalı,o bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Genel olarak Kur’an’ın parçaları birbirini tamamlar ve kendi içerisinde bir bütünlük meydana getirir.Bu bütünlüğü kavrayabilmek için birtakım faktörler vardır. Bunun başında yanlış yorumlamaları önlemek için önyargılardan kaçınmak gelir. Kur ‘ an hem lafız hem mana yönüyle birbiri ile uyum içersinde ifadelerle yüklüdür
OSMAN SÖZEN / 11040293 / İDKAB2 KUR'AN NEDİR? a-) İnsanoğlu geçmişten günümüze hep bir arayış içinde olmuştur.Bu insanın özünde olan fıtri bir durumdur.Geçmişini, geleceğini yaşadığı evreni anlamak ve bunları bir sebebe bağlamak ister.Bu kimi zaman bir din kimi zaman başka bir güç olmuştur.Toplumların inandığı değerler farklılık gösterebilir.Bir toplumun ölümüne inandığı, hayatının merkezine koyduğu, hayatını ona göre anlamlandırdığı olgular bazen diğer bir toplum için gülünç olmaktan öteye geçmiyor olabilir.Herkes hayata anlam verme konusunda muvaffak olamayabilir.Bu onun anlamlandırma çabasında, meraklarını giderme konusunda izlediği yol, kullandığı metod, inandığı değer ve olgularla alakalıdır. b-)Biz müslümanlar için tüm bu bilinmezlikler Kur'an la açıklığa kavuşmuştur.Aslında sadece bizim için değil tüm insanlar için bilinmezlik teşkil eden durumlar, ideal yaşam düzeni,hayatın anlamı Kur'anda tabiri caizse altın tepsi ile sunulmuştur. Düşünsenize hayatımızdan islamı çıkarmış olsak sizce bu hayat yaşadığımız evren bize ne ifade eder? Tam bir boşluk ve muallak olur.Ama hayatımızın merkezine Allah indinde tek din olan islamı ve onun kitabı Kur'anı ve rehberimiz Hz. Muhammedi(S.A.V)koyduğumuzda her şey rayına oturmaktadır.Bir arının bal yapması bir bitkinin narin köklerinin önüne çıkan taşın toprağın içinden kendini derinlere salması vs... birçok ufak tefek gibi görünen ama hikmetinin Allah'ın o mükemmel yaratıcılığının dışında bir şeyle ifade edilemediği bu konular bile açıklığa kavuşur. Zaten asr-ı saadeti asr-ı saadet yapan da sahebenin Kur'anla bütünleşmesi, hayatına Kur'an-i bir anlam kazandırması değil midir ? c-)Akla ve iradeye sahip olmamız bize bazı sorumluluklar yüklemektedir.İnanıp inanmamak bizim elimizdedir.Bunca nimet önümüze sunulmuş, bize emanet edilmiş ve bunun kaynağını nereye bağlayacağımız yine bize bırakılmıştır.
Kur’an insanın anlam arayışına cevap olan bir kitaptır.İnsanın hayatı onun sayesinde anlam bulur.insan kendi hayatını eleştirerek onu anlamlandırmaya çalışır.Kur’an insanın özünün farkına varmasını sağlar.İnsan özünün var oluşta önce geldiğinin bilincinde olursa fıtratla tamamen uyumlu anlamlandırma koyar ve fıtratın kaynağını aşkın bir varlığa dayandırır. Bu da Allah’ı düşündürmeye sevkeder. İnsan eylemlerini yöneten değerler 3 guruba ayrılır: 1)Yüksek değerler 2)Araç değerler 3)Alışılan değerler İnsanlar hangi değere göre anlam veriyorsa hayatı o değere göre şekil alır. Çünkü her insanın bir hedefi vardır .Ve bu hedefe ulaştıran şey insanın yaptıklarıdır.İnsan hayatı kendi içinde ve dışında dünyada anlamlandırır.Eğer bunlardan biri eksik olursa mutsuz olur. Kur’an insana bilgiyi sunar,insan bu bilgi ile hayatına bir anlam verir.Sonuç olarak mutluluğa ulaşır.
KUR'AN-IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an-ı parça parça ele aldığımızda onu anlayamayabiliriz.Kur’an-ı bütünlüğü içinde anlayabiliriz.Kur’anı 3 çerçevede bütünlük içinde inceleyebiliriz: 1)Ayet çerçevesi:Ayetler bir bütünlük arzeder.Onun herhangi bir kısmını alıp kendimize göre yorumlayamayız. 2)Sibak çerçevesi:Bir konuyu tek ayetle ele alamayız.O konunun ne anlattığını tam olarak kavrayabilmemiz için başka sureleri de incelememiz lazım. 3)Kur’an-ın Bütünlüğü çerçevesi:Tefsirlerde Kur’an-ın bütünlük çerçevesinde açıklanması önemlidir.Okuyanlar konuyu kavrayabilmelidir. Kur’an-ı anlamamız için tefsir çok önemli bir yöntemdir.Ayetlerin birer birer ele alınışı,açıklanışı diğer ayetlerle bağlantı kurmamız,Kur’an-ı bir bütünlük içinde anlayabilmemiz için çok önemlidir.
OSMAN SÖZEN / 11040293 / İDKAB2 KUR'ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE d-)Kur'an öyle bir kitaptır ki kendini anlatırken başka bir kaynağa ihtiyaç duymaz.Kendi içerisinde her şey açık ve nettir.Allahın emir ve yasakları bir bütünlük ve tutarlılık içinde insanlığa sunulmuştur.Kendi içerisinde bir uyum ve ahenk içindedir.Birbirine aykırı bir şey bulunmaz, ayetler kendi aralarında çelişkiye düşmez. e-)Kur'anı bütünlük içinde incelemeyi 3 çerçevede ele alıyoruz. -Ayet çerçevesi : ayetin söylediği yargıyı kendi içinde izah etmesidir. -Siyak-sibak çerçevesi : Kur'anda peş peşe gelen ayetlerin hem anlam yönünden hem de cümle kurulumu yönünden birbirini tamamlamasıdır. -Kur'anın bütünlüğü çerçevesi : Kur'anın anlaşılması, iyi bir şekilde tefsir edilmesi için her ayeti tek tek bir bütünlük içinde değerlendirilmesidir. f-)Kur'an üslubu gereği kendini açıklarken okuyucularını düşünmeye sevk eder.Üzerinde derin derin düşünmelerini ister.İster ki tam manasıyla idrak edilebilsin.İster ki onun okuyan gözler sadece bakmakla yetinmeyip, manadaki derinliği görebilsin. g-)Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamak ondan doğru hükümleri çıkarmak istiyorsak ön yargıdan uzak durup doğru metodları kullanmak durumundayız.Aksi taktirde kendi çıkarları bulunduğu veya bağlı olduğu herhangi bir grubun çıkarları için Kur'anın kendi metodunu değilde farklı bir metod kullanmak Kur'anın iletmek istediği mesajda sapmaya yol açıp ve Kur'anın evrensel kitap olma özelliğini zedelemektedir.
Genel olarak yazdıklarımızdan kendimize bir ders çıkaracak olursak konunun özü şudur ki : ''Ayağında diken yarası olmayan sinesine gül kokusu süremez''.Yani Allah'ın da istediği gibi, yaptıklarını bilerek yapan, düşünen bilinçli, hayatına ve kendine bir anlam biçmiş salih bir kul olmak istiyorsak Kur'anı okuyup, mütaala edip, anlayıp, tatbik etmeliyiz.Bunun için de yorulmadan, gücenmeden, gerekli ilimlere vakıf olup kendimizi Kur'anın bizim için çizdiği yola adamalıyız.
KUR'AN NEDİR? İnsanlar öz itibariyle merak duygusu içerisindedir.Yaşamın anlamı nedir,nerden geldik nereye gidiyoruz,amacımız ne,bütün bunlar neden...gibi sorular sorular sorulmuştur hep.Ama bu sorular herşey günlük gülistanlık yolunda giderken değil de bir yenilgiye uğrandığında çetin sınavlardan geçmek zorunda kalındığında sorulmuş ve hep cevapları aranmıştır.Cevaplar kısmen bulunmuş veya tatmin edici cevaplar alınamamıştır aslında. İnsanın anlam arayışı serüveninde yalnız olmadığını, bir amacının olduğunu,boşuna yaratılmadığını ona hatırlatan, bildiren muciz bir kelam vardır. Allahın yeryüzündeki halifesi olmakla şereflendirilen insan elbetteki boşuna yaratılmamıştır.Eşref-i mahluk olarak sorumlulukları vardır. İnsanlar için yol gösterici ve hidayet rehberi olan Kuran bu sorumluluklar içerisinde insandan özünü bulmasını,duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayata sarılmasını,varolma bilincinin farkına varmasını,hayatını anlamlandırmasını ve bunun için de okuyup üzerinde düşünmesini,anlamasını ve bu çerçevede yaşamasını ister... ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
Abdullah YİĞİT 11040370 İDKAB-2 Bizi yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Allah'ın adıyla, O'nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O'nun emriyle yazmaya başlıyorum. KUR'AN NEDİR? BİRİNCİ BÖLÜM 1.) Kur'an-ı anlamak çaba ister .o'nu anlamak için telif edilmiş olan kur'an ilimlerinden yararlanmamız gerekir. 2.) Kur'an insandan kendisini okumasını, üzerinde düşünüp anlamasını ve hayatına da bu anladıklarını aktarmasını ister. 3.) Kur'an-ı Kerim'in anlaşılma süreci bir binanın inşa edilmesi gibidir. Bugüne kadar üstadlarımız bu binaya ellerinden geldiğince tuğla koymaya çalışmışlar, şimdi ise bu görev bize düşüyor. 4.) Dünya da hayatına anlam arayan tek varlık insandır. 5.) İnsanlar hayatını anlamlandırma sayesinde bir bakış açısı kazanır. hedefine ulaşan insan başarılı olur, ulaşamayan ise başarısız olur. 6.) her insan aynı fıtrat üzerine dünyaya gelir, önemli olan bu fıtrata uygun programlar geliştirebilmektir. 7.) Kur'an-ı Kerim insanın anlam arayışına cevap vermiş, insana görmek istediği şeyleri göstermiştir. 8.) Allah, peygamberler vasıtasıyla insanlara mesaj göndermiş, insanların hayatı anlamlandırmaları için örnek olarak peygamberler göndermiştir...
KU'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE BİRİNCİ BÖLÜM 1.) Kur'an'ın tefsirindeki kaynakların başında yine Kur'an gelir 2.) Efendimizden (s.a.s) günümüze birçok müfessir bu metodu kullana gelmiştir. Efendimiz de bizzat kullanmıştır. 3.) Kur'an-ı kendi bütünlüğü içerisinde anlamamız için Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinin önemini kavramamız gerekir. 4.) Kur'an da ilk bakışta çelişkili gibi gözüken ifadelere rastlanabilir, fakat o'nu kendi bütünlüğü içerisinde ele aldığımız zaman hiç de öyle olmadığını görürüz. 5.) Kur'an, kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşım vermez, üzerinde derin derin düşünülmesini ister. 6.) Kur'an'ın tefsirinde sıhhatli sonuçlara ulaşmak için, o'nu tefsir ederken ön yargıları bir kenara bırakmamız gerekir. 7.) Kur'an dışı alanlara kur'an-ı müdahil etmemek gerekir, Kur'an dışı olguların Kur'an'a müdahil olmaması gerekir. 8.) Kur'an-ı yorumlarken kendi alanımıza göre değil de, objektif olarak değerlendirmemiz gerekir...
Kur’an nedir sorusuna bir çok cevap verilebilir. Ama en isabetli cevap olarak niteleyebileceğimiz ise „hayatı anlamlandıran kitap“ olmasıdır. Kur’an, bütün insanlara hem dünyada, hem ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için inmiştir. Bu da bize hayatı anlamlandıran kitap olduğunun göstergesidir. İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde bulunduğu dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Bunun içinde önce kendini anlamaya çabalasa da bu pek mümkün olmaz. Bu anlam arayışı insanın fıtrî bir özelliğidir. İnsan düşünen bir varlık olma özelliğini içinde barındırı. Bu yeteneği ile insan, kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeyue ve kendini kendini incelemeye başlar. Eylemlerini yorumlar ve ona göre izleyeceği yolu belirler. İnsan hayatı bir akış içerisinde seyretmektedir. Eğer eylemleri anlam ve değerlerle bezenmişse, yaşadığı hayatın bir amaç bütünlüğü vadır. Aksi bir durumda anlamsızlık duygusu yaşar. Her insanın yüksek, araç ve alışılan değerleri vardır. Her biri hayatın bir greçeğidir. Hepsi yerli yerinde olduğu sürece her hangi bir sıkıntı teşkil etmez. Ne yazık ki günümüzde yüksek değerler ayaklar altına alınmış vaviyete gelmiştir. Hayata bir anlam yüklemek iç dünyanın etkisi olduğu kadar dış dünyanın da etkisi vardır. Bazen biri diğerinden baskın gelebilmektedir. Her şeyin ölçülüsü makbul olduğu gibi burada da önemlidir. İnsanlarda çok yönlü zihin faaliyetleri görülmektedir. Bu faaliyetlerin hepsi insanın fıtrî özelliklerinden gelmektedir. İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültğr ve çağda geçerliği, uygulanabilirliği olan tabiatından (fıtarından) kaynaklanır. Peki insanın bu özel fıtrî kabiliyetinin kaynağı nedir? Tabiyat ve Tanrı. İnsan hayatını anlamlandırması iki yönden gerçekleşir: „Ben merkezli“ ve „Fıtrat-vahiy temelli“. İnsan içinde yaşadığı tabiyatın, dünyanın ve evrenin hem bir parcası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır. İnsan, ben merkezli hayatı anlamalndırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir. Bu, insanın ğerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtrî çabasıdır. Bu tür hayatı anlamlantıma, insanın kendine ermesidir. Kendine eren insan, fıtrî kabiliyetlerini kilitlemiş olur. İnsanda fıtrat’ın varoluştan önce gldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir. Kur’an, insana, bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır. İnsan, Allah’ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır. Kur’an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için şu yolu önerir: Oku – Düşün – Anla – Yaşa. Bu yöntemle insan kemale yürümeyi başaracaktır.
Tefsir denidiği zaman akla gelen ilk şey Kur’an-ı Kerim ayetlerinin açıklaması ve bir bütün olarak incelenmesidir. Kur’an-ı Kerim’i bütünlük içinde inceleme üç çerçevede gerçekleşir. Kur’an-ı Kerim ayetlerden meydana geldiği herkes için açık bir bilgidir. Ayetleri cümle olarak düşünecek olursak cümlenin mana bütünlüğünün tefsirde kaybolmaması esastır. Ayet içinde açıklama yetersiz kaldığında, bir sonraki ayet onu destekler nitelik taşımaktadır. Bu noktada aklıma takılan bir hususa temas etmek isterim. Kur’an-ı Kerim Arap Yarınadasına inmiş mukaddes ve evrensel bir kitaptır. İndiği dönem içindeki kelimeler günümüz Arapçasında da aynı manada kullanıldığından ne kadar eminiz? Kendi kültürümüzden yani geçmişimizden örnek verecek olursam „al“ önceden „kırmızı“ manasına gelirken günümüzde „almak“ fiiliniteliği taşımaktadır. Bu durum Arapça için de geçerki olduğunu düşünecek olusrak ayetlerin mana değişikliğine uğradığı anlamına gelmez mi? Siyâk-sibâk çerçevesinde de mana bütünlüğünün bozulmaması için tutarsızlıklardan kaçınılmalıdır. Tutarsızlık söz konusu olduğunda anlaşılırlık da ona bağlı olarak zede görmüş olacaktır. Kur’an-ı Kerim’i bir bütün olarak anlamak, ayet ve siyâk-sibâk çerçevelerinin sağlam ve en doğru bir şekilde anlaşılmasıyla mümkündür. Küçük parçalar zihinde doğru anlaşılırsa, bütünün anlaşılması daha imkânli hal alacaktır.
Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörlere temas ettiğimizde karşımıza iki tür hata çıkmaktadır. Bunu birincisi subjektiflik yani önyargısal yaklaşımdır. Ayetlere önyargılar, hissi yorumlar ve şahsi görüşler eklendiği zaman mana kaymasına ve Kur’an-ı Kerim’in bütünlügünün bozulmasına neden olmaktadır. Kur’an ifadelerinin birden fazla manaya içerdiği de bir gerçektir. Buna rağmen inanç konuları gibi konularda müslümanlar arasında derin fıkhî uçurumlar oluşmamıştır. İkincisi ise metodik yani yorumdan, yöntemden kaynaklanmatadır. Kur’an’i kendi fikrî sistemi içinde yorumlamamak çok yanlış bir davranıştır. Kur’an, dikkatle ve önyargısız incelendiğinde onun kendisine has bir fikir örgüsüne sahip olduğu ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğini görmemek mümküm değil. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak Kur’an’ın özelliğinin tam zıt bir durumdur. Kur’an’ı incelerken nasıl tümevarım bir yol izleniyorsa, tümden gelim de söz konusudur. Geleneksel tefsir metodunda Kur’an’ı bütünüyle açiklamaya çalışılmışdır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE: Kur'anın Kur'an'sız yorumlanması mümkün değildir. Kur'an'ın yorumlanması ile Kuranın kendi içinde bir bütün olarak yorumlanması özdeş bir durumdur. Kur'an'ın ilk ve en önemli tefsir kaynağı yine Kur'an'ın kendisidir. Kur'an İncelenirken; ayrılmaz bir bütün, açık ve anlaşılır, çelişkiden uzak bir kitap olması özeliği göz önünde bulundurulmalıdır. İnsanlar Kur'an'a kendi ideolojik görüşüne şahsi düşüncesine göre farklı bakış ile sonuçlara varabilir. Kur'an kıyamete kadar değişmeden fakat değişik yorumlara açık olarak mahiyetini sürdürecektir. Kur'an tefsiri yapılırken; ayet, siyak sibak ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi içinde bakılmalıdır. Ayeti bütün değilde yarım alınması farklı anlamlar ortaya çıkarabilir. Siyak sibak çerçevesinde incelemek Kur'an'ın bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralamak verdiği mesajın üzerine dikkat çekmektir. Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Bütünlüğü özellikle son zamanlarda çok gündeme gelmiştir. Buna ilim ve teknikte açılan yeni ufuklar sayesinde olmuştur. Bütünlük konusunda önce kelimelerin lügavi anlamının sonra Kur'an'ın o kelimeye yüklediği yeni anlamların bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Kur'an'ın temel taşları olan konular; açık olduğu gibi üzerinde düşünülmesini isteyeceği ifadeler vardır. Aynı zamanda zihni konsantrasyon gerektirecek ölçüde de kapalı ifadeleri vardır. Kendi bütünlüğü içerisinde, iki tür hatada kaçınılmalıdır; subjektiflikten kaynaklanan ve hissi yaklaşımlarda kaynaklanan hatalardan. Kur'an'ı Kerim tefsirinde metottan kaynaklanan hatalardan biri kendi fıkhi sistemi içinde yorumlamamaktır. Kuran genel prensiplerine ilim ve fikir ortamında muayen bir düşünce sisteminin ve ya ilim terminolojisi odak noktası yapılarak incelenirse hedefinden sapar. Her ilim kendi terminolojisi ve kendi sistematiğini oluşturmuştur,kur'an da kendi iç yapısında tutarlıdır. Zaaflarını ana prensipten taviz vermeden esnetir. Kendi kafamızdaki felsefik kalıplarla Kur'an arasında bağ kurmaya çalışmak da yapılan hatalardan biridir. Allah görünmeyene, keyfiyeti kavranmayana, gayba inanmamızı Kur'an da istiyor. Bilmek ve iman etmek farkı da budur. İnsanlar yaşadığı çağın ürünüdür ve dönemine göre Kur'an2ı uyarlamak yanlıştır. Kur'an ana hatlarından kopmadan bütünlüğünü bozmadan akli çerçevelerin yanında gayb-iman konusuna dikkat edilmeli ve doğru yanlış kabul ettiğimize destek aramadan objektif yaklaşımlarla bakmalıyız. Tefsirde diğer ilim metotları ile karıştırılmadan farklı bir yol izlenmelidir. Kur'an'ı, Kur'an'ı göz ardı ederek tefsir etmek Kur'an'ı tefsir etmek değildir. ESMA NUR ULUTAŞ /11040319/İDKABÖ/2
A) Kur’an insandan okumasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanmasını istemekle ve muhataplarını buna teşvik etmekle anılan amacın gerçekleşmesini bizzat desteklemektedir. Sahabiler hz. Peygamber’in Kur’an – hayat bütünlüğünü hedefleyen bu eğitim – öğretim siyasetini devam ettirdiler. Kur’an-ı Kerim’i hayata geçirebilmek için yapılması gereken oku, düşün, anla, yaşa.
B) Kur’an insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur.
I.A) Her insanın hayatta kalmasını sağlayan, onu hayata bağlayan anlamları vardır. Hiçbir insan kendi eylemlerini anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı, onun fıtrî bir kabiliyetidir. İnsan, hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.
I.B) „Anlam“, insan gerçeğinin bir unsurudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı, amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çalışabilirdi, içinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilirdi, onu nasıl sevebilirdi, fıtratında bulunan imkanlarını eğitimle nasıl olgunlaştırabilirdi. İnsan hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı bulur. Çünkü bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden kişiye değişebilir. İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
I.C) İnsanda fıtrat’ın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir. Allah, insanın hayat tarafından imtihan edilmesinde sorumluluk bilincini diri tutan, anlam arayışında fıtratının dengesini ve düzenini gözeten meşajını peygamberleri aracılığıyla insanlara göndermiş, insanın yeryüzünün halifesi olduğunu beyan etmiştir. Kur’an-ı Kerim vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtrî imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren, bizi fıtrî bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır ve insandan özünü bulmasını duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını işter. İnsanların vahyi kavrayışlarında ve algılayışlarında alış farklılığı vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı kültürel şartlarda farklıdır. Bu sebeple mü’minlerde her belirli durumu değeri farklı bir yönde anlamlandırabilir. Kur’an „insanın hayatını anlamlandıran kitap“ olarak hayatımıza yer etmiştir. Kur’an ışığında atılan her adım, insanı mutluluğa yaklaştıracaktır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur'an'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde; Kur'an ayetlerinin yine Kur'an pasajlarıyla açıklanması anlaşılır. Kur'an'ı bir bütün olarak anlamada şu üç çerçeve önemlidir; ayet çerçevesi, siyâk-sibâk çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi. Kur'an'da önce ayetler kendi içerisinde bir bütün olarak ne anlatıyor buna dikkat etmek gerekir. Ayetin bir kısmına bakıp verilen hüküm veya anlaşılan şey yanlış olabilir. Zira anlam ayetin bütünlüğü ile doğru anlaşılabilir. Kur'an bazı konularda aynı konuyu ele alan ayetleri peş peşe sıralar. Burada ifadeler hep gözetilen maksadın çevresinde dolanır. Bu yüzden bir ayetin çıkarılıp da metnin öyle ele alınması anlam bütünlüğü açısından doğru olmaz, bu bizi kur'an'ı anlamada yanlışa sevk eder. Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikrî bir uyumluluğa bir bütünlüğe sahiptir. Kur'an konularına göre sıralanmış bir kitap olmadığından ayetleri bir bütün olarak anlamada akla büyük bir pay düşer.
Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan iki yanlış yol: 1.Önyargılı Olmak: Kur'an ayetleri açıklanıp yorumlanırken müfessirin kendi görüşlerini ya da görüşlerini benimsediği alimlerin fikirlerini esas almadan, Kur'an'ın kendisini esas alarak açıklama yapmaya özen göstermesi gerekir. Aksi taktirde Kur'an'a önyargılı yaklaşılması Kur'an'ın bütünlüğünün göz ardı edilmesi demektir. Bu da Kur'an'ı yorumlayan kimsenin kendi doğrularına Kur'an'da dayanaklar bulması sonucunu doğurur. 2.Bütüncü Yaklaşımdan Uzak Olmak: Burada kelime kelime Kur'an'ı tefsirin çoğu zaman ayet çerçevesinden taştığı görülmüştür. Bu verilen mesaja odaklanmayıp anlamın çeşitli yerlere çekilmesi durumudur. Oysa aslolan mesajdır. Kur'an'ın metnine ve nazmının güzelliklerine gereğinden fazla önem verilmemesi gerekir.
KUR'AN NEDİR? İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur'an'ı Kerim İnsanın doğuştan getirdiği merak ve anlam arayışı insanı insan yapan özelliklerdir. İnsan yaşadığı hayatı anlamaya, onu anlamlandrmaya çalışır. Hayatını anlamlandırmak için ulaşacağı bir hakikat fikri peşinde koşar. İnsan hayatta kalabilmek için anlamlandırılmış bir yaşamı idame ettirmesi gerekir bu nedenle de yapıp etmelerinde bir anlam görür. İnsanın anlam arayışının nasıl gerçeklerştiğine cevap bulabilmek için önce anlam kelimesine bakmalıyız. Anlam, bütün varlık koşulları ile ilişki içindedir. İnsanın kendisini ifade etmesi olarak da söylenebilir. Anlam özellikle inanmayı içerir. Kısaca anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir. O halde hayatı anlamlandırma noktasında şu dört soruya cevap verilmelidir: A. Gören Kimdir? Gören insandır. İnsanın hayatı bir akış içerisindedir. O bu akış içinden sıyrılıp hayatını anlamlandırmaya çalışır. B. Nede Görmüştür? Kişinin bir şeyde anlam görmesi varoluşunu gerçekleştirmesi demektir. İnsan eylemlerini yöneten değerler: 1. Yüksek Değerler: Sevgi, dürüstlük, saygı... Bu değerler insanda doğuştan varolan değerlerdir. Toplumdan topluma çağdan çağa farklılık göstermezler. 2. Araç (Vasıta) Değer: Fayda, çıkar, kıskançlık... Bu değerlere doğuştan sahip oluruz. Araç değerler menfaat içerir. 3. Alışılan Değerler: Modanın, zevkin değerleri. Temelini toplumda bulan, otomatikleşmiş eylemleri kazandıran değerlerdir. Çağdan çağa toplumdan topluma değişir. İnsan bu üç değerden hangisi ile hayatına anlam veriyorsa o değerler davranışlarına yön verir. C.Neyi Görmüştür? İnsanın hayatının anlamını gerçekleştirmesi iki yönde olur: -İç dünyada -Dış dünyada İnsanın hayatının anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan olur: 1.Amel (eylem) ortaya koyarak 2.Bir şeyi/bir insanı severek 3.Musibetlere/sıkıntılara sabrederek D.Nasıl görmüştür? Kişi nesne ile ilişki kurmaya başladığında fıtratındaki varoluş koşulları ortaya çıkar. Bunlar: -Ana zihniyetler -Akıl yürütme -Alış İnsanda iki farklı ana zihniyet vardır: 1.Büyüsel zihniyet 2.Olgusal-Eleştirisel zihniyet İnsan hayatındaki anlam arayışında kendisine yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyar. Uğruna çaba harcayacağı bir amaç ister. Böyle bir amacın olmayışı onu psikolojik bunalıma sürükler. Burada Kur'an insana kamil insan olmayı hedef gösterir. Bunun için ona etkin okumayı önererek; 'oku,düşün,anla,yaşa' der. Bu Kur'an'ın, insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisidir. İnsan hayatını anlamlandırırken şu iki yoldan birini seçer: -İnsanın hayatına 'ben mezkezli' anlam vermesi -İnsanın hayatına fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi Hz. Adem ile başlayan insanlık serüveninde tek semavi din varolmuştur. O da İslam'dır. Ve bu dinde de bütün peygamberler aynı ilkeyi dile getirmişlerdir: Tevhid. Yani insanları hayatı tevhid ile anlamlandırmaya çağırmışlardır.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURANI KERİM İnsan varlığından bu yana sürekli bir anlam arayışı içerisinde olmuştur.Bu anlam arayışı insanın, insan olduğunu ifade eden en önemli delillerden biridir.İşte insandaki bu anlam arayışı insanın fıtratında/özünde vardır.Hiçbir insan kendi davranışını ve yaşayışını anlamsız bulmaz.Brezilya’nın kuzeyinde yaşayan Tunay kabilesi suda yaşar hayvanlar olduklarına inanırlar ve bu onlar için anlamlıdır.Bu anlamlandırma insanın hayatta kalmasını sağlar.Çünkü imsanın hayatına anlam vermemesi onun yaşama sevincini kaybetmesi demektir.Bu yüzden insanın hayatında anlamlı bir şeyler olması oldukça önemlidir. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam kelimesi insanın yapıp etmelerini yöneten somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan fıtrı imkanlarındandır.Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur.Bu kelime daha çok inanmayı içerir.İnsan inanmayan bir varlık olsaydı bir amacı olmazdı. 1.Gören kimdir: İnsanı hayatı akış içindedir.Bu akış içinde insan bir takım eylemler yapar.Bu eylemker hayatını anlamlı kılmak içindir.Ayrıca bu eylemlerini sorgular.İnsanın eylemleriyle onların ürünlerinin birlikte bir anlamı vardır.Dolayısıyla gören varlık insandır. 2.Ne de görmüştür: İnsan kendisi için anlam ifade eden şeyde görmüştür.Bazı insanlar hayatına anlam katabilir, bazıları ise katamaz.Bunları farklı sebepleri vardır. -nesneleri kavrayışları farklı olabilir -bilgi seviyeleri farklı olabilir -zaman, mekan, kültür farklılıkları olabilir İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır: a.Yüksek değerler: İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir.Sevgi, saygı, güvenme, dostluk, dürüslük vb.Bu değerlerin gerçekleşmesi insanın elinde olan bir şeydir.İnsan karar vererek bunları gerçekleştirir. b.Araç/vasıta değerler: Bunlarda doğuştan gelir.Fayda,çıkar, çekememezlik, haset vb.Çıkar beklenilen değerlerdir.Karar verme ile gerçekleştirilir. c.Alışılan değerler: Alışkanlıklarla ilgilidir.İnsanda otomatikleşen eylemleri kazandırır.Çağa, topluma ve kültüre göre değişir. 3.Neyi görmüştür: İnsan hayatın anlamlandırmasında gerçekleştirdiği eylemleri değerli görür.Hayatın anlamını gerçekleştirmesi 2 yönde olur: -İç dünya (kişinin kendi içinde) -dış dünya (evren) 4.Nasıl görmüştür: Kişi ile nesne arasında vukua gelen ilişki sonucunda varlık koşulları ortaya çıkar.İnsan zihninin içinde hareket ettiği ortam zihniyettir.İnsanları akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıpları vardır.Bu her insanda aynıdır.Akıl yürütmeler içerik kazanıncafarklılık oluşur.Akıl yürütme biçimleri insanı yönlendirmez insanı yölendiren içeriği teşkil eden kavramlara kullanan kişinin verdiği anlamdır. İnsanda 2 ayrı ana zihniyet vardır.Bunlar: -Büyüsel zihniyet -Olgusal eleştirisel zihniyet İnsanın hayatına anlam bulabilmesi için yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır.İnsan hayatında ulaştığı ulaşmayı istediği ve ulaşması gerekenler arasında düşünüp durur.Vahiy insana insanlıkta kemalata ermenin yollarını gösterir.İnsanı iman etmesi için zorlamaz sadece ona seslenir.İnsana ‘’oku, düşün, anla, yaşa’’ der.
KURANIN KURANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ Kuranın kuranla tefsiri ilgili konunun kuranın bütünü içerisinde o konuyla ilgili bütün sure ve ayatlere bakarak açıklanmasıdır. Kuranın bütünlüğü içerisindeki bu incelemeler 3 çerçeve de ele alınmıştır.Bunlar: Ayet çerçevesi, siyak sibak çerçevesi ve kuranın bütünlüğü çerçevesi. 1.Ayet çerçevesi: Kuranı anlarken öncelikle ayat bazında anlatılmak istenilenleri anlamak gerekir. Bakara 275. Ayette faiz yiyenlerin kıyamet günü göreceği muameleden bahsediliyor.Ayetin devamında onların niçin böyle bir duruma maruz kalacağı belirtilmiştir.Eğer ayetin devamına bakılmazsa farklı bir sonuca varılabilir. 2.Siyak sibak çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki vesonraki ifadelerdir.Kuran bazen aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Ard arda gelen bu ayetlerin çoğu zaman ortak bir hedefi vardır.Dolayısıyla böyle bir ayetin ve ayat grbunun tek başına başka bir mana ile manalandırılması doğru olmaz. Duhan suresinin 49.ayetinde geçen aziz ve kerim kelimeleri gerçek anlamda kullnılmamıştır.Bunları gerçek anlamlarıyla anlamak anlatılamak istenene uydun değildir.Ayrıca bu surede 43. Ayetten itibaren günahkarların cehennemdeki durumlarından bahsedilmiştir.Allahın günahkarlardan aziz ve kerim olarak bahsetmesi mümkün değildir. 3.Kuranın bütünlüğü çerçevesi: Kuranın bütün parçaları birbiriyle uyum halindedir.Kelimeler, çeşitli cümle ve anlam çerçevesindeki anlamlarının tespiti, kazandıkları yeni mananın kavranması kuranın bütünlüğü içerisinde mümkün olmaktadır. Kuranın yaratılanlar ve olaylarla ilgili ayetleride birbiriyle bağlantılıdır.Mesela kurandaki Allah anlayışını kavrayabşlmek için sadece Allah, sıfatları ve fiilleriyle alakalı ayetlere bakmak yeterli olmayacaktır.Bunun yanında insanla ilgiliayetlere peygamberlik ve diğe varlıkların durumunu anlatan ifadelere de bakmak gerekmektedir. KURANIN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER Kuran açıklanırken veye hüküm çıkarırkan 2 ana yol izlenmiştir: 1.Kuranın muhataplara sunduğu gerçekleri hayatta karşılaştırabilicek durumlara göre tesbit edilmiş 2.Kuranın ihtiva ettiği emirler, yasaklar ve diğer konular belirlenip bunun ardından o presiplerin hayata geçirilmesi Bu yolları her ikisinde de temel kurandır. Önceden edinilen görüşlerin kurana onaylatılmak istenmesi kuranı rehber olmaktan çıkarır.Kuranı böyle kullananları iki başlık altında toplayabiliriz: Subjektiflikten kaynaklanan hata, Metoddan kaynaklanan hata.
a.Subjektiflikten kaynaklanan hata : Kuranın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasının vazgeçilmez unsurlarından biri ve en önemlisi önyargısız olmaktır.Önceki yoromlardan faydalanılabilir.Fakat bunlara körü körüne bağlanmak dpğru değildir.Bu yorumlar kuranı anlamak için yardımcı unsurlardır. Kendi şahsi çıkarları için ve fikrimize dayanak bulmak amacıyla kuranın yanlızca belirli yerlerini gösterip yanlızca bunları açıklayanlar kuarnı kerimin yüceliğine aykırı bir iş yapmış olurlar.Çünkü kuran bütünlüğüyle incelenmeli anlamlarda bu bütün içerisinden çıkarılmalıdır. b.Metoddan kaynaklanan hata: Kuran teori ile pratiği birbirinden ayırmaz.O yanlızca bigi kitabı olarak telekki edilimemelidir.Kuran çeşitli konularda kendine has bir uslup sunuyor. Mesela itikad esaslarını sunarken bunlara inanılmasını, ruhlara tesirini istiyor ve davranışlarda görülmesini umuyor.İnancın aynı zamanda hayata tatbik edilmesini insanlardan istiyor. Müslümanlar zaman zaman kuranı rehber olmaktan çıkarıp konularına müdahale edilen bir kitap durumuna sokmak hatasına düşüyor. Müslümanların kuranı bütün konulara dahil etmesi ona karşı duydukları saygıdan ve yücelik hissinden kaynaklanıyor.Oysa bu kuranı yüceltmekten çok basite inmesine sebep oluyor.Kurna bu şekilde yaklaşmak onun bütünlüğüne zarar vermektedir.
11040401 MUHAMMED BAYRAM ÇİNAR kur'an nedir ? kur'an'ı kerim insan-hayat ve kainata can veren,anlam veren ve rehberlik eden ilahi kitap olduğu yolundaki beyanını benimseyip göz önüne alarak, kur'an'a ve kur'an ilimlerine bu bağlamda bakılmalıdır. İnsan, varolduğu günden bu yana anlama içinde bulunduğu dünyayı anlamaya çalışmış ancak bu çalışma içerisinde en az yine kendini tanıyabilmiş. Bu özellik ise insanı insan eden özelliktir. İnsanların inanışları insanların fıtratında (öz'ünde) bulunan anlamlandırma merakının ifadesidir.Bu sebeple kendi eylemlerini anlamsız bulmaz.O halde anlam , görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Viktor Frankl ''insanın, uğruna yaşayacağı bir şeye'' ihtiyaç duyduğunu kabul etmektedir. İnsanın temel arzularını içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini, egosunun veya süperegosunun çatışan istekleri arasında nasıl uzlaşma sağlayacağını, topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini, insan bu rehberde bulabilmelidir. Çünkü insan, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer.İnsan, hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi yaşar.Onun için vahiy (Kur'an'ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, ''kamil insan / muttaki insan'' olmayı hedef gösterir.Ama bunun temel şartı olan ''iman etme'' konusunda insana yalvarmaz.Hür bir varlık olarak fıtratına seslenir, onu kullanmasını ister.bunun içindir ki ona etkin okumayı önererek, ''Oku, düşün, anla, yaşa'' der. İnsanın anlam talebini uyku durumundan kurtararak onu anlam arayışının gerilimine sokmaya çalışır. Kur'an'i hayat tecrübelerini örnek almak, mümine, hayatın kur'an-sünnet bütünlüğü içerisinde anlamlı/değerli kılınmasının bilgisini verir. Mümin insan, bu yaşantısında fıtri kabiliyetlerinin tümünü harekete geçirdiğinden kişi olarak imkanlarını bilir, amel üretme ve geliştirme yollarını açar.Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa ''salih toplum'' oluşur. Sonuç olarak kur'an ,insandan zihniyetini kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u(kur'an'ın insanı)gerçekleştirmesini bekler.Ancak bu , kalıplaşmış bir hayatı anlamlandırma değildir. kur'an'da her insanın Allah rızası yolundavaroluşunu gercekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiştir.
Kezban BOSTAN/10040079-İDKAB-2 KUR'AN NEDİR? Biliyoruz ki insan merak eden,öğrenme arzusu içinde olan bir varlıktır. Bu merakı nedeniyle dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır.Bugün hala dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan bazı kabilelerin derinleşmemiş, basit de olsa hayatı anlama ve anlamlandırma şekilleri vardır.Kimi kabileler kendilerini suda yaşayan balık zannederken kimileri de kırmızı papağandan geldiklerini zannederler.İşte bütün bu inanışlar insan fıtratındaki anlama ve anlamlandırma merakının ifadesidir. Yine yapılan araştırmalara göre öğrencilere kendileri için neyin önemli olduğu sorulduğunda yarıdan fazlası hayatında bir amaç ve anlam bulmak olduğunu söylemişlerdir.İnsanın bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. İnsan eylemlerini yöneten 3 değer vardır. Yüksek değerler;sevgi,saygı,inanmak,doğruluk,dürüstlük gibi.Araç değerler ilgi ve menfaat değerleridir. Alışılan değerler ise temelini toplum hayatında bulan zamanla otomatikleşen değerlerdir.Kişi-obje ilişkisinde insan fıtratında bulunan imkanlar ortaya çıkar. Bunlar ana zihniyetler,akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Ana zihniyetler büyüsel,olgusal-eleştirel olmak üzere 2 ye ayrılır.İnsan neye inanır hayatını neyle anlamlandırırsa zihniyet ona göre içerik kazanır.Ana zihniyet ve mantık herkeste aynı iken alış farklılık gösterir.Bu farklılık ta hayatın tadını ortaya çıkarır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi insan hayatını sürekli anlamlandırma gayreti içinde olmuştur ve bu anlamlandırma 2 yönde gerçekleşir.Birincisi insanın kendinden kaynaklanan"Ben merkezli"anlam verme olup burada insan fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görür.İkincisi ise Fıtri ilkeleri temel alan "fıtrat vahiy temelli"anlam verme burada ise insan fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görür. İnsanda fıtrat varoluştan önce geliyorsa bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlık vardır diyebiliriz.Yani Allah.İnsanın çeşitli kötülüklerden korunması için bir rehbere ihtiyacı vardır.Allah insanın fıtratına uygun anlamlandırmalar yapabilmesi için rehber olarak peygamberler göndermiştir.İlk peygamberden son peygambere kadar hepsinin getirdiği din aynıdır hepsi de tevhidi tebliğ etmiştir.Sadece şeriatlerde farklılık vardır. Sonuç itibariyle Kur'an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır ve bu uğurda insana önerisi "oku,düşün,anla ve ihlasla yaşa"dır.Sünnet ise Kur'anın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.Bu konuda Hz.Peygamber olağanüstü yaşam sanatının örneğidir.
- Kur’an’ı Kerim bizden okumamızı, okuduğumuzu üzerinde düşünüp anlamamızı ve son olarak da açıklamamızı, amellerimizde göstermemizi bekler. Bu nuzül döneminde başarıyla geçekleştirilmiştir. Özellikle hz. Peygamber’in yaşayan bir Kur’an olması bizlere çok güzel bir örnek teşkil eder. - Hz. Peygamber ve sahabe Kur’an ahlakını elle tutulur, gözle görünür şekilde somutlaştırmışlardır. Sonraları da Kur’an’ı doğru anlamak ve uygulamak için bazı vesilelere ihtiyaç duyuldu ve Kur’an ilimleri bu ihtiyacı giderme noktasında geliştirildi. Böylece Kur’an’ın uygulayıcısı olanlara, onunla hayatını anlamlandıran insanlara Kur’an’ın anlaşılmasında bir yol oldu. - Bütün insanlar ister gelişmemiş ülkede isterse en gelişmiş ülkede yaşasınlar, hayattaki amellerine, yapıp etmelerine bir anlam, amaçlılık katmak ister ve fıtri olarak inanma ihtiyacı hissederler. Böylece hayatta kalır aksi halde yaşayamaz ölürler. Ayrıca her insan inanma ihtiyacını karşılamak için öyle ya da böyle bir cevap bulur ve bu bulduğu cevabın da sorumluluğunu üstlenir. - İnsan, ister Hindistan’da ister Mısır’da, İran’da isterse Amerika’da olsun hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etme isteğindedir. Bütün insanlık tarihi boyunca yaşadığı dünyayı, bu dünyanın öncesini sonrasını, çevresindeki varlıkları, onlarla ilişkilerini fıtratını isteklerinin ve eylemlerinin nedenlerini bilmeyi hayatının devamı için gerekli görmüş ve anlamak anlamlandırmak istemiştir. - Her insan şu veya bu şekilde hayatına devam ederken aldığı tüm kararlar, yaptığı tüm eylemler, hayatını anlamlandırdığı araç veya amaç değerler ışındadır. - Kişinin hayatını anlamlandırması şu üç yolla gerçekleşir: eylem ortaya koyarak, severek, sabrederek. - İnsanın hayatta kalmasını sağlayan kendisinde gördüğü yetenekler, amellerini anlamlandırması ve yaşamını meşrulaştırmasıdır. - İnsanlar hayatta gördükleri anlamları; ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini kapsamında kavrarlar. - İnsanlar, ona hayatı anlamlandırmasında yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyarlar. İnsan, aradığı bütün soruların cevaplarını; yaşadı çelişkilerden çıkış noktasını; çevreye, topluma nasıl uyum göstereceğini bu rehber ışığında gerçekleştirmelidir. Bu yolla da uğruna çaba göstermeye değer bir hedef koyabilecektir insan. Bizim eşsiz rehberimiz olan Kur’an, kendi içindeki ifadesinde de belirtir ki etkin okumalar yapılmalı, düşünüp anlamalı ve gerçekten bu anlamaları hayatımızda uygulamalıyız. Böylece insanın anlam ihtiyacı, pasif arayıştan aktife geçer ve hedefe ulaşmada yaşanan gerilim de onu ayakta tutacaktır. - İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir; fıtri kabiliyetlerin kaynağını tabiatta veya aşkın bir varlık olan Tanrı’da görür. İnsan anlamlandırmasını tabiat kaynaklı yaparsa fıtratının bir kısmını doyuma ulaştıran bir anlamlandırma yaşayacaktır. Bu da insanın kendi kendisini sınırlandırmasıdır. Fakat insan varoluşunun kaynağını Tanrı’da görür ve böylece bütün fıtri imkanlarını tatmin ederse gerçek mutluluğa erişecektir. - Hz. Adem’den hz. Muhammed’e (sav) kadar iletilen mesaj (din) hep aynı olmuş fakat insanların farklılıklarından kaynaklı olarak o mesajların hayata uygulanmasında farklılıklar (şeriat) yaşanmıştır. - Son olarak Kur’an insandan, varlığının bütünlüğü içerisinde “bilgi”yi nasıl ve niçin kullanacağını idrak etmesini sağlayacak vahye yönelmesini ve okumasını, düşünmesini, anlamasını ve yaşamasını beklemektedir.
- Kur’an’ın özel dili ve üslubu dolayısıyla hiçbir müfessir Kur’an’ı yine onun kendisi kadar anlatamaz ve anlatamamıştır da. Peki bizler Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinden ne anlıyoruz ve yaptığımız tefsirleri de Kur’an’ın temel anlatısına uygun mu yapıyoruz? - Kur’an ; Sınırlar belirlenerek konular arasında ayrım yapılıp ayrı başlıklar altında toplanamaz. Parçaları yerine göre birbirini tamamlayan yerine göre birbirini açıklayan özellikleriyle bir bütünlük içerisindedir. Kendi ifadeleriyle de anlaşıldığı üzere açık ve anlaşılırdır: “Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap da gelmiştir.” (Maide 15) Ayrıca bazı meselelerin tedricen bildirilmesi, mecazi anlam taşıyabilmesi gibi hususlarla bazı okuyucular tarafından tutarsız olduğu düşünülebilir; ancak çelişkilerden uzak bir anlam taşır. - Kur’an’ın bütünlüğünü üç ayrı başlıkla kavrayabiliriz: 1- Ayet bütünlüğü; her şeyden önce Kur’an’ı anlamaya çalışırken ayete, o ayetin bütünlüğüne, ayette geçen kelimelerin hangi anlamda kullanıldığına dikkat çekmek çok önem arz eder. Allah(c.c) Kur’an’ı öyle bir Arapça ile indirmiştir ki herhangi bir kelimede bir harflik bir değişiklik dahi o cümlenin anlamını tamamen değiştirebilmektedir. Bu sebeple ayetlerin öncelikle kendi bütünlüğü içerisinde ne anlatmak istediğini iyi kavrayabilmeliyiz. 2- Siyak-sibak bütünlüğü; Kur’an ayetlerinde geçen herhangi bir ifadenin, o ifadenin anlamını açıklığa kavuşturacak önceki ve sonraki ifadelere, siyak sibak denilmektedir. Kur’an’da art arda gelen ifadelerin anlatmak istediği bir mesaj bulunur. Dolayısıyla bu ifadelerin bütünlüğü gözetilmeden bir değerlendirme yapmak, Kur’an’ı anlamaya çalışmak bizi başarısızlığa götürecektir. Özellikle bazı şahısların kabullendikleri doğrularını bu yolla Kur’an’a onaylatmaya çalıştıkları sıklıkla görülen vakıalardandır. 3- Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi; gerek kelimelerin, cümlelerin terkiplerin kendi anlamlarını gerekse Kur’an bütünlüğü içerisinde kazandıkları anlamları iyi bilmek, kavramak çok önemlidir. Kur’an her ne kadar çok farklı konulardan da bahsetse kendi cümlelerinde, geçen kıssalarda, ayetler içerisinde anlam olarak bir birlik mevcuttur. Kur’an’ın belki de bu en önemli özelliğini göz ardı etmek büyük hatalara yol açmaktadır, açacaktır. Anlatmak istiyorum ki Kur’an tefsiri ön yargılarımızdan uzak, Kur’ani bütünlük içerisinde anlatılmak isteneni iyi kavrayıp bu durumu göz ardı etmeden yapılmalıdır. - Yüzyıllardır tefsir adına yapılan bunca yanlış yorumlar, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmamasının sebeplerini araştırmaya itiyor: 1- Önyargıdan kaynaklanan hatalar; - Kişilerin yaşantılarından çıkardıkları ve temel aldıkları bazı yaklaşımlar mevcuttur. İnsanlar temel prensipleriyle olaylara, kişilere yaklaşmaktadırlar. Yetiştiğimiz çevre, okuduğumuz kitaplar, ailede aldığımız kültür, çevre etkisi ve hatta cinsiyetimiz, kişilik özelliklerimiz bizi belli kalıplara sokar; ancak Kur’an tefsiri denildiğinde bütün bu önyargılardan arınmak en sağlıklı yorumlara, çıkarımlara taşıyacaktır bizleri. - Çeşitli fırka mensuplarının tuttukları yol ile onların değişmez mezhep doğurgularını, doğruluğu kesin Kur’an ayetlerine değişmelerinin örneklerini de görüyoruz. 2- Metoddan kaynaklanan hatalar; - Kur’an, birtakım olgulara uyan veya uydurulabilecek bir kitap değil; kesin doğru ve değişmez prensipleriyle kendisine uyulması beklenen ilahi bir kitaptır. - Kur’an her şeye, tartışılan her konuya müdahil edilecek bir kitap olmamakla birlikte Kur’an dışı faktörlerin temel çıkış noktalarını esas alarak onu yorumlamaya çalışılamaz. Her iki durumda Kur’an’ın bütünlüğünü zedeleyecektir. Kur’an’ın, bir bütünlük itibariyle, kendi fikri bir sistemi mevcuttur. - Kur’an’ı doğru anlamak, onu bölüm bölüm, ayet ayet, kelime kelime tefsir ederek değil; Kur’an’da Allah(c.c)’ın asıl anlatmak istediğini, takdim ettiği asıl fikri, Kur’an’ın zihniyetini anlamaya çalışmakla olacaktır.
Kezban BOSTAN/10040079-İDKAB-2 KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur'anı tam olarak anlayabilmek için onu kendi bütünlüğü içinde ele almak gerekir. Kur'anı bütün olarak anlayabilmek için şu 3 çerçevede incelemeliyiz.Birincisi ayet çerçevesi olup kelimeleri ve terkipleri cümle bütünlüğü içinde anlamak demektir.İkincisi siyak-sibak çerçevesidir ki herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir.Bir ayetin tefsiri yapılırken o ayet tek başına alınmamalı öncesi ve sonrasındaki ifadeler bir bütün olarak düşünülmelidir.Üçüncüsü ve sonuncusu da Kur'anın bütünlüğü çerçevesidir.Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir.Bundan dolayı işlenmek istenen konuyla ilgili ayetleri Kur'ani Bütünlüğü göz önüne alarak tespit ettikten sonra öncelikle bu ayetlerde kullanılan kelimelerin anlamlarını yine ayet,siyak-sibak ve Kur'anın tümü çerçevesinde kavramak gerekir. Bunun yanı sıra Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler de vardır Bunlardan birincisi Hissi(subjektif)olup insanın iç dünyasıyla ilgilidir. İkincisi ise metodiktir. Kur'anı anlamaya çalışırken tutulan yanlış yolları kastetmektedir.Özellikle islamda siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an çoğu zaman ön yargılı bir şekilde tefsir edilmiştir. Sonuç olarak Kur'an insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yolunu göstermek için indirilmiştir. Mutluluğun sırrı olan Kur'anı doğru anlamak ve yaşamak için onu dikkatli, ön yargısız,kendi sistemi ve bütünlüğü içinde subjektiflikten ve metodik hatalardan uzak bir şekilde ele alıp incelemeliyiz.
UĞUR ÇETİNKAYA/ 11040392 İDKAB 2 --KUR'AN NEDİR?-- 1- Kur'an-ı Kerim insan hayatına anlam veren yön veren ilahi bir kitaptır. Fakat biz söylemekten öte idrak edemiyoruz. İşlemeli mahfazalar içine koyup, odalarımızın duvarlarına astığımız Kurân-ı Kerîm, anlaşılmayı/ hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Otomobillerin içini, işyerlerinin duvarlarını, camilerin kubbelerini süsleyen âyet-i kerîmeler, anlaşılmayı / hayatı anlamlandırmayı bekliyor. O Kitap, insanlığın adresine gönderilen bir mektup; anlaşılmayı/hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Bizden istenen de budur. Onu okuma, üzerinde düşünme,anlama ve hayatımıza yansıtma istenmektedir. 2- İnsan sürekli olarak evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu anlama derinleşmemiştir. Bu anlama merakı insanın fıtratında vardır. Kendisinde bir yetenek ve eylemlerinde bir anlam görür. Bu anlamın da bir sorumluluğu vardır ve "inandım, imam ettim" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. Bunun için de ilim ile amelin uygunluk,birlik ve mantıksal tutarlılık içerisinde olması gerekir. 3- Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı anlam arayışına girmezdi. O zaman da insanın tarihsel bir varlık oluşunun bir anlamı olmazdı. Halbuki insan eylemlerinin bir anlamı vardır ve bu da insan fıtratının bir özelliğidir. İnsan eylemlerini yöneten de değerlerdir. İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, insanın yapıp-etmelerine yön verirler. Artık insan ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. İnsan eylemlerine yön veren değerlerin de bir sonucu vardır. Bu da insan hayatını iyi yada kötü etkileyebilir. İnsan ne kadar düşünen bir varlık olsa da bazen kendi başına sağlıklı kararlar veremeyebilir. Bunun için de insana yol gösteren bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insana gerçekten özlediği şeyleri ona farkettirmelidir. 4- İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir. Birisi insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli diğeri de fıtrat vahiy temelli anlam vermedir. İnsan ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmını kullanır ama tamamını kullandığını düşünür. Kendini bu şekilde sınırladığı için de fıtratındaki kemal boyutuna ulaşamaz. Ben merkezli hayatı anlamlandırırken fıtratla tamamen uyumlu olmaya dikkat etmeli ve fıtratın varoluştan önce geldiğini unutmamalıdır. Bu da demek oluyor ki Allah’ın varlığını düşünmeye yönelinmelidir. İşte Allah peygamberler aracılığı ile insan fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirmesi için rehberler göndermiştir. O halde hayatı anlamlı kılmanın tek Allahü Tealanın bütün varlıkların fıtrata ait ilkeleri ihtiva eden vahyine de uymakla mümkündür. Bu şekilde insan imtihan edildiğinin ve sorumluluğunun bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.
--KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE-- 1- Kur'an indirildiği dönemden beri insanlar tarafından anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. Peygamber (sav)'den sonra da bu işi hiçbir kimsenin tekelinde olmamıştır. Fakat bazı kimseler bu konuda şahsi düşüncelerini kendi doğrularını onaylatmak istemişlerdir. Bu şekildeki yaklaşımlar Kuran'ın bütünlüğüne gölge düşürmüştür. Bu da Kuran'ın hatalı yorumlanmasına yol açmıştır. Konuya bu bağlamda baktığımızda Kuran'ın kendisiyle, kendi bütünlüğü içerisinde tefsiri çok önemlidir. 2- Kuran'ın Kuran'la tefsiri denildiğinde Kuran ifadelerinin Kuran'ın bütünlüğü içinde açıklamasını, kavramların terkibi bir yaklaşımla Kurani bütünlük içinde incelenmesini anlamalıyız. Kuran'ı bütünlük içinde inceleme üç çerçevede olur. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi, Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesine incelediğimizde Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayette ne anlatılmak isteniyor ona dikkat etmek gerekir. Çünkü cümlenin tamamlayıcı unsurunun herhangi birini almadığımız zaman Kuran'ın o bölümde anlatmak istediği fikirlerden yoksun olur. Buradan da şunu anlıyoruz ki Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışırken değerlendirmeye tabi tutulacak öncelikli olan bu çerçevedir. Siyak sibak çerçevesi dendiğinde ise Kuran'da herhangi bir ifadeden önceki ya da sonraki ifadeler olduğunu anlıyoruz. Yani Kuran'ı anlamaya çalışırken belli bir ayet grubunun içinde bir bölümünün çıkarılması doğru olmaz. Çünkü bu tür bir yaklaşım Kuran'ın hiç kastetmediği noktalara götürür. Bunun için siyak sibak bütünlüğünü dikkate almak önemlidir. Bir diğer çerçeve de Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Bu çerçeve Kuran'ın Kuran'la tefsiri denince ilk akla gelir. Kuran'ın en küçük parçası olan kelimelerden başlayarak cümleler kıssalar gibi en büyük parçalarına doğru son derece uyumlu ve bir bütün olmasıdır. 3- Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya da bazı engeller vardır. Bu engellerin temelinde bazı görüşlerin Kuran'a onaylatılmak istenmesi ve Kuran'ı bir rehber olmaktan çıkarıp normal bir kitap durumuna düşürme yatmaktadır. Bunları da iki grupta mütalaa edebiliriz. Biri subjektif biri de metodiktir. Kuran'ı incelerken de bu iki hatadan mutlaka kaçınmamız gerekir. Subjektiflikten kaynaklanan hata dendiğinde aklımıza ön yargılı olmak gelir. Biz de Kuran'a ön yargısız yaklaşmalıyız ki kendi düşüncelerimiz değil Kuran bize ne anlatıyor onu dikkate almalıyız. Zaten ilimde sağlıklı sonuçlara varmanın yolu da tarafsız olmadan geçer. Eğer Kuran ön yargılı taraflı bir biçimde incelenirse Kuran'ın indiriliş gayesi göz ardı edilmiş olur ve Kuran'ın rehber kitap olma özelliğini yitirir. Metottan kaynaklanan hataya baktığımızda ise Kuran'ı kendi fikri sistemi içerisinde yorumlamak ve bütüncü yaklaşımdan uzak olmak akla gelir. Kuran'ın kendine öz fikri bir sistemi vardır. Bu da Kuran'ın gönderiliş gayesi olan bütün insanlara dünyada ve ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermektir. Bu düşünce dışına çıkmak Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamayı bozar. Bir de Kuran'ın kendine has üslubu ve bazen insani duyguları çoşturan yönü de unutulmamalıdır.
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2 KUR'AN NEDİR? I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim *İnsan varoluşundan bugüne kadar evreni, dünyayı anlamaya çalışmış,en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsanın anlam arayışı, onun fıtri kabiliyetinden olup, her birey bunu kendi başına bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu üstlenebilmelidir. Yani "İnandım!/İman ettim!" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. *İnsanlar fıtratlarını gerçekleştirirken, birbirlerinin üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, bu mirası kullanıp daha cesur hipotezlere teşebbüs etmişlerdir.Bu sayede insan düşüncesini zenginleştirmiş ve geliştirmiştir.Ama yine de insan hayatını anlamlandırmak için bir "hakikat" fikri peşinde olmuştur.Bu hakikatı bulmak için kimi bilimi, kimi mistisizmi, kimi dini yöntem olarak kullanmışlardır.İnsanların giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlamıştır.Bütün sistemler, zamanlarının, geçmiş çağların hakim fikirlerinin, fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuşlardır. *"Anlam" insan gerçeğinin, yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.İnsan yapıp etmelerine anlam veren ve böyle bir yeteneği olan biricik varlıktır. Bu yeteneği insanın değer duygusuna dayanmaktadır. *Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise bir obje ile ilişki kurarsa başlar.Bu temasla ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır. *İnsan eylemlerini yöneten değerler yüksek değerler (sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık ..),araç değerler(fayda,çıkar,kuşku..) ve alışılan değerler (modanın, zevkin değeri..) olmak üzere üç gruba ayrılır.Araçlar yüksek değerler alanına müdahale edebilir. Bunun sonucu değerlerin yer değiştirmesi, yabancılaşma ve dünyevileşmedir.İnsan eylemlerinde bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır. *İnsanın hayatını anlamlandırması iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki yönde olur. Kişinin hayatını anlamlandırması amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/bir insanı severek, musibetlere/sıkıntılara sabrederek olmak üzere üç şekilde olur.İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur;anlam arayışı boşa çıkarsa öldürücü bir durumla sonuçlanabilir ve her şeyden vazgeçer.
Kur'an:İnsanın fıtratına uygun yaşamasını sağlayan/sağlayacak olan kitaptır.İnsanın hayatını anlamlandıran,insan hayatına yön vermek için nazil olan kitaptır.Kur'an:Her asra hitap edebilecek yeterliliğe sahip;hayatı tüm yönleriyle kuşatan,sadece inananlara değil bütün insanlığa doğruyu gösteren;inanaların eşya ve olaylara bakışına ölçü getiren ilahi kitaptır.KUR'AN:Bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiş ve muhataplarına kendilerine has bir üslupla hitap eden kitaptır.KUR'AN:Allah'ın yazılı belgelerini içeren,kulluğun esaslarını belirleyen kitaptır.Uyan değil uyulacak olan;kendine has bir fikir örgürüsüne sahip,kendi iç yapısında tutarlı,çelişmeyen bir kitaptır.KUR'AN:İnsanın değişen,"ben" halinden dolayı 23 yıllık süreçte nüzulü tamamlanmış öğüttür,uyarıcıdır.İnsana en başta okumayı emretmiş daha sonra Allah rızası ve sevap/ceza metoduyla insanları özüne davet eden kitaptır. Kur'an,tebliğ ve tebyin ile emrolunan muallim yani öğrenen ve öğreten peygamberimiz aracılığı ile bize ulaşmıştır.Yöntemi oku,düşün,anla,yaşa idi.Yaşayarak duyurdu.Sahabe onu örnek aldı.O kur'an'ın yaşanılması gerektiğinin ve yaşanılır olduğunun canlı örneği oldu. İnsan var olduğu günden bu yana sürekli içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya,anlamaya çalıştı.Bu fıtratında vardır.İnsan,bu arayışında farklı yöntemler peşinde koşmuş,çeşiti beşeri faaliyetler içinde arayışını sürdürmüştür.İnsan bundan vazgeçmez çünkü yaşamak için sebebe ihtiyaç duyar.İşte Kur'an insanın bu anlam arayışına cevaptır.İnsan anlam arayışı sürecinde hürdür,dolayısıyla sorumludur da.Sorumlu olduğu bu süreçte hayatın anlamını 3 yolla gerçekleştirir.Eylem,sevmek ve sabır. İnsanların mantığı ve ana zihniyetleri(fıtri koşullar) standarttır fakat alışları farklıdır.Çünkü çevre,kültür,yaşayışları farklıdır.Doğal olarak bu da algılayışı/bakışı da etkiliyor.Bu doğaldır,olmalıdır.Aksi durumda robottan farkımız kalmazdı.Bu insan olmanın, "ben"olabilmenin gereğidir.Fakat; Kur'an değerlendirmelerinde bu sorun olabiliyor.Yorumcular kendi görüşlerini yada görüşlerini benimsediklerinin fikirlerini esas alarak kur'an'ı yorumluyorlar.Kendi kafalarındaki kalıplar ile kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışıyorlar.Kur'an yerine kendi doğrularını ön plana çıkarıyorlar.Ekoller arasındaki fikir çatışması muhalifleri peşin fikirliliğe sevk ediyor.Kendi uluhiyet anlayışlarına uygun düşmeyen veya mezheplerinin bazı temel esaslarıyla çatışan kur'an ifadelerinin tefsirinde manayı kendi istekleri doğrultusunda değiştirebilmek için kelimelerin yaygın olmayan anlamını kullanıyorlar.Halbuki (subjektiflik)ön yargılı yaklaşımlar kur'an'ın bütünlüğünün gözardı edilmesi anlamına gelir. 1.kısım
2.kısım Kur'an'ın doğru anlaşılması için bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi çok önemli.Bu ayet,siyak/sibak ve kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi ile olur. Bazen bir kelime farklı ayetlerde,farklı anlamlarda gelebiliyor.Doğru anlam verebilme adına ayetin bütünlüğü çerçevesinde kelimeyi değerlendirmek gerekir.Kur'an bazen de aynı konu ile ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Bunun içinden bir ayeti çıkarıp, ona diğerleri gözardı edilerek anlam vermeye çalışmak da doğru olmaz.Zaman zaman yorumcular görüşlerinin doğruluğunu ispatlamak için onlara uyan kısmı alıp gerisini gözardı edeler. Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlülüğe sahiptir.Dolayısıyla değerlendirmelerde bulunurken buna dikkat etmek gerekir fakat öte yandan Kur'an konularına göre tertip edilmiş bir kitap da değildir.Bundan dolayı bu şekilde bir değerlendirme yapmak için akla ve iyi bir muhakemeye ihtiyaç vardır. Kur'an'ın bir özelliği de,kendisini açıklarke okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmemesidir.Üzerinde derin derin düşünülmesini ister.Allah'ın kendisi hakkında bildirdiği ayetler için geçerli değildir bu.Allah'ın kendisi hakkında bildirdikleri insanlar için yeterlidir.O yalnız ve yalnız ona kulluk edilmesini ister.Zatı ve sıfatları hakkında derin düşünmeye davet etmez.Demek ki Kur'an'a göre "İMAN,GAYBEDİR". Allah kainattaki gibi Kur'an'a da belli ölçüler koymuştur.Onu dinamik kılan da budur.Diğer kaynakların hiçbirinde bu dinamizm,süreklilik, bütünlük,uyum...yoktur. FATMA COŞKUN / 11040091 / İDKAB-2
Kur’an’ ın kendisiyle tefsiri demek; ifade ve terkiplerinin diğer pasajlar yardımıyla bütünlük içinde incelenmesi akla gelmektedir. Bu bütünlük üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunların içinden ilki olan Ayet Çerçevesi içinde değerlendirmede sözcükleri ve terkipleri önce cümlenin içinde anlamak gerekir. Bir veya daha fazla unsur birlikte alınmazsa o bölümde iletilmek istenen mesaj tam olarak iletilemez/anlaşılamaz. İkincisi de Siyak-Sibak Çerçevesidir. Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadeler için bu terimler kullanılır. Kur’anda ard arda gelen ve birbirlerini tamamlayan ayetlerin bir kısmı veya bir grubu çıkarılırsa anlam bulanıklığı oluşur bu durumda Kur’ an’a aykırı sonuçlar çıkabilir. Son olarak kullanılan kriter ise Kur’anın Bütünlüğü Çerçevesidir. Kur’an’ın en küçük parçasından en büyük parçasına kadar hepsi bir bütünlük içindedir. Kelimelerin, çeşitli cümleler ve mana çerçeveleri içindeki sözcük tespiti ve yeni manaların kavranması hep Kur’an’ ın bütünlüğü içinde mümkün olmaktadır. Ayrıca araştırma yapan kişinin ön yargıdan uzak ve nesnel bir tutumla inceleme yapması araştırmanın neticesi için önemli olmaktadır. Bunların haricinde Kur’ an’ ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan faktörler vardır. Bunlar üç başlık altında toplanmıştır. İlk etken Genel Özellikleri kapsar. Kur’an’ı bütünlüğü içinde anlamanın zor olduğu bundan dolayı problemlerin yaşandığı görülmektedir. Kur’andan hükümler çıkarılırken iki yol izlenmiştir. Ya Kur’ an’ın muhataplarına sunduğu gerçekler, hayatta karşılaşılabilecek durumlara göre verilmiş ya da emirler ve yasaklar belirlendikten sonra ilkelerin hayata geçirilmesi şeklinde olmaktadır. Diğer etken Önyargıdan Kaynaklanan Hatadır. İlimlerde objektif olmak, sağlıklı nitelikli sonuçların çıkmasına olanak sağlar. Kur’an’a öznel yaklaşım sonucunda farklı algılamalar, düşünceler boy gösterecektir. İslamda siyasi olaylar ve itikadi hareketlerden sonra Kur’an’ ı isteyen kendine göre tefsir etmeye başlamıştır. Böylece herkesin kendine göre doğruları oluşmaya başlamıştır. Bütünlük arka plana atılarak devam etmiştir. Bu durum itikadi mezheplerde açıkça görülmektedir. Son etken ise Metoddan Kaynaklanan Hatadır. Kur’an’ ı başka kaynaklarla incelemek istenilen sonucu vermeyebilir. Esas olan Kur’an’ı kendi fikri bütünlüğü ile anlamak ve yorumlamaktır. Her ilmin kendine ait bir alanı bir sınırı vardır. Bu ilimler ancak Kur’an’ ı Kerim-i anlamada yardımcı kaynaklık edebilir. Kur‘ an başlı başına bir ilim olup kendi kendini yeteri kadar açıklamaktadır. Müslümanların Kur’ an’ ı savunmaları ve ona diğer ilimlerle yaklaşmaları onların Kur’an‘a saygısını ve verdikleri değeri göstermektedir. Böyle olsa bile bu verilmek istenen iletiyi algılamakta zorlaştırır.Bundan dolayı Kur’an Kerime ayrıştırıcı bir bakış açısıyla değil;kapsayıcı ,tamamlayıcı bir bakış açısını ele alarak incelenmelidir.
KUR’AN NEDİR? İnsan var olduğu günden beri yaşadığı evereni anlama ve anlamlandırma çabası içinde yaşar, bu insanın fıtratında (özünde) olan bir kabiliyettir. “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar” hadisinde olduğu gibi inanma insanın özünde var olan bir kabiliyettir. İnsan bu kabiliyeti gerçekleştirebileceği sürece insandır. İnsan hayatını anlamlandırma yolunda çeşitli yön ve yöntemler kullanır. Bu yön ve yöntemler farklılık gösterse de amaç hepsinde aynıdır. Hz. Adem’ den Hz. Muhammed’ e (s.a.v) kadar bütün peygamberler aynı mesajı vermiştir. “La ilahe illallah”. Tevhid hepsinde ortaktır, şeriat farklıdır. İnsanın hayatını anlama ve anlamlandırma sürecinde Kur’an rehberlik eder. Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır. İnsana hayatını anlamlandırması için “Oku, düşün, anla, yaşa” önerisinde bulunur. Kur’ an insandan özünü bulmasını, duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, var olma bilincinin farkına varmasını ister. KUR’ AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’ an hayatı bütün yönleriyle kuşatan, sadece inananlara değil bütün insanlığa doğruyu gösteren eşyaya ve hadiselere ölçü getiren ilahi kitaptır. Bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. Kur’ an insanı Allah’ ın halifesi, yeryüzündeki temsilcisi olarak görmektedir. Kur’ an örnek insan ve ideal bir sosyal yapı önermekte ve bunun yollarını göstermektedir. Kur’ an bir bütündür, açık ve anlaşılırdır, çelişkiden uzak tutarlı bir kitaptır. Onun bu tutarlılığından hareketle mutlaka kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılması gerekir. Kur’ an ı bütünlük içerisinde 3 çerçevede inceleriz. 1. Sözün sarf edildiği yer olan “ayet” çerçevesidir. Kur’ an ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir. 2. Bir ifadeden önceki ve sonraki olarak ifade edilen “siyâk-sibâk” çerçevesidir. Kur’ an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar. Bu durumda bir ayetin ya da ayetin bir bölümünün çıkartılıp farklı bir gayeye hizmet ettirilmesi doğru olmaz. 3. “Kur’ an ın Bütünlüğü” çerçevesidir ki gerek kelimelerin çeşitli cümlelerle mana çerçeveleri içerisindeki lugavi anlamlarının tespiti, gerekse Kur’ ani sistem içerisinde kazandıkları yeni manaların kavranması Kur’ an ın bütünü içinde mümkündür. Kur’ an mutlaka yine kendi sistemi ve kendi termolojisi içerisinde anlaşılmalıdır.
KUR'AN NEDİR? İnsan doğumundan ölümüne kadar olan sürecin her anını yaşayarak, yaşatarak değerlendirmek ister.Yaşam ve ölüm arasındaki hassas çizgiyi insan dolu dolu hayattan tat ve zevk alarak ve en önemlisi de hayatı anlamlandırarak yaşamak ister.
İnsanoğlunun fıtratı ile birlikte gelen merak ve anlamlandırma güdüsü onu sorgulamaya yöneltir. Birey bu sorgulamayı yaparken etrafında mevcut olan olay ve olgulardan yararlanarak anlam verme sürecini hızlandırabilir. Bir insan nasıl ki yeme içme gibi temel ihtiyaçları olmadan yaşayamazsa, anlamsız bir hayat da boşlukta yaşamaktan veya diğer canlılar gibi düşünmekten yoksun olarak yaşar. Bizi biz yapan farkımızdan biri de düşünebilme gücüdür. İlk insandan bügüne kadar gelmiş her insan, verilen büyük ulvi nimet olan aklı kullanarak birçok soruya cevap bularak kendini tatmin etmek istemiştir. Bu tatmini ile kendini rehabilite, motive ederek kendini güçlendirmiştir. İnsan maddiyattan çok maneviyata önem verip ruhen sağlıklı aklen bilinçli her davranış ve tutumda ifrat ve tefrite düşmeden orta yolu bulmak için emek verip hayatı anlamlandırmaya çalışır. Biriken anlamlandırmalar insanı daha çok düşünmeye/sorgulamaya yöneltmiş çok uzak görünen gerçeğe bir adım daha yaklaştırarak onu etkilemiştir. İnsan geçici olanı değil kalıcı olanı istediği için hayatını bir amaca veya inanılacak bir güce adayarak yaşamak ister. Kişiyi etkileyen birçok dış etken olsa da birey anlamı bulup yaşamak ister.Her insanın hayata değer verişi hayatı anlamlandırması farklıdır. Bunun sebebi;objeyi kavrayışlarında, alıştaki farklılıklar, bilgi seviyesi ile kültür şartlarının değişik yapıda olmasıdır. Değerler; yüksek, araç ve alışılan değerlerden oluşmaktadır.Bu değerlerin bir kısmı doğuştan geldiği gibi zamanla da oluşabilir. Bu değerler ile birey kabiliyetlerinin farkına varır. İnsan hayatına anlam verirken kullandığı değerler onu bazen çıkmaza anlamsızlığa sürükler. Bilinçli bir insan gittiği yolun sonunu kestirebilmeli yanlış yolda ise doğru yolu bulmak için gayret göstermelidir. Her gayreti/eylemi onun için anlamlı bir hayatı bulmaya yöneltecek altın değerindeki anahtardan sadece biridir. Başarılı bir anlam anlayışı sonunda kişi;fıtri yeteneklerini keşfetmiş, hayatın olumsuz olaylarına karşı kendinde başa çıkacak gücü bulur ve de mutlu olur. Başarısız bir anlam arayışı sonunda fıtri yeteneklerin iptali anlık haz arayışları ve dünyadan vazgeçme ile gelen mutsuzluk kendini gösterir. İnsanlar farklı ırklara dillere mensup olsa da fıtri özellikler her insanda vardır. Tabiat ve Tanrı fıtri kabiliyetleri etkileyen iki kaynaktır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki şekilde gerçekleşir; Ben merkezli anlam verme ile Fıtrat temelli anlam vermedir. Kişi hem kendine hem de topluma bağlı bir varlık olduğundan doğayla kurduğu ilişkiyi toplumla da kurmak ister.Kişinin toplumda nasıl davranması gerektiğini belirleyen ona ahlaki değerleri öğreten kurallar bütünü vardır. Bu kurallar sayesinde zihniyet edinir. Zihniyet, insan zihninin hareket ettiği ortamdır. Büyüsel ve olgusal olmak üzere iki ayrı zihniyet türü vardır. Bunlar ayrı olup toplumlara göre değişmektedir. İnsanda öz varoluştan önce gelmektedir bu durum kişiyi direkt Allah'a yönlendirir ve yüce varlığı düşündürür. Rab insanla konuşmuş onlara hayatlarını anlamlandırmaları için öncüler göndermiştir. ,lkj peygamberden son peygambere kadar hepsi aynı yolda ilerlemiş insanlara 'tevhid' ilkesini anlatarak hayatlarını anlamlandırmalarına yardımcı olmuştur. Din aynı kalmakla beraber hayatı anlamlandırmadaki uygulamalar değişmiştir. Bunun sebebi;insanın imtihan edilmesi ve Allah'ın halifesi olmasıdır. İnsanın hayatını anlamlandırması doğadaki düzen için gereklidir. İnsan başıboş yaratılmadığı için görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bunun en güzel örneği ise peygamberlerdir onlar insana yol göstererek hayatı tanımlama sürecine hız vermişlerdir. Bu sürecin son halkası olan ilahi kitap Kur'andır. Kitap insandan okumasını, düşünmesini, anlamasını ve yaşamasını isteyerek hayatı daha yaşanabilir kılmak istemektedir.
KURAN NEDİR? Kur'anı Kerim insanın hayatını anlamlandıran bir kitaptır.Herkese hitap edecek semavi bir kitaptır.Ayetlerin tümü insanı anlatır.Sahabiler Kur'anı Kerimi yaşanan hayata uyarlamışlardır.Onun buyruklarını elle tutulur gözle görülür hale getirmişlerdir.Kur'anı Kerimi anlamlandırmak için onunla hayatını anlamlandıran kişiler göz önünde bulundurulmalıdır. Kur'an insan hayatına yön vermek için indirilmiştir İnsan var olduğu günden itibaren evreni anlamaya çalışmıştır.İnsanlar hep merak içindedir. İnsanın anlam arayışı fıtrıdir.Her insan yeteneklerinde bir anlam görür.İnandım iman ettim sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.İnsanların ilk hedefleri hayatlarında bir amaç ve anlam bulmaktır.Hayatı anlamlandırmak için her türlü yön ve yöntemleri araştırmıştır..İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Her bir bilgi kendimizi tanımamıza imkan vermektedir.Anlam fitri imkanlardan birini ifade etmektedir.Anlam inanmayi içermektedir.İnsan hatatını anlamlandırmak için mücadele eder.Önüne cıkan engelleri aşmayaya çalışır.İnsan arayış içinde olması fıtratının özelliğidir.İnsan hayatını anlamlandıran bir sey görmesi ve gercekleştirmek istemesi varoluşunu gerçekleştirmesidir. Yüksek değerler : sevgi güven...keşfedılmiş degerlerdir.İnsanlar bunlar icin çekişmezler. Araç vasıta degerler:Maddi manevi değerlerdir.Bu degerler için rekabet ederlerler. Alışılan gerçekler: Zevk, moda davranış kurallarıdır.İnsanlar bu değer çerçevesinde hayatına anlam verir.Musibet ve sıkıntılara sabreder.Kendısini gerçekleştirir.Anlam inanmayı içerir.Fıtrat varoluştan gelir.İnsan sürekli iletişim içindedir.Bilgi sayesınde yenı davranışlar kazanır.Nesilden nesile aktararak bilgi büyür insanın ortak malı olur.Buna kürtür denir.Kültür insanın kendisini gerçekleştirmesidir.İnsan hayatını anlamlandırmak için rehbere ihtiyaç duyarlar.İnsan fıtri değerlere sahiptir.İnsan hayatının imtihan olması vahiyle gelen emirle ve yasaklardır.Kur'anı Kerim insanın hayatını anlamlandıran vahiy kitabıdır.Kuran ile gercekleştğrilmiş insan Allaha yönelir ve yüksek ahlaki değerlerde yaşar.Kendisini ne kadar çok verir ise o kadar insan olur. KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur'an bütünlük içerisinde incelenmelidir.Kur'anı anlamak için cümle bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışmak gerekir.Ayetlerin bütünlük içerisinde anlaşılması çok önemlidir. Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir uyumluluk ve bütünlük içerisindedir.Kur'anın kelimelerinde yeni anlamlar kazandırmaktadır.Bunlarda Kur'anın bütünlüğü içerisinde olmalıdır..Kur'anın bütün olduğu gerçeği önceden bilinmektedir.Kur'an bütüncül bir yaklaşımla anlaşılır bir şekilde insanlara sunma gayreti içerisindedirler.Değişik boyutlar kazanılmaktadır.Kur'an Kur'anla anlaşılmaya çalışılmıştır.Kur'an mana bakımından siyak sibak ortamında ve ayetler üzerinde fikir etmek gerekir.Kur'an üzerinde düşünülmesini istemektedir.Kur'anın açıklanması yine onu okuyanlara aittir.Bütün görüşlerin ortak noktası Kur'an dır.Kur'ana ön yargılı yaklaşılmamalıdır.Kur'anı yorumlayanlar kendi görüşlerini değil Kur'anın düşünme sistemi içinde açıklamalıdır. Kur'an çelişkiden uzak şekilde kabul edilir.İnsanlar her şeyden etkilenir.Kur'anı anlamaya çalışanlar çelişkisiz tutarlılıga ulaşmak için mücadele etmelidir.Kur'an dünya ve ahirette iyi yaşamak için indirilmiştir.İnsanı konu alır.Ön yargısız incelendiğinde Kur'anın iletmek istediklerini iyi bir şekilde görürüz.Subjektif yaklaşımdan uzak durmalıdır.Siyak sibak çerçevesinde açıklanmalıdır.Kur'anın yorumlanması onun bütünlüğünü bozmaktadır. Kur'anı ayet ayet tefsir etmek Kur'anın bütüncül bir yaklaşımda olmasıdır.Ayetlerin bir araya getirilmesi gerekir.Kur'an hiç değiştirilmeden Allah katından günümüze kadar gelmiştir.Kur'an ilimleri ortaya çıkan ilimlerin bütün olarak anlaşılması olumsuz etkilerde bulunmuştur.Kur'an ayrıntılı bir şekilde incelenip günümüze gelmiştir.
Mustafa Odacı / 11040263 / İDKAB-2 KUR'AN NEDİR ? - İnsan kendi özelliğinden dolayı hayatını anlamlandırmak ve anlamak için her zaman kendini ve dünyayı sorgulamıştır. Bu sorgulama isteği insanın merak duygusundan ileri gelmektedir. - İnsanın içindeki fıtrat merak ettiği sürece ve anlam kazandırmak istediği sürece zamanı ne kadar uzun sürerse sürsün onu en sonun da kazanır. İnsanlar bu merak isteğini hiç bir zaman yok edemezler, bu istek doğuştan kazanılmıştır. Ve inanırız ki bu anlamlandırmaya çalıştığımız kavram hayatımızı kolaylaştırır. Bu anlamlandırmaya çalıştığımız şeyi insanlar inançları ile cevap bulmuşlardır. - Din insanların içindeki merakını ve hayatını anlamlandırmalarına yardım eder. Eğer inancımızdan ve anlamlandırmak arasında bir kopma meydana gelirse bu kopma insanı inançsızlığa ve mutsuzluğa iter. - İnsan fıtratının anlayış yolu iki şekilde meydana gelir; Ben merkezli olmak ve vahiy temelli anlayış biçimidir. İnsanoğlunun ben merkezli anlayış biçimi kendisine yetmez ve bu esnada vahiy temelli anlayış biçimine başvurulur. Vahiy temelli anlayış biçimi nedir ? Vahiy temelli anlayış Allah, Peygamber ve Kur'an dır. Kur'an hayatımıza anlam kazandırmaktadır ve bunun içinde Kur'an bizi Allah'a yöneltmeyi amaçlar. - Kur'an bunun için insanları zorlamaz.Sadece insanın temeline inip düşünmesini sağlar.
Mustafa Odacı / 11040263 / İDKAB-2 KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE - Kur'an insanlara yol gösteren her iki durumda mutlu olmayı sağlayan bir kaynaktır ve yol göstericidir. Kuran'ın içindeki konular birbirleriyle bağlantılıdır. Hep neden sonuç içerisinde yer almışlardır. Ancak Kur'anı, Kur'anla anlayabiliriz. - Kur'an bütün olarak ele alındığı zaman üç kavram ortaya çıkmaktadır. Bunlar; Ayet, Siyak-sibak ve Kur'anın bütünlüğüdür. -Ayetler bir bütün olarak ele alınır. Ayetlerde kesinlikle eklenti veya çıkarılma söz konusu değildir. Ayette olduğu gibi siyak-sibak ta da konu tek bir sureden değil o konuyu ele alan bir çok sure araştırılır. - İnsanlar her zaman kendi düşüncelerini Kur'an dan önce tutmuşlardır. Ve Kur'anı kendi düşüncelerine göre hayatlarına sokmuşlar ve temellendirmişlerdir. İnsanlar böylece yanlış yola girmiştir. Kısacası Kuran amaç olmaktan çıkıp bir araç olmuştur. Bu da Kuranın bütünlüğünü bozmuştur. - İnsanlar Kur'an a hep önyargılı ve amaçsız yaklaşmışlardır. Bu yüzdende Kuran hep yanlış anlaşılmıştır.
ELİF TOK /11040305-İDKAB2 KUR'AN NEDİR? Hz Peygamberden gelen vahyi hem insani yapıp etmeleriyle hem de sözleriyle tefsir etmiştir.Yani o Kuran'ın yaşanabilir olduğunun somut örneğidir. Kur'an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır.İnsanın var olduğu günden bu yana yaşadığı dünyayı ve evreni anlamlandırmaya çalışmıştır.İnsandaki bu anlama arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir.Anlam inanmayı içerir.Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı yaşamak için sebep bulamazdı.İnsanın araç değerlerle yetinmeyip amaç değerlere ihtiyaç duyması ve fıtratı kendi seçimi olmayıp doğuştandır.Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleşir. 1-Amel ortaya koyarak 2-Bir şeyi/bir insanı severek 3-Sıkıntılara sabrederek. Her insan kendini yetenekli,eylemlerini de anlamlı görür.
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2 KUR'AN NEDİR? I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim *Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği bir ortamdır.Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Mesela konuşma yeteneği, yaratılıştan gelir. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir.Bunlarda ferde ait olan, onların varlığı değil, hakimiyet dereceleridir.Hakimiyet derecelerindeki farklılık ise "tutumlar" arasındaki nitelik farkından doğar. O halde temel zihniyetler insanın özüyle;tutumlar varoluşu ile ilgilidir.Yani varoluşun temeli "öz"dür *İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. İnsanlar varolanların bilgisini, onlara farklı açılardan bakarak, farklı metodlar kullanarak elde eder.Böylece bilgi türleri doğar.Bu bilgi türlerinin kullanımının bütünü kültür denen şeyi meydana getirir.Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye de tanımlanabilir. Din, felsefe, bilim, sanat, düzensiz bilgi, büyüsel bilgi bu süreçteki çeşitli alanlardır. *İnsan hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır.Hürriyet iman veya inkar olarak gerçekleştirir.İnsanın doğru ve değerli eylemlerde bulunması için önder/örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler içinde bulundukları durumlarda doğru ve değerli eylemler gerçekleştiren kişilerdir.Peygamberlerin, filozofların, düşünürlerin, velilerin işlevleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu hayat tecrübelerinin örnek almak hayatın anlamlı kılınması bilgisini verir.Eğer kişi fıtratına yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendisini mahrum etmiş demektir. *İnsanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir.İnsan hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği arasındaki gerilimi yaşar. Onun için vahiy (Kur'an-ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana "kamil insan" olmayı hedef gösterir. Ama bunun temel şartı olan iman etme konusunda insana yalvarmaz. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir, onu kullanmasını ister. Bunun içindir ki ona "oku, düşün, anla ve yaşa" der. "
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2 KUR'AN NEDİR? I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim * "İlahi kanunu bilmeyen kişi, soylu biri haline gelemez. Güzel ahlakın esaslarını bilmeyen kişi, karakterini oluşturamaz. Kelimelerin gücünü bilmeyen kişi, insanları tanıyamaz." Konfüçyüs...
*İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında, hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın bu özel fıtri kabiliyetinin kaynağı kendisi ile savaştığı TABİAT ve kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak TANRI'dır. O halde insanın hayatı anlamlandırması "ben merkezli" anlam verme ve "fıtrat -vahiy temelli anlam verme" olmak üzere iki yönde olur. Yaşamak isteyen her insan, bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır. Halbuki her hayatı anlamlandırmanın temelinde, "insan olarak varolmanın şartlarını her bireyin bilincinde oluşturmak" varsayımı yatar. Bu ise insanı anlamakla mümkündür. Bunun içinde insanın bilgiye ihtiyacı vardır. O halde insana, anlam arayışında onun varlık birliğini de tatmin eden bir yön gösterilmeli, bunun bilgisi sağlanmalıdır. Bu da fıtri ilkeleri temel alan anlam vermedir. *Allah (cc) peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. muhammed'e kadar aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir. *"Oku!, tedebbür et, anla! ve ihlasla yaşa!" Hz. Peygamber'in (sav) Kur'an-ı Kerim'i temel alan eğitim-öğretim siyaseti, bu ilkelerin hayata tatbikine yönelikti. Bu sebeple sünnet, Kur'an'ın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir. *Kur'an'la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah'a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama ve Allah'ın insan için halk ettiklerinden gerekli ölçülerde fayda sağlayacak şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar. *Sonuç olarak Kur'an insandan zihniyetini Kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u (Kur'an insanını) gerçekleştirmesini bekler. Kur'an vahiy bilinciyle elde edilecek bilginin hem ferdi, hem toplumu hem de evreni "oku" maya, anlamaya imkan vereceğini ima eder. Böylece bilgi fertten başkalarına aktarılıp kültür oluştuğunda da Kur'an bunun vahiy kültürü olmasını ister.
KURAN NEDİR? - Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için kendimize srmamız gereken ilk soru bence; İnsan nedir? Sorusu olmasılıdır. - İnsan fıtratı gereği kendisini ve bu hayatta bulunma amacını merak eden hayatı anlamlandırmaya çalışan bir canlıdır. Bu merak duygusu ve hayata anlamlandırma çalışması doğuştan gelmektedir. - İnsanın anlam arayışı, tabiat kaynaklı ve vahiy temelli olmak üzere ikiye ayrılır. Vahiy temelli anlam arayışı aşkın varlık olan Allah’a iman edip, hayatını buna göre anlamlandırmaya çalışarak gerçekleşmektedir. - Allah biz insanlara yönümüzü kaybetmeyelim diye, Peygamberler ve onlarla birlikte kitaplar göndermiştir. İşte burada ‘Kuran nedir?’ sorusunu kendimize sorabiliriz. - Kuran yaradanın sözleri olduğuna iman ettiğimiz, insan davranışlarını düzenleyip, hayat amacımızı bulmaya yardımcı olan İlahi kitaptır. Kuran sadece Arapçası okunup bununla yetinilecek bir kitap değildir. Onu kendimizde canlandırmalı, davranışlarımıza yansıtmalı ve İslam ahlakı üzerine yaşamalıyız. - Bu şekilde değerlendirecek olursak, bizim için en güzel örnek Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’tir. Eğer bizler de Peygamberimizin yaptığı Kuran'ı rehber edinir onu kendimize yansıtır ve onun kendimizde hayat bulmasını sağlarsak, hem hayatı daha iyi anlamlandırmış oluruz hem de böylelikle kurtuluşa ermiş oluruz. KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE - Kuran parça parça değil bir bütün olarak incelenmeli ve anlaşılmaya çalışılmalıdır. Kuran’ı tefsir ederken en fazla özen gösterilmesi gereken husus, bütünlüğünün korunmasıdır. - Bir ayetin açıklamasını bir başka sürenin ayetinde görmek mümkündür. Bu da her ayetin, her sürenin birbiriyle bağlantılı olduğunu göstermeye yetmektedir. Bu sebepledir ki Kuran’ı bir bütün olarak ele almak şarttır. - Kuran’ın bütünlüğünün korunması 3 şekilde gerçekleşmektedir. Ayet çerçevesinde, Siyak-Sibak çerçevesinde ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesinde. - Ayet çerçevesi: Bir ayetin yarısını kesip o şeklide söyleme şansımız yok. O ayetin tamamını ifade etmek zorundayız. Mesela; “Abdestsiz namaz kılmaz” ayeti, biz buradan ‘namaz kılmak haramdır’ anlamı çıkarırsak yanlışa düşmüş oluruz. - Siyak-Sibak çerçevesi: Bir ayetin sadece kendinden yola çıkarak değerlendirmede bulunmamız yanlış olur. İçkinin yasaklanması nasıl bir ayet ile olmamıştır ve üç ayet ile yasaklanmıştır. Biz de ilk ayeti okuyup değerlendirmemizi buna göre yapamayız. Ayetleri bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. - Kuran’ın bütünlüğü çerçevesi: Kuran’da her kelime, her ayet ve her süre birbiri ile uyum içerisindedir. Kendi bütünlüğü içerisinde de anlaşılmaya çalışılmalıdır. KURAN’IN BİR BÜTÜN OLARAK İNCELENMESİNE ENGEL FAKTÖRLER - Sübjektiflikten kaynaklanan hatalar, yani insanın ön yargıları Kuran’ın anlaşılabilmesi için ön yargılardan kurtulmamız gerekir. - Metottan kaynaklan hatalar, bütüncül bir yaklaşımdan uzak olup, tefsiri ayetlerde sınırlı tutmakta büyük bir hatadır.
-Kur'an nedir kitabına göre hayata gelmiş herkes yaşamış sayılamaz.Gerçek anlamda yaşamış olmak için hayatı anlamlandırmak gerek.Bu anlamlandırmada (ilahi bilgi) Kur'anla yapılmalıdır. -Kur'an'ın hayatımızı anlamlandırmamız noktasında bize rehber olabilmesi için bizim onu okuyup ezberlemekten öteye geçip okumaktan sonra gelen düşünmek, anlamak, yaşamak süreçlerini de gerçekleştirmemiz gerek.Böylece Kur'an hayatımıza ışık tutabilir sorunlarımıza cevap verebilir. -Her insanda varoluşu itibariyle evreni tanıma, anlama, hayatı anlamlandırma çabası vardır.Bu çaba insanın doğası gereğidir.Yaşamak isteyen herkes bir anlam arayışına girer. Edindiği anlamlar doğru olmayabilir fakat bu o kişinin hayata tutunması için bir zorunluluktur.Kişi bu yolla hayatını bir bilinç zeminine oturtur. -Anlamlandırma sürecinde anlam, görülen, bilinen, inanmayı içeren çok yönlü bir bütünlüğe sahiptir.Burada gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür nasıl görmüştür soruları ortaya çıkar. -Gören kimdir:Gören insandır.İnsan hayatını sürdürürken başına gelen olaylara, eylemlerine, genel olarak hayatını dolduran şeylere anlam vermeye çalışır.Bunu gerçekleştiremediği taktirde anlamsızlık duygusu içine düşer. -Nede görmüştür:Kişi anlamı onda anlam bulabileceği her şeyde görebilir.Böylece kişi obje ile ilişki kurarak özünü anlamlandırma sürecine girer.Herkesin hayatına anlam katma seviyesi farklıdır.Bu yüzden kişilerin durumlar sonucu ortaya koyduğu eylemlerde farklılık gösterir.Kişilerin eylemlerini belirleyen üç farklı değer vardır. 1)yüksek değerler:Doğuştan sahip olunan sonradan keşfedilen, sevgi saygı, çalışkanlık vb. değerlerdir.Bu değerler gerçekleştirirken çatışma olmaz.Yüksek değerler topluma mutluluk getirir çünkü bu değerlerle hayat anlamlı hale gelir. 2)araç değerler:İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Fayda, çıkar, kıskançlık, hoşlanma böyle değerlerdendir.İnsan bu değerlere de doğuştan sahiptir.Bu değerler toplumun hayatı anlamlandırmasını olumsuz yönde etkileyen değerlerdir. 3)alışılan değerler:Zamanla otomatikleşmiş, toplum hayatı içinda kalıplaşmış değerlerdir.Bu değerler topluma mâl olmuştur.İnsanlar bu sebeple farkına varmadan bu değerleri gerçekleştirmiş olur. -Kişi bu üç grup değerden birini seçerek eylemlerini gerçekleştirir ve böylece haytını anlamlandırır. -Neyi görmüştür:İnsan sahip olduğu değerlere bağlı amaçlarının ve eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.Bu anlamlandırmanın başarıya ulaşması iç ve dış dünyada gerçekleşen anlamlandırmaların bütünlüğünün sağlanmasıyla olur.Bu bütünlük içerisinde hayatı anlamlandırma üç şekilde gerçekleşir. 1)Amel, eylem ortaya koyma 2)Bir şeyi, bir insanı sevme 3)Musibetlere, sıkıntılara sabretme
11040401 MUHAMMED BAYRAM ÇİNAR KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur'an tekrar tekrar okununca, en küçük birimi olan harflere, kelimelere, yan cümlelere, ana cümlelere, cümlelerden müteşekkil ayetlere ve bu ayetlerin oluşturduğu daha büyük pasajlara kadar her kur'an pasajının başlı başına görevler yüklendiği gibi, Kur'an bütünlüğü içinde, birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturduğu gözlenir. Dolayısıyla Kur'an'ın parçaları, yerine göre birbirlerni tamamlayan, yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluştururlar.Kur'an kendisini açık bir kitap olarak takdim eder. Kur'an'ı anlamaya çalışanların bir kısmı zaman, mekan ve şartlar itibariyle farklılığı dikkate almadıklarından, bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılıyorlar ve zannedilen çelişkiyi ortadan kaldırmak için anlamsız zorlamalara girişiyorlar. Herşeyden önce Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde, Kur'an'ın müfred lafızlarının, terkiplerinin ve ifadelerinin, Kur'an'ın bütünlüğü içinde diğer ilgili Kur'an pasajlarının yardımıyla açıklamasını; buna ilaveten Kur'an'daki konuların, muhataplarının zihinlerine yerleştirmeğe çalıştığı kavramların terkibi bir yaklaşımla Kur'an'i bütünlük içerisinde incelenmesini anlıyoruz. Kur'an bütünlüğünün incelenmesi üç çerçevede ele alıyoruz: 1)Ayet Çerçevesi; Bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından her hangi birini değerlendirmeye almadığımız taktirde, varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir. 2)Siyak-Sibak Çerçevesi; Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadlere denir. Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peşpeşe sıralar. bundan dolayı belli bir ayet grubun içinden bir ayetin veya ayetin bir bölümünün çıkarılıp müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirimesidoğru olmaz. 3) Kur'an'ın Bütünllüğü Çercevesi; Kur'an, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece O'nun sıfatları ve fiilleriyle alakalı Kur'an pasajlarını ele almak yetmez.Bunun yanında, insan ve insanın niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğe rvarlıkların durumunu anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir. Kur'an'ın konularına göre tertip edilmiş bir kitap olmadığı göz önüne alınırsa, onun, kendi bütünlüğü içinde anlaşılması, akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç gösteriyor demektir. aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut olan irtibatları tespit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurlar bulup çıkarmaktır.İrtibatlar, bazen açık iken, çoğu yoğun bir zihin konsantrasyon gerektirecek ölçüde kapalı olabilmektedir. -Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler şunlardır: a)Sübjektiflikten kaynaklanan hata (ön yargılı olmak); Kur'an'a ön yargısız yaklaşmak gerekir, kur'an'ın bütünlüğü içinde anlaşılmasının vaz geçilmez esaslarından en önemlisidir.İnsanların peşin hüküm vermeleri Kur'an'ın rehber kitap olma özelliğini zedeler. b)Metoddan kaynaklanan hata;Kur'an'ı anlamaya ve açıklamaya çalışan insan, içinde bulunduğu sosyo-kültürel yapının özelliklerini odak noktası yaparak Kur'an'a yönelirse Kur'an'ı tam anlamıyla anlayamaz; çünkü Kur'an, belli bir takım olgulara uyan veya uydurulabilen bir kitap değil, aksine uyulması Allah tarafından istenen İlahi bir kitaptır. Şüphesiz Kur'an'ı baştan sona tefsir etmenin Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür.Kur'an'ın muayyen(açık) yönlerine ağırlık vermenin, Kur'an'ın bir bütün olarak kavranmasında çok olumsuz sonuçları olmuştur. Kur'an, kendisini, müminin yolunu aydınlatan bir nur, doğruyu ve eğriyi gösteren bir kılavuz, kalplerdeki rahatsızlıkları gideren bir şifa ve onlara ölüme kadar sürecek yürüyüşlerinde gerekecek hususları açıklayan bir rehber olarak sunmaktadır.
ZEYNEP EROL 11040134 İDKAB-2 KURAN NEDİR (DEVAMI) -Kişi fıtri kabiliyetlerini gerçekleştirmeye kendini adadığı kadar insan olur.İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler onu her zaman sonuca götürmeyebilir.Bu durumda hayat ona farklı yollar gösterebilir.Fakat insan hayatını anlamlandırmış olması sebebiyle bu yeni yolları anlamsız bulabilir. -İnsan hayatını anlamlandırma yolunda başarılı yada başarısız olacaktır. Bu yolda başarılı olan insan fıtri özelliklerinin farkına varır, mutlu yaşar, hayatın problemleriyle başa çıkabilecek gücü edinir.Başarısız olan insan ise fıtri yeteneklerinden ve anlam arayışından vazgeçer.Acı ve mutsuzluk içinde yaşar. -Nasıl görmüştür:Kişinin obje ile ilişki kurmasıyla varlık koşulları olan ana zihniyetler, akıl yürütme ,alış zemini üzerinde hareket etme ortaya çıkar.Kişi-obje ilişkisiyle bu varlık koşulları gerçekleşir.Böylece insanın varoluşu başlar. -İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde hayatını anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır.Kişi hayatını eğer tabiat ile anlamlandırısa ben merkezli bir anlamlandırma yapmış olur.Bunun dışında eğer eğer hayatını aşkın varlık bilinciyle anlamlandırırsa vahiy temelli bir anlamlandırma yapmış olur.Başka alternatifi olduğunun farkında olmayan insanlar için ben merkezli anlamlandırma yeterli görünebilir.Bu tip insanların yaşama tutunabilmeleri için ben merkezli anlamlandırmaya ihtiyaçları vardır.Fakat esas anlamlandırma biçimi vahiy temelli olnadır.Kişi fıtratını tayin eden aşkın varlığın farkında olmalıdır.Bunu sağlamak için ve insanların fıtratlarına uyugun yaşayabilmeleri için Allah tarih boyunca insanlara rehberler(kitap/peygamber) göndermiştir.Bu yolla Allah insanlara fıtratının içeriğini bildirmiş onların yaşamlarına bilinç ve sorumluluk boyutu katmıştır. -Kur'an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için yegane rehberdir.Onun rehberliğini gereğince kavrayabilmek için oku, düşün, anla, yaşa yani etkin okuma gerçekleştirilmelidir.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2 KURAN NEDİR ?(PROF.DR.AHMET NEDİM SERİNSU) İnsanın gerçekten yaşamış olması ve insanın hayatını anlamlandırması önemlidir.İşte Kuran insanın gerçekten yaşamış olmasını ve hayatını anlamlandıran kitaptır.Yine ayrıca Kuran insanın hayatının her çağına hitap eden kutsal kitaptır.Bundan dolayı Kuranı Kerimi iyi anlamalı ve hayatımızın her anına taşımalıyız.Bunun için Kuran insandan okunmasını, anlaşılmasını,üzerinde düşünülmesini ve açıklanmasını ister. Peygamber Efendimiz ümmi idi ama Peygamberimizede tebliğ ve tebyin görevleri verilmiştir.Peygamberimiz Kuranı tebliğ ve tebyin etmesinin yanında Kuran ayetlerini hem ezberlemiş hemde yaşamıştır.Kısacası Peygamberimiz Kuranı yaşayan bir beşerdir. Sahabilere baktığımızda da ; sahabiler Kuranı hem anlamış hem yaşamış ve gittikleri yerlerde de bu eğitimi devam ettirmişlerdir.Bu eğitim sistemi tabiilere ve ondan sonra ki dönemlerede aktarılmış ve devam ettirilmiştir. Kuran insanın hayatını anlamlandıran kitap olduğu için Kuran ile insanın tanışması gerekir.Çünkü Kuranda insanın hayatının her devresine yön gösterecek bilgiler vardır. İnsan yatarılışından bugüne hep bir anlam çabası içinde olmuştur..İşte insanın bu özelliği yani merak ve öğrenme arzusu insanın en değerli özelliğidir. İnsanın hayatının anlamlandırma çabası boş bir çaba değildir.İnsan bu arayış içinde iken diğer insanların yaptığı üretim faaliyetleri ile karşılaşır ve böylece insanın düşünce dünyası zenginleşir.İnsanın yapıp ettiklerine bir anlam verme çabası onun ortaya koyduğu bilinç olgusudur, insanın kendini ifaade etmesidir. İnsan davranışlarını yönlendiren değerler vardır.Bu değerler : 1)YÜKSEK DEĞERLER:Doğruluk,iyilik,sadakat,adalet gibi değerler yüksek değerlerdendir.Bu değerler insana mutluluk verir ve çağdan çağa değişmezler. 2)ARAÇ DEĞERLER:Olması gereken değerlerdir ama araç değerler yüksek değerlerin üzerine geçerse o zaman insan için tehlike başlar.Çünkü insan makam para uğruna doğruluktan ayrılır.Bu nedenle araç değerlerde kendi ölçüsünde olmalı yüksek değerlerin önüne geçmemelidir. 3)ALIŞILAN DEĞERLER:Temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler insanın eylemlerine yön verir. İnsan varoluşunu iç ve dış dünyada gerçekleştirir.İnsan hayatının anlamını üç yolla keşfeder. Bunlar : 1)Amel ortaya koyarak:Eğer insan eylemlerini yüksek değerler çerçevesinde ortaya koyarsa iyi ve mutlu olur. 2)Bir şeyi sevmek. 3) Musibetlere karşı sabretmek. İnsanın varlık koşulları vardır.Bunlar: 1)Ana zihniyet : İnsanın ana zihniyeti büyüsel zihniyet ve olgusal eleştirel zihniyet olmak üzere ikiye ayrılır.İnsanın ana zihniyetleri fıtridir. 2) Akıl yürütme 3)Alıştır İnsan sürekli bilgi alışverişi halindedir.İnsan elde ettiği bilgilerle eylemlerini ortaya koyar.Bilgi insanların varoluşunun sebebidir.Bireylerin algılamaları farklı olduğu için bilgiyi alış şekilleride farklıdır yani algılamaları farklıdır. İnsan hür bir varlıktır ve hür varlık olduğu için insan yanlış eylemlerde bulunabilir.Bu nedenle insanın doğru davranışlara yönlendirecek bir önder yada lider olması gerekir. Ve sonuç olarak da şunları diyebiliriz.Kuran insanın dünyasına anlam katmak için gönderilmiştir.İnsan Kuranı tanımazsa boş şeylerin peşine düşer hem bu dünyasını hemde ahiretini mahveder.Bunun için insan Kuranla tanışmalı ve emir ve yasakları hayatına uygulamalıdır.Böyle bir kitap yazdığınız ve bizi bilgilendirdiğiniz için siz değerli hocamıza şükranlarımı sunarım.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2 KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE( PROF.DR.HALİS ALBAYRAK) Kur’anın tefsiri yapılırken yine Kur’anın kendisini bu tefsir kaynakları içerisinde ele alırız. Kur’anın bütünlüğü İçinde 3 yolla araştırma yapılır. 1)Ayet çerçevesinde 2)Siyak-Sibak çerçevesinde 3) Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir. Konuya ayet çerçevesi açısından baktığımızda ayetlerin birbirinden bağımsız değilde bir bütünlük açısından tefsiri yapılmalıdır.Bir ayetin tefsiri yapılırken konu ile ilgili bilgilerde göz önüne alınmalıdır. 2)Siyak-Sibak çerçevesinde ;aynı konuyu ele alan ve bazende ard arda sıralanan ateyleri birbirinden sıyırarak değilde anlam bütünlüğü açısından bakmalıyız.Mesela ayette geçen bir kelimenin gerçek mi yoksa mecaz anlamıyla mı kullanılmış bunu ayetlerin tefsirinden anlarız. Ve son olarakta Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir. Kur’anı Kerim konularına göre düzenlenmiş bir kitap değildir. Kur’anda sadece bir sureye bakarak bir konuyu açıklığa kavuşturamayız. Kur’an kendi içinde anlamlı ve uyumlu bir bütündür.Onun için Kur’anı anlamaya çalışırken sadece bir ayete değil konuyla ilgili ayetlere bir bütün içinde bakmak gerekir. Kur’an insanın düşünmesi ister Kur’anın ayetlerini akıl yoluylada bazen açıklığa kavuşturabiliriz. Kur’anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler vardır. Bunlar: 1)Hissi ve metodik faktörler:Hissi faktörler insanın iç dünyasıyla ilgilidir.Metodik faktörler ise akılla ilgilidir. 2)Ön yargılı olmak: Kur’anın iyi anlaşılması için Kur’ana önyargısız yaklaşmak gerekir.Çünkü Kur’anın açıklanmasında ve yorumlanmasında ön yargısız olmak vazgeçilmez unsurdur.Fakat bu sadece Kur’an da değil bizden önce ki alimlerin ve mezheplerin fikirlerine yada görüşlerine bir taassub şeklinde bağlanmaksızın onların Kur’ana aykırı olmayan fikirlerinden de faydalanmalıyız.Ön yargılı yaklaşımlar Kur’anın bütünlüğünün gözardı edilmesi demektir.Bu önyargılar insanlar arası düşünce ayrılıklarına yol açar ve insanların birbirlerine düşman olmasına neden olur. 3)Metoddan kaynaklanan hatalar Ve sonuç olarak ;Kur’an insanlara kuru bilgiler sunmaz. Kur’an bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını gösterir.Okuduğum bu iki kitaptada Kur’anın insanın hayatını anlamlandıran ve hayatına canlılık katan bir kutsal kitap olma özelliği taşıdığını gördüm. Kur’anı yaşamayan ve Kur’anla tanışmayan insanın hayatının boş şeyler etrafında döndüğünü söyleyebiliriz.
Eser KUŞ/11040240/ İDKAB-2 KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE I. Bölüm:Kuran'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması *Kur'an'ın bütünlük içinde incelenmesi ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi olmak üzere üç çerçevede ele alınacaktır. Ayet çerçevesi, Kur'an'daki terkip ve kelimeleri, önce cümlenin bütünlüğü çerçevesinde anlamaya çalışmaktır. Çünkü bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından herhangi birini değerlendirmeye elmadığımız takdirde, varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir. Bu nedenle Kur'an'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir. Siyak-sibak çerçevesi, herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Kendi doğrularını Kur'an'a onaylatmaya çalışanların ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak anlamaya çalıştıkları bir vakıadır. Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi; Kur'an en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kur'an'ın varlıklara ve hadiselere bakışını yansıtan ifadeler de birbiriyle girift bir mana örgüsü içerisinde sunulmaktadır. Mesela Kur'an'ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için O'nun sıfatları ve filleriyle ilgili pasajlarının yanında, insan ve insan niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğer varlıkların durumunu anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir. *Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması için akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç vardır. Aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut olan irtibatları tesbit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurları bulup çıkarmaktır. *Kur'an'ı nirengi noktası olmaktan çıkarmaya kadar götüren amiller "hissi (subjektif)" ve "metodik" olmak üzere iki grupta mütalaa etmek mümkündür. Birincisi insanın iç dünyasıyla ilgilidir ki bu, belirli ekollere bağlılığın tezahürü önyargılı oluştur. Diğeri ise daha çok akıl ve muhakemeyle ilgilidir ki bu da, Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan yanlış yoldur. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaklardır. O zamanda gerçekler herkese göre değişecektir. İslam'da bilhassa siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an çoğu zaman ön yargılı tefsir edilme yoluna gidilmiştir. (Mutezile, Eş'ari, Maturudi örneklerinde olduğu gibi). Öyle ki bazı taklitçi kişiler, seleflerinin fikirlerine muhalif bazı ayetler kendilerine okunduğunda, ayetleri kabul etmemişlerdir. *İnsan yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir.Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir. Çünkü Kur'an'la ilgilenen bu insanlar değişik hayat tarzlarının hüküm sürdüğü bölgelerde yetişmişler ve bunun neticesinde farklı bakış açısına sahip olmuşlardır. Ancak herkesin ön kabullerle Kur'an'ın işlerine gelen pasajlarına sımsıkı sarılmaları ve sonuca varmaları yanlıştır.
Eser KUŞ/11040240/ İDKAB-2 KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE I. Bölüm:Kuran'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması *Parçada kalınıp bütünlük gözardı edildiği müddetçe Kur'an'da hemen her görüş sahibinin kendisine hak verdirtecek dayanaklar bulması mümkündür. Herkese göre Kur'ani doğrular yerine Kur'an'ın kendi doğrularının ön plana çıkarılması temel prensip olmalıdır. *Kur'an bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. *Kur'an kendi sistemi ve kendi terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır. Çünkü her fikir sisteminin, temel hareket noktaları olduğu gibi, kendi bünyelerini ayakta tutan prensiplerini ifade için kullandıkları ıstılahları vardır. Mesela edebiyat terminolojisiyle matematik yapılmaz. Bunun içindir ki Kur'an, belli bir ilmin terminolojisi, odak noktası yapılarak incelenirse, Kur'an'ın bütünlüğü haleldar edilmiş, ilahi mesajın hedefi saptırılmış olur. Aristo metafiziğinin etkisinde kalan İslam filozofları ve kelamcıları Kur'an dışı problemleri, edindikleri yeni akli ve mantıki metodlarla Kur'ani bir platforma çekme gayretine girişmişlerdir. Bilhassa kelamcılar kafalarındaki felsefi kalıplarla Kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Zorlamalı yorumlara başvurarak Kur'ani sistemi zedelemişler ve onun bütünlüğünü göz önünde tutmayarak yanlış tefsir etmişlerdir. *Allah Teala zatının ve sıfatlarının keyfiyetinin araştırılmasını değil, sadece Kur'an'da verdiği şekliyle kendisinin tanınmasını ve kulluk edilmesini istiyor. buradan anlaşılanda Kur'an'ın insandan görünmeyene ve keyfiyeti kavranamayana, yani gayba inanmasını istiyor. Demek ki Kur'an'a göre iman gaybadır. Gaybın sınırlarını zorlamaya çalışmak zandan öte bir değer ifade etmemektedir. Ayrıca mahiyeti bilinen ve görünen şeye inandım demeye hiç gerek yoktur. Çünkü o bizatihi görülmekte ve bilinmektedir. *Kur'an'ı baştan sona ayet ayet tefsir etmeninde Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür. Bir ayet açıklanırken her yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendiğinde gerçekten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidilmesi gerekir. * Kur'an tefsirlerinde gözlemlenen bir önemli hususta hemen her müfessirin, yaşadığı dönemde revaçta olan ilimleri, Kur'an tefsirinde ön plana çıkarmalarıdır.Böyle yaparak sanki müfessirler, çok iyi bildikleri disiplinlerde ne kadar engin bilgilere sahip olduklarını ispata çalışmışlardır. * Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması yönünde gösterilen gayretler, küçümsenemeyecek derecede olsa da, Kur'an'ın şekil tarafıyla ilgili çalışmaların gereğinden fazla olduğu söylenebilir. *Kur'an'ı anlamak, onun asıl takdim ettiği fikri, zihniyeti ve fahvayı kavramaktır.
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB KUR’ÂN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’ân tefsir edilirken ilk önce Kur’ân’ın kendine bakmalıyız. Peygamber efendimiz de bu hususta bizim Kur’ân’ı Kurân’la tefsir etmemizi istemiştir. Sahabiler ve müfessirler de Kur’ân’ı Kur’ân’la tesfir etmişlerdir. Örneğin; bakara sûresinde geçen buzağı edindiler ifadesindeki edinmenin ne olduğu açık değildir. Fakat Taha sûresinin 88. ayetinde bunun ses çıkaran bir heykel olduğu ve ona tapıldığı görülür. İyi bir müfessirci Kur’ân’ı bir bütün olarak ele alır ve Kur’ân’ın tamamına hakim olur. Kur’ân tefsir edilirken bütün ayetlerin üzerinde düşünülmeli ve bunlar arasındaki ince ilişkilere dikkat edilmelidir. Ve bu çalışmanın amacı Kur’ân’ın bütünlüğü içerisinde nasıl anlaşılacağını incelemektir. Kur’ân bir bütündür ve onu bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Kur’ân çelişkiden uzak bir ilahi kitaptır. Kur’ân Kur’ân’sız bir yorumlamaya gitmez, yani Kur’ân’ı bütün olarak düşünmeyen Kur’ân’ı anlayamaz da. Ve kur’ân dikkate alınmadan yazılan tefsir de tefsir değildir. Kur’ân’ı ele alırken 3 ana başlıktan bahsedecağiz; 1. Kur’ân’ın Bir Bütün Oluşu; Kur’ân hayatın tamamına rehberlik ettiği için belli bir konusu yoktur. Kur’ân’ın üslubu insanı bıktırmaz ve derinlemesine düşündürür. Kur’ân parçaları birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütündür. Bir yerde açık olan, başka bir yerde kapalı olabilir ve birbirini açıklayıcı nitelikte olabilir. 2. Kur’ân’ın Açık Ve Anlaşılır Oluşu; Kur’ân bir bütün olduğundan kendi kendini açıklayıcı niteliktedir. “Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın ayrtleridir”. Kur’ân’ın bu ayetiyle de sabittir. 3. Kur’ân’ın Çelişkiden Uzak Bir Kitap Oluşu; Kur’ân’ın bazı ifadeleri çelişiyor gibi gözükebilir. Ama gerçekte öyle değildir. Bunun sebebi ise; konu zaman ve mekan bakımından değerlendirilmemesidir. Ayetler zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmelidir. Kur’ân’ın ihtilafları çözümleyici oluşu onun tutarlı ve çelişkiden uzak olduğunun kanıtıdır. Kur’ân’ın bütünlüğünü 3 çerçevede ele alacağız; • Ayet Çerçevesi; Kur’an’ın ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir, yoksa yanlış anlaşılabilir. • Siyâk – Sibâk Çerçevesi; Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Bir konuya bakılırken ondan önceki ve sonraki ayetlre bakılmalıdır. • Kur’ân’ın Bütünlük Çerçevesi; Kur’ân bir bütündür ve bir konuyu iyi anlamak için bütününe bakmamız gerekiyor. Eğer Kur’ân tefsir edilirken bir bütün olarak ele alınmaz ise cebr ya da eş’ârîler gibi yanlış anlaşılabilir. KUR’ÂN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Genel Olarak: Kur’ân o kadar zengin ki bütün görüşlerin sağlamasını yapacak niteliktedir. İşte Kur’ân’ın bir bütün olarak ele alınmamasının sebebi de Kur’ân’ın fikirlerini sağlamada kullanılmasıdır. Subjektiflikten Kaynaklanan Hata: Yapılan büyük hatalardan biri de objektif davranılmamasıdır. Çünkü kişi işe başlarken ön yargılarla tefsir eder. Mutezileler Kur’ân’ı yorumlarken önceden belirledikleri ölçülere göre ve gelen baskılara karşı Kur’ân’ı yorumlamışlardır.
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB KUR’ÂN NEDİR? Kur’ân insan hayatını anlamlandıran ilahî kitaptır. Kur’ân her asra hitap edecek durumda ve rehberlik edecek durumdadır. Kur’ân’ın ilk ayetlerinin oku olması insanın okumasını zorunlu kılıyor. Hz. Peygamber de Kur’ân’ı yaşamakla tefsir etmiştir. Yani Kur’ân’ın yaşanılır somut bir örneğidir. Sahabiler de Kur’ân’ı tatbik ederek öğrendiler ve bu metodu gittikleri yerde de uyguladılar. Kur’ân her dönemde kendine özgü bir şekilde yorumlanabilir. Kur’ân öğrenilirken amel ile birlikte öğrenilmelidir. Kur’ân’ı kerim insanın yaşam arayışına cevap veren ve insanın farkına varamadığı şeyleri sunmayı amaçlıyor. İnsan var olduğu andan itibaren bir anlam arayışı içerisine girmiştir. Ve insana cevap veren tek şey Kur’ân’ı Kerimdir. Bu anlam arayışı da insanın fıtratında olan bir şeydir ve insanı insan yapan şey de budur. İnsanın bu anlam arayışına karşı çeşitli ilimler cevap vermeye çalışmış (mistisizm, felsefe, metafizik) fakat insanın anlam arayışına cevap verememiştir. İnsan hayatı bir akıştır. Ve bu akışta insan hayatını anlamlı bir uğraş ile geçirmeye çalışır. İnsan eylemlerini değerler yönetir. Bu nedenle bir anlam taşır. Kişinin varoluşunu gerşekleştirmesi demek hayatı anlamlı kılması demektir.insan eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır. 1. Yüksek Değerler; Sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık, dürüstlük, dostluk, güven gibi değerlerdir.insan bu değerlere doğuştan sahip olur, yani keşfedilmiş değerlerdir. Ve her toplumda da aynıdır. 2. Araç Değerler, Menfaat alınan değerlerdir. Her türlü maddi ve manevi çıkarın olduğu değerlerdir. Ve bunlarda doğuştan ve keşfedilmiş değerlerdir. 3. Alışılan Değerler; Farkında olmadan otomatikleşen eylemleri, zevki, modayı, davranış kurallarını şekillendiren değerlerdir. Sonradan kazanılmış değerlerdir.
ZEYNEP EROL 11040134 İDKAB/2 KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE A)KUR'AN'IN KUR'ANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ? -Kur'an'ın tefsirinde ilk kaynak yine Kur'an'ın kendisi olmalıdır.Kur'an'ı kendi bütünlüğü içerisinde incelemek önemli bir tefsir yöntemidir.Böyle bir yöntem Kur'an'ın ayetleri arasındaki bağlantıyı ve Kur'an'ın belli konulara bakış açısını kavrama bakımından gereklidir. -Kur'an'ın yapısına bakıldığında onun bir bütün teşkil ettiği görülür.Kur'an'da konular iç içe yer alır.bu yüzde Kur'an'daki parçalar birbirinden bağımsız olarak ele alınamaz.Onlar birbirini tamamlayan ve açıklayan yapıdadır. -Kur'an hem kendi içinde kendini açıklayan hem de insanların ihtiyaç duyduğu açıklamaları yapan açık ve anlaşılır bir bütünlüğe sahiptir. -Kur'an'ın kendine has bir üslubu ve sistematiği vardır.Kur'an hakkında yeterli bilgiye sahip olmayanlar onda çelişki olduğu zannına kapılabilirler.Fakat bu zan zaman, mekan faktörünü gözardı etme, subjektif yaklaşımlar gibi kişilerden kaynaklı problemlerin bir sonucudur -Kur'an'ın Kur'an ile tefsiriyle Kur'an'da anlaşılmayan bazı kelime, ayet ve terkiplerin yine Kur'an içinde ilgili bölümlerle açıklanması ve Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde incelenmesi sağlanır. -Kur'an'ı bütünlüğü içinde incelerken ilk önce ayetleri kendi bütünlüğü içerisinde incelemeye dikkat edilmelidir.Ayetlerdeki kelime ve terkipler cümlenin bütünlüğü içerisinde doğru bir biçimde anlaşılmalıdır ki hatalı anlamlar çıkarılmasın. -Bir ayet kendi bütünlüğü içerisinde doğru bir biçimde anlaşıldıktan sonra konu ile ilgili kendisinden önce ve sonra yer alan ayetlerle bir bütün olarak değerlendirilmelidir.Bu ayetin siyak sibak çerçevesidir. -Kur'an en küçük biriminden en büyük parçalarına kadar bir bütün halindedir.Kuranı doğru anlayabilmek için onu bütünlüğü içinde değerlendirmek gereklidir.Örneğin bir konuyu incelerken fihristten bulunan kelimelerle yol almak ve izlenen yolda sadece ayetin bütünlüğüne siyak sibak çerçevesine bakmak yeterli değildir çünkü o kelime farklı bölümlerde apayrı anlamlar kazanmış olabilir veya lügat anlamı dışında Kur'an ona yeni anlamlar katmış olabilir.Akıl ve muhakemede bu yöntemde ayrıca önemlidir.Parçalar arasındaki bağlar bazen açıkken bazen bağlantıları fark etmek zihni bir çaba gerektirmektedir. B)KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER -Tarihten günümüze kadar Kur'an'ın kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmadığı tespit edilmiş ve bunun iki sebebi olduğu görülmüştür. 1)Subjektiflikten kaynaklanan hata Kur'an'ı en dogru şekilde anlamak için O'na önyargısız yaklaşmak gerekir.Tarihten günümüze Kur'an'a önyargı ile yaklaşanlar olmuştur.Özellikle siyasi ve itikadi mezhepler kendi fikirlerini kabul ettirmek için Kur'an'ın bütünlüğünü ve siyak sibak çerçevesini göz ardı ederek, kelimelerin lügatta yaygın olmayan anlamlarını kullanarak hükümler çıkarma yoluna gitmişlerdir. Metoddan kaynaklanan hata Felsefi ve kelami sorunlar gibi Kur'an dışı problemlere Kur'an'da cevaplar aranmaya çalışılmamalıdr.Bu yanlış tefsirlere ve Kur'an'ın bütünlüğünün zedelenmesine sebep olacaktır.
YUSUF YETER 11040344 DKAB 2 KURAN NEDİR? öncelikle kuran,görünen alemde görünmeyen alemin tezahürüdür diyebiliriz.Bu kuran ki insanın hayatını anlamlandırmak için gönderilmiştir.Kuran insandan:1 okunmasını 2 üzerine düşünülmesini 3 anlaşılmasını 4 ihlasla açıklanmasını istemektedir.Burada 3.cü madde aslında sonuçtur da.Çünkü gerçekten anlaşılması için diğer üç madde gereklidir.Kuran a 'oku-düşün-anla=yaşa'çerçevesinde bakmak,yaklaşmak gerekir.Bütün insanlarda yaratılıştan bilmek isteği vardır.'Bilmek için sevmek gerek've tabi sevmek için de bilmek...İnsanların (doğru veya yalış)inanışları vardır.Bu inanışlar insanın özündeki anlama ve anlamlandırma merakının bir ifadesidir.'Yeryüzünü gezin mabutsuz veya mabetsiz bir yer bulamazsınız...'sözünün de kanıtıdır.Kuran insana bir hedef verir,nasıl ve neden yaşaması gerektiğini söyler,öğretir,öğütler.İnançlarımız dünya ile aramızdaki bağları oluşturur,bu bağlarda kopma olduğunda insan acı çeker ve mutsuz olur.Eğer insan hayatta bir anlam bulamazsa,dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak görür.Bu tehlikelerden korunmak için kendince çözümler arar.Bunlardan dolayı insanın bir rehbere ihtiyacı vardır.Rehber ona:Uğrunda çaba göstermeye değer bir hedef göstermeli, onu ölüm firakından kurtarmalı, içinde bulunan sonsuzluk duygusunu,isteğini,özlemini ona açmalı-açıklamelı,fıtratına uygun bir yaşantı sunmalıdır vs.Kuran ve yaşayan tefsir Hz.Peygamber anlam arayışına en anlamlı cevaptır............................................... KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuranın kendine has tabirlerinin,terkiplerinin Kuranın bütünlüğü içinde anlaşılması, anlamlandırılması,açıklanması sürecine Kuranın Kuranla tefsiri diyebiliriz.Bu,üç şekilde yapılabilir:1.ayet çerçevesinde 2.siyak sibak çerçevesinde 3.Kuranın bütünlüğü çerçevesinde.Bunları birer cümle ile açıklayacak olursak 1.ayet çerçevesinde:Kelimeleri cümlenin anlamı içinde anlamlandırmadır.2.siyak sibak çerçevedinde:İfadelerin önceki ve sonraki ayetlerle ilşkilendirerek açıklama.3.Kuranın bütünlüğü içinde:İfadelerin Kuranın bütününden yola çıkarak açıklanmasıdır.Bunlar objektif olarak yapılmazsa (ki bunun da sebepleri olabilir) açıklama hissi yaklaşımla yapılmış olur bu da Kuranı tabii kılmak olur.Yani 'kendi doğrularını Kurana onaylatmak olur' Allah muhafaza...
I.Bölüm KURAN’IN KENDI BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A- Kuran’ın Kuran’la Tefsirinden Neyi Anlıyoruz?
1. Ayet Çerçevesi Kuran, kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışılırken öncelikle değerlendirmeğe tabi tutulacak olan bu çerçevedir. Yani kelimeleri ve terkipleri, önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Kuran’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak gerekmektedir. Eğer biz ayetin devamını dikkate almadan anlamaya kalkışırsak, farklı bir sonuca varırız ki bu da Kuran’ın bize vermek istediği şey değildir.
2. Siyak-Sibak Çerçevesi Belli bir ayet grubunun içinden bir ayetin veya bir bölümünün çıkarılıp müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirilmesi doğru olmaz. Çünkü bu tür yaklaşımlar Kuran’ın hiç kastetmediği bir sonuca götürür. Kendi doğrularını Kuran’a onaylatmaya çalışanların, ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlanarak anlamaya çalıştıkları bir durumdur.
3. Kuran’ın Bütünlüğü Çerçevesi Kuran, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kuran’ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah’ın sıfatları ve fiilleri yeteli olmaz. Yanında insan ve insan niteliklerini anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir. Kuran, üslubu icabı, kendisini açıklarken okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin düşünülmesini ister.
B- KURAN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1. Genel olarak Kuran, bütün görüşlerin sağlamasının yapılacağı bir kitap olmak durumundadır. Dolayısıyla harici faktörlerin etkisiyle önceden edinilen görüşlerin, ne olursa olsun Kuran’a onaylatılmak istenmesi, Kuran’, tabi olunacak bir rehber olmaktan çıkarıp tabi olan durumuna düşürür.
2. Sübjektiflikten Kaynaklanan Hata Kuran’a önyargısız yaklaşmak gerekir. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaktır. O zaman gerçekler herkese göre değişecektir. Bütünlük nazar-ı itibara alınmayınca, hemen herkesin, Kuran’da kendi doğrularına dayanaklar bulması da son derece kolaydır. İnsan, yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir. İnsan, öncelikle içinde yetiştiği ailenin etkilerini üzerinde taşır. Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir.
3. Metoddan Kaynaklanan Hata a. Kuran’ı, Kendi Fikri Sistemi İçinde Yorumlamamak Kuran, bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. Kuran’ın, kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması, hem sübjektif yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir. b. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak Kuran’ın bir bütün olarak anlaşılmasından en büyük hatalardan biri, bütüncü ve terkipci olmayan yaklaşım tarzıdır. Kuran’ı baştan sona ayet ayet tefsir etmenin Kuran tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür.
RAMAZAN ÖZÇELİK 11040425 İDKABÖ/2 KUR'AN NEDİR? BİRİNCİ BÖLÜM - İnsan geçmişten bu yana sürekli bir anlam arayışı içinde olmuştur.İnsanı insan yapan özelliği de bu anlam arayışı olmuştur. İnsanın bu anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. İnsanlar bu anlam arayışı sırasın da birbirlerinden farklı olarak mistisizm, felsefe gibi yollara girmişlerdir. - Dünya da varlıklar arasında hayatına anlam arayan tek varlık insandır.Bu anlam arayışı bazen doğru yolda olup insan hayatına anlam ve değer katabilmiş bazen de yanlış yolda olup hatalara sebebiyet vermiştir. İnsanın doğru yolu görebilmesi ve hayatına anlam katabilmesi tek başına mümkün olmamıştır. Bu nedenledir ki Allah (c.c) insanlara yol göstermeleri ve rehberlik etmeleri için peygamberler göndermiştir. İnsanların bu peygamberler sayesinde hayatlarına anlam katabilme olanakları olmuştur. KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE BİRİNCİ BÖLÜM - Kur'an'ın kur'an ile tefsiri peygamberimizden günümüze süregelen bir metottur. Bazı müfessirler Kur'an'ın Kur'an ile tefsirine büyük önem vermiş ve bunu hayatlarında görmek mümkündür. Kur'an Kur'an'ın kendi tabiri ile çelişkiden bir kitap oluşunu, Kur'anı parça parça değerlendirdiğimizde bunu görmemiz mümkün değildir. Oysa Kur'an'ı bir bütün olarak ele aldığımızda Kur'an'ın çelişkilerden uzak olduğunu görürüz. Kur'an'ın tefsirinde ki en büyük hatalardan biri O'na hissel veye öznel yaklaşımlardır. Bu da müfessirin sonucu görmesine engel olur...
Koray Teke 11040301 idkab2 Kur´an Nedir? I.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni 1]İnsanoğlu Hz.Adem´den beri kendini,yaşadığı dünyayı,çevresini,başına gelen olayları anlamlandırmaya çalışmıştır.Aklını gereği gibi kullanamayan insanlar ise basit, akıldışı anlamlandırmalarda bulunmuşlardır. 2]Hayatı anlamlandırırken geçmiş insanların anlamlandırma birikimlerinden faydalanmışlardır. B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir? 1)Gören Kimdir? 1]İnsan akıllı bir varlıktır ve ondan başkası içinde bulunduğu durumun dışına çıkmaya çalışmaz.İnsan ise içinde bulunduğu durumun üzerine çıkarak eylemlerini bir sebebe bağlar ve bu doğrultuda yaşar.Yani gören insandır. 2)Nede Görmüştür? 1-Yüksek Değerler 1]Bu değerler insanın özünde olan değerlerdir.Her insanın fıtratında olması nedeniyle çağdan çağa ya da bölgeden bölgeye değişmez.Fakat insanın bu değerleri ön planda tutması veya arka plana atması söz konusudur.Eylemlerinde bu değerleri ön plana alırsa hem kendi, hem de çevresi huzur içinde olur. 2-Araç (vasıta) Değerler 1]Bu değerlerde insanın özünde bulunmaktadır.Bu değerlerin ön plana alınması yüksek değerlere zarar verir.Yüksek değerlerin insana kazandırdığını kaybettirir ve insanları çıkarcı, birbiriyle çekişen, bozgunculuk çıkartan toplum haline getirir.Araç değerler ile yüksek değerleri değiştirmek; elmasla cam parçasını değiştirmeye benzer. 3-Alışılan Değerler 1]Bu değerler,gelip geçici olup biranlık zevk, hevestir. Kişinin farkında olmadığı, kişiden kişiye değişen değerlerdir. 3)Neyi Görmüştür? 1]İnsan neye değer vereceğinin farkına varır.Değer verdiğine ulaşmak için yaptığı eylemleride değerli görür.Yüksek değerleri tam manasıyla kavrayarak yaşar.Evrenle uyum içinde olur.Kendi dışındakileri de sever.Allah´ı rabbi olarak sever ve rabbi olarak değer verir.Peygamberi Allah´ın elçisi olduğu için sever ve ona göre değer verir. 2]Başına gelen sıkıntılarda sabır göstererek o sıkıntıların sebeplerini ve sonuçlarını daha iyi görür. İnsan Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları 1]İnsan için önemli olan değerlerin hayata katılmasıyla insan hayatından lezzet alır.Hayatı dolu dolu yaşar.Aksi halde kendini hayata bağlayan enerji tükenir.Bir ideali olmaz.Hayattan beklentisi olmadığı için kaybedecek bir şeyi de olmaz ve hem kendine hem çevresine kolaylıkla zarar verebilir. 4)Nasıl Görmüştür? 1]Her insanın algılayışı farklıdır.Bu da farklı kişiliklerin oluşmasını sağlar.İnsanların alışları aynı olsaydı ``kişi´´ortadan kalkardı ve yerini robotlaşmış bir toplum alırdı. C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM 1]İnsan hayata anlam verirken temelde iki şeyden başlar.1.İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı olarak tabiatı görmesi.2.fıtri ilkeleri temel alan vahiy temelli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerininkaynağını aşkın bir varlıkta görmesi. II.KİTAP KUR´AN´IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI A.KURANIN KURANLA TEFSİRİNDEN NE ANLIYORUZ 1]Ayetlerin kendi içinde tefsir edilmesi. 2]Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerle tefsir edilmesi. 3]Ayetlerden birinin başka ayetle tefsir edilmesi. B.KURANI KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER 1]Bazı kişilerin kendi aykırı görüşlerini kuranla destekleme çabasında olması. 2]Önyargılı davranarak kuranı kendi görüşlerine göre yorumlamaları.
KURAN NEDİR ? • Insan bilen dusunen, yapabılen, ilerleyen, gören, inanan yani biyolojık yapiya sahıp somut bır varlıktır. Somut bır varık olması insanı homejen kılar yanı dusunduklerını fikirlerinı göremeyız öyle ki insanın inanışları fikirleri fıtratında bulunan anlam merakının bir sonucudur. • insan fıtratı gereği hayatına bazı değerler yükleyip hayatını yaşanabilir kılma eğilimi ile dünyaya gelir.Yaşamak ancak yüksek bir değer ile hayatı anlamlandırmak ile mümkündür. • İnsan tarih boyu hayatına iki yönde anlam vermeye çalışmıştır.Kimi insanlar sadece benini merkeze alarak hayatını anlamlandırmış kimi insanlar da fıtratını ve vahyi temel alarak hayatını anlamlandırmıştır.Yarattığı varlığı ve onun ihtiyacını en iyi şekilde bilen Allah(c.c)insanın tek başına sadece beni ile fıtratının tamamını kullanamayacağını da bildiği için ona rehber olarak kitaplar ve bu kitapları bizzat yaşayarak ,uygulayarak örnek olan peygamberler göndermiştir. • Peki insan neden bir anlam arayışındadır? Her şeyden önce fıtratı ve ihtiyaçın için. Çünkü insan hayatı ugruna yasayabılecegı bir sey aramakla geçer. Varlıgının ggeregı olarak bır takım degerler, fikirler yada ana zihnıyetlerle bir bütün olduğu taktirde fıtratına uygun davranmıs olur. Bunun ıcın insan ayrıca kafa yormaz, fıratının geregını yaparken aynı zamanda da hayatını anlamlandırmıs olur. • Hayatı anlamlandırmada bütün peygamberler aynı inanc esaslarını bildırmıstır. Cunku tememl olan inandıklarımızın fıtrata uygunlugudur. • İlk insan Hz. Adem’in peygamber olması son derece anlamlıdır. Çünkü Allah insanların var oluşundan itibaren insanın varoluşsal amacını algılayabilmesi için yardımda bulunacak, yol gösterecek önder, örnek insanlar olan peygamberleri göndermiştir. Bütün peygamberler tevhid davetiyle insan var oluşunu anlamlandırmaya çağırmışlardır. • Bazı şeylerle oyalanıp hayatını anlamlandırmaya çalışır veya etrafında hayatına anlam verecek şeyler arar. Belki beşeri kaynaklı bir şeyle hayatını anlamlandırmaya çalışır.Ama bunlarla fıtratını tatmin edemez. İŞTE bu noktada KURAN-I KERİM’e bavrurur. • Bu anlam arayışı içinde olan insanların hayatlarını anlamlandıran, onlara rehberlik eden, her asra hitap edebilen yegane kitap KUR'AN'dır. Kur'an da insandan okunmasını, tedebbür edilmesini, anlaşılmasını ve yaşanmasını ister.İnsan Allah'ın rızasına nasıl ulaşacağını bilemez bunun için Kur'an'ı tilavet etmesi gerekir.Kur'an insana bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde olması gerektiğini hatırlatır.O fıtrata rehberdir. • Kuran sadece ibadet etmek için değil insanın her alanda anlam boşluğunu doldurması için nazil olmuştur. İnsan anlam boşluğunu yanlış ve gereksiz şeylerle doldurmasın fıtratına uygun davrana bılsın dıye Kuran-I Kerim bıze ındırılmıstır. • Kur'an-ı Kerim; insandan özünü bulmasını,duygu,düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını ister.Aynı zamanda okunmasını,üzerinde düşünülmesini,anlaşılmasını son olarakta hayata geçirilmesini yani yaşanmasını ister. • Kur'an Allah kelamı olması sebebiyle insanı çok iyi tanır ve onu Kur'an insanı olarak yetiştirirken ona ey uygun şekilde hitap eder.Birey olarak yetiştirdiği insan gerçekten Kur'an ahlakına uygun bir hale gelirse buna bağlı olarak da toplum değişecektir.Bireylerin ve bireylerden oluşan toplumların tek kurtuluş kaynağı -hayata geçirildiği takdirde-Kur'an'dır. • Sonuc olarak,Kur'an-ı Kerim fıtrata hitap eden,insanın fıtri ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran kitaptır. Insan ancak Kuran-I Kerimi kaynak alırsa fıtratına uygun davranmıs olur. RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE • Yüce Allah'ın kelamı olan Kur'an bir bütün olarak eşi benzeri olmayan, anlaşılır, çelişkiden uzak ilahi kitaptır.Bütün olmak yani hayatın her alanındaki konuları içinde barındırmatır. • Her bir ayeti,suresi hatta kelimesi adeta birbirine kenetlenmiş hidayet rehberi.Kur'an'ın kendi içinde bir bütün olduğu aşikardır. Zaten halife olan insan da Kur'an'ın belli bir ayetinden, suresinden değil tümünden sorumludur. • Kur’an insanın hayatını anlamlandıran bir rehber olarak inanç esasları,ahlaki prensipler, şer’i hükümler,insanın örnek alacağı veya ibret alıp ders çıkaracağı kıssalar gibi insanın iki dünyada da saadetini sağlayacak çok geniş ve gerekli bir muhtevaya sahiptir.Bu geniş içerikteki konuların birbiriyle bağlantısından dolayı Kuran’ı ayrı başlıklar altında ele almak adeta imkansızdır. • Kuran’ın parçaları yerine göre birbirlerini tamamlayan,yerine göre birbirlerini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluştururlar. • KUR'AN'ın parçaları yerine göre birbirini tamamlayan, yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütündür.Kur'an da ilk bakışta çelişkili görünen ifadelere rastlanabilir, fakat onu Kur'anın bütünlüğü içinde ele aldığımızda hiçte sanıldığı gibi olmadığı anlaşılır. • Bütünlük ilkesine uyulmaz ıse Kelemcıların, mezhep imamlarının kendi görüşlerine dayanak olarak Kuran ayetleri önünden sonundan kırparak kullanmaları veya uzmanlık alanlarını tefsirlerinde ön plana çıkarmaları insanın hizmet etmesi gereken Kuranı adeta insana hizmet eder duruma getirebılır. • Sonuç olarak Kuranın bütünlüğü göz ardı edildiğinde ilahi mesajın hedefi saptırılmış, indiriliş gayesi tam olarak ortaya çıkmamış olur. RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
BÜŞRA YALÇIN /11040336 /İDKAB 2 KUR’AN NEDİR ? İnsan doğuştan itibaren hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. Sürekli anlam arayışı içerisindedir.Çünkü ;Hayatında bir amaç ve anlam taşımayan insan yaşayamaz. Bu özellikte (anlam verme ,düşünme ) insanı diğer varlıklardan ayırmıştır. İnsan anlamaya çalıştığı şeyleri mantıksız bulmaz ,kendisinde yetenek ve eylemlerinde anlam görür. Bu da insanın hayatta kalmasını sağlar. İnsanda anlam arayışı fıtridir. İnsan bu fıtri özelliği tatmin etmeye çalışmıştır. İnsanın eylemlerini yönelten üç değer alanı vardır .Bunlar:Yüksek değerler (sevgi,saygı ,doğruluk…,) , Araç değerler (fayda,çıkar..),Alışılan değerler ise( toplum içinde kalıplaşmış değerlerdir. Bu değerler insanın varlığını ve hayatını anlamlandırır.İnsan hangi değere önem veriyorsa o değer kişinin hayatını yönlendirir.Davranışına etki eder. İnsanın anlam arayışı anlam kavramıyla açıklanmıştır.Anlam kelimesi ise sözcükte;ifade edilen ,anlaşılan demektir.Anlam insanın gerçek olgusu olup bütün varlıklar ile ilişki içerisindedir.Anlam inanmayı kapsar.Ancak ;gören kim ? nede görmüştür? ve nasıl görmüştür? sorusuna cevap vermelidir. Kur ‘an insan hayatını anlamlandıran ,insanlara rehberlik eden yegane kitabtır.Kur an bizden anlamamızı,okumamızı ,onun üzerine düşünmemizi ve yaşamamızı ister.İnsan Kuranı okuyup ,hayatına geçirdiği müddetçe hayatına anlam vermiş olur. Kur ‘ an insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren ve bütün özellikleriyle hayatı anlamlandıran ,hayat veren bir kitaptır. Evrenseldir, bütün insanlara hitap eder. Sonuç olarak Kur-an insandan zihniyetini Kur-an ile inşa edecek “Kur-an insanını” ortaya koyacak aktiviteyi bekler. Yani Kuran yaşanılıp anlaşılmayı ister ve öğütler. Kuran oku, düşün, anla, yaşa prensibini formüle eder ve insana yöneltir.
BÜŞRA YALÇIN /11040336/İDKAB 2 KUR’AN’NIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kur’an Allah’ın insanın hayatını anlamlandırması, hem bu dünyada hem de ahirette insanın mutlu olması için gönderdiği, insan tarafından anlaşılıp hayata geçirilebilmek için kendi kendinin tefsirini yapan, konularını bir bütünlük içinde arz eden, açık, anlaşılır,çelişkiden uzak ilahi bir kitaptır.Bu ilahi kitabın tefsirde birinci kaynak yine kendisidir.Ve Kur’an’ın Kur’an ile tefsirinin ilk ürünleri Peygamber döneminde görülmektedir. Kur’an insanın hayatını anlamlandıran bir rehber olarak inanç esasları,ahlaki prensipler, şer’i hükümler,insanın örnek alacağı veya ibret alıp ders çıkaracağı kıssalar gibi insanın iki dünyada da saadetini sağlayacak çok geniş ve gerekli bir muhtevaya sahiptir.Bu geniş içerikteki konuların birbiriyle bağlantısından dolayı Kuran’ı ayrı başlıklar altında ele almak adeta imkansızdır.. Kur’an’ın parçaları birbirini tamamlamaktadır.Kur’an kendi kapalı ifadesine kendi açıklık getirmekte, ,mutlakını yine kendi bütünlüğü içinde kendi kayıtlamaktadır.Kur’an bütünlük içinde tefsir edilebilmek için öncelikle ayet çerçevesinde ele alınmalı daha sonra bu ayetin siyak sibakına bakılmalı ve Kur’an’ın tamamını,bütün muhtevasını göz önünde tutarak Allah’ın söz konusu ayetteki gerçek muradının ne olduğu üzerinde düşünülmelidir. Kur’an’ın bir bütünlük içinde incelenmesi ve araştırılmasına engel olan, bu işi zorlaştıran faktörlerin çoğu insan kaynaklıdır.İnsanların kendi fikri sistemleri içinde, objektiflikten uzak bir şekilde Kur’an’a yaklaşmaları onları kendi görüşüne hizmet edecek şekilde ayetleri parçalayarak, Kur’an’ın bütünlüğünden ayırarak ele almaya sevk etmiş, bu da ayetlerin istismar edilmesine yol açmıştır.Ayrıca klasik tefsirde Mushaf sırasına göre ayetlerin tefsir edilmesi de Kuranın bir bütün olarak incelenmesini zorlaştırmıştır.Bu yüzden günümüzde konulu tefsir denilen yeni alternatif bir tefsir türü ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın kendini tefsir etmede kendisinin kaynak olmasının yanında Allah tarafından Kur’an’ı tebliğ etmek kadar teybin etmekle de görevlendirilen Peygamber’in sünneti ve nüzül ortamını bizzat yaşamalarından dolayı sahabenin içtihadı,tarihi bilgileri de tefsirde birer kaynaktır. Kur’an’ın kendisinden başka hiçbir kaynağa ihtiyaç duymadığını iddia eden Ehlu’l Kur’an’ın bu görüşünün bir aslı yoktur.Hatta sünnetin ve sahabe görüşlerinin yanında bütün insanlığın ürettiği bilgi birikimi de Kur’an’ın tefsirinde bir kaynaktır.
KURAN’IN ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE >>DEVAMI • Kur’an’ın bütünlüğü derken, herhangi bir konunun veya herhangi bir ayetin ilgili olduğu diğer ayetler göz önünde bulundurularak araştırma yönteminin kastedıldıgını bır oncekı gonderıde degınmıstım. Kur’an’ın tertibi alışılmışın dışında bir yapıya sahiptir. Bilindiği gibi Kur’an, bölümleri, bölümlerin altında başlıkları olan bir kitap değildir.Bu yüzden diğer kitaplardan yapı ve içerik bakımından farklılık arz eder • . Kur’an tefsirinin kaynakları arasında ilk sırayı hiç şüphesiz ki yine Kur’an’ın kendisi alır. Bir ayet açıklanırken o ayetle ilgili çok sayıda ayetin bir araya getirilip incelenmesi gerekir.Kur’an bütünlük arz eden ,çelişki ve tutarsızlıktan uzak bir yapıya sahiptir.Bu bütünlük arz eden yapıyı; ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi içinde ele alınıp incelersek en sağlıklı ve sağlam sonuçlara ulaşmamız mümkün olacaktır. • Kur'an-ın, Kur'an'la anlaşılması dinamik bir olgudur.Çünkü o Allah'ın kelamıdır.Herhangi bir zaman dilimi ile ve mekanla kayıtlı değildir.Kıyamete kadar bu dinamizmini devam ettirecektir.Kur'an, Kur'an-ın Kur'an'la tefsirini gözardı ettiklerinde mutlaka hataya düşecekleri çok önemli bir tefsir kaynağıdır. • Kur’an’ı anlamak şu hususlara dikkat etmekle mümkün olabilir; kesin hüküm bildiren ayetlerin tek başına tefsir edilmemesi bir sebebinin yahut başka bir ayetle ilişkisinin incelenmesi, Müphem (kapalı) hususlara dikkat edilmesi, anlaşılması zor olan garib kelimelerin siyak-sibak çerçevesinde ele alınması, mecazi ifadelerin gerçek manalarının araştırılması gibi . • Kuran’ı Kendi Bütünlüğü İçinde Anlamaya Engel Faktörlerlere deginecek olursak; Kuran, teoriyle pratiği birbirinden ayırmaz. Kuran’ın çeşitli konuları, kendisine has üslupla sunar. inancın aynı zamanda hayata aksetmesini ister.kuranı hayata aksettırırkende kendi bütünlüğü içersinde değerlendirmek için subjektiflikten uzak durulmalı ayrıca ön yargıyla da yaklasılmamalıdır. RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
ELİF TOK/11040305-İDKAB2 KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamamak Kuran'ı anlamama gibi bir sonuca götürür.Dolayısıyla Kuran'ı,Kur'an göz ardı ederek tefsir etmek değildir.Allah rasulü bir suredeki kelimeyi başka bir suredeki ayetle açıklarken ayetleri tek başına ele almanın zaman zaman kişilere yanlış sonuçlara vardıracağını dolayısıyla ifadeleri Kuran'ın bütünlüğüne arz etmenin gerekli olduğunu ashabı aracılığıyla herkese öğretmiştir.Kuran'ı anlamaya çalışanların bir kısmı zaman,mekan ve şartları itibariyle farklılığı dikkate almadıklarından bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılmışlardır.Kuran'ın buna cevabı şu şekildedir: Kuran'ı düşünmüyorlar mı?Eğer o,Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı,onda birçok çelişki bulurlardı.Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekmektedir.İkinci olarak siyak-sibak yani herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere bakmak gerekir.Kuran'ı anlamaya çalışırken hissi ve metodik yanlışlar yapılmaktadır.Belirli ekollere bağlılığın tezahürü ön yargılı olur veya akıl ve muhakemeyle ilgili hatalar yapılmaktadır.Kur'an kendi ifadesiyle bütünlüğü içerisinde çelişkiden uzak bir kitaptır.Bu sebeple onun yapısını kavramanın yolu,hiç şüphesiz ,bütünlük içinde,taassuba düşmeden,ön yargısız bir araştırmadan geçer.
Kur’ an bütünlük içinde 3 kategoride ele alınır. Bunlar :Ayet çerçevesi, siyak –sibak çerçevesi ve kur anın bütünlüğü çerçevesidir. Ku’an ayet çerçevesinde :ayetler kendi bütünlükleri içinde anlaşılması gerekir. Kur’anı anlarken cümle ve ayet başından anlatılmak isteneni anlamak gerekir. Siyak ve sibak çerçevesi bir ifadenin önceki ve sonraki ifadelerdir. Kur’anda ayetler arka arkaya gelmiştir ve birbirini tamamlar niteliktedir. Kur’anın bütünlüğü çerçevesinde ise akla ilk gelen kur’anın kuranla tefsiridir. Kur andaki kelimelerin , cümlelerin manası tespit edilir.Kur ‘anın bütünü çerçevesi içinde mümkün olmaktadır. Kur ‘an kendisini açıklarken okuyan kişileri hazırcı yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin derin düşünülmesini ister. Kur’ an-ı incelerken iki hatadan kaçınmalıyız. Birincisi; hissi (subjektif) insanın iç dünyasıyla ilgili ,İkincisi ise ;metodik yani akıl ve muhakemeyle ilgilidir.Subjektif hatalar Kur’ana ön yargıyla yaklaşmasına neden olur.Çünkü; kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşıp ,gerçekler herkese göre değişecektir. Bu önyargıdan uzak durmamız gerekir ki Kur’anın rehber kitap olması için. Çeşitli mezhebe mensup olan insanların tuttukları yol ,kendilerini yanlış yola sürükleyebilmektedir. Bazı kişiler kendilerine muhalif ayetler okunduğunda bu ayetleri kabul etmemişlerdir. Mezhebe sahip kişiler birbirinin görüşlerini desteklemek yerine ,çürütme yoluna gitmişlerdir.Bu düşüncede aslında yine önyargılı düşünceden kaynaklanır.
KURAN NEDİR ? İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’ I KERİM A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ İnsandaki anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. İnsanların inanışları, insanın özünde bulunan anlama merakının ifadesidir. İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. İnsanlar hep arayış içerisindedirler. B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR Anlam, varlık koşulları ile ilişki içindedir. Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. 1.Gören Kimdir? İnsandır. İnsan hayatının bir anlamı olmasaydı, o zaman insanın tarihsel bir varlık oluşunun da bir anlamı olmazdı. 2.Nede Görmüştür? Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Her kişinin herhangi belirli durumu farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır. 3.Neyi Görmüştür? İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür. 4.Nasıl Görmüştür? Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar koşulları ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. İşte insanın görmesi bu şekilde gerçekleşir. C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’I KERİM İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir: 1-İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam vermesi 2-Özsel ilkeleri temel alan fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi İnsanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının sadece bazılarının kullanılması ve tatmin edilmesi ile sonuçlanır. 1-İnsan sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır. 2-İnsan , Allah’ın yer yüzündeki halifesidir. Sonuç olarak insan her zaman hayatı anlamlandırma ihtiyacı hisseder. Bu anlamlandırma sürecinde insan bir rehbere ihtiyaç duyar. Bu rehber peygamberlerdir . Peygamberimiz Hz. Muhammed bize Allah’tan bir takım mesajlar getirerek bize yol göstermiştir. Hayatımızı onun gösterdiği istikamette sürdürdüğümüzde hayatımız gerçek anlamını bulur. EMİNE ÇİFÇİ 11040399
KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuran’ı bütünlük içinde incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar ; ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesidir. Kuran’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekmektedir. Ayetin öncesi ve sonrasını bakmak gerekir. Kuran tefsir edilirken kelime, terkip ve cümle bazında ki lisani hallerle inceleme faaliyeti yapılmalıdır. Kuran, üslubu icabı kendisini açıklarken okuyucularının üzerinde derin düşünmelerini ister. Kuranın anlaşılmasında ve yorumlanmasında vazgeçilmez esaslardan biri ön yargıdan uzak durma ilkesidir. Önceki çalışmaları bir kenara atmadan ön yargısız bir şekilde incelenmelidir. Kuran bütünlüğü içerisinde çelişkiden uzak bir kitaptır. Yapısını kavramanın yolu, bütünlük içinde, taassuba düşmeden,ön yargısız bir araştırmadan geçer.Farklı görüşler, kuran metninin ihtimalli durumundan doğmuş olsa bile Kuran’ın zihniyetini zedeleyecek bir durum söz konusu olmamaktadır. Tefsiri yapan insan olduğundan hatası olabilir. Çünkü ilişkisinin söz konusu olduğu her şeyden etkilenebilir. Herkesin ön kabullerle Kuran’ın işlerine gelen pasajlarına sımsıkı sarılarak bir sonuca varmaları yanlıştır. Kuran’ı anlamaya çalışanların, asıl gayeleri, Allah’ın hedef olarak gösterdiği çelişkisiz tutarlılığa ulaşmak için gayret etmek olmalıdır. Kuran kendi iç yapısında son derece tutarlıdır; O, insanın zaaflarını göz önüne alarak, ana prensiplerinden taviz vermeden esnekliğe sahip bir sistem oluşturmaktadır. Kuran’ın, kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması hem subjektif yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir. Kuran kendisine uyulması Allah tarafından istenen ilahi bir kitaptır. Kuran’ın bir bütün olarak anlaşılmasında en büyük hatalardan biri bütüncü ve terkipçi olmayan yaklaşım tarzıdır. EMİNE ÇİFÇİ 11040399
BÜŞRA YALÇIN /11040336 / İDKAB 2 KURAN NEDİR? 2.BÖLÜM Kur'an ,kelime olarak : "toplamak ,okumak ,biraraya getirmek" manalarına gelir. dini terim olarak ise : Hz. Peygambere Allah tarafından Cebrail aracılığıyla bütün insanlara iletilmek üzere indirilen kutsal kitabtır. El-kitab ile düşünülürsede ;hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri hüküm ve hikmetleri toplayan kitabtır. Kur’an benzer harfler ,kelimeler ,ayet ve surelerden oluşur. Kur’anın amacı : insana yol göstermek , rehber olmak , insanın hayatını anlamlandırmaktır. Bunun için Allah ,insan ,tabiat ve evren onun içeriğinde anlatılır.Kur’anın içeriğinin en temel konusu tevhiddir.Allahın varlığı Kur’an için sadece amelidir. Kur’an semavi kitapların yanlış anlaşılarak tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur. Kur’anı okuyan insan Kur’anın Allah hakkında iki hususu vurguladığını tespit eder.Birincisi:Allah en üstün varlıktır.İkincisi ise var olan tek gerçek varlıktır. Kur’anı kerimin herhangi bir kitabla ortak yönü iki kapak arasında yazılı sayfalar olmasıdır.Farklı özelliği ise; adı,eşsiz ve benzersizdir. Allah kelamı bir yazarın eseri değil,içindekiler,kaynaklar,dipnot vs yoktur.Metni asla değiştirilemez,ismiyle müsemmadır.Adları özelliklerini içerir. Kur’anda kıssalar anlatılmıştır,bu kıssalar insana öğütler verir,yol gösterir. Vahiy : Kur’an vahiy yoluyla inmiştir.Vahiy kök olarak : elçi gödermek ,ilham ,gizlice söz söylemek,seslenmek … anlamlarına gelir.Lügat olarak ; işareti muhataba en hızlı ve kestirme yoldan ulaştırma anlamını ifade eder.Dini terim olarak ise;Allahın dilediği şeyleri paygamberlerine biriyle bildirmesidir. Peygamberlere gelen vahiyler çeşitli şekillerde gelmiştir: - sadık rüya şeklinde , -kalbe ilhamla, -meleğin bir insan suretinde temessül etmesi şeklinde ,- cebrailin asıl suretinde görünmesi şeklinde, -göklerin üstünde,perde arkasından hitabta bulunulması , - bir uğultu şelinde Hz .peygambere gelen vahiy sıradan bir vahiy değildir.Hz. Muhammed vahiyi almaya kabiliyetli hale gelince vahiy üzerinde düşünmeye hazır hale gelmiştir.Vahyi aldıktan sonrada beşeri özellikleri aynı kalmıştır. Ayet :Kurandaki ayet kelimesi şu anlamlara gelmektedir: delil ,mucize ,alamet- nişan anlamında ,acayip iş anlamında,kıyamet alameti anlamında,ibret anlamında ve kur’anın tümü yada belli bölümleri anlamında İnsan açısından ayet ise:insanı Allaha yönelten ona gidişimizde iz ve işaret veren her şeydir. Allahın varlığını ve birliğini anlama konusunda ayet ikiye ayrılır bunlar :kavli ayet ve kevni ayet tir. Kavli ayet: İnsanın çevresinde ve bizzat kendi yapısında bulunan sayısız âyet, yani Rabbimizin varlığına ve kudretine işaret eden sonsuz alamet; onun inanması ve Rabbine boyun eğmesi için yeter Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar ‘kavlí’, yani sözlü âyetlerdir. Kevni ayet ise :Fıtrat yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan ve evrende fiilen varolan ayetlerdir.Kevni ayette kendi arasında ikiye ayrılır ,afaki ve enfüsi ayet olmak üzere.
119 yorum:
Tuğba GENCAN:Okuduğum ayetleri öncelikle bir bütün içinde değerlendirmem gerekirse peygamber efendimizin muhataplarının ruhsal durumları,yardıma ihtiyacı oldukları halde bunu göremedikleri,kalplerinin ne kadar hasta olduğu,yaptıkları kötülüklerinin karşılıksız kalmayacağının farkında olamadıkları ve günahta ısrar edişleri,nankörlüğün ve şükürsüzlüğün gözlerini kör edişi.Bu kadar inatçı ,günahta ısrarcı insanlara karşı birden değil yavaş yavaş hazırlanılmaya çalışılan yolu yordamı öğretilen ve yalnız ALLAH'a dayanılması istenilen bir peygamber.
ALAK SURESİ:Bu surede bizden istenen, her işe herşeyi yaradan (bizi de yaratan, okuduğumuz kitabı da ,olayları da yaratan Allahtır)rabbimizin adıyla başlamamız.Allah dilediğine ilmi hocayla verir dilediğine hiç bir aracı olmadan verir.
KALEM SURESİ:Allah inanan insanlara sadece ahirette mükafat vermeyeceğini aynı zamanda dünyada da onların üzerlerinden elini çekmeyeceğini vurguluyor bence.İnandığımız değerlerimizden taviz vermemiz gerektiğini söylüyor.Kötü insanların vasıflarını anlatan ayetlerde tanımlanan insan bir iki özelliği kötü olan bir insan olmaktan uzak artık kalbi kararmış,hastalannmış, tedavisi imkansız.Bizden bu halden sakınmamız ve doğru yol üzere sabit olmamız isteniyor.
MÜZEMMİL SURESİ:Peygamberimiz gibi KURAN'a bürünmemiz isteniyor bizden.Kuran'la sarmaş dolaş olmamız isteniyor.Kuran'la yatıp Kuran'la kalkmamız ,yatarken ,uzanırken,kalkarken Allah'ı zikretmemiz isteniyor bizden.Kuran'ı anlamamız ,tane tane sabıla hayatımıza uygulaya uygulaya okumamız isteniyor .Kıyametin korkuçluğundan bahsediyor sure. Çocukları bile ihtiyarlatacak o günde güçten ,kuvvetten düşeceğimiz,çok güvendiğimiz güç kaynaklarının bize fayda etmeyeciğini söylüyor.
MÜDESSİR SURESİ:İnsanın nankör olduğundan, verildikçe daha çok istediğinden,şükretmediği halde ,herşeyin kendi hakkı olduğunu düşünüp, daha fazlasını da istemeye hakkı olduğunu düşünecek kadar edep dışı olduğundan bahsediyor.Allah'ıh indirdiği her ayetin insan için bir imtihan olabileceği,inananın imanının artacağı,inanmayanın küfrünün artacağı vurgulanıyor.İnsanın salih insanlarla,Allah'ı hatırlatacak insanlarla oturup kalkması isteniyor.
FATİHA SURESİ:Övülmeye layık olan yalnızca ve yalnızca ALLAH 'tır.İnsan yalnızca Allah'tan yardım isteyecek kadar O'na teslim olabilmiş olmalı,öyle bir müslüman olabilmeli.
TEBBET SURESİ:İnsan eşini seçerken dikkat etmeli,bir ömrü hayırda yarışacağı bir insanla geçirmek istemiyle Allah'a dua etmelidir.Öbür tarafta da insan sevdiği ile beraber olacaktır gerçeğini unutmayarak bir hayat arkadaşı seçmelidir.EBU LEHEB ve eşi gibi şerde yarışanlardan olup ,cehennemde buluşanlardan olmayın diyor kuran bence.
12070165
BÜŞRA GÖKDOĞAN /11040152-İDKAB2
(BİRİNCİ BÖLÜM)
KUR'AN NEDİR?
Ku'an'ı,''insanın hayatını anlamlandıran kitap'' olarak, tanımlayıp giriş yapmak isterim.Kur'an bütün yönleriyle açık kılınmalıdır.Her insanın hayatının amacı,anlamı vardır.Adler'in de dediği gibi ''ben böyleyim ve evrende böyledir''yargısı hem kendine hem de yaşama verdiği değeri,anlamı gösterir.
İnsan fıtratının gereği olarak hayatını anlamaya,açıklamaya çalışmıştır.Hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Anlam insanın kendisini ifade etmesidir ve anlam inanmayı gerektirir.Belalar olsun hastalıklar olsun yorum yapma gereği duyarız.Karşılaştığımız güçlüklere bir güç oluşturur,anlam vermeye çalışırız.Bu anlamlar sayesinde hayatımız kolaylaşır.
Gören insan anlamı görmesi gereken şey de görür.Eylemlerin anlamlı olacağını görmüştür.İnsanın hayatta kalmasını sağlayan,onun kendisinde bazı yetenekler görmesi,eylemlerine anlamlar yüklemesi,bulunduğu durumu meşrulaştırmasıdır.Yoksa insan yaşayamaz.Anlam arayışı başarılı olursa,fıtri yeteneklerini iptal eder.hayat yük olur ve anlık hazlara yönelir.
Kişi-obje ilişkisinde fıtratı oluşturan ana zihniyetler,akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder.Ana zihniyetler insanın fıtri koşullarıdır.Tutumlar kişinin varoluşunu tayin eder.Zihniyet fıtratla,alış tutumlarla tutumlar da varoluşla ilgilidir.
insanın anlam arayışı iki yöndedir.Birincisi ''ben merkezli''anlam verme.Kişinin fıtri yeteneğinin kaynağını tabiatta görmesidir.Fıtrata uyumluluk esastır.İkincisi ise ''fıtrat-vahiy temelli'' anlam verme.İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görmesi.İnsan fıtratının varoluştan önce geldiğini idrak etmelidir.Fıtrat önce geldiğine göre onu tayin eden aşkın bir varlığın yani Allah'ın varlığını düşünmeye sevk etmesidir.Bunun için Allah peygamberler göndermiştir.Tüm peygamberlerin gayesi tevhit ile hayatı anlamlandırmak olmuştur.Kur'an hayatı anlamlandırması için insandan okumasını,düşünmesini,anlamasını,ihlasla yaşamasını ister.Bunun da sünnete uymakla gerçekleşeceğini söyler.
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kuran'ı anlamak demek Kuran'ı bütünlüğü içinde anlamak demek.Aksi takdirde bütünü göz ardı edersek Kuran'ı anlayamayız.
Manalar yalnız başına değil,daima bir sistem içinde değer kazanıyor.Örneğin namazın farz oluşu sadece tek bir ayetle değil;namaz kılanları öven ,ferdin davranışlarındaki olumlu yanını dile getiren kesin delillerden çıkarılır.İlk başta çelişkili gibi görülen ayetleri bir bütün içinde ele alırsak hiç de öyle olmadığı görülür.
Kuran'ın bütünlük içinde incelenmesi şu 3 çerçevede ele alınıyor.Ayet çerçevesi,siyak-sibak çerçevesi ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesi.Ayetler bir bütünlük arz eder.Hiç kimse bir ayetin başını ya da sonunu kendine göre yorumlayamaz.Yine siyak-sibak çerçevesinde de bir konuyu tek ayette ele alamaz.O konunun tam olarak anlatıldığı başka sureye de bakmak gerekir.
Kuran'ın kuranla tefsirinde yine Kuran'ın bütünlüğü,okuyanlar tarafından anlaşılması gerekliliği söz konusudur.Yine de itikadi mezhepler de bu konuda hissi davranmaktan öte duramamıştır.Kendi anlayışlarına uygun ayetleri delil göstermişler,konuyla alakalı olan diğer ayetleri göz ardı etmişler.Amacımız Kuran'ın doğrularının doğru olarak ele alınması ve onun bütünlüğünün sağlanmasıdır.Aksi takdirde Kuran'ın kendi doğruları yerine herkese göre Kuran'i doğrular ortaya çıkar.
Sonuç olarak Kuran'ı anlamak ve yaşamak için tek yöntem Kuran'ın Kuran'la tefsiridir.Kuran baştan sona titizlikle incelenerek,ayet ayet,konu konu bütünsel olarak ele alınmalı ve böylelikle Kuran'ın dinamikliği her zamana ve mekana taşınabilmelidir.
BÜŞRA GÖKDOĞAN/11040152-İDKAB2
Abdulsamet Kazanlı / 11040210 İDKAB-2
Kur'an Nedir ?
1.Kur'an, kendini ikinci suresi olan bakaranın ilk ayetlerinde 'hudenlinnas' yani hidayet rehberi olarak tanımlıyor.
2.Hayatını anlamlandırmaya çalışan her birey çeşitli sorgulamalar ve merhalelerden sonra bazı şeylerin farkına varır.
3.Yaratılış amacını bulmaya çalışan insan, çevresinden aldığı olumlu veya olumsuz çıkarımlarla kendince fikirler edinir, hayatını anlamlandırma ihtiyacı hisseder.
4.Müslüman bir ülkede doğan bizler, bu bilgileri hazır bir şekilde araştırmadan düşünmeden elde ediyoruz ve copy-paste yapıyoruz.(taklid-i iman)
5.Kur'an'ın birçok yerinde zikredilen 'hiç düşünmez misiniz akıl erdirmez misiniz ?' mealindeki ayetleri sadece okuyoruz.Oku-düşün-anla-yaşa çerçevesi içinde değerlendirmiyoruz.
6.Kur'an'dan oku-düşün-anla-yaşa örneği;Mesela itikat esaslarını sunarken bunlara inanılmasını, ruhlarda te'sir'ini ve davranışlarda da yansımasını bekliyor.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1.Kitapta Kur'an'ı tefsir kaynaklarından biri olan yine Kur'an'ın kendisiyle tefsir edilme olgusu işlenmiş.
2.Kur'an'ın kendine özel kavram ve kalıpları vardır. Nasıl ki matematik'de bir problemi çözerken tıp bilimini kullanmak mantıksızsa ve problemi çözmesi beklenemezse aynı şekilde Kur'an'ıda kendi iç dinamikleri ve özü içinde anlamaya çalışmaz isek, Kur'an'ın bütünlüğü bozulur dolayısıyla ilahi mesajın hedefi saptırılmış olur. Buda onun indiriliş gayesinden uzaklaşmasını sağlar.
3.Kur'an bir bütündür ve bu bütünlük bozulmadan ayetlerin kendi arasındaki ilişkileriyle, siyak-sibak çerçevesinde ve hepsinin bütünlüğü içinde tefsir edilip açıklanmalıdır.
4.Kur'an'ı bir bütün olarak anlamaya çalışmayı etkileyen faktörler vardır. Bunlar; odak noktası olarak Kur'an'ın alınmaması amaç olarak değil araç olarak kullanmak. Bir diğeri ise önyargılı bir biçimde anlamaya çalışmak.
5. İslam tarihi boyunca çeşitli mezhep ve görüşlere sahip insanlar, kendi düşüncelerini temellendirmek için Kur'an'ı bir araç olarak kullanmışlardır. Kur'an'ı bütün yerine sadece ilgili ayetleri alarak açıklamışlardır.
6. Kitabın amacı da 'kendi doğrularını Kur'an'a onaylatmaya çalışan' kimselerin varlığı ve bunlara en doğru kaynak kuran'ın kendisiyle cevap vermektir.
11040249 İDİRİS KÜÇÜKOĞLU
Kur an nedir?
Kur an a anlam arayışı
a) Kur an ı kerim indirilmeye başlanmasından itibaren okunası düşünülmesi anlaşılması ve yaşanması amacı ile bizzat hz peygamber tarafından açıklanmıştır. Yani hz peygamber bizzat kur anın yaşanabileceğini göstermiştir.
b) Yani kur anda ki sözleri bizzat yaşama uygulamışlar ve onları söz sahasından uygulama alanına taşımışlardır.
c) Bu bağlamdan insan kur anı anlamak ve onun tadbiki için kur an ilimlerini kullanırlar. bu ilimler sayesinde insan onu özel yada bütünsel bir bakış açısı ile değerlendirirler.
Araştırmanın amacı ve metodu
a) Araştırmanın amacı zaten sözü varlık sahasına uygulamak olarak tanımlanmıştır.
b) Kitabın ikinci bölümünde ise bu tanımın nasıl uygulandığı anlatılmıştır.
1) İnsanın anlam arayışı ve kur an ı kerim
A) İnsanın anlam arayış serüveni
1) Bu bölümde anlatılmak istenen insanın en ilkel varlık bile olsa kendini ve çevresini anlamaya çalışmasıdır.
2) Yani insan yaşayışındaki sırrı öncesini ve sonunu fıtratından gelen bir özellik olduğu için hep bir sorgulama için de olmuştur.
3) İnsanları inançları onların anlam arayışlarına verdikleri cevaptır.
4) Asıl anlatılmak istenen de budur zaten insanların anlam arayışları inandıkları din ile örtüşür ve din den beklentileri de bu yön de olur. Mesela fetihlerin asıl amacı Allah ın dinini yaymaktır ve hayatta kalmak için bir araç gibi gözükse de kimi müslüman devletler bunu bir yaşam gayesi olarak görür.
B) insanın anlam arayışı nasıl gerçekleşir.
1) İnsanın anlam arayışı anlam kelimesin de gizlidir nasıl mı ? anlam demek nesne veya olgunun neliği ve özünü ifade eder amaç ve gayesini gösterir
2) Eylemi sonucu insan yaptığı eylemde oluşan anlamı görür.
3) İnsan eylemleri sonucu anlam ortaya çıkarır ki bu da ameldir her insanın nesneye bakışı farklı olduğu içinse amelleri de farklı olur.
4) Eylemleri yöneten üç tane değer vardır bunlar 1.yüksek değerlerI( sevgi inanmak vs… )2.araç değerler (ilgi ve menfaat ) 3) alışılan değerler (zevk ve moda )
5) Anlam arayışı bir de insanın kendini bir ideale adası ile olur.
6) İnsanın nasıl anladığı da anlam arayışın da etkilidir. Yani demek istenen açık ve nettir insan ilkel bir toplum da yaşıyorsa ona göre anlam arayacak ileri bir toplum da ise eleştirisel bakabilecek olaylara.
B) İnsanın Anlam Arayışı ve Kur an ı Kerim
1) Buraya kadar anlatılanlar insan bir anlam arayışının varlığını ifade ettiği görülmüştür.
2) Kur an la insanın anlam arayışını karşılaşması ise insanın fıtratında gizli olduğu bu bölümde vurguşanmıştır. Yani Allah insanları belli bir fıtrata göre anlam arayışı içinde yaratmış ve vahiy aracılığı ile de bu anlam yolunu tarif etmiştir.
3) Bu insanın yaratılışından beri değişmeyen tek kanundur denebilir. Tevhid her peygamber aracılığı ile vurgulanmıştır.
4) Son bölüm de insanın değişmeyen fıtratı ve anlam arayışın da ki yol haritası ayetlerle gösterilmiştir.
Kur an ın bütünlüğü üzerine
1.bölüm
Kuran ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması
A-) KUR AN IN KUR AN ‘ANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ
1) Bununla asıl anlatılmak istenen kur an da bir konunun anlaşılması veya açıklanması için ilgili diğer ayet veya ayetlereden hareket edilmesi ifade edilmiştir.
2) Kitap da bunun için üç ana yola başvurulmuştur.1-ayet çerçevesi 2-siyak sibak çerçevesi 3- kuran ın bütünlüğü çerçevesidir.
3) Ayet çerçevesinin ehemmiyeti bir ayeti incelerken anlam verirken dikkat edilmesi gereklidir çünkü ayet bütünlüğü olmadan anlatılmak istenen asıl anlamı hiçbir zaman tam olarak anlamak mümkün değildir.
4) Siyak ve sibak çerçevesi ise ardı ardına gelen ayetler bir konunun bütünlüğ
ünü teşkil ediyorsa bu ayetleri tek başına düşünmek ve anlamlandırmak yanlış sonuca götürür. Her ne kadar kur an konu bakımın dam tasnifli bir kitap değilse bile bazı ayetler bir konuda peş peşe gelir ki tefsir yapılırken buna dikkat zorunludur.
5) Zaten kitabı n ana konusu olan kur an ı kur an la tefsirden kasıt kur an da ki anlam bütünlüğünü ifade eder.
B-) KUR AN I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
a- Genel olarak
1) En büyük hata olarak insanların kendi eylem ve alışılmışlıklarını kur an a onaylatmaya çalışması gösterilmiştir.
b- Subjektiflikten kaynaklanan hata
1) Burada göze çarpan insanların ön yargılarıdır. Kur an a tefsir eden biri bir mezhep bazlı veya temelli bir yaklaşımı kur anın anlam bütünlüğünü zedeler.
2) Yani anlatılmak istenen bir ayetin anlamını mezhep görüş ırk dil gibi öğeler etkilemelidir. Eğer etkilerse anlam arayışı yanlış sonuçlar ki zaten kur an her türlü ayrışmadan münezzehtir.
c- Metoddan kaynaklanan hata
1) Burada iki önemli hatadan söz edilmektedir. 1. kur an ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak 2-Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak.
2)Kur an ın fikri sistemi deyince asıl anlatılmak istene kur anın insan lara hem dünya da hem ahrette mutlu olabilmenin yollarını göstermesidir. Bu nu tek örmekle açıklayacak olursak emir ve yasakların insan fıtratına ve yaşayışına en ufak bir çelişki göstermeyecek bir şekilde dizayn edilmesi yeterlidir. Kur an ı bu fikri sistemden bağımsız yorumlamak en büyük yanlıştır .
3)İkinci olarak ise kur anın bütüncül yapısının göz ardı edilerek yapılan hatalar onun anlaşılmasına engel teşkil eder nasıl mı ? mesela tercüme yapılırken kelime anlamlarına takılmak konun bütünlüğüne ve anlam yanlışlıklarına yol açar Vs…
4) Mesela kur an ı baştan sona ayet ayet tefsir etmek onda ki anlam bütünlü sarsar diyebiliriz.
5) Bir diğer yanlış ise kuran da ki anlam ve pratik kazançlarının araştırılması yerine alimler daha çok onda ki şekil üzerine araştırmalar yapmaktadırlar
İlk insan dan itibaren insanlar yaşam alanlarını öncelerini ve sonralarını hep bir anlam verme çabası içinde olmuştur. Bunun en güzel kanıtını fıtratlarında ki inanma ve inançların da görürüz. Bir çok olay ve olgunun sentezini gerektiren tefsir ilmi sözü varlık sahasına taşımak için yegane yoldur.
11040289 Hasan Ali Servi
KURAN NEDİR?
a)Kur’an nedir? Sorusuna hemen herkes teorik bir cevap verebilmektedir.Ama bunlar ne kadar doğrudur veya Kur’an’ın tanımını bilmek bu konu için yeterli mi? Tabiki değil.Çünkü Kur’anın en iyi tanımlaması bizzat yaşayarak ve uygulayarak yapılabilir ki Kur’an’a baktığımızda da bizzat bunu vurgulayan bir çok ayet bulunmaktadır.
b)Kur’an kendisinin okunmasını,üzerinde düşünülmesini ve yukarda da belirttiğimiz üzere yaşananılarak öğrenilmesini ister.Bu konuda peygamberimiz dönemine gittiğimizde bir çok özgün örnek görmek mümkündür,mesela peygamberimiz sahabeleri toplar ve onlara bir ayeti öğretir daha sonra uygulamalı olarak ve yaşayarak göstermeden başka bir ayete geçmezdi…
c)Kur’an için üzerinde düşünülmesini ister dedik,bu nasıl olmalıdır,tabiki gelişi güzel değil her ilimde olduğu gibi bununda kendine özgü yöntem,teknik ve ilimsel kolları vardır.Genelde peygamberimiz döneminden sonra ortaya çıkan bir çok Kur’an’i ilim dalı,Kur’an’ın anlaşılması konusunda bir çok yönden insanlara bilgi sunmaktadır,ama istisna olanlar da yok değil…
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN-I KERİM
a)İnsanın ilk ortaya çıkışından itibaren bir anlam arayışı içerisine girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.Çünkü inasanda en büyük tutkulardan biri bilme isteğidir,buna birde merak duygusu eklenince bunun gayet doğal bir durum olduğunu rahatlıkla anlayabilmekteyiz.
b)İnsan tarih boyunca,bu anlama çabasının gereği olarak bir çok faaliyet içerisine girmiş,filozoflar,düşünürler ve bir çok bilim dalı ortaya çıkmış,ama bu konuda bazen başarılı bazen de başarısız sonuçlar alınanabilmiştir,yine de bu çabalar gerek başarılı olsun gerek başarısız olsun hep bir mesafe katetmiştir.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?
a)Anlam,insanların eylemlerinin bilincine varması olayıdır.Kitabımız bu konuda çeşitli sorular sorarak,insanın anlam arayışını açıklamakta başarılı bir yol izlediğini belirtmek istiyorum…
b)İnsan,için içinde yaşadığı hayatta bir çok şeyi görme ve farkına varabilme kabiliyetinde bir varlıktır,bundan dolayı sürekli hayatında bir şeyleri gerçekleştirme ve anlam çerçevesine sokup boşlukları doldurmak için çeşitli gayratler içerisine girmiştir.Çünkü insanın yapısal gereği olarak,anlamsızlık huzursuzluk verici bir durumdur, ve İnsandaki değer duygusunun, bu olayların büyük bir kısmının sebebini oluşturduğunu düşünüyorum…
c)İnsandaki sevme duygusu hayatı anlamlandırma yolunda insanda yüksek derecede bir şartlanma meydana getirmiştir,çünkü bir şeyleri sevmek için önce onu anlamaya gayret ederiz.Bu konuda Pascal’ın şu sözü çok manidardır ‘’Bilmek için sevmek gerek’’
d)Hayatını belirli bir anlam çerçevesine oturtan insan,gerek toplumsal ilişkilerde gerek kişisel ilişklilerinde olumlu ve başarılı olan insandır ve bu tip insanlar hayattan belli bir tatminlik duygusu alarak yaşayan insanlardır…
e)İnsanın fıtratında anlama kaygısının olduğunu bir çok kez söylemeye çalıştık,ama anlama her insanda farlı şekillerde veya farklı kalıplarda olabilmektedir ki bunun birden çok sebebini saymak mümkündür,bazı insanların zihniyetlerinin bazı insanların alışlarının farklı olabilmesi vb gibi…Bazı insanlarda büyüsel zihniyet ağır basabileceği gibi bazı insanlarda da olgusal zihniyet ağır basabilmektedir,bunu toplumsal boyuta dökecek olursak ise ilkel toplumlarda büyüsel,modern toplumlarda ise olgusal zihniyetin ön planda olacağı herkes tarafından rahatça anlaşılabilir.
f)Tüm bu farklılık ve tutumlara rağmen,bir toplumda benzerliklerin ön planda olduğu kültür meydana gelir ve insanın ortaya koyduğu bir çok ürün belli bir kültürün etkisi altındadır aksi takdirde insan kendini anlamsız hisseder,çünkü kültür insanın kendini değerli hissetmesi ve yaşadığı ortama ayak uydurması açısından önemli bir faktördür.
g)Yukarıdaki maddelerde kısaca insanın hayatına anlam arama serüveni ve çabalarından bahsettik,fakat insanın tarih boyunca hep zorluklarla karşı karşıya geldiğini ve kendsinden yüce birine hep ihtiyaç duyduğundan ve aslında anlamsal süreç açısından bunun çok önemli olduğundan pek bahsetmedik…İnsan her şeye gücü yeten bir varlık değildir,günümüzde bir çok teknik gelişmeye sahip olsa bile bazı doğal olaylar karşısında aciz kalabilmektedir.Bundan dolayıdır ki tarih boyunca insanlık hep bir din ekseni altında toplanmaya ihtiyaç duymuştur,ve kanaatimce artık bu İslam olamalıdır,çünkü insan yaşamamına değer vermesi,insana yeryüzünde Allahın halifesi sıfatı bilincini yüklemesi ve yaptıklarından sorumlu tutup gelişi güzel yaşamayı engellemesi,İslamın hayatın anlamlı kılınmasında ne kadar önemli bir yere sahip olduğu bilincine varılmasında son derece önemli bir yere sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir…
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1.BÖLÜM ÖZETİ
KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
KUR’AN’IN KUR’AN’LA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ
a)Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denince,Kur’an’ın belli bir bütünlük içerisinde incelenmesi gerektiği ve Kur’an’la muhatap olan diğer ilimlerden de yararlanılarak bu konunun açıklanması gerektiğini anlamalıyız.
b)Bu incelemeyi yaparken aşağıda da ele alacağımız üzere,ayet çerçevesi,siyak-sibak çerçesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevelerine dikkat etmeliyiz.
c)Kur’an’ı incelerken öncelikle ayetlerin anlam bütünlüğüne,ilişkili olduğu diğer ayetlere bakarak ve ayetin iniş sebebi vb gibi durumlarıda göz önünde bulundurarak değerlendirme yapmak durumundayız aksi takdirde yanlış anlaşılmaların önüne geçmek zor bir hal alacaktır.
d)Kur’an’da bazı ayetler peşpeşe sıralanmıştır,ve bunlar ancak birlikte ele alınırsa gerçek anlamı anlaşılmaktadır,eğer bu ayetlerin herhangi bir bölümü çıkartılır ve öyle bir değerlendirmeye tabi tutulursa yine yanlış anlaşılmalar olacaktır,bu olaya ayetleri siyak-sibak çerçevesinde değerlendirme diyoruz. Buna çok özen göstermek gerekmektedir, çünkü gerek tarihte gerek günümüzde bundan kaynaklanan bir çok hata vardır…
e)Yukarıdaki maddelerde de anlatmaya çalıştığımız üzere aslında tek bir hedefe doğru ilerliyoruz,Kur’an’ı genel bir bütünlük içerisinde ele alma…Bu ancak Kur’an’ın indirildiği ortamı bilme,diğer islam ilimlerinden yararlanma,surelerin iniş sebeplerini bilme,nasih ve mensuh konusunu bilme,iyi bir Arapça bilgisine sahip olma vb ile mümkün olacaktır.Örneğin içkinin yasaklanması konusunu ele alacak olursak,bu konuda sadece ilk gelen ayetlere bakıp olayı değerlendirmeye alırsak ciddi sıkıntılarla karşılaşacağımız manidardır.
KUR’AN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
a)Kitabımız bunu;genel olarak,sübjektiflikten kaynaklanan hata ve metoddan kaynaklanan hatalar olmak üzere 3 aşamada ele almış.Aşağıdaki maddelerde kısaca bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
b)Kur’an’ı incelerken dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır;ön yargılardan kurtulmak ve bu konudaki yöntem ve teknikleri iyi kavramak, dolayısıyla metodik hatalara düşmemek.Çünkü Kur’an evrensel bir kitaptır ve yapılan değerlendirmeleden bir çok kişi etkilenmektedir.
c)Kur’an’ı incelerken özellikle önyargı ve kişisellikten uzak durup olayları objektif bir şekilde ele alma konusuna dikkat edilmelidir.Fakat bunları söylerken kesinlikle kişsel görüşlere yer verilmeyecek anlamında söylemiyoruz,bu zaten kaçınılmaz bir durumdur,burda mühim olan bunu belirli yöntem ve metodlar dahilinde yapmaktır,aksi takdirde bir çok yanlış anlaşılma meydana gelmektedir ki maalesef bunu bazen kendi çıkarları veya islama zarar vermek için bilinçli olarak yapanlar bile olmuştur.
d)Bu önyargı konusunu iyice incelediğimizde özellikle mezheplerde bu konuya çok rastlamaktayız ki bunların başını mutezile mezhebi çekmektedir.Örnek verecek olursak Kadi Abdulcebbar ve Zemahşeri’nin tefsirlerini incelemek bize cevap niteliğinde olacaktır.Elimizdeki kitaba baktığımızda eş’ari ve ehl-i sünnet’in de zaman zaman bu konuda eksiklikklerine rastlandığını söylememiz gerekir…
e)Kur’an’ı incelerken metoddan kaynaklanan hatalarda az değildir.Bildiğimiz üzere her ilmin kendine has yöntem,teknik ve inceleme şekilleri vardır ve onlar ancak kendi yöntem ve teknikleri ile incelendiğinde bir anlamsal doğruluğa ulaşabilirler.Kur’an’ı da böyle düşünmeliyiz,onunda kendine göre kalıpları,cümle yapısı vb olması gayet normaldir ki Allah tarafından gönderilip, insanın dünya ahiret mutluğunu amaçlayan bir kitabın illaki kendine özgü bir tarafı olacaktır.Mesela edebiyatı matematik yöntem ve teknikleri ile nasıl inceleyemiyorsak Kur’an’ içinde aynen bu şekilde düşünmeliyiz…
f)Son yıllarda özellikle ön planda olan ve akli ilkelerle ayetleri açıklamaya çalışan kelam ve islam felsefesi Kur’an’ı kendi özgünlüğünün dışına doğru itmektedir ki bu islam için büyük tehlikedir,çünkü Kur’an’ın manevi tarafını görmeden olayları ele almak,onun bütünlük içerisinde ele alma konusuna vurulacak en büyük darbelerden biridir,diye düşünüyorum…Tabi bu konudaki problemler sadece bu değildir,işin kültürel,sosyal,ekonomik vb daha bir çok boyutu vardır…
g)Son olarak konuyu şöyle özetleyelim;Kur’an belirli bir bütünlük içerisinde anlamlıdır ve bir ayeti anlamak için sadece o ayete bakmak yetrsizdir,peygamberimizden sonra ortaya çıkan bir çok ilim dalı da bu bütünlük konusunda ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.
Melike ŞAHİN \ 11040443 İDKAB-2
KUR’AN NEDİR?
- İnsandaki merak, öğrenme isteği doğuştan vardır ve bu insanın yaşamasını sağlayan
kuvvettir. Çünkü bu anlamlandırmaya çalışma insana bir yaşama sebebi bulmasını sağlar. Burada Victor E. Frankl’in İnsanın Anlam Arayışı kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. “Adam rüya görür. (çok ünlü bir besteci) Rüyasında bir ses ona bir şey istemesini söyler. Aylardan Şubat 1945. Adam bu işkencenin ne zaman biteceğini, ne zaman huzura kavuşacağını sorar. O ses ona ’30 Mart’ diye cevap verir. Adam ümitlenir ama 30 Mart yaklaşıp durumda bir değişiklik olmadığını görünce hastalanır ve ölür. Öldüğü gün 30 Mart’tır. Ölüm nedeni tifüstür. Aslında umut ve cesaretin birdenbire yitirilmesinin öldürücü bir etkisi olduğu açıktır. Adamın ölüm nedeni ağır bir hayal kırıklığıdır. Geleceğe olan inancı ve yaşama isteği felce uğramış ve bedeni hastalığa yenik düşmüştü. Böylece rüyasındaki ses haklı çıkmıştı.”
-Eleştirici bir yaklaşımla insan kendi fıtratını tatmin etmeye, hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanın yaşadığı durumlara anlam verebilmesi, amaçlarını gerçekleştirmesi için inanç gereklidir. Eğer inanç ile olan ilişkide bir kopma olursa acı ve mutsuzluk olur.
-İnsanda zihniyeti içerisindeki içerikler belirleyicidir. Burada büyüsel ve olgusal-eleştirel olarak iki ana zihniyetten bahsedilebilir. İnsanda bu zihniyetlerin olması değil, ne derecede bulundukları önemlidir ve bu dereceyi de insanın benimsediği tutumlar belirler.
-Kur’an insanı imana zorlamaz yalnızca özünü kullanıp sahip olduğu hürriyetle okumasını, düşünmesini, anlamasını ve sonunda da bunu yaşamasını ister.
-Fıtratın varoluştan önce olduğu bilincine varılırsa işte bundan sonra insan aşkın bir varlığı düşünmeye başlar. Kendisini yaratan, fıtratını ve nimetini veren bir varlık olduğunu düşünür. Aşkın varlığa sırtını dönen insan hayatın anlamını ve amacını bulamaz.
-Peygamberler ve vahiy işte bu anlamlandırma için gönderilmişlerdir. İman ve inkar seçimini nasıl yapacağımızı, halifelik görevimizi nasıl yerine getireceğimizi ancak Kur’an ile öğrenebiliriz.
-Kur’an insanı tanır,direk insana yöneliktir. Bu nedenle insanın kurtuluşu uygulayabildiği, hayata geçirilebildiği taktirde, Kur’an’dadır.
Melike ŞAHİN \ 11040443 İDKAB-2
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
-Kur’an hayatı tamamen kapsayan, insanları aydınlatan, bu dünyada ve ahrette mutluluğun yollarını gösteren bir kitaptır. Yalnızca belli konuları işlemez. Kur’an’ın parçaları iç içedir. Birbirlerini tamamlar, açıklarlar. Yani Kur’an’ın Kur’an’sız yorumlanması mümkün değildir.
-İlahi bir kitap olması itibari ile Kur’an’ın kendine has özellikleri ve yapısı vardır. Ancak Kur’an hakkında yeterince bilgisi olmayan ve onun bu özelliklerini kavrayamamış kişiler Kur’an’da çelişki olduğu gibi yanlış düşüncelere kapılabilirler. Kur’an çelişkiden uzak bir kitaptır. Allah Teala bunu açıkça bildirmiştir. Buradaki amaç Kur’an’ı anlamaya çalışan kimselerin kafa yorup, düşünüp kendi çabaları ile çelişki olmadığını görmeleridir.
-Kur’an’ı kendi bütünlüğü ile anlamaya çalışırken ilk olarak ayet çerçevesinde bakılmalı ve daha sonra siyak_sibak göz ardı edilmeden anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bunların dikkate alınmaması kişileri Kur’an’ın amaç edinmediği bir sonuca götürebilir.
-Kur’an’a önyargısız yaklaşılmalıdır. Çünkü önyargılı yaklaşılırsa gerçekler herkese göre değişecektir. Bu Kur’an’ın rehber kitap olma özelliğini zedeler. İslam da Kur’an’ın üstünlüğü, yüceliği şüphesiz herkes tarafından kabul edilmiştir. Bu sebeple kişiler savundukları fikirleri Kur’an ile temellendirme, Kur’an da dayanak noktaları bulma çabası içine girmişlerdir. Yani önceden belli prensipleri kabul edip, Kur’an’ı ona göre yorumlamışlar ve bu yanlışa düşmüşlerdir. Bu durum Kur’an’ın bütünlüğünün göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu nedenle Kur’an’dan bir hüküm çıkarılırken esas olarak Kur’an alınmalıdır ki Kur’an değerleri ortaya çıksın.
-Kendi iç yapısında tutarlıdır. Bu nedenle Kur’an kendi sistemi içerisinde anlaşılmalıdır. Kur’an dışında anlayışların oluşturduğu problemler Kur’an’da çözülemez. Ancak bu, Kur’an’dan destek bulma amaçları ile yapılmıştır. Bunun yapılması ne kadar büyük bir yanlış ise aynı şekilde Kur’an dışı faktörlerin belirleyiciliği sonucu oluşan meseleleri odak noktası alarak Kur’an’ı yorumlamaya çalışmak da yanlıştır.
-Kur’an birtakım şeylere uydurulabilecek bir kitap değil, kendisine uyulması Allah tarafından istenilen kitaptır.
Fatıma Zehra Aksoy -11040020 /İDKAB2
KUR’AN NEDİR?
1.İnsan, varolduğundan beri yaşadığı dünyayı, sahip olduğu hayatı, hayatta varoluş sebebini, amacını anlamlandırmaya ve sorgulamaya çalışmıştır.Bu, insanın fıtratından gelen ve insan olmasının bir gereği olan merak ve öğrenme isteğidir.İnsanlar yaşadıklarıyla, edindikleri tecrübelerle, inandığı şeylerin gereğini yerine getirdiği müddetçe hayatını anlamlandırabilir.Hayat, hiçbir insan için anlamsız olamaz.Çünkü insanın anlam arayışı, onun fıtri bir kabiliyetidir.
2.Kur’an-ı Kerim, insanın “Yaşamın anlamı nedir?” sorusuna cevap bulduğu, insanlara yol gösteren, rehber niteliğinde, her asırda, hayatın her safhasında geçerli olan tek semavi kitaptır.
3.Bugün birçok insan, Kur’an’ı yalnızca okumakta, anlamaya çalışıp hayatına uygulamamaktadır.Fakat insan yaşamın gayesini, gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu Kur’an’ı tanıyarak ve açıklayarak anlar.Hz. Aişe’nin tabiriyle “Yaşayan Kur’an” olan, Kur’an’ı hayatının merkezine yerleştiren en güzel örnek Peygamberimiz (s.a.v) ve sahabiler gibi biz de Kur’an’ı hayatımızda somut hale getirmeliyiz.Çünkü Kur’an, bizden aslında okumayı, üzerinde düşünmeyi, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanıp yaşanılmasını ister.
4.İnsanın anlam arayışı, eylemleriyle, yüksek değerler kategorisinde, olgusal(eleştirisel) zihniyetle gerçekleşmelidir.
5.İnsanın anlam arayışı iki şekilde gerçekleşir: ilki, ben merkezli (tabiat kaynaklı) anlam verme ve ikincisi vahiy temelli, fıtratı yaratan aşkın bir varlığın olduğunu düşünerek anlam vermedir.Ben merkezli anlam arayışı, insanın hayatı anlamlandırmasına yetmez, insan bununla yetinirse kendisini sınırlandırmış olur.Fıtratı yaratan Allah’tır ve bize peygamberleri ve Kur’an’ı hayatı anlamlandırmada bir rehber kılmıştır.
6.Kur’an, insandan varolma bilincinin farkına varmasını, Allah’a yönelmeyi istemektedir.
Fatıma Zehra Aksoy-11040020/İDKAB2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1.Kur’an’ı anlayabilmek, anlamada hataya düşmemek için Kur’an, Kur’an’la tefsir edilmeli, parça parça değil de bir bütün olarak yorumlanmalıdır.Tefsir edilirken kişilerin şahsi düşünceleri ön planda tutulmamalıdır.
2.Kur’an’ı açıklamada en önemli ilk kaynak, yine Kur’an’ın kendisidir.Kur’an, bütünüyle açıklanmazsa ihtilaflar, anlaşmazlıklar meydana gelir.
3.Herhangi normal bir kitaptan farklı olan Kur’an’ın konularının sınırı çizilemez, başlıklara ve bölümlere ayrılamaz.Kur’an’ın parçaları sayılan her bir harf, ayet birbirini tamamlar, birbiriyle bağlantılıdır, birbirini açıklar niteliktedir.Kur’an’daki ayetler ya da kelimeler arasında bir anlam sistemi vardır, yalnız başlarına mana ifade etmeyebilirler.Tüm bunlara göre Kur’an bir bütünlük arzetmektedir.
4.Kur’an, Allah tarafından insanlara bir açıklama, bildiri niteliğinde gönderildiğinden lisanı ve içeriği açısından açık ve anlaşılırdır.
5.Kur’an’da ayetler farklı çerçevelerle ele alınmazsa zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmezse insanlar Kur’an’da bir çelişki olduğu zannına kapılabilir.Çünkü ayetler mecaz anlamlı ya da birçok anlam içeriyor olabilir.Fakat Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde bir tutarsızlık, çelişki söz konusu değildir.Farklı yorumlara açık olması, özlü ifadelerle mana zenginliğine sahip olduğunu gösterir.
6.Kur’an’ın bütünlüğü anlaşılmaya çalışılırken Kur’an’ın iletmek istediği mesajı zıddı ya da farklı bir şekilde algılamamak için öncelikle cümle ve ayet bütünlüğüne bakılmalı, ikinci olarak siyak-sibak çerçevesinde, belli bir ayet grubu içerisinde Kur’an’ın bütünlüğü incelenmelidir.Bir konu ardı ardına gelen ayetlerle açıklanırken ayetin herhangi bir bölümü bir fikre kanıtlayıcı olarak alınamaz.Üçüncü olarak da Kur’an, Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesinde ele alınmalıdır.Mesela, Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah’ın sıfatlarının geçtiği ayetlere bakmak yetmez, insanın niteliklerini, peygamberliği vs. anlatan ayetlerle de ilgilenilmelidir.
7.İnsanların Kur’an’a karşı önyargılı olması, objektif davranmaması, Kur’an’ı Kur’an ifadesiyle bir bütün olarak yorumlamaması gibi nedenlerle Kur’an yanlış yorumlanmaktadır.
Zehra Gökalp -11040151- İDKAB2
KURAN NEDİR?
I. BÖLÜM
İnsan var olduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır.
Anlam arayışı fıtri bir kabiliyettir. Kişi bulduğu anlamın sorumluluğunu üslenmeli, ancak o zaman anlam talebi doyuma ulaşır.
Her anlamlandırma bir sonraki anlamlandırma için farklı bakış açıları kazandırmıştır.
Yaşamak isteyen bir insan yaşam tarzına anlamsız bulmaz.
İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam sözcüğü insanın bütün yapıp etmelerini yöneten insanın somut varlık bütünlüğüne ait, bu varlık bütününde temelini bulan varlık koşullarından birini ifade eder.
Anlam görülen inanmayı içeren ve bilincine varılan bir şeydir.
- Gören insandır çünkü insan reel durumlara uygulanan yapıp etmelerine anlam veren böyle yeteneği olan biricik varlıktır.
- Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin varoluşu ise obje ile ilişki kurarsa başlar aksi takdirde fert bir öz olarak kalır. ( insanın eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır: Yüksek, araç ve alışılan değerler.)
- Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur: İç dünya ve dış dünya. Hayatın anlamının keşfedilmesi üç yoldan olur: Amel ortaya koyarak, bir şeyi / bir insanı severek ve musibetlere sabrederek.
- İnsan: fıtrat + ana zihniyet, akıl, alış ‘tan meydana gelir. İki tür ana zihniyet vardır: Büyüsel ve olgusal. Kavramlar onu kullanan kişinin zihniyetine göre anlam kazanır.
İnsan hayatına ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının bir kısmını gerçekleştirmiş olsa da tamamında bulunan potansiyeli değerlendirmemiştir.
İnsan özünü varoluştan önce geldiğinin bilincinde olursa fıtratla tamamen uyumlu anlamlandırma koyar ve fıtratın kaynağını aşkın bir varlığa dayandırır bu da Allah’ı düşündürmeye sevk eder.
Allah insanlarla konuşmuş ve insanlara fıtratıyla uygun hayatı anlamlandırmalar gerebilmesi için rehberler göndermiştir. Kuran’da vahiy sürecinin son halkasıdır.
Kuranın insana hayatı anlamlandırması için önerisi oku, düşün, anla, yaşa’dır
Zehra Gökalp -11040151- İDKAB2
KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kuran bölümleri olan bir kitap değildir. Kuran’ın kesin çizgilerle konulara ayrılması, bölümlere ayrılması imkânsızdır. Çünkü Kuran’ın bütün parçaları iç içedir, yerine göre birbirini tamamlayan yerine göre de birbirini açıklayan nitelikleriyle birbirlerinden ayrılmazlar.
Manalar yalnız başına değil daima bir sistem içinde değer kazanır.
Tefsir kaynağı olarak Kuran’ın tefsirde önemli bir yeri vardır. Kuran açık ve anlaşılır bir kitaptır. Kendi kendisini açıklar ve tefsir eder.
Kuran ilahi bir kitap olması bakımından kendisine has ifade özellikleri taşır ve özel bir yapıya sahiptir. Kuran hakkında yeterli bilgisi olmayan bir kişi bazı ayetler arasında çelişki olduğunu düşünebilir. Kuran ilimleri terminolojisinde bu tür durumlara ‘işkal’ böyle zannedilen hususlara da ‘müşkil’ denir. Ancak kuran ayetleri çelişkide uzak, birbirini açıklar ve tamamlar niteliktedir.
Kuran’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması üç çerçeve de ele alınabilir.
- Ayet Çerçevesi: Kuran’ı anlarken cümle ve ayet bazında anlatılmak isteni tespit etmek gerekmektedir.
- Siyak – Sibak Çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir ki buna siyak- sibak çerçevesi denilir. Bir ayetin tek başına değerlendirilmesi doğru değildir. Kuran’ın doğru anlaşılması için siyak – sibak çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
- Kuran’ın Bütünlüğü Çerçevesi: Kuran en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa sahiptir. Bu yüzden herhangi bir konuda bütününe bakarak değerlendirme yapmak gerekir.
Kuran’ın bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler şunlardır:
- Sübjektiflikten kaynaklanan hata (ön yargılı olmak)
Kuran’ı ön yargısız yaklaşmak gerekir. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaklardır. O zaman gerçekler herkese göre değişecektir. Yani Kuran’ı benimsediğimiz görüşlerle degil, kendi düşünce sistemi içinde anlamalıyız.
- Metoddan Kaynaklana Hata
Kuran-ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak büyük bir hatadır. Çünkü o kendine has bir fikir örgüsüne sahiptir. İletmek istediklerini kendi kavram ve kalıplarıyla takdim eder.
Bütüncü bir yaklaşımdan uzak olmak kuran-ı tam olarak anlamayı engel olur. Kuran tefsirini sadece ayet çerçevesinde yapmak, ayetlerin öncesini ve sonrasını ele almamak, ayetleri indiği ortam dahilinde tahlil etmemek büyük hatalara götürür.
Kur’an Nedir?
İnsan daima bir anlam arayışı içindedir. Yaşadığı dünyayı anlamaya çalışır. Bu anlam çabası içinde insan hangi yolu tercih ederse yaşam tarzı ona göre belirlenir. Her insan yapıp-etmelerini anlamlandırmak ister. Eğer anlamlandırmazsa insan derin bir boşluğa düşer ve hayatın amacına ulaşamaz. İnsanlar yaşadıkları dünyaya, çevresindeki nesnelere anlam yüklerler. Bu anlamlar birbirinden farklı olabilir. Ama her toplum için kendi düşünceleri ve fikirleri en mantıklısıdır.
İnsanın içinde olduğu bu anlam arayışı özünde bulunmaktadır, sonradan kazanılamaz. İnsan anlam arayışını çalışarak elde edemeyeceği gibi bu isteği yokta edemez. İnsanlar objelere değerler verirler. Bu değerler insanların bakışlarına, algılarına göre değişir. Objeyi kavrayışına göre değişir. Bu da herkes için farklılaşan bir değer yargısı ortaya çıkarır. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır:
Yüksek değerler: sevgi, inanmak, doğruluk gibi değerlerdir. Doğuştan bizde mevcuttur.
Araç değerler: ilgi, menfaat, çıkar gözeten değerlerdir.
Alışılan değerler: otomatikleşen, robot değerlerdir. Alışkanlıklar, moda, zevkin değerleridir.
İnsanlar hangi değere göre anlam veriyorsa hayatı o değere göre şekil alır. Çünkü her insanın bir hedefi vardır ve bu hedefe ulaştıran şey insanın yapıp-etmeleridir. Bu nedenle insan nasıl yaşarsa hayatı da o şekilde olur.
Hayatın anlamının gerçekleştirilmesi iki yönde olur, kişinin kendi içinde ve dış dünyada. Eğer bunlardan birisinde başarısız olunursa insan hayatın anlamını tam anlamıyla gerçekleştiremez ve mutsuz olur.
İnsanlar bir şekilde hem kendi içinde hem de dış dünyadaki hayatını anlamlandırır. Bu anlamlandırma çeşitli şekillerde olabilir. Ama her insan kendi anlamlandırma yolunu doğru bulur. Bunun nedeni insanın kendi hareketlerini asla anlamsız bulmamasıdır. Bu nedenle birçok insan yanlış yolda olduklarının farkında bile olmadan yaşamaktadır.
İnsanların bu çeşitli bakış açılarına sahip olmalarının nedeni neye nasıl anlam verdiğiyle ilgilidir. İnsanların zihniyetleri olgulara bakış açısını belirler. Her insanda ana zihniyet mevcuttur. Bu ana zihniyet iki çeşittir; olgusal zihniyet, büyüsel zihniyet. İnsan bu zihniyetlere doğuştan sahiptir ve herkes de aynıdır. İnsan hangi zihniyeti kullanıyorsa mantığı ona göre gelişir. Mantıkta insanın özünde vardır ve herkeste aynıdır. Ama alış her insanda farklıdır. Bu da insanların farklılaşmasını sağlar. Bu farklılaşma hayata renk katar. Alışlarımıza göre tutumlarımız oluşur. Tutumlarımız bizim kimliğimizi belirler. Bu tutumlar daha sonraki nesillere aktarılır ve sonunda kültürümüzü oluşturur. Bu tutumları ve davranışları oluşturan şey bilgidir. İnsan bilgisini davranışa dönüştürebilir. Bu bilgi kendisinde kalmaz ve dışarıya aktarılır.
İnsan daima bir anlam arayışı içinde eylemler gerçekleştirir. Ama bu yapıp-etmelerin doğru olabilmesi için bir öndere, rehbere ihtiyacı vardır. İnsanın tek başına doğru olan hedefi bulması ve hedefine doğru bir şekilde ulaşması çok zordur. İnsana nasıl hareket etmesi gerektiğini, nefsine nasıl hâkim olabileceğini bildiren şey vahiydir. Bu nedenle Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır. Bu kitabın anlaşılıp hayata geçirilmesini sağlayan, bizlere vahyi ulaştıran önderler ise Peygamberlerdir.
Kur’an insana kâmil insan olmayı hedef gösterir. İnsan hür bir varlıktır. Bu onun özünde vardır. Kur’an’da insanlara inanmayı önerir ve onlara daima oku, düşün, anla der. Böylece doğru yolu bulabileceklerini söyler.
İnsan hayatını anlamlandırırken bunu iki şekilde yapar. Bunlar, ben merkezli hayatı anlamlandırma ve vahiy temelli hayatı anlamlandırmadır. Birincisinde insan fıtratının kaynağını tabiatta görmesidir. Vahiy temelli hayatı anlamlandırma ise insan özünü görür ve bu özü ona aşkın bir varlık tarafından verildiğini düşünerek anlamlandırmadır. Buna bağlı olarak da bu fıtratı bize veren yaratıcının olması gerektiği sonucu ortaya çıkar.
Ben merkezli hayatı anlamlandırmada daima bir eksiklik vardır. Çünkü dünyaya ve insana tek bir açıdan bakılmaktadır. Oysa tüm bunların ötesine geçip her açıdan bakabilmek gerekir.
Dünyadaki tüm varlıklar hem insana emanettir hem de bütün varlık kategorileri insanda mevcut bulunur. İşte bu sorumluluğun genel sonucu da vahiyle gelen hayatı anlamlandırmadır.
Allah insanlara doğru yolu göstermek için 114 bin peygamber göndermiş ve bu peygamberler aracılıyla Allah kullarıyla konuşup, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Bu şekilde, vahiy yoluyla Kur’an-ı Kerim gelmiştir. Kur’an insana insan olmayı öğretir ve okumasını, düşünmesini, anlamasını ve ihlasla yaşamasını önerir. Bu nedenle Kur’an insana rehberlik eden ve hayatını anlamlandırmasını sağlayan kitaptır.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
Kur’an’ı tefsir ederken en önemli unsur Kur’an’ın bütünlüğünü korumaktır. Bu üç şekildedir:
Ayet çerçevesinde: Ayetleri bir bütün halinde ele almalıyız. Ayetin bir başından bir sonundan alamayız. O zaman Kur’an’ın anlatmak istediğinden farklı bir anlam çıkarabiliriz.
Siyak ve sibak çerçevesi: Kur’an’daki ayetleri tek olarak ele alamayız. Bir önceki ve bir sonraki ayete de bakmalıyız. Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalıyız. Tek bir pasaja bağlanıp açıklama yapılmamalıdır.
Kur’an’ın bütünlüğü: Kur’an baştan sona, her parçası birbiriyle bağlantılıdır. Bölünerek anlaşılması imkânsızdır. Bölünerek yapılan tefsirler sağlıklı değildir.
Kur’an’ın tefsiri yapılırken Kur’an kaynak alınmalıdır. Yani Kur’an Kur’an’la tefsir edilmelidir. Ama bu yeterli değildir. Kur’an bir bütün halinde ele alınmalıdır. Aynı kelimelerin geçtiği ayetler bir araya getirilerek yapılan tefsir yeterli değildir. Kur’an’da bir konu bütünlüğü vardır. Ayetlerin tefsiri yapılırken başka sure ve ayetlerden yararlanıldığında çok farklı sonuçlara ulaşılmaktadır. Kelimelerin yanlış anlaşılması gayet mümkündür. Bunların engellenmesi için Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri kadar Kur’an’ın anlam bütünlüğü de önemlidir. Tüm bunların sonucunda tefsirde son bir işlem daha vardır o da Kur’an‘da şaşmaz ölçüler vardır. Yapılan yorumlar bu ayetlere uygun olmalıdır. Kur’an’daki bu ölçüler göz ardı edilerek yapılan tefsirlere kesin bir gözle bakmak imkânsızdır. Örneğin “ O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” Yapılan tefsirler ayetiyle ters düşmemesi gerekir.
Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinde akıl ve mukayese önemli yere sahiptir. Kur’an yapı itibariyle dinamik bir yapıdadır. Bazı ayetler açık bazıları ise kapalıdır. Buda O’nu okuyanın üzerinde düşünmesini gerektirir. Kişi aklıyla ayetleri bir bütünlük içinde mukayese ederek bazı ince ayrıntıları fark etmeli ve yorumlamalıdır.
Kur’an’ı yorumlarken önyargısız olarak yorumlamak önemlidir kişiler önyargısız olarak Kur’an’a bakabilmelidir. Eğer istenirse Kur’an parçalara bölünerek çıkarlara uygun yorumlanabilir. Ama Kur’an’ı siyak ve sibak çerçevesinde incelenmesi gerektiği için insanlar Kur’an’ı bir bütün olarak inceler ve birbirine zıt olan konuların yok olduğu ve görüş ayrılıklarının en aza indiği görülecektir. Çünkü Kur’an çelişkiden uzak bir kitaptır. Bu nedenle O’nu anlayabilmek için bütünlük içinde, önyargısız biçimde incelemek gerekir.
Kur’an tefsir edilirken hiçbir şekilde siyasi ya da bağlı bulunduğu mezhebin çıkarları gözetilmemelidir.
Eğer Kur’an bütünlüğü göz ardı edilerek tefsir edilirse o zaman herkesin kendi doğrularına dayanaklar bulması olağandır.
Önyargılar yalnızca siyasi görüş, mezhep ayrılıklarından kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda insanın yetiştiği çevre, ailesi, değişen sosyal hayat kişileri etkiler ve bunun sonucunda çeşitli görüşler ortaya çıkar insanlar bu görüşlere göre tefsir yapar, Kur’an’ın bir pasajını alarak kendi doğrusunu kabul ettirmeye çalışırsa bu gerçek bir tefsir olamaz.
Gerçek tefsir Kur ’ani doğrular yerine Kur’an’ın doğrularını ön plana çıkarmaktır.
Kur’an’ın kendine has terminolojisi vardır. Her bilimin kendine has terimi ve metodu olduğu gibi Kur’an’ın da terimleri, metodu, kendine has fikir örgüsü ve üslubu vardır. Kur’an teoriyle pratiği bir birinden ayırmaz. Bilgiyi verir ve hayata geçirilmesini ister. Bazı âlimler felsefeden etkilenmiş ve felsefenin görüşlerini, terimlerini Kur’an’da aramaya çalışmışlardır. Bu konuları Kur’an’daki bilgilerle açıklamaya, desteklemeye çalışmışlardır. Bu yanlıştır ve yanlış bir tefsirin oluşmasına neden olur. Kur’an’ın kendine has metodolojisi ve üslubu vardır. Bu şekilde başka bilimlerin terimlerini açıklamaya çalışmak, metodunu kullanmak yanlıştır. Kısaca Kur’an dışı kavramlarla Kur’an’ı anlamaya çalışmak yanlıştır.
Kur’an insanın düşüncelerini belli bir şekilde yönlendirmektedir. Bazı şeyleri düşünmesini bazı şeylere ise sadece inanmasını istemektedir. Allah gayba inanmamızı ister. Çünkü asıl iman bilinen ve görülen inanma değil asıl iman bilinmeyene inanmaktır. Allah’ın zatına ve sıfatlarına Kur’an’da açıklandığı kadarıyla inanılması istenir. Ama bazı âlimler bunun üzerinde ısrarla düşünmüşler ve sonuçlar elde etmeye çalışmışlardır. Bunu yaparken de Aristo’nun metodunu kullanırlar. Bu da yapılan tefsirin doğruluğunu ve güvenilirliğini zedeler.
Kur’an’ı açıklamaya çalışmamış sadece kendi düşüncelerini ve felsefi tartışmalarını Kur’an’la temellendirmeye çalışmışlardır. Felsefenin metodunu kullanarak Kur’an’ı açıklamanın yanlış olduğu açık ve nettir.
Yalnızca felsefi kanunları değil aynı zamanda Müslümanların günlük hayatlarındaki har konuyu Kur’an’da aramaları da yanlıştır. Kur’an yalnızca rehberlik eden bir kitaptır. Kur’an insanları robot haline getirmez. Kur’an’da olmayan konuları Kur’an’da aramaya çalışmak ve ayrıntıya boğmak, bütünlüğünü bozmak anlamına gelir. Çünkü ayrıntılar anlatılmaya çalışılan ana konuya ulaşmayı engeller.
Kur’an’ın bazı prensiplerini öne çıkararak özel hükümleri açıklamaya çalışmak yanlıştır. Kur’an’ı bir bütün olarak ele almak gerekir.
İnsanlar yaşadıkları kültürün etkisinde kalabilir ama bunu Kur’an’ı açıklarken de devam ettirirseler bu yanlış anlamlar çıkmasına neden olur. Çünkü Kur’an belli kurallara uydurulan bir kitap değildir, uyulması gereken kendine has kuralları olan bir kitaptır.
Elif Kara-11040183/idkab-2
HATİCE KÜBRA KURT/11040238 İDKAB-2 KUR’AN NEDİR?
İnsan var olduğundan bu yana sürekli içinde yaşadığı dünyayı, evreni merak etmiştir. Öğrenmek istemiş, anlamaya çalışmıştır. Anlam arayışı doğuştan vardır. Özsel bir kabiliyettir. Yaşamak isteyen insan kendi eylemlerini ve hareket tarzlarını anlamsız bulmaz. Her insanın yaptığı kendine göre doğrudur. İnsan uğurundan yaşayacağı bir şeye ihtiyaç duyar. İnsan bilme çabasıyla sorular sormuş, bunlara cevaplar bulmuş, fıtri imkânlarını kullanarak hayatını anlamaya çalışmıştır. Herkesin anlayışı farklıdır. Bunun sonucunda da fertler ve topluluklar arasında düşünce ve davranış ayrılıkları olmuştur. İnsan hayatı anlamlandırırken, fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir. Görmüyorsa, bilmiyorsa anlam veremez. Anlam verilmezse hedefte olmaz. Kişinin bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunun gerçekleşmesidir. İnsan değerlerine göre görür. İnsan hayatında hangi değerlere anlam veriyorsa o değerlerle davranışlarına yön verir. İnsan büyüsel ve olgusal iki temel zihniyete sahiptir. Bunlar insanın fıtri koşullarıdır. Doğuştan gelir. Temel zihniyet insanın özüyle, tutumları ve varoluşu ile ilgilidir. Varoluş değişir ama öz hep aynıdır. Düşünsel alanda öz ve varoluş arasında öncelik ve sonralık yoktur. İnsanın varoluşunun sebebi bilgidir. Fakat bilgi kavramında farklılıklar vardır. Çünkü benler farklıdır. Bu bilginin nesilden nesle aktarılmasına kültür denir. İnsanın bunları yapabilmesi için hür olması gerekir. Kuran insandan okuyup, üzerine düşünüp, anlayıp, yaşamasını ister. Hz. Peygamber Kuran'ın bu isteğini hayata katmıştır. Bunu tebliğ ile yaptı. Bu dönemde insanları inşa etti. Örnek yaşama sanatını gösterdi. Buna sünnet denir. Sahabede bu örnek yaşantıdan Kuranı hayata nasıl tatbik edeceğini öğrenmiştir. Hz. Ademden Peygamberimize kadar bütün peygamberler aynı ilkeyi tekrar etmiştir. Ama her peygamberin şeriatı farklıdır. Hepsi vahiy ile hayatı anlamlandırmaya çalışmıştır.
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kuran'ın kendi bütünlüğü içerisindeki inceleme üç şekilde gerçekleşir. Bunlar ayet çerçevesi, Siyak-sibak çerçevesi ve Kuran bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesi, kelimelerin cümle bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışılmasıdır. Kuran bazı konularda ki ayetleri peş peşe sıralar. Bu şekilde herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerde ikinci çerçeveyi oluşturur. Kendi doğrularını Kurana onaylatmaya çalışanlar siyak-sibak çerçevesini ihmal ederler. Kuran'ın kendi içinde en küçük parçadan en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluk ve bütünlük vardır. İşlenmek istenen bir konuda ki ayet Kuran'ın tüm çerçevesinde kavranmalıdır. Aynı kelimeler yerine göre farklı anlamlar kazanabilmektedir. Kuran'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasında aklın önemli bir yeri vardır. Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörlerde vardır. Bunlardan biri ön yargılı olmaktır. Bazı mezhep mensupları bunu yapmıştır. Bu şekilde Kuran'ın bütünlüğü göz ardı edilmiştir. Kuran'ın yapısını kavrama onu bütünü içinde ve ön yargısız bir araştırmadan geçer. Bir diğerde metottan kaynaklanan hatadır. Kuran mutlaka kendi terminolojisi içinde anlaşılmalıdır. Kuran'ın bir kısmı esas alınarak yorumlanması bütünlüğü ihmale yol açar.
11040318
KUR’AN NEDİR 1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM
İnsanoğlu yaşadığı dünyayı, var olma sebebini, olay ve olguları anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır. Şüphesiz bunun sebebi insandaki öğrenme arzusu ve merak duygudur. Bu merak duygusu insanda özseldir. Yaşayan hiçbir insan yapıp ettiklerini anlamsız bulmaz. Çünkü hayatında bir amaç ve anlam taşımayan insan yaşayamaz. Geçmişten günümüze insanoğlu hayatını anlamlandıra bilmek için her zaman hayatının merkezine onun için önemli olan bir şey koymuştur. İnsan için anlam bazen din bazen bilim bazen de insanın kendisi olmuştur. İnsanın hayatını doğru düşünce ve eylemlerle anlamlandırabilmesi için de bir rol modele ihtiyacı vardır. Bu kişiler filozoflar düşünürler ve peygamberlerdir. Bu rehberler insanın var olma sebebi olan varlık koşullarını örnek eylemleriyle her zaman insanlara göstermişlerdir. İnsanın içgüdüsel davranışlarını nasıl kontrol altında tutabilecekleri konusuna örnek olmuşlardır. Örneğin Müslümanların rehberi Allahu tealanın gönderdiği Hz. Muhammed(sav)’dir. O insanlara yeryüzünün halifesi olduğu bilincini vererek her koşulda ilahi rızayı kazanmayı hedef göstermiştir. Kuran’ı Kerim insanların özüne seslenir ve özünün istediklerini doğru bir şekilde yapmasını ister. Bunun için de ona oku, düşün, anla ve yaşayarak hayatını anlamlandır der. Bunun için Kur’an’ı Kerim her anlamda insanın hayatını anlamlı kılan bir kaynaktır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1.KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde onun bütünlük içerisinde incelenmesi gerektiğini anlamaktayız. Kur’an’nın bütünlük içinde incelenebilmesi için gerekli metotların uygulanması gerekmektedir. Bunlar ayet çerçevesi, siyak_-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlük çerçevesidir.
a. Ayet Çerçevesi
Kur’an’ı Kerimin bize ilettiği mesajı tam manasıyla anlayabilmek için öncelikle ayet çerçevesinde anlatılmak istenileni tespit etmek gerekir.
b. Siyak-Sibak Çerçevesi
Kur’an’ı kerimde aynı konuyla ilgili ayetler bir arada verilmemiştir. Bu yüzden Kur’an’da verilen mesajı doğru bir şekilde anlayabilmek için ayetin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır.
c. Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri bu çerçevede ele alınır. Kur’an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir bütünlük içerisindedir. Eskiden beri Kur’an âlimleri tefsir çalışmaları yapmışlardır fakat günümüz insanlarının ihtiyaçlarının ve eşyaya bakış açılarının değişmesi ve bilimde açılan yeni ufuklarla birlikte Kur’an’ı kerimin daha bütüncül yaklaşımlarla tefsir edilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu yüzdende konularına göre Ku’ran tefsirlerine rastlanılmaktadır.
B.KUR’AN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan iki faktör bulunmaktadır:
a) Sübjektiflikten (Önyargılı Olmak) Kaynaklana Hata
Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde anlaşılabilmesi için önyargıya düşmeden tefsir edilmesi gerekir çünkü Kur’an’ı Kerim çelişkiden uzak bir kitaptır
b) Metoddan Kaynaklanan Hata
Kur’an’ı Kerim konuları kendine has üslup ve kalıplarıyla anlatmaktadır. Başka bir ilmin sistem ve terminolojisiyle Kur’an’ Kerim anlaşılmaya çalışılmamalıdır. Böyle yapıldığı takdirde Kur’an’ın asıl iletmek istediği mesaj hedefinden sapar. Kuran’ı kerimi hayatımıza uygulamamız için O’nu bütünlük içinde algılamamız gerekir.
Kuran nedir?
insanın varoluşunda merak , yeni bilgileri öğrenme anlamlandırma vardır.Bazı şeylerin nedenlerini sonuçları ile bilmek ayırt etmek netleştirmek ister. Bu şekilde kavramanın öğrenmenin hayatta insana daha yardımcı olacağı kanısındadır.Özneldir bu davranışlar hatta bir kabileyettir.Çoğu insanda bu özellik yoktur anlam veremez bazı şeylere o yüzden boşlukta hissederler kendilerini hayata karşı anlam yükleyemez ve bocalama dönemine girer. Anlam veremediği anlamlandıramadığı sürece bu bocalama dönemi devam eder.
Kuran-ı kerimin de bu şekilde bir çok tanımı yapılmıştır.Özel anlamlar yüklenmiştir kişi kendi hayatına benliğine göre tanımlamalar yapmıştır. Ama her şeyin olduğu gibi Kuran-ı keriminde genel olarak kabul edilen halk arasında yaygın olan bazı tanımları vardır.
Kuran'a ; insanın hayatını anlamlandıran yaşamını şekillendiren dini ve sosyal hayatı açıklayan yaşamı aydınlatan varlıktır.İnsan yaşamına kendisine varlığına değer verir. Bu değeri ise Kuran ile anlamlandırmak en doğrusudur.Buna en iyi örnek ise Adlerin şu sözüdür ; 'Ben böyleyim evrende böyledir' bu yargı insanın hem kendisine hem de yaşama verdiği anlamı , değeri gösterir.
Kuran-ı kerim bireyin yaşama ve bu yaşamının anlamı nedir? sorusuna cevap veren yol gösteren her zaman geçerli olan ilahi bir kitaptır.
İnsana varolma sebebini açıklar Allah'a layık kul olmasını emirlere ve yasaklara uygun şekilde yaşamasını hedefler. Ve Allahu teala kuranı peygamberleri bizlere rehber olarak göndermiştir.
Her insanın fıtratına uygun bir şekilde , kuranı baz alarak belirli çerçeveler içerisinde hayatını anlamlandırmasını ve yaşamını bu çerçevede şekillendimesi istenmiştir. İnsan neye önem verir ise yaşamı ona göre şekillenir. herkesin bir ideali vardır ve biz bu ideallerimizi fıtratımıza . kitabmıza uygun şekilde yorumlamalıyız
11040307/İDKAB-2 KURAN NEDİR ? 1.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN'I KERİM
İnsan, var olduğu günden itibaren yaşadığı hayatı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. İnsandaki bu anlama merakı, insanı insan yapan en büyük etkendir. İnsandaki anlama ve anlamlandırma merakı doğuştandır. Hayatımız boyunca yaşadığımız olayları anlamlandırmaya çalışmamız bu merakın fıtri olduğunun göstergesidir. Herkes bu anlamı kendi başına bulmalı ve bunun gerektirdiği sorumluluğu üstlenmelidir. İnsanlar, fıtri imkanlarını kullanarak hayatın anlamını bulmaya çalışmışlardır. Zamanla evrensel bir açıklamaya ulaşmak için de çalışmışlardır. İnsanlar anlam arayışına kendi kendilerini inceleyerek başlamışlardır. Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini gibi varoluş koşulları ortaya çıkmaktadır. Kişi-obje ilişkisinde bu koşullar zamanla anlam kazanmaktadır. İnsanın anlam arayışı da bu koşulların anlam kazanmasıyla gerçekleşmektedir. Bunların yanı sıra insana yol gösterecek bir rehberinde olması gerekmektedir. İnsan, temel iç güdülerini nasıl tatmin edeceğini rehberden öğrenir ve psikolojik bunalıma girmeden anlam arayışına devam eder. İnsanlar hayatı anlamlandırmaya çalışırlar. Ancak fıtratla tamamen uyumlu bir anlamlandırma yapabilmek için aşkın bir varlığa ihtiyaç duymaktadır. Bu aşkın varlıkta Allah’dır. Allah, peygamberler aracılığıyla insanlara mesaj ve insanların fıtrata uygun hayatı anlamlandırmaları için rehber göndermiştir. Kur’ an- Kerim’de insanın özünü bulması, hayatı kucaklaması ve var olma bilincinin farkına varması istenmiştir. Aynı zamanda bunlara ulaşmak için yol gösterilmiştir. Kur’ an insanın bilgi elde etmesini ve edindiği bilgilerle hayatını anlamlandırmasını sağlamaktadır. Anlam arayışı olmayan insanın bir amacı da olmaz.
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE 1.KURAN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
Kuran'ın Kuran’la tefsiri denildiği zaman konuların Kur’ ani bütünlük içerisinde ele alınıp incelenmesi ifade edilmektedir. Kur’ ani bütünlük içerisindeki inceleme üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunlar; ayet çerçevesi, siyak- sibak çerçevesi ve Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Birincisinde sadece kelime anlamına değil ayet içerisinde ki kullanıma bakılır. İkincisinde sadece konunun geçtiği ayete değil öncesi ve sonrasına da bakılır. Üçüncüsünde ise Kuran'ı kerim bir bütün olduğundan dolayı genel olarak değerlendirilir. Kuran'ın kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmasını engelleyen faktörler vardır. Bunlardan biri subjektiflikten kaynaklanan hata, diğeri metottan kaynaklanan hatadır. Birincisi hissidir. Yani insanın iç dünyasıyla alakalıdır. Kuran'ı anlamaya çalışırken izlenen yanlış yoldur. Kuran'ı anlayabilmek için ön yargılardan kurtulmalı ve Kuran'ı, Kuran'ın düşünce sistemi içerisinde değerlendirmeliyiz. Ön yargısız bir yaklaşım içinde Kuran'ın bütünlüğünü göz önünde bulundurmalıyız. Her alanın kendi terminolojisi vardır. Her alan kendi problemini kendi metoduyla çözer. Kur’ an da kendi alanında değerlendirilir. Kuran'ı anlamaya çalışırken de bir bütün olduğunu unutmamalı ve ona göre kendimize bir metot belirlemeliyiz. Sonuç olarak Kur’ an bir bütündür. Kuran'ı anlamaya çalışırken parçalara ayırarak değil de bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.
Kuranın Bütünlüğü Üzerine
Kuranı anlamlandırmamız için bütüncül olmalıyız. parça parça bakmamalıyız çünkü bütüncül olmazsak kuranı anlayamayız.
Tek bir mana çıkartamayız genel olarak bakıp bütün olarak yorumlamalıyız.Çünkü bütüncül olmak bazı şeyleri daha iyi anlamlandırır daha net kavrarız. Örneğin tek olarak incelediğimiz bir ayet bütünü ile çelişir en doğru ve en net olanı bütün olarak bakmaktır. Olayları , olguları , farzları daha iyi anlarız bütüncül bakarsak.
Kuranın bütünlüğü şekilde olur
- Ayet çerçevesi
- Siyak sibak çerçevesi
- Kuran bütünlüğü çerçevesi
bu 3 şekilde kuranın bütünlüğü sağlanır.
Bazı mezhepler farklı yorumlamıştır bu çerçeveleri.
Bir ayetin başını ya da sonunu bilmeden yorumlamamalıyız tam olarak eksiksiz bir şekilde anlamlandırmalıyız.
Kuran diğer kitaplardan farklıdır. İlahi bir kitaptır ve tüm insanlar için ciddi bir önem arz eder. Bu yüzden tefsiri haddinden fazla önemlidir.
Zaten kuran bir bildiri açıklayıcı olduğundan dili açık ve nettir.
Bu tefsirleri yaparken akıl ile iş birliği içerisinde olunmalıdır. Mantıklı şekilde yorumlamak anlamlandırmak için.
BÜŞRA BAYAZIT /11040061-İDKAB2
KUR ANIN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
Kur anın kuranla tefsiri denildiğinde kur anın ifadelerinin Kur anın bütünlüğü içinde açıklanmasını ve kur ’andaki konuların, muhataplarının zihinlerine yerleştirmeye çalıştığı kavramların kur ’ani bütünlük içerisinde incelenmesini anlıyoruz. Kur ’ani bütünlük içindeki bu incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar; ayet, siyak- sibak ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesi denildiği zaman kelimeleri önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Çünkü kelimeleri ayrı ayrı değerlendirdiğimiz zaman farklı anlamalar ortaya çıkabilir. Çünkü kelimeler cümledeki yerine göre anlam kazanabiliyor. Siyak-sibak çerçevesi herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerin bütünlük içinde sıralanmasıdır. Kur’an bazı durumlarda aynı ayetleri peş peşe sıralayabiliyor. Art arda gelen bu ayetlerin anlatmak istediği ortak mesaj vardır. Biz bu ayetlerin sıralanışını bölersek anlamı değişebilir bu bütünlük bozulabilir. Kur’ anın bütünlüğü çerçevesi; Kur’an en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Ayetler pasajlar, sureler hepsi arasında bir bütünlük vardır. Kuran’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan birkaç husus vardır. Bunlar kısaca; Kur ’ana genel bakılmamasıdır. Oysaki kur’ an tüm insanlığa seslenir. Bir pencereden bakmak yerine genel bakmalıyız. Diğer husus insanların kur’ anı tefsir ederken ona ön yargılı bakmaları ve bu yüzden nesnel olamamalarıdır. Bir görüş benimseyip o görüşün etkisiyle kur ’anı anlamaya çalışmak yanlıştır. Ön yargılarla kur’ ana yaklaşmak yanlıştır. Son hususu da kur’ ana farklı bir metotla yaklaşmak. Kur’ anın kendine has bir üslubu vardır. Bu üslü bu hiçe sayarsak farklı manalar elde edebiliriz. Bundan hareketle kur’ an bir bütünlük ifade eder.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’ANI KERİM
İnsan doğduğu andan itibaren sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. İnsandaki bu anlam arayışı ve öğrenme isteği insanı insan yapan en önemli husustur. İnsanın anlam arayışı fıtridir. Anlam arayışı olmayan insanın bir amacı olmaz. Hayattan tat alamaz. Çünkü bizi ilerleten anlam arayışıdır. Anlamlı yaşamak hayata renk katmaktır. Anlam olmadan mutluluk olmaz. Fakir bir insan hayatına anlam katabilirken, bir kral aynı anlamı katmayabilir. Bu insandaki farklı algılama ve kültürü gösterir. İnsan eylemlerine yön veren değerler vardır. Bu değerler insanın farklı yapıp etmelerine sebep olur. İnsan eylemlerini yöneten değerler üç gruba ayrılır. Bunlar; Yüksek değerler, araç değerler ve alışılan değerlerdir. İnsanlar değerlerini yerlerine getirirlerse hayatlarına anlam katmış olurlar. Yani fıtri kabiliyetlerini yerine getirmiş olurlar. Fıtri kabiliyetleri yerine getirmekle hayata anlam verir ve mutluluğa ulaşabilir. Eğer anlam arayışı sonuç vermezse; insan kendini anlamsız hisseder, kabiliyetlerinin farkına varamaz, hayattan vazgeçer ve mutlu olamaz. Eğer insan, kendini ve çevresini anlayamazsa dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılar. Yaşattığı hayattan haz alamaz. İnsan anlam arayışında başarılı olursa; fıtri özelliklerini keşfetmiş olur ve bu sayede mutluluğa ulaşır. İnsana hayatında anlam bulması için yardım edecek, yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insanın özüne varoluşuna hitap etmelidir. Ona insan oluşunu fark ettirmeli, hayatını anlamlandırılmalıdır. Buradan hareketle bu rehber Kur’ andır. İnsanın hür bir varlık olarak fıtratına seslenir, onu kullanmasını ister. İnsana anlam arayışında yardım eder. Kur’ an insana oku, düşün, anla ve yaşa diyerek onu anlam arayışına yönlendiriyor. Yani kur’ an bir anlamdır diyebiliriz.
KUR’AN NEDİR?
Kur’an, insanın hayatını anlamlandıran, insan hakkında tespitlerde bulunup onun hayatına yön veren, her nesile hitap edecek yeterlilikte olan biz müslümanların kutsal kitabıdır.
Her insan fıtratı üzere hayatını anlamlandırmaya çalışır. Kur’an insana bu noktada ‘’Oku-düşün-anla-yaşa’’ döngüsünü sunar. Buda Kur’an’ı hayatımıza yerleştirmekle mümkün olur. Aristoteles’in dediği gibi ‘Bütün insanlarda yaratılıştan gelen bir bilme isteği vardır’. Bilmek, anlamak ve anlamlandırmak. Çünkü insanlar fıtratları gereği kendilerini tatmin etmek isterler. Yaşadıkları bu hayatta işleyen muhteşem düzenin perde arkasında mutlak bir güç olduğuna inanırlar. Bu sayede hayata anlam katarlar, umutsuzluğa düşmezler ve hayatlarını kolaylaştırmış olurlar.
İnsan, hayatına anlam vermek adına birçok uğraşta bulunur. Yaşadığı her olaya, her eyleme bir anlam katar. Her insanın eylemlerini yöneten değerler farklıdır. Kimileri sevgi, saygı gibi yüksek değerlerle hayatına anlam katarken, kimileri maddi ve manevi servet olan araç değerlerle hayatını anlamlandırmaya çalışır. Bu karmaşa içinde insan doğru olanı bulabilirse fıtratının gereğini yerine getirmiş olur. Buda yüksek değerlerle mümkün olur. Araç değerlerle anlam bulmaya çalışan insan ise anlık hazzın peşine düşer. Hayatından zevk alamaz ve mutlu da olamaz. Bu şekilde inanç eksikliği olan insanların hayatı kısmen felç olur diyebiliriz.
İnsan obje ile ilişki kurmaya başlayınca, özünden gelen varlık koşulları ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyetler, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Ana zihniyetler insanın elinde olmayan, kendinde var olan fıtri koşullardır. İnsan sürekli bilgi edinme ve iletişim içindedir. Doğrudan ve dolaylı yoldan aldığı bu bilgilerle yeni davranışlar kazanır. Yani varoluşunun sebebi bilgidir. Her insanın alışı da farklıdır. Ayrı alış gücü ile dünyaya gelmeleri yaratılıştan gelen bir özelliktir.
İnsanlara hayatlarını anlamlandırabilmeleri için bir kılavuz gerekir. Bu kılavuz onlara fıtratlarında olan fakat unuttukları değerleri hatırlatacak yeterlilikte olmalıdır. İnsan hayatı anlamlandırma sürecinde bir sonuca ulaşamazsa umutsuzluğa düşebilir. Bu varoluşsal bir durumdur. Bu kılavuz insanlara nasıl yaşaması gerektiğini göstermelidir. Bu yüzden ‘’ Oku, düşün, anla ve yaşa der.’’
İnsanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı tabiat ve Tanrı’dır. Hayatına anlam verirken bu ikisinden birini seçer ve bu seçimde özgürdür. İlk olan ‘ben merkezli anlam verme’ insanın yeteneklerinin kaynağını tabiatta görmesidir. İkincisi de ‘vahiy temelli anlam verme’. Bu da yeteneklerinin kaynağını ilahi güçte görmesidir. Doğru olan tabii olarak kaynağın Allah olmasıdır. Allah insanlara vahiyle birlikte hayatlarına anlam verebilmeleri için peygamber de göndermiştir. İnsanın özü vahiyle içerik kazanır. Sonuç itibariyle Kur’an, insandan zihniyetini Kur’an ile inşa etmesini bekler.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an’ın tefsirinin kaynaklarından birincisi yine Kur’an’ın kendisidir. Peygamberimiz(s.a.v) de Kur’an’ı yine Kur’an ile anlamanın gereğine dikkat çekmiştir.
Kur’an’ın bir bütün olduğu, bütün olarak tutarlı olduğu ve bu şekilde anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Okuduğumuz bu kitapta Kur’an’ın Kur’an dışında başka kaynaklardan yararlanmadan anlaşılabileceği üzerinde durulmuştur.Bir müfessirin metodu incelenirken en önemli kaynak o müfessirin eseriyse Kur’an’ı tefsir ederken de en önemli kaynak Kur’an’ın kendisidir.
Kur’an’ın bir bütün oluşu, açık ve anlaşılır oluşu ve çelişkiden uzak oluşu itibariyle özel bir kitaptır. Kur’an bölümler ve başlıklardan oluşan bir kitap değildir. İçerik yapısı itibariyle farklıdır. Zaten dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bu kitabın sadece belli konuları işlemesi doğru olmaz. Kur’an’ın parçaları birbirlerini tamamlayan ve açıklayan nitelikleriyle bir bütündür. Manaları daima bir sistem içindedir. Zaten Kur’an, bir kitap olarak indirildiğine göre içinde bir bütünlük ve ahenk aramamız mutlaktır.
Kur’an’ın açıklama olması açık ve anlaşılır olduğunun delilidir. Eğer bir bütün içinde açık ve anlaşılır kitap vasıflarını taşıyorsa zaten kendi kendisini de tefsir ediyor demektir. Yani Kur’an’ın tefsirinde kullanılacak en önemli kaynak yine kendisidir. Kur’an ilahi bir kitap olması itibariyle kendine has bir yapısı vardır. Onun hakkında yeterli bilgisi olmayanlar ayetler arasında çelişki olduğunu sanabilir. Kur’an değişik yorumları yasaklamadığı için bunu yanlış anlayanlar olacaktır. Fakat bu zıtlığı değil çeşitliliği gösterir. Kur’an’ı bütün olarak ele aldığımızda da böyle bir zıtlığın olmadığı aşikârdır.
Kur’an’ın bütünlük içinde incelenmesi üç çerçevede ele alınmıştır. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesinde bakıldığında cümlenin bütünlüğü ön plandadir. Cümlenin herhangi bir öğesi değerlendirilmediğinde o cümleden anlaşılan fikir gerçeğin tamamen zıddı bile olabilir. Bu yüzden Kur’an’ı anlarken cümle ve ayet çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Siyak-sibak çerçevesi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir. Kur’an’da bazen aynı konuyla ilgili ayetler arka arkaya gelir. Ama ortak bir hedef vardır. Kendi doğrularını Kur’an ile temellendirmeye çalışanlar, ayetlerin belli bir bölümün çıkarıp farklı bir amaca hizmet edebilirler. Bunlar genellikle ifadeleri siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak anlamaya çalışanlardır.
Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi ilk akla gelen husustur. Çünkü Kur’an en ince ayrıntısına kadar muhteşem bir bütünlüğe sahiptir. Kur’an’ın anlaşılmasında, açıklanmasında odak nokta her zaman Kur’an’dır. Dolayısıyla Kur’an kendinde sağlaması yapılan bir kitap olmalıdır.
Kur’an’ın incelemesi yapılırken iki hatadan kaçınmak gerekir. Birincisi Kur’an’a ön yargılı yaklaşmak doğru değildir. Burada insanların kendi düşünceleri devreye gireceğinden daha önce kabul ettiği doğruları yine kabul edecektir. Doğrular da herkese göre değişeceğinden Kur’an’ın rehberlik özelliği zedelenmiş olur. Sonuç olarak Kur’an’ın yapısını bütünlük içinde ve önyargısız bir şekilde araştırarak kavrayabiliriz.
ESRA UĞUR / 11040330 İDKAB- II
İsmail KAYMAKLI /11040207-İDKAB2
Biz gerçeği her zaman ona verdiğimiz anlamla kavrarız, yani salt gerçek değil önceden yorumlanmış bir gerçek olarak. Dolayısıyla bu anlamın her vakit az çok kusurlu ve eksik nitelik taşıyacağını hatta hiçbir zaman kesin bir doğruluk içermeyeceğini varsaymak akılla bağdaştırılır bir davranıştır.Anlamlı ilişkilerden oluşan dünyamız hata ve yanılgılarla dolup taşan bir dünyadır.
İlahi makamdan dünya ve ahiret bahtiyarlığının yollarını göstermek için insanlığa gönderilen en son ve en mükemmel kitap Kur'an, indirildiği dönemden beri özellikle inananlar tarafından anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır.Ayrıca ilk emride 'OKU' emridir.İlk emri itibariyle Kur'an bizden kendisini okumamızı , okuduklarımız üzerine düşünmemizi, düşündüklerimizi ise salih amele dönüştürmemizi istiyor.
Kur'an-ı Kerim anlaşılması ve uygulanması için birçok müfessir tarafından yorumlanmıştır.Bu müfessirlerin amacı Kur'an'ı en iyi şekilde anlayıp, anlaşılmasını sağlamak ve hayatımızda uygulanmasını sağlamaktır.Peygamberimiz tebliğ konusunda en iyi şekilde tebliğ etmiş ve tebyin konusunda ise bizlere en güzel örnek olmuştur. Hz. Peygamber ve sahabeler Kur'anı hem sözleri ile hem de eylemleri ile tefsir etmişlerdir.Yani gerçek yaşanan hayata uyarlamışlardır.Onun emir ve yasaklarını gözle görülür elle tutulur hale getirmişlerdir.
Kur'ân bize vermek istediği mesajı iyi anlamak için ayetleri bütün olarak ele almak gerekir.Ayetlerin bir başından bir sonundan aldığımızda anlamamız gerekenlerin dışında olanları anlayabiliriz.Bu yüzden ayetleri bütün olarak ele almamız gerekir.
Sonuç olarak Kur'an-ı Kerimi okumalıyız, okuduklarımızı düşünmeliyiz, düşündüklerimizi ise hayatımıza uygulamalıyız.Kısacası oku-düşün-anla-yaşa döngüsünü en iyi şekilde gerçekleştirmemiz gerekir.
Kur’an nedir?
İnsan doğuştan gelen fıtratımızda bulunan yok edemeyeceğimiz gibi daha sonradan da kazanamayacağımız anlam arayışı içerisindedir. Bu arayış insanın varoluşunda bulunan merak, yeni bilgiler edinme gibi özsel anlamlandırmadır. Bu anlamlandırmaya çalışma insana bir yaşama sebebi bulmasını da sağlar. Bu arayış kişinin yaşam tarzını belirler. Herkesin arayışı farklıdır. Bulduğu cevaplar da farklıdır onun için bu arayışlar kişiden kişiye ve toplumdan topluma fark gösterir.
İnsanlar yapmış oldukları herhangi bir işi anlamsız bulmaz. Çünkü hayatında bir anlam ve amaç taşımayan insan yaşayamaz. Biz Müslümanlar için ise Kur’an hayatımızı anlamlandıran bir kitaptır. Allah Teala bizleri uyarması, doğru yolu göstermesi, peygamberleri aracılığıyla insanlarla konuşup emir ve yasaklarını bildirmiştir. Bizim de bu doğrulta da yaşayışımızı belirlememiz ve ona uygun şekilde hayatımızı idame ettirmemizi istemiştir.
Kur’an insanı imana zorlamaz sadece özünü kullanıp sahip olduğu hürriyetle doğruyu görüp kendisinin tercih etmesini ister. Kur’an insandan okuyup düşünmesini ve anlayıp yaşamasını ve bu döngünün böyle devam etmesini istemektedir. Kur’an insanı tanır direk onun için indirilmiş, gönderilmiştir. Onun için insanın kurtuluşu Kur’an’daki emir ve yasakları yerine getirebildiği derecede Kur’an’dadır. Yani biz Kur’an’ın emir ve yasaklarını Kur’an’ın istediği gibi yaşarsak hayatımızdaki doğuştan gelen o fıtri özelliğimiz olan “anlamlandırma” gayesini yerine getirmiş oluruz. Anlamlandırma gayesi yerini geldiği için insan ruhu boşluğa düşmez ve bocalama yaşamaz. Psikolojik olarak da rahata kavuşmuş oluruz.
Kur’an’ın bütünlüğü üzerine..
Kur’an bir bütündür. Kur’an bir bütün olduğu gibi onun emirleri ve yasakları da bir bütündür. “Namaz kılarım ama başörtüsü kullanmam.” Demek gibi şansımız yok eğer Allah o konu da hükmünü vermişse konu tartışmaya kapanmıştır. Bütünü görmeden parçalardan hareket edersek Kur’an’ı anlayamayız ve yanlış yorumlar yapmamıza neden olabilir bu durum. Kur’an’ı tefsir eden kaynaklardan biri yine Kur’an’dır. Bu durum siyasi sebepler için ya da bir kişinin veya kuruluşun çıkarı için kullanılmak istenebilir. Yani Kur’an’dan belli ayetleri alıp onu delil göstererek çıkar sağlamak isteyebilirler. Bunun örnekleri tarihte vardır. Mezheplerini ön plana çıkarmak üstünlük sağlamak için kullanılmak istenmiştir. Biz ise o konuya delil olarak gösterilen ayetin öncesini sonrasını Kur’an’da başka hangi surelerde geçip geçmediğine bakmamız gerekir. Kur’an’ı Kerim’in bize ilettiği mesajı tam manasıyla anlayabilmemiz için öncelikle ayet çerçevesinde anlatılmak isteneni anlamamız gerekir. Kur’an’da aynı konuyla ilgili ayetler bir arada verilmemiştir. Bu yüzden Kur’an’da verilen mesajı doğru anlayabilmek için ayetin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır buna da siyak-sibak çerçevesi diyebiliriz.
Halil TOPUZ 11040309- İDKABÖ/2
MEDİNE AKTAŞ 11040022 KUR'AN NEDİR?1-İNSANIN ANLAM ARAYŞI SERÜVENİ ;İnsan varolduğu günden bu yana sürkli olarak içinde dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamya çalışmış,ancak bu çabası içşnde en az tanıyabldiği yine kendisi olmuştur.insandaki bu anlma merakı ve öğrenme arzusu insnı insan eden en büyk kuvvettir.yaşamak isteyen hiçbr insan,kendi eylmlerini,kendi harket tarzını anlmsız bulmaz.her insn kendisinde bir yetenek,eylemlernde bir anlam görr.bu yetenek ister olsun ister olmsın,hiçbir önmi yoktur.tarihten önceki zamnlardan bugüne kadr bütün insanlardaki inanma ve anlamlandırma hali aynıdır.2-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR?İnsnın anlm arayışındaki anlam kelimesi,insanın bütün yapıp etmelerini yöneten,insnın somut varlık bütününe ait,bu varlık bütününde temelini bulan fitri imkanlarından birini ifade etmktedir. 3-İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM ;Breyin kendi içinde hayatın anlamını keşfedip gerçekleştirdiği bir iç dünyası vardır,bir de bireyin kendini kuşatan,dışındaki varlıklar aleminde haytın anlamını keşfedip gerçkleştirdiği bir dış dünyasındaki başarıyla birlikte sağlar.İnsan hayatta denge ve düzn arar. Kur'anla hayatı anlamlandırmada bu denge ve düzen ahiret-dünya dengesi üzerine kurulmalıdır. KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE A)KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI 1-Kur'an'ın Kur'anla Tefsiri ;Kur'an'daki müfred lafızların Kur'an'ın bütünlüğünden yarrlanarak açıklanması ve Kur'an'daki okuyanların zihinlerine yerleştirmeye çalıştığı kavramları Kur'an'i bütnlük içerisinde incelenmesi demektir.Bu bütünlük üç çerçevede ele alınır: a)Ayet Çerçevesi: Kur'an'ı anlamya çalışırken,kelimelerin cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmaktadır.Çünkü bazen cümlenin unsrlarından herhangi biri değerlendirmeye alınmdığında, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediğ mesaj tam bir anlaşılmamış olur. b)Siyak-Sibak Çerçevesi: siyak-sibak, peş peşe anlamına gelir.Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sralar.İşte bu siyak-sibakın gözardı edilmesi sonucnda herkes ayetlerden kendi fikrine uygun düştüğü kadrını alır ve Kur'an'ın fikir bütünlüğünü yok eder. c)Kur'an'ın Bütünlüğü Çerçevesi: Kur'an'ın en küçk parçası olan kelimeden başlayarak terkipler, cümller,belli konularda ayet grupları ve kıssalar gibi daha büyük Kur'an pasajlarının hepsi birbirine son derece bağlıdır.Kelimelerin gerek lügat anlamları gerekse Kur'an'i sistem içerisinde kazandıkları,yeni manların kavranması hep Kur'an'ın bütünü içinde mümkün olmaktadır.KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Kur'an'ı kendi bütnlüğü içerisinde anlaşılmasını engelleyen ve onu odak nokta olmaktan çıkaran faktörleri iki grupta inceleyebliriz: 1)Subjektiflikten Kaynaklanan Hata (Önyargılı Olmak) Önyargılı olunmamakla, Kur'an'ı yorumlayanlrın, kendilerinin veya görüşlerini benimsedkleri önceki alimlerinin fikirlerni esas alarak değil, Kur'an'ı,Kur'an'ın düşünce sistemi içinde anlaşılması kestdilmektedir.Aksi taktirde en doğruya ulaştırdığı iddiasında ilahi Kelamın insanların peşin hükümle yormlamaları onun indiriliş gayesinin gözardı edilmesi demektir ki bu da Kur'an'ın rehber kitap olma özelliğni zedeler. 2)Metoddan Kynaklanan Hata ; Kur'an'ın kendi bütünlüğü içnde anlaşşılmasını engelleyen metoddan kynaklanan hatalar vardır.Bunlar : a-Kur'an'ı Kendi Fikri sistemi İçnde Yorumlamak İnsanlığa hayat vern,bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollrını gösteren ilahi kelam konulardki zihniyetini verrken, muhttablarına kendisine has bir uslupla hitap edr.b)Bütncü Yaklaşmdan Uzak Olmak; Kur'an'ın bir bütn olarak anlaşılmasında en büyük hatalrdan biri bütncü ve terkpçi olmayan yaklaşım tarzıdır.Bir ayet açıklananırken yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendğinde gerçkten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidlmesi gerekir.
Kuran Nedir ?
İnsan yaratılış gereği yaşadığı çevreyi bu dünyanın varlığını niçin yaratıldığını ve bunlar gibi daha bir çok sorunun cevabını arayarak varlığını anlamlandırmaya çalışır.
Fakat bir şeyi anlamlandırmak için ilk başta ona ve onun varlığına inanmak gerekir. İnsan yaşadığına inandığı için hayatı anlamlandırmaya çalışmıştır ve bu sorun insanları büyük bir yaratıcının varlığına götürmüştür. İnsan bu yaratıcıyı ararken aslında yaşadığı her şeyi de anlamlandırmaya başlar. İşte Kuran-ı Kerim bize bu noktada anlamlandırmanın kapısını açar.
Rabbin sözü olan Kuranı okudukça yeni anlamlara ve yeni sorulara ulaşırız. Aslında Kuran-ı kerim hem bir yol gösterici rehber hem de bir sonraki anlamlandırma için ipucudur.
Kuran- kerim her açıdan eşsizdir ama hiçbir şekilde insanları hiçbir şeye zorlamaz yalnızca okunup anlaşılmayı, rehber olmayı ve hayatı anlamlandırmayı amaçlar. Yani insan Kuranı okumalı anlamalı ve hayatını da buna göre şekillendirmelidir.
Aslında insan hayatını anlamlandırmayı iki şekilde yapar. Bunlar, ben merkezli hayatı anlamlandırma ve vahiy temelli hayatı anlamlandırmadır. Birincisinde anlamlandırma insan fıtratının kaynağını tabiatta ve kendinde görmesindedir. Vahiy temelli hayatı anlamlandırma ise insan özünü görür ve bunun kendisine büyük bir yatarıcı tarafından verildiğini düşünerek anlamlandırır.
Ben merkezli anlamlandırma dar ve yetersiz bir anlamlandırmadır. Çünkü her şeye ben gözünden, bencillikle bakar. Ama insanın tüm açıları yakalayarak anlaması gerekir, işte Kuran vahiy temelli anlamlandırmanın anahtarıdır.
Allah bunu insanlara anlatabilmek için Hz. Adem (as)’dan başlayarak yüzbinlerce peygamber göndermiştir. Ve Son peygamberiz Hz. Muhammed (sav)’de bunun en güzel örneğidir. O Baştan aşağı Kuranı anlamış onu hayatında rehber edinmiş ve bizlere bunun nasıl yapılacağını göstermiştir.
Ali şeriati’nin bir sözü var; Allah okuyun diyor, Okuyun. Çünkü; mürekkebin akmadığı yerden kan akıyor…
Hep birlikte okuyalım, anlayalım, anlamlandıralım…
Kuranın Bütünlüğü üzerine ;
Kuran Allah’ın sözüdür, Onun kulu ile konuşmasıdır. Kuran kulun hayatını tamamen kapsayan insanın varlığını anlamasını dolayısıyla Rabbinin emir ve yasaklarına uymasını ve mutlu olmasını sağlayan en büyük yardımcıdır.
Kuranı-ı Kerimde 114 sure vardır ve bu surelerin hiçbiri birbiri ile zıt düşmez kuranda bir uyum bir düzen vardır. Kuran yeryüzünde ki bütün kitaplardan farklıdır.Bizler onu sure sure ayet ayet okuruz fakat bu ayetlerin hiçbiri birbirinden bağımsız düşünülmemelidir.Kuran bir bütün olarak anlaşılmalı ve bir bütün olarak yorumlanmalıdır. Tek başına bir ayetin anlamına bakmak insanı yanıltır çünkü kuranda konular bir bütünlük içindedir dolayısıyla bir ayet hakkında hüküm vermeden önce onun öncesine, sonrasına bakmamız gerekir buna siyak-sibak uyumu denir. Kendi doğrularını Kur’an ile temellendirmeye çalışanlar, ayetlerin belli bir bölümün çıkarıp farklı bir amaca hizmet etmeye çalışanlardır. Bunlar genellikle ifadeleri siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak seçerler ve Kuranın anlatmak istediğini kendi amaçlarına uygun olarak anlatmak isterler ve ayetleri saptırırlar bizim üstümüze düşen görev bunların farkına varmak ve kuranı bir bütün olarak ele almaktır…
Fatih Mustafa TAŞKAFA 11040297-İDKABÖ/2
KUR’AN NEDİR??
İnsan her zaman bir merak ve öğrenme arzusundadır. Her hareketinde mutlaka bir anlam bulunmaktadır. Hayatını anlamlandırabilmek için bir hakikat fikri peşinde koşuşturmuştur, koşmaya da devam edecektir. Ancak her ,insanın anlamlandırmaları farklı olabilmektedir bundan dolayı fikir ayrılığı yaşanabiliyor böylece eleştirel zihniyet gelişmiştir. İnsanın fıtratında her zaman bir anlam arayışı vardır, fıtratını tatmin etmeye çalışmaktadır. Elde edilen her bilgi kendimizi, fıtratımızı/ özü- müzü tanımamıza imkan vermektedir. İnsanın özü/fıtratı doğuştan bahşedilmiş, kazanılmış ideal bir durumdur. İnsan eylemleri belli değerler tarafından yönetilmektedir bunlar; araç, yüksek ve alışılmış değerlerdir. Araç değerler ; ilgi menfaatin değeridir; günümüzde bu değerler çok önemsenmektedir. Yüksek değerler ise; doğrudan karar vermeye yöneliktir, en üst seviyedir . Ve alışılan değerler bulunmaktadır temelini toplumdan ,kültürden alan değerlerdir. İnsan hayatını mutlaka bir değere önem vererek yönlendirir, anlamlandırır. İnsan fıtratı hür bir varlıktır. Büyüsel ve olgusal zihniyete sahip olmakla hayata anlam verilir. Yaşadığı ortama göre bu zihniyet oluşmaktadır. İnsanın her zaman hayatına anlam aramakla birlikte bir rehbere ihtiyacı vardır .Bu rehber de ancak ilahi kitaptır. İşte Allah peygamber aracılığıyla, yarattığı insanlarla konuşmuş ve onların fıtratına uygun, anlamlı hayatı gerçekleştirmek için rehberler yollamıştır. Kur’an insana oku ,düşün, anla, yaşa ilkelerini buyurmuştur. İnsan yaşadığı şeyi anlamlandıramıyorsa ya da bildiği şeyi düşünüp anlamlandırıp yaşayamıyorsa her zaman eksik kalır ve bu da olumsuz sonuçlar doğurur. Kur’an ferdin hayatını anlamlandıran kitap olduğu gibi insani sürekli bir bilgi arayışına sevk eder ve bu bilgiyi yaşamına uygulamasını ,uygulamasıyla da mutlu olmasını istemektedir. Olumsuz, yanlış bilgiler öğrenilip aktarılırsa ; toplum , çevre , aile ve fert kötü etkilenecek ve bunlar tarafından Kur’an’ın yanlış anlaşılmasına sebep olunacaktır. Bu yüzden her zaman doğru bilgiler peşinde koşulmalı ve yaşama uygulanmalıdır.
MERVE TOPUZ /11040310-İDKAB2
KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
Kur’an-ı bütünlük ayet, siyat-sibak ve kuranın bütünlüğü çerçevesiyle incelenmeli , sağlanmalıdır. Ayet çerçevesinde Kur’anı anlamak için öncelikle cümle ve ayet bütünlüğünde ne demek isteniyor ona bakılmalıdır. Siyak-Sibak çerçevesi derken ise bu çerçeve önemli bir yere sahip olmakla herhangi bir ifadenin öncesine ve sonrasına bakılmalıdır. Bir de Kur’anın bütünlüğü çerçevesi bulunmaktadır en önemli çerçevedir burada fikir uyumluluğunda verilen mesajlarda bir bütünlük bulunmaktadır .Kur’anın tefsirinde ayetler arasında her zaman bir bütünlük olmalıdır ki anlamlandırma tam olsun. Bu çerçeveler göz önüne alınarak anlam bütünlüğü sağlanmaya çalışılmalıdır. Kur’anın konuların arasında bir bütünlük sağlanabilmesi için önyargısız, objektif, etkisiz yaklaşılmalıdır. Bazı konularda kesin ve şaşmaz kurallar koyulabilir ancak genel itibariyle kafa yorulabilecek, düşünülmesi gereken içerdiğinden tefsir yapılırken çok dikkatli olunması gerekmektedir. Bazen çok ince mana içeren ayetlerle de karşılaşabiliniyor; bu durumda titiz bir şekilde uzmanlarla defalarca gözden geçirilmesi gerekir. Belli ekollere, tarikatlere, topluma , kültüre sıkı sıkıya bağlanma ve etkilenme Kur’anın doğru tarafsız tefsirine engel olmaktadır. Oysa Kur’an çelişkisiz, kendi ifadesiyle bütünlük sağlanan bir kitaptır. Siyasi olayların, itikadi fırkalaşmanın ,mezhep ayrılıkların Kur’anın doğru tefsirine daima engel olmakla birlikte olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Şahsi düşünceler, batıni açıklamalar , toplumun çıkarlarına uygun yorumlamalar yapılarak Kur’anın konularını oluşturmaya çalışanlar olmuştur, ona asılsız manalar yüklemişlerdir. Bazı Müslümanlar Kur’anı zaman zaman rehber olmaktan çıkarıp kendi çıkarlarına uygun Allah’ın bütünüyle insana bıraktığı bir kitap haline sokma hatasına düşmüşlerdir. Oysaki Kur’an bir takım olgulara uyan ve uydurulabilen ,çıkarlara göre şekillenen kitap değildir .İnsanlara rehber olarak gönderilen bütünlüğüyle, insanların hayatını anlamlandıran ilahi bir kitaptır. Kur’an inanan insanlar için kendi iç yapısında gayet tutarlı , bütüncül bir rehber kitabıdır.
MERVE TOPUZ/11040310-İDKAB2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an’ı Kerim bütün hayatı kuşatan, insanlara yol gösterici olan ve onlara dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren bir kitaptır. Bu yüzden Kur’an’ı Kerim sadece belli konuları işlemez. Evrensel olan tüm konular onun içeriğini oluşturur.
Kur’an’ı Kerim bir bütünlüğe sahiptir. Onun bu bütünlüğü üç çerçevede ele alınmıştır.
1) Ayet Çerçevesi : Kur’an anlatılmak istenirken ilk önce onu oluşturan ayetler değerlendirmeye alınmalıdır. Bu işlem yapılırken ayetin bütünü göz önünde bulundurulmalıdır. Bu olmadığı takdirde yanlış yorumlamalar ortaya çıkar.
2) Siyak-Sibak Çerçevesi : Bir ifadeyi değerlendirirken ondan önceki ve sonraki ifadelerde dikkate alın malıdır. Bazı ayetler peş peşe gelmiştir. Bu ayetlerin içinden bazılarını çıkarmak ondan çok farklı anlamlar çıkmasına neden olur.
3) Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi : Kur’an bir bütün halindedir. Bu bütünlüğü içinde parçaları birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturmuştur. Bu parçalar bazen birbirini tamamlar bazen de açıklar. Ayetlerle de belirtildiği gibi o apaçık haldedir ve çelişkiden uzaktır. Bütün ifadeleri bir birini destekler. Bu yüzden onu değerlendirirken bir bütün halinde ele almak gerekir.
Kur’an’ın bir bütün olarak anlaşılması için ön yargılarımızı bir kenara bırakarak ona yaklaşmalıyız. Ön yargıların olduğu yer de objektiflik söz konusu olamaz. Kur’an’ı yorumlayan alimler kendi görüşlerini Kur’an yorumuna karıştırmışlardır. İslam ‘da ki siyasi ve itikadi yaklaşımların farklılaşması alimleri bu ön yargılı tefsire itmiştir. Tüm tarikat, cemaat ve mezhepler kuranı kendilerine göre yorumlamışlardır. Oysa kuran bir bütündür ve o kendi sitemi içerisinde değerlendirildiğinde doğru anlaşılır. O doğru anlaşılmadığında oku, düşün, anla ve yaşa zincirinde sorun ortaya çıkacaktır. Nitekim öylede olmuştur. Onu bir bütün olarak okumak, düşünmek, anlamak ve yaşamak gerekir. Hayatımız ancak bu şekilde anlam kazanır.
TUĞBA KALAYCI/11040181-İDKAB2
ENSAR KAYA /11040199/İDKAB2
KUR'AN NEDİR ?
1-)Doğası gereği ilk insandan beri bilmeye, anlamaya karşı bir merağı isteği olan insan bu merak ve istek uğruna büyük bir çaba göstermiştir.Fakat bu çabasının karşısını tam manada alamamıştır.
2-)İnsan en küçük olayda harekette bile bu çabasını sürdürmüştür.Ayrıca bu anlamlandırma hareketini hayatının her sahasında uygulamak istemiştir.Çünkü insanlar kendilerini bir şeye adaması, hayatının bir amacı olduğuna inanması doğuştan ölüme kadar süren bir fiiliyattır.İşte bu fiiliyat onun öz fıtratıdır.Onun bir gereğidir.
3-)Anlam arayışı her insanda ortaya çıkan bir olgu olsa da her insanda aynı düzeyde olmamıştır.Filozoflar, düşünürler bu arayışı geliştirmiş, belirli sonuçlara ulaşmıştır.Fakat bu arayışı geliştiremeyen insanlar kendilerini bu arayışın dışına atabilmek için farklı yollara başvurmuşlar.(içki, kumar...)
4-)Tabi bu anlam arayışı kaybolan bir şeyi aramak gibi gerçekleşmediği herkes tarafından bilinmekte.Bu arayışın, bu sürecin bir metodu
, bir yolu vardır diyebiliriz.Bunun için ; filozofun da dediği gibi önce soruyu çok iyi bir şekilde anlayıp ondan sonra cevap sürecine girmeliyiz.Burada sorudan kastımız 'ANLAM' kelimesinin bize ne ifade ettiğidir.
5-)Anlam ; var olan, var oluşun anlaşıldığı ve ona göre hareket edilen bir kavram olduğu için aşamalar halinde oluşmaktadır.Bu aşamalar, var olan anlamın insan tarafından algılanan, görülen, bilinen, değerler sınıflamasına sokulan, insanın imkan koşulları ile ortaya çıkan bir kavram halini almaya başlar.
6-)Ona bahşedilen özgür iradesiyle seçim yapmaya hak kazanmış insan ; onu bir amaca yönelten, anlama isteğine doğru yol aldıran ve onu bu hareketleri ile özel kılan fıtratının kaynağını bulmak için yola çıkar ve karşısına iki yol çıkar : tabiat ve tanrı ..
7-)Allah'ın onu yarattığını bilen, onun bu dünyadaki her yerde aynı öze sahip olacağının ve diğer insanlar içinde aynı şeyin var olduğunun farkındadır.Kullanma kılavuzu gibi bu kılavuzlar aynı belgeyi farklı renklerde sunmuştur.Yani aynı mesajı iletmek istemiştir.
8-)Kur'an-ı Kerimde bu rehberin en evrensel ve en sonuncusudur.Kur'an insanın onu okuyup düşünmesini, düşündüğüne bir anlam vermeyi ve bunu hayatına yansıtmasını emretmiştir.Çünkü bu hayatta bir anlam amaç kargaşasına düşmemek için onu yaşamalıyız yoksa ne onu anlayabiliriz ne de onu başkasına anlatabiliriz.
9-)Özünün kaynağını ALLAH diye kabul eden insanlar bu kabulun getirdiği davranışları yerine getirerek salih bir toplum yani anlamlı, amaçlı, hedefli bir toplum oluşmuş olur.
KUR’ AN NEDİR ?
İnsan hiçbir canlıya benzemeyen bir varlıktır. Kadın-erkek, eğitimli –eğitimsiz, Müslüman -Hristiyan olsun bütün insanlarda hayata dair bir anlam arayışı vardır ve bu fıtridir. İnsanın hayatına anlam kazandıran değerleri, inançları, hedefleri onun eylemlerine büyük ölçüde etki eder. İnsan fıtratında bir takım yapısal imkanlar vardır. Yapan-yıkan, seven-nefret eden gibi bu imkanlar insanın kendi seçimi değildir. Böyle olması insanın kendini ve diğer insanları anlamada ona sorun teşkil eder. Bu yüzden insanlar yollara ve törelere ihtiyaç duyar. Ona doğruyu yanlışı , iyiyi kötüyü gösterebilecek bir kültür. Bu kültür onun hayatını anlamlandırması için onda bir zihniyet oluşturur.
İnsan hayatını anlamlandırmada , ben merkezli anlamlandırma yaparsa fıtratının sadece bir kısmıyla örtüşen hayatı anlamlandırmış olur. Bu da onun fıtratındaki kemal boyutunu köreltmesine neden olur. Ama insan fıtri ilkeleri temel alarak bir anlamlandırma yaparsa kendini aşma başarısını sağlamış olur. İnsanın bunu yapabilmesi için özünün varoluşundan önce geldiğini idrak etmesi gerekir. Bunu idrak etme onu Allah’ın varlığını düşünmeye sevk eder.
Allahu Teala insanlara fıtrata uygun olarak hayatlarını anlamlandırmaları için bir takım mesajlar ve bu mesajları bize ulaştıran, açıklayan ve hayatlarına geçiren peygamberleri de bize rehber olarak göndermiştir.
İnsan hayatına anlam ararken hür bir varlık olarak sorumluluklarının bilincinde olmalı, kime ve neye karşı sorumlu olduğunu bilmelidir. Bu da onun hayattan kopmadan var oluşunu gerçekleştirir. Allah bu sorumluluk bilincini diri tutan anlam arayışındaki dengeyi gözeten mesajı peygamberimizle göndermiş ve insanları yer yüzünde halife yaptığını açıklamıştır. Bu halifeliğin en güzel örneği peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)dir. O Kur’an –ı hayatına geçirmiş ve tüm insanlığa örnek olmuştur. O Kur’an’ı sadece okuyup hıfzetmemiş aynı zamanda ondaki ince manaları keşfetmiş ve bunuda fiilleriyle dışa vurmuştur . Biz insanlarda hayatımızdaki anlam arayışında Kur’an’ı referans almalıyız. Onu önce okuyup, okuduğumuzu düşünüp, düşündüğümüzü anlayıp hayatımıza geçirmeliyiz. Eylemlerimizi onun ışığında onun istediği gibi gerçekleştirmeliyiz. Bunu yapar iken de insan Kur’an’ı bir bütün olarak ele almalı , ön yargısız, objektif bir şekilde incelenmeli ve hayata geçirmelidir .
TUĞBA KALAYCI/1140181-İDKAB2
ENSAR KAYA /11040199/İDKAB2
KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜNDE AÇIKLANMASI
Evrende var olan her şeyin bir açıklaması, yorumu vardır.Bu açıklama en iyi o şeyin kendisiyle, kendi türüyle olabilir.Evrensel bir mesajı olması son ilahi kitap olması nedeniyle de ayrıca kendinden daha iyi bir kitap olmaması nedeniyle de Kur'anı Kur'an la açıklamalıyız, yorumlamalıyız.Kur'an bütünlüğü içerisinde bir silsile halini almıştır.Aslında Kur'anın tamamı tek mesajı faklı olay ve olgularla ifade etmektedir.
Kur'anın içinde geçen tüm emir, yasaklar ve daha başka bir sözün hepsi 6666 ayette toplanmıştır.Kur'anın en önemli kısmı da ayetler kendi içinde bir anlam oluşmaktadır.Yani bizim Kur'an-ı kendi bütünlüğü anlamak için ilk önce ayetlere onlardaki cümle yapısına terkiplere kelimelere ve onların cümle içinde ifade ettiği anlamı çok iyi bir şekilde anlamalıyız.
Kitapta verilen örneklerde de anlaşılacağı üzre ayetler bazında değerlendirmediğimiz zaman ortaya istemediğimiz sonuçlar çıkabilir.Kur'an da ayetler birbiri ile bağlantılı bir şekildedir.Yani ayetlerin hepsi teker teker birbirlerini tamamlayarak Kur'an'ı meydana getirmektedir.Belirttiğimiz gibi ayetler bir önceki ya da bir sonraki ayeti tamamlar.Konular birbiri ile etkileşim halinde bağlantılı bir şekilde gitmektedir.
Biz Kur'an'ı açıklarken, anlarken bu bütünlüğü bozamayız.Çünkü Kur'an da asıl tefsir asıl meal onu bütün halinde ortaya ele alındığında çıkar.Fakat bazı kişiler, alimler bu hataya düşerek kendi görüşlerini, düşüncelerinin doğruluğunu ispat etmek için ayetlerin bir kısmını almışlar ve diğer kısımlarını konuya dahil etmemişlerdir.Ama bu onların görüşlerinin uyuşmadığını ya bir önceki ya da bir sonraki ayete bakarak anlayabileceğimizi ortaya koymuştur.İşte biz buna siyak-sibak çerçevesi diyoruz.Bu çerçevede anlamın yani konuların, ayetlerin birbiriyle olan bağını açıklamak için kitap ta örnekler verilmiştir.
Tabi buraya kadar biz daha çok özel bir anlam tarzı yani özeli bahsetmiş bulunuyoruz.Fakat Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması denildiğinde akla ilk gelen Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesidir.Daha önceki cümlelerde bahsettiğim gibi Kur'an kendi içinde uyumlu bir bütünlüğe sahiptir.Yani Kur'an kelimeler, cümleler,konular vb. ayrılmaz bir bütün içindedir.Kur'anın ayetleri özelden genele genel bir konu içerisinde bir biri ile bağdaştırılmıştır.Fakat farklı ayetlerde ki bir konu ya bakış bir mana örgüsünde mevcut olduğu görmekteyiz.
Değişen çağ koşulları, mekan, yer ve zaman da ortaya çıkan değişimlerde bu çerçeveyi bir nevi zorunlu kılmaktadır.Yani eskiden varolan Kur'anı bütünlüğü içerisinde anlama çabaları, çalışmaları şimdi daha zorunlu, daha fazla gereklidir.
Kur'anı anlayabilmek için gerekli şeyler olduğu gibi buna engel faktörlerde ortaya çıkabiliyor.Genel olarak Kur'anın anlaşılmasında ve ondan hükümler çıkarırken odak noktasını Kur'an olarak seçtiğimizde farklı sonuçlar ortaya koyabilir.Kişinin grubunun, mezhebin çıkarları için ne olursa olsun Kur'anı buna uydurmamalıyız.Bunları Kur'ana uydurmalıyız.Ki Kur'anı biz açıklamak isterken her türlü kötü düşünce ve davranıştan kurtulmalıyız.Ön yargılı bir şekilde Kur'ana yaklaşmak onu anlamak bizim aramıza bir perde çekecektir.Buda Kur'anın rehber kitap olma özelliğine zarar verecektir.Yukarıda da belirttiğimiz gibi önyargılı olmak bağlı bulunduğu cemaatin, alimin, grubun çıkarları ile Kur'ana yaklaşmamalıyız.Biz bu önyargıdan kurtulup öyle yaklaşmalıyız Kur'ana.
Kur'anı anlamaya engel faktorlerden 3. metoddan kaynaklanan hata diye bahseden kitabımız bunu 2 alt başlık altında toplamıştır.
İlk insan olan Hz. Ademden bu yana gönderilmiş olup en mükemmel olan Kur'an kendi içinde bir sistem bulundurmaktadır.Evrensel bir mesajı olan ve bütün insanlığı hem dünyada hem de ahirette mutlu olamanın formülünü vermek için gönderilmiştir.İşte bu formülü Kur'an kendi ile kendi cümleleri ile kendi uslubu ile tarif etmektedir.Zaten Kur'an dikkatle objektıf bir şekilde incelendiğinde onun kendine ait bir fikri öngörüsünün olduğu görülmektedir.
Tabi bu faktörlerden bu engellerden aştığımızda bir de bütüncü yaklaşımdan uzak olma faktörü ortaya çıkmaktadır.Bu güne kadar yapılan en iyi tefsirlerde bile ne kadar uğraş gösterilse de Kur'ana tam mana bir bütüncü yaklaşım gözlenememiş.Buna Eş-Şenkıtı yı örnek verebiliriz.
Çünkü biz ayeti tefsir ederken bütüncül bir şekilde düşünüp ona göre tefsir etmeliyiz.Belirttiğim gibi Kur'an bütün olarak ele alınması gereken bir ilahi kitaptır.Onun ayetlerinin, kelimelerinin birbiri ile olan bağlantısını göz önünde bulundurmalıyız ve şunu unutmamalıyız ki : biz Kur'anı ne kadar iyi anlarsak o kadar iyi kendimizi anlarız.
RUKİYE USLU 11040322 / İDKAB-II
KUR’AN NEDİR?
İnsan var olduğundan bu yana dünyayı ve evreni anlamaya, algılamaya çalışmış ama bu çabası içinde en az tanıdığı varlık da kendisi olmuştur. Anlama merakı ve öğrenme arzusu insanın en önemli özelliğidir.
İnsanın yapıp ettiklerini anlamlandırması onun hayatta kalmasını sağlar .İnsanın anlam arayışı fıtratındaki bir özelliktir. Herkes anlam arayışını bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu da üstlenmelidir. İnsanlar sordukları binlerce sorulara birçok ilimle cevap vermeye çalışmıştır. Bu cevaplarla da hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanlar hayatlarını anlamlandıracak bir hakikatin peşinde koşmuşlar bunu için de birçok yöntem denemişlerdir. İnsanların bu yöntemlerle hayatlarını anlamlandırması kişiler arasında fikir ayrılıklarına da neden olmuştur. Bunlar da eleştirisel düşünmenin ve ilerlemenin gelişmesini sağlamışlardır.
İnsanın anlam arayışındaki anlam kelimesi insanın gerçeğinin olgusudur. Anlam insanın fıtratıyla ilişkilidir. Anlam görülüp bilincine varılan ve inanmayı da beraberinde bulunan şeydir.
İnsanda iki ayrı zihniyet vardır. Ana zihniyetle insanın fıtri özelliğidir. Bunlar insan olmanın halleridir. Fıtrat insanın var oluşundan önce gelir. İnsanın var oluş sebebi bilgidir. İnsanların bilgileri kavrayışları, algılayışları birbirinden farklıdır. Bilgiler kişide kalmayıp hep başkalarında kalmıştır. Bilgiler nesilden nesile aktarıp kültür oluşturmuşlardır. İnsanlarını hayatlarının anlam bulması için gösterecek bir rehbere ihtiyaçları vardır. İnsan hayatı boyunca ulaşmış olduklarıyla ulaşmayı hedefleri arasında çalkantılar yaşamışlardır. Bundan dolayı vahiy ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğu bilincine daimi canlı tutan insana kamil insan olmayı hedef olarak gösterir. Bundan dolayı da insana ‘’oku, düşün, anla ve yaşa ‘’ der.
Allah, peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşup insanlığın fıtratına uygun hayatın anlamlandırması için peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin getirdikleri mesajların içeriği aynı olup insanın var oluşunu gerçekleştirmede ise uygulamaları farklı olmuştur.
Allah insanın hayat içerisinde sorumluluk bilincini canlı tutmasını ve anlam anlayışını fıtratını gözeten mesajları peygamberler gönderip insanların yeryüzünün halifesi olduğunu belirtmiştir. Yani Kur’an-ı Kerim vahiy süresinin sonu olarak bizim fıtri bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten, vahiy ürünü olan bir kitaptır.
KUR’ AN NEDİR?
Kur’ an ‘ ı anlayabilmek için onu tüm yönleriyle açıkça ortaya koymak gerekir. Kur ‘ an ilimleri Kur’ an’ ın var olan yönleri hakkında bilgi verir. Bunun için Kur’ an ilimlerinin araştırması yapılmalı, somut bir şekilde bu gösterilmelidir.
İnsan her zaman hayatı anlamlandırmak için erişeceği bir hakikat fikri peşinde koşmuştur. İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın hayatı anlamlandırması Tanrı-tabiat ilişkisi içinde gerçekleşir.
Allah peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir.
Kur’ an ‘ ı hayat tecrübelerini örnek almak, mü’mine hayatın Kur’an-sünnet bütünlüğü içersinde anlamlı/ değerli kılınmasının bilgisini verir. Kur’ an insan olmanın , ‘kemale yürümenin ‘, hayatını anlamlandırırsa mümkün olacağının bilgisini somutlaştırır.
Kur’ an, bütün özellikleri ile insanın hayatını anlamlandıran, hayat veren bir kitaptır. Kur’ an ‘ın son derece özlü ve kapsamlı bir anlatımı vardır , az kelime ile birçok mana anlatır.
Kur’ an ayetler ve sürelerden oluşan bir kitaptır. Ayet kelimesinin Kur’ an ‘ı bir kavram olarak tarifi , Allah ‘ ın varlığına ve birliğine, peygamberlerin doğruluğuna işaret eden ,delil ve mucize’ dir. Sure’ nin lügat anlamı şudur ‘’ yüksek yer , bir kenti kuşatan sur , yüksek rütbe , mevki vs. Kur ‘ an bölümlerinin ‘’sure’’ olarak adlandırılması ile bu kelimenin sözlük anlamları arasında bir bağ vardır.
Kur ‘ an’ ı Kerim ilahi bir kitaptır. Kitab’ ın Kur ‘an isminden başka isimleri de vardır. Kur ‘an , Kur’ an ‘da ‘’el- Kitab’’ , ‘’el-Furkan’’ , ‘’ez -Zikr’’ olarak da geçer.
Kur ‘ an insanının bir başka deyişle kamil insanın gerçekleşmesi ise hayattan beklentilerin tümünün fıtratla ve vahiyle örtüşmesini gerektiriyor.
Hz. Muhammed ‘ i kıyamete kadar değişmez insan rehberi yapan , peygamberlerin sonuncusu olması kadar , Kur ‘ an ahlakı ile ahlaklanmış yaşayan bir Kur ‘ an oluşudur.
KUR ‘AN ‘IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur ‘an –ı Kerimin bir bütün oluşu , açık ve anlaşılır oluşu , çelişkiden uzak oluşu gibi özellikleri vardır.
Kur ‘ an ‘ın parçaları yerine göre birbirini tamamlayan ,yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluşturur.
Kur ‘ an ‘ın kendi lisanından da anlayabileceğimiz gibi açık anlaşılır olduğunu görebiliriz.
Diğer bir özelliğiyle Kur ‘an çelişkiden uzaktır.İlahi bir kitap olarak kendine has ifade özellikleri taşır.Ancak bunu kavrayamamış okuyucu ayetler arasında tenakuz olduğunu sanabilir.Bu yanlış kavrayış Kur ‘an ‘ın gereği gibi anlaşılmamasından kaynaklanır.
Kur ‘an ‘da ilk başta çelişkili gibi görünen ifadelere rastlanabilir fakat onu kendi bütünlüğü içinde ele almak gerekir.
Kur ‘ an ‘ın Kur ‘ an’ la tefsiri söz konusudur. Yani onu konu olarak kendi içinde ayırıp genelde bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.
Kur ‘ an’ ın kendi bütünlüğü içersinde değerlendirmek için subjektiflikten uzak durulmalı , ön yargılılı olunmamalıdır.
Şüphesiz Kur ‘an ‘ı baştan ayet ayaet tefsir etmek Kur ‘an tefsirinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşmayı sağlar.
SERAP ÇELİK / 11040388
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an’ın tefsirinin kaynakları arasında ilk önce Kur’an’ın kendisi gelmektedir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denildiğinde Kur’an’ın bütünlüğü içinde Kur’an’ın pasajlarının yardımıyla açıklanarak ve Kur’an’ın muhatabı olan zihinlerine Kur’an’ı bir bütünlük içerisinde incelemek olarak anlaşılır. Kur’an’ı bütünlük içerisinde üç çerçeve içinde incelenir.
1-Ayet çerçevesi
Ayet çerçevesi, sözün kullanıldığı yer olarak geçmektedir. Kur’an’ın bütünlüğü içinde anlaşılamaya başlarken ilk değerlendirilecek çerçevedir.Kur’an’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet şeklinde anlatılmak istenen belirlenir.
2-Siyak – Sibak çerçevesi
Herhangi bir ifadeden önceki veya sonraki ifadelere denir. Kuran aynı konuyla ilgili olan ayetleri ardı ardına sıralar.Peşi sıra gelen ayetlerin çoğu kez ortak hedefleri vardır. Bazı kimseler kendi doğrularını Kur’an’a onaylatmaya çalışırken ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak çerçevesinden uzaklaştırmaya çalışmışlardır.
3-Kur’an’ın bütünlük çerçevesi
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derken Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi ilk akla gelir. Ku’an’ı Kerim kendi bütünlüğü içinde fikri bir uyumluluk içindedir. Kur’an’ın her ayeti birbirine son derece bağlıdır.
Kur’an’ın üslubu gereği kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşımda bulunmamıştır. Üzerinde derin derin düşünülmesi gerekilir. Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri derkende, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde muhatapları tarafından anlaşılması kastedilmiştir. Kur’an’ın anlaşılması ve yorumlanmasında kesinlikle ön yargıdan uzak durma ilkesi bulunmaktadır. Kur’an’ı kendi düşünce sistemiyle algılamalıyız. Kur’an bütünlüğü içerisinde çelişen bir kitap değildir.İslam’da özellikle siyasi ve itikadi gruplaşmalarla birlikte Kur’an çoğu zaman ön yargılı olarak tefsir edilmeye başlamıştır.Ön yargılı yaklaşımla Kur’an’ın bütünlüğü göz ardı edilmiştir.
Kur’an’ı Kerim kendi içinde tutarlı olan , insanın zaaflarını göz önünde bulundurarak ve ana prensiplerinden taviz vermeyerek esnek bir sistemle oluşturulan bir kitaptır.Bundan dolayıda Kur’an kendi sistem ve kendi terminolojisi çerçevesinde anlaşılmalıdır.
RUKİYE USLU 11040322 / İDKAB-2
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2
KUR'AN NEDİR? I.BÖLÜM
İnsanlar dünyaya geldiklerinden beri bir anlam arayışı içindedirler.İnsanın anlam arayışı fıtri bir meseledir.İnsanlar her davranıştan bir anlam çıkartırlar.Bu şekildeki yaklaşım kişinin hayatta kalmasını sağlar.Anlam olmadan yaşam mümkün değildir.İnsan her zaman gerçeği arama çabası içindedir.Bunun nedeni ise hayatı anlamlandırmaktır.Anlam görülen,bilinene varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.Bir tarafta dünya olmasına rağmen insanın gerçek durumları anlama arayışına girmesi,insanın bir özelliğidir.İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır.Bunlar:
Yüksek değerler(sevgi gibi)
Araç değerler(menfaat,çıkar)
Alışık değerler(zevk,alışkanlık)
İnsanın seçmiş olduğu değerler onun eylemlerine yön verir.Anlam,inanmayı içerir.İnançlar ise dünya ile bağlantı kurmamızı sağlar.İnsanın varoluş nedeni bilgidir;fakat bilgiyi alış şekli kişiye göre değişir.Sadece insanın yaptığı faaliyete kültür denir.Kültürde bilgi esastır.İnsanlar var olanların bilgisini farklı açılardan farklı yollarla ortaya koyarlar.Böylece bilgi türleri oluşur.Bu bilgi türleri hayatı anlamak için bilgi verir.Hayatın anlamı insandan insana,zamandan zamana farklılık gösterir.Allah, peygamberler aracılığıyla insanlarla konuşur.Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler “Tevhid“ ilkesinde buluşmuşlardır.İnsanlar aslında dünyada sınava tabii tutulurlar.Eylemlerini diledikleri gibi yerine getirirler.Ahirette bunun mükafatını alır ya da cezasını çekerler.Hz. Peygamber gerek sünnet gerek hadisleriyle Kur’an’ın yaşanabilir bir nitelikte olduğunu göstermiştir.İnsanın hayatını anlamlandırması için Kur’an-ı Kerim’i okuması, üzerinde düşünmesi,O’nu anlaması ve yaşaması gerekir.
SERDAR TÜRKMEN/11040316/İDKAB-2
-İnsanın yaratılışından getirmiş olduğu bazı özellikleri vardır.Bunlar insanın fıtratını oluşturur.Bunlardan bir tanesi de anlam arayışıdır. İnsan neden böyle bir çabaya giriyorum diye düşünmez ve yargılamaz kendini.
-İnsan doğadaki her şeyi anlamaya çalışmaktadır.Çünkü insana düşünme yeteneği verilmiş ve böylece yaptığı davranışlara ve doğadaki olaylara bir anlam yükleme gereği hissetmektedir.
-İnsanoğlu ilkel toplumlarda da şimdiki gibi modern toplumlarda da anlam arayışını sürekli devam ettirmiştir.Bu geçmişte de böyle olmuştur gelecekte de böyle olacaktır.
-İnsanın anlam arayışı bir süreç halindedir.Anlam arayışı 4 bölüm halinde gerçekleşmektedir.Bunlar : gören kimdir? nede görmüştür? neyi görmüştür? nasıl görmüştür? şeklindedir.Gören insandır.Anlamı görmek istediği madde ve ya olayda görmüştür.Gördüğü şey ise kendine göre dünyada olmasını istediği, doğru olduğuna inandığı şeydir.Bu görmeyi de fıtratından getirdiği özellikler ile yapmaktadır.
-İnsan bu anlam arayışına girdikten sonra kendisine bir yardımcı kaynak, rehber ihtiyacı içinde olmuştur.Bu yüzden de şimdiye kadar 124.000 peygamberin geldiğinden söz edilmektedir.Geçmişten bu güne bu rehberliği peygamberler yapmıştır.Aksi takdirde insanlar yanlış anlamlar çıkarabilmektedir.Bunun en açık örneği ise Hindistan da bir kabilenin kendilerini kırmızı papağandan geldiğine inanmalarıdır
-Kur'an-ı Kerim ilahi bir kitap olması ve evrenselliğe dayanması nedeni ile oldukça açıktır.Bu açıklığı sağlarken Kur'an anlatmak istediklerini yine kendi içerisinde açıklayan mukaddes bir kitap olma özelliğine sahiptir.Kur'an bunu 3 farklı şekilde yapmaktadır.İlk olarak ayet çerçevesinde açıklar.Yani ayette anlattığı yargıyı yine ayetin devamında açıklamasıdır.İkincisi ise siyak-sibak çerçevesidir.Yani bir ayette anlatılan yargının o ayetin önünde ve ya arkasında ki birçok ayetle desteklenmesi, açıklanmasıdır.Sonuncusu ise kendi bütünlüğü çerçevesinde açıklamasıdır.Bu Kur'anın kendi içerisinde bütün ayetlerinin uyum içinde olması ve birbirine ters düşmemesidir.Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan iki faktör vardır.Bunlardan 1. ön yargılı olmak 2. metod yanlışlığıdır.Ön yargılı yaklaşmak Kur'anın anlaşılmasından ziyade yanlış anlaşılmasına neden olacaktır.Metoddan kaynaklanan engel ise Kur'anı yanlış şekilde bir yol izlenerek açıklama çabasına girilmekle olmaktadır.
-Sonuç olarak bu iki kitabı ortak olarak değerlendirmek gerekirse : insanın aradığı anlamı bulmak ve salih bir insan olmasını sağlamak amacıyla çok önemli bir rehberdir.İnsan Kur'anın ışığında hayatına yön verebilir.Bu bağlamda bakıldığında Kur'an insanın hayatını anlamlandırmaktadır. Kur'anın insandan istediği oku-düşün-anla-yaşa metodu da işte bu yüzdendir.Kur'an insanın hayatını önemini anlamasını sağlayacaktır.En önemli side Kur'an tüm insanlığı hem bu dünya da hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiş olmasıdır.
FİRDEVS BETÜL BARAN 11040058
KUR'AN NEDİR?
1- İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR'AN'I KERİM
A-insanın anlam arayışı serüveni
insanlık var olduğu günden itibaren anlam arayışı içinde olmuştur. Hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır.insanın yaşamını sürmesini için hayatını anlamlandırması gerekir. Bu , insanın özünde vardır her insan kendi eylemini anlamlı görür.merakını giderecek cevaplar bulur. bulduğu her cevap doğru değildir. farklı cevap bulmaya çalışır. böylece zihnini geliştirir.buda insanın kendini tanımasına fırsat verir.
B-insan anlam arayışı nasıl gerçekleşir?
anlam inanmanın gerektirdiği bir durumdur.
- Gören kimdir? gören insandır.insan eylemlerinin anlamını sorgular. insanın amaca ihtiyacı vardır.
-Nerede görmüştür? insanın anlam görmesi gerçekle yüzleştğinin belirtisidir. insan eylemlerini yöneten değerler şunlardır;
*yüksek değerler: insanın doğuştan sahip olduğu sevgi, çalışkanlık, doğruluk,inanmak... gibi değerler
* Araç değerler: insanın doğuştan sahip olduğu fayda, kuşku, kıskançlık... gibi değerler
*Alışılan değerler sonradan kazanılan moda, zevk... gibi değerlerdir.
- neyi görmüştür? insan iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki şekilde hayatını anlamlandırır. Eylemi ortaya koyarak ve bir şeyi severek gerçekleştirir.
- nasıl görmüştür?insan objeyle bağlantı kurmaya başlayınca fıtratında olan ana zihniyetler akı yürütme ve alış zemini ortaya çıkar.ana zihniyetler ve akıl yürütme her insanda ayrı fakat alış zemini farklıdır.
ana zihniyetler büyüsel ve olgusal olmak üzere iki türlüdür:
bilgi nesilden nesile aktarılır.kültür bu şekilde oluşur.
insan doğuyu bulması için bir olması lazım
C-insanın anlam arayışı ve kur'an'ı kerim
bütün insanların fıtratı aynıdır.insanın fıtri kabiliyetiin kanağı 1-kendisiyle savaştığı tabiat 2- kendisine ve evreni yaratan tanrıdır.
insan hayatını ben merkezli ve vahiy temelli olarak anlamlandırır. insan toplumsal bir varlıktır. Bütün peygamberler tevhit temeli üzerinde durmuştur.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
KUR'AN'IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A-kur'an'ın kur'an'la tefsirinden neyi anlıyoruz? kur'an kendi içinde bir bütünlük ifade etmektedir.üç şekilde olur.
1- Ayet çerçevesi: kelimenin geçtiği yerdir.cümlenin anlamına göre kelimeye anla yüklemek gerekir. Kelime cümleden bağımsız düşünülemez.bir kelimenin farklı anlamları olabilir.
2-siyak-sibak çerçevesi: ayetin anlamına bakarken kendinden önceki ve sonraki ayetlerede bakmak gerekir bazı yerlerde aynı konuyla ilgili ayetler peş peşe sıralanmıştır. tek bir ayetin ayda ayetten bir bölümün alınıp incelenmesi doğru değildir.
3- kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi : kur'an en küçük parçasında en büyük parçasına kadar uyum içindedir. bütünlük söz konusudur. konular birbiriyle bağlantılıdır. kur'an'ın anlaşılmasında aklın rolü büyüktür.
kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler
1- subjektiflikten kaynaklanan hata
ön yargısız yaklaşmak gerekir.ön yargı olursa kendi istedikleri şekilde yorumlarlar. Oda çok farklı anlamların ortaya çıkmasına ve kur'an'ın doğru anlaşılmamasına neden olur.
2- metoddan kaynaklanan hata
- kur'an'ı kendi fikri sistemi içinde yorumlamamak
-Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak.
kur'an'ın genelini göz önüne alarak anlam çıkarmamız gerekir.
FİRDEVS BETÜL BARAN 11040058 İDKAB/2
Ersin TEMEL / 11040303 İDKAB- 2
Kur’an Nedir?
İlk çağlardan günümüze dek insanoğlu sürekli bir arayış içinde bulunmuştur. Bu arayış insanların içinde bulundukları dünyayı anlamlandırmaktan kaynaklanmaktadır. Bu arayış sürecinde insanlar sürekli olarak değişik yaratıcı düşünceleri geliştirmiştir. Nitekim peygamber efendimizin yaşadığı ortamda putperestlik inancı yaygındı ve insanlar kendi yaptıkları tanrı figürlerine ibadet etmekteydi. Ve peygamber efendimize son kitap Kur’an-ı Kerim’in gelmesi ile çoğu karmaşık düşünceler son buldu çünkü bu kitap insanların yaratılışından gelen bilme isteğini sona erdirmiş ve insanların düşüncelerine uygun bir şekil vermiştir yaşamdaki boşluğu doldurmuştur. Ve insanlara göremediği bir dünyayı görmesini sağlamıştır. Bu sayede insan fıtratını gereği olan anlam arayışını gerçekleştirmiş, amaçsız yaşamayı sona erdirmiş belli hedefler doğrultusunda sevgi ve saygı çerçevesinde bir yaşam sürdürmeyi tercih etmiştir. İnsan, hayatı anlamlandırmak için rehber edindiği Kur’an’a hiçbir müdahelede bulunmaz, o tektir ve özeldir. Zaten hayatı anlamlandıran kitabın mutlak bir varlık tarafından düzenlenmiş olması gerekirdi. Çünkü Allah’tan kaynaklanmayan bir anlamlandırma, Allah’la temas kumada işe yaramaz. Kur’an hem içerik hem üslüp bakımından mucizdir. Bu insanın anlam arayışına cevap veren, varoluşunu gerçekleştirmesinde bütün fıtri imkanlarıyla örtüşen ve insanı harekete geçiren özelliktedir. Kur’an hayatın içindedir, dışında değildir. İnsanın fıtratına uygun bir yaşam sürebilmesi için kur’an’ın emir ve yasaklarına uyması gerekir. Ve bu şekilde ilerleyerek yüce makamlara ulaşacaktır. Bu yaşantı ‘’insanın kendini anladığı an’’ ı ifade eder. Kendini anlayan insan diğer varlıkları da anlamaktadır. Dolayısıyla kendini bilen, Rabbini bilir. Ve son olarak şunları belirtmek isterimi ki: insan hayatı anlamlandırmadaki bu yolculukta, ancak vahyin önerdiği insan modeliyle fıtratını bulabilir.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
Kur'an bütünlüğünü dikkate almadan anlama¬ya çalışmak, insanı çoğu zaman olumsuz sonuçlara sevkeder. Çünkü Kur'ânî kavramlar, “Kur'an'da birbirinden ayrı yalın halde bulunmazlar. Her birinin diğeri ile yakın bir ilişkisi var¬dır. Bu kelimeler, anlamlarını birbirleri ile olan bu ilişki sisteminden alırlar. Diğer bir ifade ile bunlar kendi arala¬rında büyük-küçük çeşitli gruplar teşkil ederler. Ve birbirlerine uygun yollarla bağlanırlar. Bu nedenle sonunda gayet düzenli bir bütün, son derece karışık kavramsal bir münasebet ağı ku¬rarlar. İşte önemli olan husus, bu anlam sistemini yakalamaktır. Bundan da anlaşılıyor ki manalar yalnız başlarına değil, daima bir sistem içinde değer kazanıyor. Bununla beraber konular, bazı siyak-sibak çerçevelerinde adeta müsta¬kil olarak ele alınmış görünümü verseler de, her siyâk-sibâk çerçevesi yine de Kur'an'ın diğer başlıklarıyla doğrudan veya dolaylı olarak irtibatlıdır. Çünkü değil bir ayet gurubu, bazan bir terkib bile, bir kaç hedef gözetebilmektedir. Bundan dolayı Kur'an'ın bir biriminin bir konuya özel kılınması çoğun¬lukla mümkün olamamaktadır. Mümkün olduğu taktirde yanlış düşünceler ortaya çıkmaktadır. Bütün parçalar, bulundukları mana çerçevelerinde, üzerlerine düşenleri yaparken Kur'an’ı Kerim içindeki diğer birimlerle olan ilişkilerini de sürdü¬rürler. Dolayısıyla Kur'an'ın her bir azası mükemmel çalışan bir bütün oluşturur. Biraz daha basite indirgeyecek olursak Kur’an’ı bütünüyle yaşamımıza uygulamamız bütün malzemelerini kullanarak yaptığımız bir yemek gibidir eğer malzemenin biri eksik olursa yemek tam anlamıyla olmuş olmaz. Bu sebepten Kur’an’ı yaşamımıza tam olarak uygulayamazsak yaşamımız gerçek manasına ulaşamaz.
NURAY YEŞİLOĞLU/11040347-İDKAB2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an sadece inananlara değil,bütün insanlara yol gösteren,her olaya bir ölçü getiren ilahi bir kitaptır.Kur’an insanın hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmesi için indirilmiştir.
Kur’an’ı tefsir ederken 3 çerçeveye dikkat edilmesi gerekir:
1.Ayet Çerçevesi:Kullanılan kelimeleri ayette geçen anlamıyla ele almalıyız.Ayeti bölerek değil her ayetin anlamını koruyarak incelemeliyiz.
2.Siyak-Sibak Çerçevesi:Kur’an ayetlerini ayrı ayrı ele alamayız;çünkü her ayet birbirinin tamamlayıcısıdır.
3.Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi:Kur’an’ı parçalara bölerek değil bir bütün olarak ele almalıyız;çünkü Kur’an’da geçen ayetler,sureler,kıssalar birbirleriyle bağlantılıdır.Bu bağlantıyı bölmek Kur’an’ın yanlış yorumlanmasına sebebiyet verebilir.
Kur’an’ı tefsir ederken bu 3 noktayı göz önüne almalıyız.Kur’an’ın bütünlüğü korunup,yani Kur’an’ın başını tefsir ederken sonuna geçmek gibi bir hata yapmadan ya da aynı olayı anlatan ayetleri toplayıp sadece bunlar üzerine çalışarak,belli başlı noktalar üzerinde durup diğerlerini göz ardı etmekle tefsir edemeyiz.
Kur’an’ı ele alırken önyargılı olmamalıyız.Subjektif değil,objektif olmalıyız;çünkü manalar kişilere göre değişmektedir.Herkesin kendi görüşlerini Kur’an’a aitmiş gibi ifade etmesi Kur’an’ın esas anlamının zarar görmesine neden olduğu gibi onun rehber olma yönünün de geri plana atılmasına neden olur.Kur’an teorikle pratiği birbirinden ayırmaz.Allah insanların Kur’an’ı sadece bilgi olarak görmesini değil ondaki ifadeleri anlayarak uygulamalarını da istemiştir.Kur’an kendi içinde tutarlıdır.İnsanların nasıl bir yapıya sahip olduklarını göz önüne alarak belli bir sistem oluşturmuştur.
Kur’an’ın taşıdığı anlamdan çok Kur’an metnine ve nazmının güzelliğine önem verilmiştir.Oysaki Kur’an’ın yol gösterici ve hayatı anlamlandıran yönüne ağırlık verilmelidir.
Büşra İNAN/11040437/İDKAB-2
KUR’AN NEDİR?
—Kur’an-ı Kerim insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur.
—Kur’an-ı Kerim okuyup, anlaşılıp, üzerinde düşünülerek insanın asıl amacına destek olmaktadır.
—Kur’an’ı araştırarak “Kur’an-insan-hayat” ilişkilerinin nasıl kurulacağını, hayatı anlamlandırmada Kur’an’dan nasıl yararlanılacağını öğreniriz.
—Kur’an’ı anlamaya yardımcı çeşitli Kur’an ilimleri vardır. Her Kur’an ilmi üslup ve işlev bakımından birbirinden farklılık gösterir. Ancak bu ilimlerin hiçbirisi diğerini gereksiz kılmaz ve Kur’an’ın anlaşılmasında ihtiyaca göre her Kur’an ilminden faydalanılabilir.
—İnsan hayatında her şeye anlam yükler. Çünkü kendini bir şeylere inanma ihtiyacında hisseder. Bu da insanın anlam arayışından geçer. Eğer ki insan yaşadığı durumlara anlam katmazsa, sorgulamada bulunmazsa her şeyden vazgeçer, hayatı ona yük olur. İnançlar kişi ile dünya arasındaki bağı oluşturur ve varoluş amacına götürür.
—İnsanların fıtri imkânlarını gerçekleştirmesinde hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. Kur’an da her insanın Allah rızası yolunda varoluşunu gerçekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiş ve bu sebeple vahiyle hayatı anlamlandırmanın tek şeklinin olmadığı vurgulanmıştır.
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
—Kur’an’ın açıklamasında en önemli kaynak yine Kur’an’ın kendisidir. Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinden anlaşılması ise üç çerçevede ele alınır. Birinci olarak Kur’an ayetler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ayetlere bakarken kelime manalarının ayet bütünlüğü içinde ne anlama geldiğine bakılmalıdır. İkinci çerçeve olarak herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere (siyak-sibak) dikkat edilmesi gerekmektedir. Diğer bir aşama ise Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir. Aslında Kur’an da kelimeler, cümleler, belli konulardaki kıssalar (vs.) hep birbirine bağlıdır, birbirinin tamamlayıcısıdır.
—Kur’an konulara göre tertip edilmiş bir kitap değildir. Bu yüzden onun kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmasında akıl ve muhakeme çok önemlidir.
—Kur’an üslubu icabı kendisini açıklarken okuyucuların üzerinde uzun uzun düşünmelerini sağlar. Bazen çok ince manaları anlayabilmek için Kur’an’ı birkaç kere, dikkatlice gözden geçirmek gerekir.
—Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde doğru bir şekilde anlaşılmasının esas yolu ona önyargısız yaklaşmaktır. Çünkü kişi hissi yaklaşımlarla önceden kabullendiği sonuçlara ulaşacaktır.
—Kur’an’ın tefsiri sırasında hiçbir şekilde siyasi çıkarlar ya da mezhep çıkarları gözetilmemelidir. Aksi takdirde yapılan tefsir doğru bir tefsir olmaz.
—Kur’an’ın kendine has fikir örgüsü vardır ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğinden dolayı Kur’an’ı kendi fikir sistemi içinde yorumlamak gerekmektedir.
11040391 KUR’AN NEDİR?
A. İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR’AN’I KERİM
İnsan varoluşundan itibaren yaşadığı dünyayı anlamaya çalışmaktadır. İnsanın her şeye anlam yüklemesinin sebebi sahip olduğu merak duygusu ve öğrenme arzusudur. Ama en çok anlamlandıramadığı mahlûkat yine kendisi olmuştur.
Allah’u Teâlâ varoluştan önce fıtratı yaratmıştır. İlk önce fıtrat yaratıldığı içinde insanoğlu ister Afrika ister Türkiye’de doğsun aynı bilgisayar gibi bir fıtratta doğar. Her bilgisayarın yapılması aynı olmasına rağmen içerisine yüklenen programlar sayesinde farklı işlevler görür. Tıpkı bu bilgisayar örneğinde olduğu gibi insanların hayatlarına yükledikleri anlamda birbirlerinden farklıdır. İnsanların hür bir varlık olması sebebiyle doğru ve değerli eylemlerde bulunabilmeleri için onlara yol gösterecek örnek insanlara ihtiyaç duyarlar. Bu kişiler her zaman karşılaştıkları durumlarda sergiledikleri eylemlerle çevrelerindeki insanlara örnek olurlar. Onlara insan olma imkânlarının yollarını açarlar ve öz’sel kabiliyetlerinden haberdar ederler.
İslam ‘da peygamberler aracılığıyla insanlara gönderilen vahiy Allah ile kulları arasında iletişim köprüsüdür. Genel manada gelen bütün vahiylerin içinde barındıran tek ilahi kitap Kur’an’ı Kerim’dir. Kur’an’ı Kerim vahiy sürecinin son halkası olarak diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtri imkânlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren bize fıtri bütünlüğümüz içerisinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır. Bu bağlamda Kur’an fıtrata rehber bir kitaptır.
KUR’AN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
1. KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE ANLAŞILMASI
Kur’an’ın bütünlük içerisinde anlaşılabilmesi ancak Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri ile olabilmektedir. Kur’an’ı bütünlük içinde incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesidir.
a. Ayet Çerçevesi
Kur’an anlaşılırken sadece kelimeleri baza almak yeterli değildir. Kur’an’ın vermek istediği mesajı daha iyi anlamak için ayetin bütününe bakmak gerekir.
b. Siyak-Sibak Çerçevesi
Bu çerçeve önceki ve sonraki ifadeyi anlatmaktadır. Bir konuyla ilgili ayetler tek bir surede toplanmamıştır. Bu da Kur’an’ı Kerimin vermek istediği mesajı insanların yanlış anlamalarına yol açmaktadır. Bunun için araştırılan konuyla ilgili ayetin önceki ve sonraki ayetlerine bakılmalıdır.
c. Kur’an’ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri denilince akla gelen ilk şey bu çerçevedir. Kur’an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir bütünlük içerisindedir. Kur’an’ı gerçekten anlayabilmek için sadece tek bir çerçevenin kullanılması yetmez bütün çerçevelerin doğru bir biçimde sistematik olarak kullanılması gerekir.
2. KUR’AN’IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER
Kur’an’ı kendi bütünlüğü içerisinde anlamaya engel olan faktörler vardır. Bunlar sübjektiflikten (ön yargılı) ve metodad kaynaklanan hatadır. Ön yargılı yaklaşım insanın iç dünyası ile ilgiliyken metodik yaklaşım akıl ve muhakemeyle ilgilidir.
a. Sübjektiflikten (ön yargılı ) Kaynaklanan Hata
Bu yaklaşım Kur’an’ı Kerimi okurken ve anlamaya çalışırken ön yargısız tefsir etmemiz gerektiğini vurgular. Çünkü O ikilemlerden uzak bir kitaptır. Diğer insanların düşünceleriyle değil kendi düşüncelerimizle okumamız gerekir.
b. Metoddan Kaynaklanan Hata
Kur’an’ı Kerim konularını kendine has üslubu ve kalıplarıyla anlatmaktadır. Bu yüzden Kur’an’ı kerimi bütünlüğü içinde ele alırken başka bir ilmin sistem ve kalıplarıyla incelenmemesi gerekmemektedir.
Kur’an’ı Kerim hayatımızı anlamlandıran kitap olduğu için doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekir.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an-ı Kerim çelişkiden uzak,tutarlı,bir bütün ve kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılıp yorumlanması gereken açık ve anlaşılır bir kitaptır.
Kur'an-ı Kerim'in tefsirinde asıl kaynak yine Kur'an-ı Kerim'dir.Çünkü Kur'an'ın tefsirinde Kur'an gözardı edilerek tefsir yapılamaz,Kur'anı Kur'an tefsir eder.
Kur'anda ilk bakışta çelişkili gibi görünen ifadelere rastlansa da nasih ve mensuhların oluşuyla,başkalarının Kuranın benzerini yazmaktan aciz kalmasıyla,bütünlüğünü ve tutarlılığını bozmaksızın ondan zengin manaların çıkarılmasıyla Kuran son derece muciz bir kelamdır.
Kuranın kuranla tefsirinde;kelimeleri önce cümle bütünlüğü içinde,ayetlerin sıralanışındaki olay bütünlüğünü(siyak-sibak) ve kuranın genel bütünlüğünü esas almak gerekir.
Kuranı yorumlayanların bazıları kendi görüşleri veya görüşlerini benimsedikleri alimlerin fikrini esas alarak yorumda bulundukları için bu yorumlarında önyargılıktan kaynaklanan bir hata oluşmaktadır.Kendi düşünceleri etrafında kurandan hüküm çıkarıp kendi düşüncelerini temellendirmek için kurana başvurmaları,özellikle mezhep prensipleri çerçevesinde böyle bir uygulamanın yapılması kuranın bütünlüğünü göz ardı eder ve ihtilaflı olayların yaşanmasına sebebiyet verir.
Kuranın kendine has üslubu vardır ve bundan dolayı kendi sistemi ve terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır.Kuranın bir bölümünü öne çıkarıp diğer bölümünü dışta bırakmak kuranın bütünlüğünü ihmal eder.
ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
KURAN NEDİR? Gerçekten yaşamak olmak için ilahi bilgiyle hayatı anlamlandırmak gerek. Anlam arayışı insanın fıtri bir kabiliyetidir. Varolduğu zamandan beri evreni tanımaya anlamaya çalışmıştır.Bu merakı bazı yeteneklerini görüp yapıp etmelerine bir anlam vermesi insanın hayatta kalmasını sağlamıştır.
Ademoğlu her zaman içinde bulunduğu dünyayı bu dünyanın ötesini anlamak istemiş, felsefe, din, ilim adını verdiği türlü açıklamalar içinde bir sürü cevaplar vermiştir.Bu cevaplar hiç bir zaman yetmemiştir.
İnsanlar birbirlerinin her düzeydeki üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, yüzleşmişler, zihinlerini geliştirmişlerdir. Böylece fertler ve topluluklar arasında ayrılıklar olmuştur. İnsanlar daha sonra kendi kendilerini inceleme konusu olarak ele almaya başlamışlardır.
Birey hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Ve düşüncelerinde toplumun filozofların ve zamanının etkisi olmuştur.
insanın yaşamını anlamlandırmaya başlaması için sadece dini açıdan olmasa bile her şeyde bir öncü, bir rehber, kılavuz arar; kur'an gibi onu yaşayan bir peygamber gibi. Kur'anın iyi anlaşılması ruhani boşluğunu en iyi şekilde doldurur; iç ve dış dünyasını denge ve düzen içerisinde yürütür ve kur'anın hedeflediği biçimde mutluluğu insana sunar.
ESMA NUR ULUTAŞ/11040319/İDKABÖ/2
KUR'AN NEDİR ?
Kuran'ı Kerim ; insan,hayat, ve kainata can veren , anlam veren ve rehberlik eden ilahi bir kitaptır. Kuran , insan hayatına yön vermek , anlam vermek için nazil olmuştur. İnsanoğlu fıtratı gereği sürekli bir anlam arayışı içerisinde olmuştur. İnsanın anlam kabiliyeti kendi idealleri ve değerleri için yaşama , hatta anlam uğruna ölme gücü verir. İnsanın uğruna yaşayacağı bir şeye ihtiyacı vardır. Hayatını anlamlandırmak için elde edeceği ,erişeceği bir ' hakikat ' fikri peşinde olmuş , bunun için türlü yön ve yöntemleri araştırmıştır. İnsan , hayatı anlamlandırırken ,fıtratını tatmin etmeyi hedefler. Kişinin bir şey de anlam görmesi , onun gerçeklikle yüzleşmesi ve var oluşunu gerçekleştirmesidir. Kişinin var oluşu ise objeyle ilişki kurmasıyla başlar. İnsan eylemlerinin anlamları vardır. Bu eylemler çeşitli değerler tarafından yönetilir. İnsan, hayatına hangi değerlerle yön veriyorsa o değerler yapıp - etmelerine yön verirler. İnsan sürekli bilgi akımı içerisindedir. Elde ettiği bilgilerle amel eder. İnsan var oluşunun sebebi bilgidir. Zaten Kuran ' ın ilk nazil olan ayeti de ' oku ' ile başlamaktadır. Hayatında anlam bulması için insana yardım edecek yol gösterecek bir rehbere , öndere ihtiyaç vardır. Bunlar peygamberlerdir. Allah yarattığı peygamberler aracılığı ile yarattığı insanla konuşmuş ve insanlığın fıtrata uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için peygamberler göndermiştir. İnsan , Allah ' ın halifesi olarak bütün varlıklarla var oluşunu paylaşmalıdır. Halife olarak üstlendiği rolün sorumluluğunu yerine getirmelidir . İnsan , Kuran ' ı ve sünneti yaşamalı ve yaşatmalıdır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur ‘ an açıklaması gerekli hususlar getirilmeyerek yapıldığı zaman ihtilaflara sebep olmuştur. Bu da okuyucuların Kur’an’ı gerektiği gibi araştırmadan yorumlaması sonucunda olur.
Kur’an kesinlikle çelişkiden uzak mükemmel bir ilahi kitaptır.
Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinde yine Kur’an’ın özüne bakılmalı,o bir bütün olarak değerlendirilmelidir.
Genel olarak Kur’an’ın parçaları birbirini tamamlar ve kendi içerisinde bir bütünlük meydana getirir.Bu bütünlüğü kavrayabilmek için birtakım faktörler vardır. Bunun başında yanlış yorumlamaları önlemek için önyargılardan kaçınmak gelir.
Kur ‘ an hem lafız hem mana yönüyle birbiri ile uyum içersinde ifadelerle yüklüdür
SENA SAVAŞ - 11040285 / İDKAB-2
OSMAN SÖZEN / 11040293 / İDKAB2
KUR'AN NEDİR?
a-) İnsanoğlu geçmişten günümüze hep bir arayış içinde olmuştur.Bu insanın özünde olan fıtri bir durumdur.Geçmişini, geleceğini yaşadığı evreni anlamak ve bunları bir sebebe bağlamak ister.Bu kimi zaman bir din kimi zaman başka bir güç olmuştur.Toplumların inandığı değerler farklılık gösterebilir.Bir toplumun ölümüne inandığı, hayatının merkezine koyduğu, hayatını ona göre anlamlandırdığı olgular bazen diğer bir toplum için gülünç olmaktan öteye geçmiyor olabilir.Herkes hayata anlam verme konusunda muvaffak olamayabilir.Bu onun anlamlandırma çabasında, meraklarını giderme konusunda izlediği yol, kullandığı metod, inandığı değer ve olgularla alakalıdır.
b-)Biz müslümanlar için tüm bu bilinmezlikler
Kur'an la açıklığa kavuşmuştur.Aslında sadece bizim için değil tüm insanlar için bilinmezlik teşkil eden durumlar, ideal yaşam düzeni,hayatın anlamı Kur'anda tabiri caizse altın tepsi ile sunulmuştur.
Düşünsenize hayatımızdan islamı çıkarmış olsak sizce bu hayat yaşadığımız evren bize ne ifade eder? Tam bir boşluk ve muallak olur.Ama hayatımızın merkezine Allah indinde tek din olan islamı ve onun kitabı Kur'anı ve rehberimiz Hz. Muhammedi(S.A.V)koyduğumuzda her şey rayına oturmaktadır.Bir arının bal yapması bir bitkinin narin köklerinin önüne çıkan taşın toprağın içinden kendini derinlere salması vs... birçok ufak tefek gibi görünen ama hikmetinin Allah'ın o mükemmel yaratıcılığının dışında bir şeyle ifade edilemediği bu konular bile açıklığa kavuşur.
Zaten asr-ı saadeti asr-ı saadet yapan da sahebenin Kur'anla bütünleşmesi, hayatına Kur'an-i bir anlam kazandırması değil midir ?
c-)Akla ve iradeye sahip olmamız bize bazı sorumluluklar yüklemektedir.İnanıp inanmamak bizim elimizdedir.Bunca nimet önümüze sunulmuş, bize emanet edilmiş ve bunun kaynağını nereye bağlayacağımız yine bize bırakılmıştır.
DENİZ ÖZYILMAZ 11040424/İDKABÖ/2
KUR'AN NEDİR?
Kur’an insanın anlam arayışına cevap olan bir kitaptır.İnsanın hayatı onun sayesinde anlam bulur.insan kendi hayatını eleştirerek onu anlamlandırmaya çalışır.Kur’an insanın özünün farkına varmasını sağlar.İnsan özünün var oluşta önce geldiğinin bilincinde olursa fıtratla tamamen uyumlu anlamlandırma koyar ve fıtratın kaynağını aşkın bir varlığa dayandırır. Bu da Allah’ı düşündürmeye sevkeder. İnsan eylemlerini yöneten değerler 3 guruba ayrılır: 1)Yüksek değerler 2)Araç değerler 3)Alışılan değerler
İnsanlar hangi değere göre anlam veriyorsa hayatı o değere göre şekil alır. Çünkü her insanın bir hedefi vardır .Ve bu hedefe ulaştıran şey insanın yaptıklarıdır.İnsan hayatı kendi içinde ve dışında dünyada anlamlandırır.Eğer bunlardan biri eksik olursa mutsuz olur. Kur’an insana bilgiyi sunar,insan bu bilgi ile hayatına bir anlam verir.Sonuç olarak mutluluğa ulaşır.
KUR'AN-IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an-ı parça parça ele aldığımızda onu anlayamayabiliriz.Kur’an-ı bütünlüğü içinde anlayabiliriz.Kur’anı 3 çerçevede bütünlük içinde inceleyebiliriz: 1)Ayet çerçevesi:Ayetler bir bütünlük arzeder.Onun herhangi bir kısmını alıp kendimize göre yorumlayamayız. 2)Sibak çerçevesi:Bir konuyu tek ayetle ele alamayız.O konunun ne anlattığını tam olarak kavrayabilmemiz için başka sureleri de incelememiz lazım. 3)Kur’an-ın Bütünlüğü çerçevesi:Tefsirlerde Kur’an-ın bütünlük çerçevesinde açıklanması önemlidir.Okuyanlar konuyu kavrayabilmelidir.
Kur’an-ı anlamamız için tefsir çok önemli bir yöntemdir.Ayetlerin birer birer ele alınışı,açıklanışı diğer ayetlerle bağlantı kurmamız,Kur’an-ı bir bütünlük içinde anlayabilmemiz için çok önemlidir.
OSMAN SÖZEN / 11040293 / İDKAB2
KUR'ANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
d-)Kur'an öyle bir kitaptır ki kendini anlatırken başka bir kaynağa ihtiyaç duymaz.Kendi içerisinde her şey açık ve nettir.Allahın emir ve yasakları bir bütünlük ve tutarlılık içinde insanlığa sunulmuştur.Kendi içerisinde bir uyum ve ahenk içindedir.Birbirine aykırı bir şey bulunmaz, ayetler kendi aralarında çelişkiye düşmez.
e-)Kur'anı bütünlük içinde incelemeyi 3 çerçevede ele alıyoruz.
-Ayet çerçevesi : ayetin söylediği yargıyı kendi içinde izah etmesidir.
-Siyak-sibak çerçevesi : Kur'anda peş peşe gelen ayetlerin hem anlam yönünden hem de cümle kurulumu yönünden birbirini tamamlamasıdır.
-Kur'anın bütünlüğü çerçevesi : Kur'anın anlaşılması, iyi bir şekilde tefsir edilmesi için her ayeti tek tek bir bütünlük içinde değerlendirilmesidir.
f-)Kur'an üslubu gereği kendini açıklarken okuyucularını düşünmeye sevk eder.Üzerinde derin derin düşünmelerini ister.İster ki tam manasıyla idrak edilebilsin.İster ki onun okuyan gözler sadece bakmakla yetinmeyip, manadaki derinliği görebilsin.
g-)Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamak ondan doğru hükümleri çıkarmak istiyorsak ön yargıdan uzak durup doğru metodları kullanmak durumundayız.Aksi taktirde kendi çıkarları bulunduğu veya bağlı olduğu herhangi bir grubun çıkarları için Kur'anın kendi metodunu değilde farklı bir metod kullanmak Kur'anın iletmek istediği mesajda sapmaya yol açıp ve Kur'anın evrensel kitap olma özelliğini zedelemektedir.
Genel olarak yazdıklarımızdan kendimize bir ders çıkaracak olursak konunun özü şudur ki : ''Ayağında diken yarası olmayan sinesine gül kokusu süremez''.Yani Allah'ın da istediği gibi, yaptıklarını bilerek yapan, düşünen bilinçli, hayatına ve kendine bir anlam biçmiş salih bir kul olmak istiyorsak Kur'anı okuyup, mütaala edip, anlayıp, tatbik etmeliyiz.Bunun için de yorulmadan, gücenmeden, gerekli ilimlere vakıf olup kendimizi Kur'anın bizim için çizdiği yola adamalıyız.
KUR'AN NEDİR?
İnsanlar öz itibariyle merak duygusu içerisindedir.Yaşamın anlamı nedir,nerden geldik nereye gidiyoruz,amacımız ne,bütün bunlar neden...gibi sorular sorular sorulmuştur hep.Ama bu sorular herşey günlük gülistanlık yolunda giderken değil de bir yenilgiye uğrandığında çetin sınavlardan geçmek zorunda kalındığında sorulmuş ve hep cevapları aranmıştır.Cevaplar kısmen bulunmuş veya tatmin edici cevaplar alınamamıştır aslında.
İnsanın anlam arayışı serüveninde yalnız olmadığını, bir amacının olduğunu,boşuna yaratılmadığını ona hatırlatan, bildiren muciz bir kelam vardır.
Allahın yeryüzündeki halifesi olmakla şereflendirilen insan elbetteki boşuna yaratılmamıştır.Eşref-i mahluk olarak sorumlulukları vardır.
İnsanlar için yol gösterici ve hidayet rehberi olan Kuran bu sorumluluklar içerisinde insandan özünü bulmasını,duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayata sarılmasını,varolma bilincinin farkına varmasını,hayatını anlamlandırmasını ve bunun için de okuyup üzerinde düşünmesini,anlamasını ve bu çerçevede yaşamasını ister...
ELİF KAİM -11040212 İDKAB/2
Abdullah YİĞİT 11040370 İDKAB-2
Bizi yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Allah'ın adıyla, O'nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O'nun emriyle yazmaya başlıyorum.
KUR'AN NEDİR?
BİRİNCİ BÖLÜM
1.) Kur'an-ı anlamak çaba ister .o'nu anlamak için telif edilmiş olan kur'an ilimlerinden yararlanmamız gerekir.
2.) Kur'an insandan kendisini okumasını, üzerinde düşünüp anlamasını ve hayatına da bu anladıklarını aktarmasını ister.
3.) Kur'an-ı Kerim'in anlaşılma süreci bir binanın inşa edilmesi gibidir. Bugüne kadar üstadlarımız bu binaya ellerinden geldiğince tuğla koymaya çalışmışlar, şimdi ise bu görev bize düşüyor.
4.) Dünya da hayatına anlam arayan tek varlık insandır.
5.) İnsanlar hayatını anlamlandırma sayesinde bir bakış açısı kazanır. hedefine ulaşan insan başarılı olur, ulaşamayan ise başarısız olur.
6.) her insan aynı fıtrat üzerine dünyaya gelir, önemli olan bu fıtrata uygun programlar geliştirebilmektir.
7.) Kur'an-ı Kerim insanın anlam arayışına cevap vermiş, insana görmek istediği şeyleri göstermiştir.
8.) Allah, peygamberler vasıtasıyla insanlara mesaj göndermiş, insanların hayatı anlamlandırmaları için örnek olarak peygamberler göndermiştir...
KU'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
BİRİNCİ BÖLÜM
1.) Kur'an'ın tefsirindeki kaynakların başında yine Kur'an gelir
2.) Efendimizden (s.a.s) günümüze birçok müfessir bu metodu kullana gelmiştir. Efendimiz de bizzat kullanmıştır.
3.) Kur'an-ı kendi bütünlüğü içerisinde anlamamız için Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinin önemini kavramamız gerekir.
4.) Kur'an da ilk bakışta çelişkili gibi gözüken ifadelere rastlanabilir, fakat o'nu kendi bütünlüğü içerisinde ele aldığımız zaman hiç de öyle olmadığını görürüz.
5.) Kur'an, kendisini açıklarken okuyucularına hazırcı bir yaklaşım vermez, üzerinde derin derin düşünülmesini ister.
6.) Kur'an'ın tefsirinde sıhhatli sonuçlara ulaşmak için, o'nu tefsir ederken ön yargıları bir kenara bırakmamız gerekir.
7.) Kur'an dışı alanlara kur'an-ı müdahil etmemek gerekir, Kur'an dışı olguların Kur'an'a müdahil olmaması gerekir.
8.) Kur'an-ı yorumlarken kendi alanımıza göre değil de, objektif olarak değerlendirmemiz gerekir...
Nihal Yılmaz / 11040475 İDKAB- II
Kur’an Nedir?
Kur’an nedir sorusuna bir çok cevap verilebilir. Ama en isabetli cevap olarak niteleyebileceğimiz ise „hayatı anlamlandıran kitap“ olmasıdır. Kur’an, bütün insanlara hem dünyada, hem ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için inmiştir. Bu da bize hayatı anlamlandıran kitap olduğunun göstergesidir. İnsan, varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde bulunduğu dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Bunun içinde önce kendini anlamaya çabalasa da bu pek mümkün olmaz. Bu anlam arayışı insanın fıtrî bir özelliğidir.
İnsan düşünen bir varlık olma özelliğini içinde barındırı. Bu yeteneği ile insan, kendi düşünce ve eylemleri üzerinde düşünmeyue ve kendini kendini incelemeye başlar. Eylemlerini yorumlar ve ona göre izleyeceği yolu belirler.
İnsan hayatı bir akış içerisinde seyretmektedir. Eğer eylemleri anlam ve değerlerle bezenmişse, yaşadığı hayatın bir amaç bütünlüğü vadır. Aksi bir durumda anlamsızlık duygusu yaşar.
Her insanın yüksek, araç ve alışılan değerleri vardır. Her biri hayatın bir greçeğidir. Hepsi yerli yerinde olduğu sürece her hangi bir sıkıntı teşkil etmez. Ne yazık ki günümüzde yüksek değerler ayaklar altına alınmış vaviyete gelmiştir.
Hayata bir anlam yüklemek iç dünyanın etkisi olduğu kadar dış dünyanın da etkisi vardır. Bazen biri diğerinden baskın gelebilmektedir. Her şeyin ölçülüsü makbul olduğu gibi burada da önemlidir.
İnsanlarda çok yönlü zihin faaliyetleri görülmektedir. Bu faaliyetlerin hepsi insanın fıtrî özelliklerinden gelmektedir.
İnsan, başka hiçbir canlıya benzemeyen özel bir varlıktır. Onun bu özelliği, özü itibariyle her kültğr ve çağda geçerliği, uygulanabilirliği olan tabiatından (fıtarından) kaynaklanır. Peki insanın bu özel fıtrî kabiliyetinin kaynağı nedir? Tabiyat ve Tanrı.
İnsan hayatını anlamlandırması iki yönden gerçekleşir: „Ben merkezli“ ve „Fıtrat-vahiy temelli“. İnsan içinde yaşadığı tabiyatın, dünyanın ve evrenin hem bir parcası hem de onlardan bağımsız olan bir varlıktır. İnsan, ben merkezli hayatı anlamalndırmada fıtratının bir kısmı ile örtüşen ama asla tamamını kapsamayan bir hayatı anlamlandırmaya erişir. Bu, insanın ğerçekleştirmezse yaşayamayacağı fıtrî çabasıdır. Bu tür hayatı anlamlantıma, insanın kendine ermesidir. Kendine eren insan, fıtrî kabiliyetlerini kilitlemiş olur.
İnsanda fıtrat’ın varoluştan önce gldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir.
Kur’an, insana, bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde oluşması gerektiğini hatırlatır. İnsan, Allah’ın halifesi olarak bütün varlıklarla varoluşunu paylaşmalıdır.
Kur’an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için şu yolu önerir: Oku – Düşün – Anla – Yaşa. Bu yöntemle insan kemale yürümeyi başaracaktır.
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
Tefsir denidiği zaman akla gelen ilk şey Kur’an-ı Kerim ayetlerinin açıklaması ve bir bütün olarak incelenmesidir. Kur’an-ı Kerim’i bütünlük içinde inceleme üç çerçevede gerçekleşir.
Kur’an-ı Kerim ayetlerden meydana geldiği herkes için açık bir bilgidir. Ayetleri cümle olarak düşünecek olursak cümlenin mana bütünlüğünün tefsirde kaybolmaması esastır. Ayet içinde açıklama yetersiz kaldığında, bir sonraki ayet onu destekler nitelik taşımaktadır.
Bu noktada aklıma takılan bir hususa temas etmek isterim. Kur’an-ı Kerim Arap Yarınadasına inmiş mukaddes ve evrensel bir kitaptır. İndiği dönem içindeki kelimeler günümüz Arapçasında da aynı manada kullanıldığından ne kadar eminiz? Kendi kültürümüzden yani geçmişimizden örnek verecek olursam „al“ önceden „kırmızı“ manasına gelirken günümüzde „almak“ fiiliniteliği taşımaktadır. Bu durum Arapça için de geçerki olduğunu düşünecek olusrak ayetlerin mana değişikliğine uğradığı anlamına gelmez mi?
Siyâk-sibâk çerçevesinde de mana bütünlüğünün bozulmaması için tutarsızlıklardan kaçınılmalıdır. Tutarsızlık söz konusu olduğunda anlaşılırlık da ona bağlı olarak zede görmüş olacaktır.
Kur’an-ı Kerim’i bir bütün olarak anlamak, ayet ve siyâk-sibâk çerçevelerinin sağlam ve en doğru bir şekilde anlaşılmasıyla mümkündür. Küçük parçalar zihinde doğru anlaşılırsa, bütünün anlaşılması daha imkânli hal alacaktır.
Kur’an’ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörlere temas ettiğimizde karşımıza iki tür hata çıkmaktadır.
Bunu birincisi subjektiflik yani önyargısal yaklaşımdır. Ayetlere önyargılar, hissi yorumlar ve şahsi görüşler eklendiği zaman mana kaymasına ve Kur’an-ı Kerim’in bütünlügünün bozulmasına neden olmaktadır. Kur’an ifadelerinin birden fazla manaya içerdiği de bir gerçektir. Buna rağmen inanç konuları gibi konularda müslümanlar arasında derin fıkhî uçurumlar oluşmamıştır.
İkincisi ise metodik yani yorumdan, yöntemden kaynaklanmatadır. Kur’an’i kendi fikrî sistemi içinde yorumlamamak çok yanlış bir davranıştır. Kur’an, dikkatle ve önyargısız incelendiğinde onun kendisine has bir fikir örgüsüne sahip olduğu ve iletmek istediklerini, kendi kavram ve kalıplarıyla takdim ettiğini görmemek mümküm değil. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak Kur’an’ın özelliğinin tam zıt bir durumdur. Kur’an’ı incelerken nasıl tümevarım bir yol izleniyorsa, tümden gelim de söz konusudur. Geleneksel tefsir metodunda Kur’an’ı bütünüyle açiklamaya çalışılmışdır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE:
Kur'anın Kur'an'sız yorumlanması mümkün değildir. Kur'an'ın yorumlanması ile Kuranın kendi içinde bir bütün olarak yorumlanması özdeş bir durumdur.
Kur'an'ın ilk ve en önemli tefsir kaynağı yine Kur'an'ın kendisidir. Kur'an İncelenirken; ayrılmaz bir bütün, açık ve anlaşılır, çelişkiden uzak bir kitap olması özeliği göz önünde bulundurulmalıdır.
İnsanlar Kur'an'a kendi ideolojik görüşüne şahsi düşüncesine göre farklı bakış ile sonuçlara varabilir. Kur'an kıyamete kadar değişmeden fakat değişik yorumlara açık olarak mahiyetini sürdürecektir.
Kur'an tefsiri yapılırken; ayet, siyak sibak ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi içinde bakılmalıdır. Ayeti bütün değilde yarım alınması farklı anlamlar ortaya çıkarabilir. Siyak sibak çerçevesinde incelemek Kur'an'ın bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralamak verdiği mesajın üzerine dikkat çekmektir.
Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Bütünlüğü özellikle son zamanlarda çok gündeme gelmiştir. Buna ilim ve teknikte açılan yeni ufuklar sayesinde olmuştur. Bütünlük konusunda önce kelimelerin lügavi anlamının sonra Kur'an'ın o kelimeye yüklediği yeni anlamların bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.
Kur'an'ın temel taşları olan konular; açık olduğu gibi üzerinde düşünülmesini isteyeceği ifadeler vardır. Aynı zamanda zihni konsantrasyon gerektirecek ölçüde de kapalı ifadeleri vardır. Kendi bütünlüğü içerisinde, iki tür hatada kaçınılmalıdır; subjektiflikten kaynaklanan ve hissi yaklaşımlarda kaynaklanan hatalardan.
Kur'an'ı Kerim tefsirinde metottan kaynaklanan hatalardan biri kendi fıkhi sistemi içinde yorumlamamaktır. Kuran genel prensiplerine ilim ve fikir ortamında muayen bir düşünce sisteminin ve ya ilim terminolojisi odak noktası yapılarak incelenirse hedefinden sapar. Her ilim kendi terminolojisi ve kendi sistematiğini oluşturmuştur,kur'an da kendi iç yapısında tutarlıdır. Zaaflarını ana prensipten taviz vermeden esnetir.
Kendi kafamızdaki felsefik kalıplarla Kur'an arasında bağ kurmaya çalışmak da yapılan hatalardan biridir. Allah görünmeyene, keyfiyeti kavranmayana, gayba inanmamızı Kur'an da istiyor. Bilmek ve iman etmek farkı da budur.
İnsanlar yaşadığı çağın ürünüdür ve dönemine göre Kur'an2ı uyarlamak yanlıştır.
Kur'an ana hatlarından kopmadan bütünlüğünü bozmadan akli çerçevelerin yanında gayb-iman konusuna dikkat edilmeli ve doğru yanlış kabul ettiğimize destek aramadan objektif yaklaşımlarla bakmalıyız.
Tefsirde diğer ilim metotları ile karıştırılmadan farklı bir yol izlenmelidir. Kur'an'ı, Kur'an'ı göz ardı ederek tefsir etmek Kur'an'ı tefsir etmek değildir.
ESMA NUR ULUTAŞ /11040319/İDKABÖ/2
Şeyma Yılmaz / 11040476 İDKAB- II
Kur’an Nedir?
A) Kur’an insandan okumasını, üzerinde düşünülmesini, anlaşılmasını ve ihlasla açıklanmasını istemekle ve muhataplarını buna teşvik etmekle anılan amacın gerçekleşmesini bizzat desteklemektedir.
Sahabiler hz. Peygamber’in Kur’an – hayat bütünlüğünü hedefleyen bu eğitim – öğretim siyasetini devam ettirdiler. Kur’an-ı Kerim’i hayata geçirebilmek için yapılması gereken oku, düşün, anla, yaşa.
B) Kur’an insan hayatına yön vermek, anlam vermek için nazil olmuştur.
I.A) Her insanın hayatta kalmasını sağlayan, onu hayata bağlayan anlamları vardır. Hiçbir insan kendi eylemlerini anlamsız bulmaz. İnsanın anlam arayışı, onun fıtrî bir kabiliyetidir. İnsan, hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler.
I.B) „Anlam“, insan gerçeğinin bir unsurudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı, amaçlarını gerçekleştirmek için nasıl çalışabilirdi, içinde yaşadığı durumlara nasıl anlam verebilirdi, onu nasıl sevebilirdi, fıtratında bulunan imkanlarını eğitimle nasıl olgunlaştırabilirdi.
İnsan hayatını anlamlandıran değerlere dayanarak ve seçerek eylemlerini düzenler. Kendi amaçlarına hizmet eden eylemi anlamlı bulur. Çünkü bir eylemin değerliliğinin tasarımı kişiden kişiye değişebilir.
İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir. Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye tanımlanabilir.
I.C) İnsanda fıtrat’ın varoluştan önce geldiğinin bilincinde olmanın anlamı ise bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlığın, yani Allah’ın varlığını düşünmeye sevketmesidir.
Allah, insanın hayat tarafından imtihan edilmesinde sorumluluk bilincini diri tutan, anlam arayışında fıtratının dengesini ve düzenini gözeten meşajını peygamberleri aracılığıyla insanlara göndermiş, insanın yeryüzünün halifesi olduğunu beyan etmiştir.
Kur’an-ı Kerim vahiy sürecinin son halkası olarak, diğer varlıklarla ortak olduğumuz fıtrî imkanlarımızı nasıl insanileştireceğimiz sorusuna cevap veren, bizi fıtrî bütünlüğümüz içinde kendimizi öğreten vahiy mahsulü bir kitaptır ve insandan özünü bulmasını duygu, düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını işter.
İnsanların vahyi kavrayışlarında ve algılayışlarında alış farklılığı vardır. Ayrıca insanların bilgi seviyesi ve içinde yaşadığı kültürel şartlarda farklıdır. Bu sebeple mü’minlerde her belirli durumu değeri farklı bir yönde anlamlandırabilir.
Kur’an „insanın hayatını anlamlandıran kitap“ olarak hayatımıza yer etmiştir. Kur’an ışığında atılan her adım, insanı mutluluğa yaklaştıracaktır.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması
Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde; Kur'an ayetlerinin yine Kur'an pasajlarıyla açıklanması anlaşılır.
Kur'an'ı bir bütün olarak anlamada şu üç çerçeve önemlidir; ayet çerçevesi, siyâk-sibâk çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi.
Kur'an'da önce ayetler kendi içerisinde bir bütün olarak ne anlatıyor buna dikkat etmek gerekir. Ayetin bir kısmına bakıp verilen hüküm veya anlaşılan şey yanlış olabilir. Zira anlam ayetin bütünlüğü ile doğru anlaşılabilir.
Kur'an bazı konularda aynı konuyu ele alan ayetleri peş peşe sıralar. Burada ifadeler hep gözetilen maksadın çevresinde dolanır. Bu yüzden bir ayetin çıkarılıp da metnin öyle ele alınması anlam bütünlüğü açısından doğru olmaz, bu bizi kur'an'ı anlamada yanlışa sevk eder.
Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikrî bir uyumluluğa bir bütünlüğe sahiptir.
Kur'an konularına göre sıralanmış bir kitap olmadığından ayetleri bir bütün olarak anlamada akla büyük bir pay düşer.
Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan iki yanlış yol:
1.Önyargılı Olmak: Kur'an ayetleri açıklanıp yorumlanırken müfessirin kendi görüşlerini ya da görüşlerini benimsediği alimlerin fikirlerini esas almadan, Kur'an'ın kendisini esas alarak açıklama yapmaya özen göstermesi gerekir. Aksi taktirde Kur'an'a önyargılı yaklaşılması Kur'an'ın bütünlüğünün göz ardı edilmesi demektir. Bu da Kur'an'ı yorumlayan kimsenin kendi doğrularına Kur'an'da dayanaklar bulması sonucunu doğurur.
2.Bütüncü Yaklaşımdan Uzak Olmak: Burada kelime kelime Kur'an'ı tefsirin çoğu zaman ayet çerçevesinden taştığı görülmüştür. Bu verilen mesaja odaklanmayıp anlamın çeşitli yerlere çekilmesi durumudur. Oysa aslolan mesajdır. Kur'an'ın metnine ve nazmının güzelliklerine gereğinden fazla önem verilmemesi gerekir.
Şeyma Göçoğlu 11040157 İDKAB2
KUR'AN NEDİR?
İnsanın Anlam Arayışı Ve Kur'an'ı Kerim
İnsanın doğuştan getirdiği merak ve anlam arayışı insanı insan yapan özelliklerdir. İnsan yaşadığı hayatı anlamaya, onu anlamlandrmaya çalışır. Hayatını anlamlandırmak için ulaşacağı bir hakikat fikri peşinde koşar. İnsan hayatta kalabilmek için anlamlandırılmış bir yaşamı idame ettirmesi gerekir bu nedenle de yapıp etmelerinde bir anlam görür.
İnsanın anlam arayışının nasıl gerçeklerştiğine cevap bulabilmek için önce anlam kelimesine bakmalıyız. Anlam, bütün varlık koşulları ile ilişki içindedir. İnsanın kendisini ifade etmesi olarak da söylenebilir. Anlam özellikle inanmayı içerir. Kısaca anlam görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir. O halde hayatı anlamlandırma noktasında şu dört soruya cevap verilmelidir:
A. Gören Kimdir? Gören insandır. İnsanın hayatı bir akış içerisindedir. O bu akış içinden sıyrılıp hayatını anlamlandırmaya çalışır.
B. Nede Görmüştür? Kişinin bir şeyde anlam görmesi varoluşunu gerçekleştirmesi demektir.
İnsan eylemlerini yöneten değerler:
1. Yüksek Değerler: Sevgi, dürüstlük, saygı... Bu değerler insanda doğuştan varolan değerlerdir. Toplumdan topluma çağdan çağa farklılık göstermezler.
2. Araç (Vasıta) Değer: Fayda, çıkar, kıskançlık... Bu değerlere doğuştan sahip oluruz. Araç değerler menfaat içerir.
3. Alışılan Değerler: Modanın, zevkin değerleri. Temelini toplumda bulan, otomatikleşmiş eylemleri kazandıran değerlerdir. Çağdan çağa toplumdan topluma değişir.
İnsan bu üç değerden hangisi ile hayatına anlam veriyorsa o değerler davranışlarına yön verir.
C.Neyi Görmüştür? İnsanın hayatının anlamını gerçekleştirmesi iki yönde olur:
-İç dünyada -Dış dünyada
İnsanın hayatının anlamını keşfetmesi üç farklı yoldan olur:
1.Amel (eylem) ortaya koyarak
2.Bir şeyi/bir insanı severek
3.Musibetlere/sıkıntılara sabrederek
D.Nasıl görmüştür? Kişi nesne ile ilişki kurmaya başladığında fıtratındaki varoluş koşulları ortaya çıkar. Bunlar:
-Ana zihniyetler
-Akıl yürütme
-Alış
İnsanda iki farklı ana zihniyet vardır:
1.Büyüsel zihniyet
2.Olgusal-Eleştirisel zihniyet
İnsan hayatındaki anlam arayışında kendisine yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyar. Uğruna çaba harcayacağı bir amaç ister. Böyle bir amacın olmayışı onu psikolojik bunalıma sürükler. Burada Kur'an insana kamil insan olmayı hedef gösterir. Bunun için ona etkin okumayı önererek; 'oku,düşün,anla,yaşa' der. Bu Kur'an'ın, insanın hayatını anlamlandırabilmesi için ona önerisidir.
İnsan hayatını anlamlandırırken şu iki yoldan birini seçer:
-İnsanın hayatına 'ben mezkezli' anlam vermesi
-İnsanın hayatına fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi
Hz. Adem ile başlayan insanlık serüveninde tek semavi din varolmuştur. O da İslam'dır. Ve bu dinde de bütün peygamberler aynı ilkeyi dile getirmişlerdir: Tevhid. Yani insanları hayatı tevhid ile anlamlandırmaya çağırmışlardır.
Şeyma Göçoğlu 11040157 İDKAB2
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURANI KERİM
İnsan varlığından bu yana sürekli bir anlam arayışı içerisinde olmuştur.Bu anlam arayışı insanın, insan olduğunu ifade eden en önemli delillerden biridir.İşte insandaki bu anlam arayışı insanın fıtratında/özünde vardır.Hiçbir insan kendi davranışını ve yaşayışını anlamsız bulmaz.Brezilya’nın kuzeyinde yaşayan Tunay kabilesi suda yaşar hayvanlar olduklarına inanırlar ve bu onlar için anlamlıdır.Bu anlamlandırma insanın hayatta kalmasını sağlar.Çünkü imsanın hayatına anlam vermemesi onun yaşama sevincini kaybetmesi demektir.Bu yüzden insanın hayatında anlamlı bir şeyler olması oldukça önemlidir.
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR
İnsanın anlam arayışı tabirindeki anlam kelimesi insanın yapıp etmelerini yöneten somut varlık bütününe ait, bu varlık bütününde temelini bulan fıtrı imkanlarındandır.Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur.Bu kelime daha çok inanmayı içerir.İnsan inanmayan bir varlık olsaydı bir amacı olmazdı.
1.Gören kimdir: İnsanı hayatı akış içindedir.Bu akış içinde insan bir takım eylemler yapar.Bu eylemker hayatını anlamlı kılmak içindir.Ayrıca bu eylemlerini sorgular.İnsanın eylemleriyle onların ürünlerinin birlikte bir anlamı vardır.Dolayısıyla gören varlık insandır.
2.Ne de görmüştür: İnsan kendisi için anlam ifade eden şeyde görmüştür.Bazı insanlar hayatına anlam katabilir, bazıları ise katamaz.Bunları farklı sebepleri vardır.
-nesneleri kavrayışları farklı olabilir
-bilgi seviyeleri farklı olabilir
-zaman, mekan, kültür farklılıkları olabilir
İnsanın eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır:
a.Yüksek değerler: İnsanın doğuştan sahip olduğu değerlerdir.Sevgi, saygı, güvenme, dostluk, dürüslük vb.Bu değerlerin gerçekleşmesi insanın elinde olan bir şeydir.İnsan karar vererek bunları gerçekleştirir.
b.Araç/vasıta değerler: Bunlarda doğuştan gelir.Fayda,çıkar, çekememezlik, haset vb.Çıkar beklenilen değerlerdir.Karar verme ile gerçekleştirilir.
c.Alışılan değerler: Alışkanlıklarla ilgilidir.İnsanda otomatikleşen eylemleri kazandırır.Çağa, topluma ve kültüre göre değişir.
3.Neyi görmüştür: İnsan hayatın anlamlandırmasında gerçekleştirdiği eylemleri değerli görür.Hayatın anlamını gerçekleştirmesi 2 yönde olur:
-İç dünya (kişinin kendi içinde)
-dış dünya (evren)
4.Nasıl görmüştür: Kişi ile nesne arasında vukua gelen ilişki sonucunda varlık koşulları ortaya çıkar.İnsan zihninin içinde hareket ettiği ortam zihniyettir.İnsanları akıl yürütmeleri biçimseldir, belli kalıpları vardır.Bu her insanda aynıdır.Akıl yürütmeler içerik kazanıncafarklılık oluşur.Akıl yürütme biçimleri insanı yönlendirmez insanı yölendiren içeriği teşkil eden kavramlara kullanan kişinin verdiği anlamdır.
İnsanda 2 ayrı ana zihniyet vardır.Bunlar:
-Büyüsel zihniyet
-Olgusal eleştirisel zihniyet
İnsanın hayatına anlam bulabilmesi için yol gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardır.İnsan hayatında ulaştığı ulaşmayı istediği ve ulaşması gerekenler arasında düşünüp durur.Vahiy insana insanlıkta kemalata ermenin yollarını gösterir.İnsanı iman etmesi için zorlamaz sadece ona seslenir.İnsana ‘’oku, düşün, anla, yaşa’’ der.
Hatice ÇETİN 11040389
KURANIN KURANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ
Kuranın kuranla tefsiri ilgili konunun kuranın bütünü içerisinde o konuyla ilgili bütün sure ve ayatlere bakarak açıklanmasıdır.
Kuranın bütünlüğü içerisindeki bu incelemeler 3 çerçeve de ele alınmıştır.Bunlar: Ayet çerçevesi, siyak sibak çerçevesi ve kuranın bütünlüğü çerçevesi.
1.Ayet çerçevesi: Kuranı anlarken öncelikle ayat bazında anlatılmak istenilenleri anlamak gerekir.
Bakara 275. Ayette faiz yiyenlerin kıyamet günü göreceği muameleden bahsediliyor.Ayetin devamında onların niçin böyle bir duruma maruz kalacağı belirtilmiştir.Eğer ayetin devamına bakılmazsa farklı bir sonuca varılabilir.
2.Siyak sibak çerçevesi: Herhangi bir ifadeden önceki vesonraki ifadelerdir.Kuran bazen aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Ard arda gelen bu ayetlerin çoğu zaman ortak bir hedefi vardır.Dolayısıyla böyle bir ayetin ve ayat grbunun tek başına başka bir mana ile manalandırılması doğru olmaz.
Duhan suresinin 49.ayetinde geçen aziz ve kerim kelimeleri gerçek anlamda kullnılmamıştır.Bunları gerçek anlamlarıyla anlamak anlatılamak istenene uydun değildir.Ayrıca bu surede 43. Ayetten itibaren günahkarların cehennemdeki durumlarından bahsedilmiştir.Allahın günahkarlardan aziz ve kerim olarak bahsetmesi mümkün değildir.
3.Kuranın bütünlüğü çerçevesi: Kuranın bütün parçaları birbiriyle uyum halindedir.Kelimeler, çeşitli cümle ve anlam çerçevesindeki anlamlarının tespiti, kazandıkları yeni mananın kavranması kuranın bütünlüğü içerisinde mümkün olmaktadır.
Kuranın yaratılanlar ve olaylarla ilgili ayetleride birbiriyle bağlantılıdır.Mesela kurandaki Allah anlayışını kavrayabşlmek için sadece Allah, sıfatları ve fiilleriyle alakalı ayetlere bakmak yeterli olmayacaktır.Bunun yanında insanla ilgiliayetlere peygamberlik ve diğe varlıkların durumunu anlatan ifadelere de bakmak gerekmektedir.
KURANIN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇERİSİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Kuran açıklanırken veye hüküm çıkarırkan 2 ana yol izlenmiştir:
1.Kuranın muhataplara sunduğu gerçekleri hayatta karşılaştırabilicek durumlara göre tesbit edilmiş
2.Kuranın ihtiva ettiği emirler, yasaklar ve diğer konular belirlenip bunun ardından o presiplerin hayata geçirilmesi
Bu yolları her ikisinde de temel kurandır.
Önceden edinilen görüşlerin kurana onaylatılmak istenmesi kuranı rehber olmaktan çıkarır.Kuranı böyle kullananları iki başlık altında toplayabiliriz: Subjektiflikten kaynaklanan hata, Metoddan kaynaklanan hata.
a.Subjektiflikten kaynaklanan hata : Kuranın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmasının vazgeçilmez unsurlarından biri ve en önemlisi önyargısız olmaktır.Önceki yoromlardan faydalanılabilir.Fakat bunlara körü körüne bağlanmak dpğru değildir.Bu yorumlar kuranı anlamak için yardımcı unsurlardır.
Kendi şahsi çıkarları için ve fikrimize dayanak bulmak amacıyla kuranın yanlızca belirli yerlerini gösterip yanlızca bunları açıklayanlar kuarnı kerimin yüceliğine aykırı bir iş yapmış olurlar.Çünkü kuran bütünlüğüyle incelenmeli anlamlarda bu bütün içerisinden çıkarılmalıdır.
b.Metoddan kaynaklanan hata: Kuran teori ile pratiği birbirinden ayırmaz.O yanlızca bigi kitabı olarak telekki edilimemelidir.Kuran çeşitli konularda kendine has bir uslup sunuyor. Mesela itikad esaslarını sunarken bunlara inanılmasını, ruhlara tesirini istiyor ve davranışlarda görülmesini umuyor.İnancın aynı zamanda hayata tatbik edilmesini insanlardan istiyor.
Müslümanlar zaman zaman kuranı rehber olmaktan çıkarıp konularına müdahale edilen bir kitap durumuna sokmak hatasına düşüyor.
Müslümanların kuranı bütün konulara dahil etmesi ona karşı duydukları saygıdan ve yücelik hissinden kaynaklanıyor.Oysa bu kuranı yüceltmekten çok basite inmesine sebep oluyor.Kurna bu şekilde yaklaşmak onun bütünlüğüne zarar vermektedir.
Hatice ÇETİN 11040389
11040401 MUHAMMED BAYRAM ÇİNAR
kur'an nedir ?
kur'an'ı kerim insan-hayat ve kainata can veren,anlam veren ve rehberlik eden ilahi kitap olduğu yolundaki beyanını benimseyip göz önüne alarak, kur'an'a ve kur'an ilimlerine bu bağlamda bakılmalıdır.
İnsan, varolduğu günden bu yana anlama içinde bulunduğu dünyayı anlamaya çalışmış ancak bu çalışma içerisinde en az yine kendini tanıyabilmiş. Bu özellik ise insanı insan eden özelliktir.
İnsanların inanışları insanların fıtratında (öz'ünde) bulunan anlamlandırma merakının ifadesidir.Bu sebeple kendi eylemlerini anlamsız bulmaz.O halde anlam , görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.
Viktor Frankl ''insanın, uğruna yaşayacağı bir şeye'' ihtiyaç duyduğunu kabul etmektedir.
İnsanın temel arzularını içgüdülerini nasıl doyurup tatmin edeceğini, egosunun veya süperegosunun çatışan istekleri arasında nasıl uzlaşma sağlayacağını, topluma ve çevreye nasıl uyum göstereceğini, insan bu rehberde bulabilmelidir. Çünkü insan, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçtiği bir amaç için mücadele etmezse psikolojik bunalıma düşer.İnsan, hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği ve ulaşması gereken arasındaki gerilimi yaşar.Onun için vahiy (Kur'an'ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana, ''kamil insan / muttaki insan'' olmayı hedef gösterir.Ama bunun temel şartı olan ''iman etme'' konusunda insana yalvarmaz.Hür bir varlık olarak fıtratına seslenir, onu kullanmasını ister.bunun içindir ki ona etkin okumayı önererek, ''Oku, düşün, anla, yaşa'' der. İnsanın anlam talebini uyku durumundan kurtararak onu anlam arayışının gerilimine sokmaya çalışır.
Kur'an'i hayat tecrübelerini örnek almak, mümine, hayatın kur'an-sünnet bütünlüğü içerisinde anlamlı/değerli kılınmasının bilgisini verir. Mümin insan, bu yaşantısında fıtri kabiliyetlerinin tümünü harekete geçirdiğinden kişi olarak imkanlarını bilir, amel üretme ve geliştirme yollarını açar.Bütün insanlar hayatı bu şekilde anlamlandırırsa ''salih toplum'' oluşur.
Sonuç olarak kur'an ,insandan zihniyetini kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u(kur'an'ın insanı)gerçekleştirmesini bekler.Ancak bu , kalıplaşmış bir hayatı anlamlandırma değildir. kur'an'da her insanın Allah rızası yolundavaroluşunu gercekleştirmesindeki farklılığa işaret edilmiştir.
Kezban BOSTAN/10040079-İDKAB-2
KUR'AN NEDİR?
Biliyoruz ki insan merak eden,öğrenme arzusu içinde olan bir varlıktır. Bu merakı nedeniyle dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır.Bugün hala dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan bazı kabilelerin derinleşmemiş, basit de olsa hayatı anlama ve anlamlandırma şekilleri vardır.Kimi kabileler kendilerini suda yaşayan balık zannederken kimileri de kırmızı papağandan geldiklerini zannederler.İşte bütün bu inanışlar insan fıtratındaki anlama ve anlamlandırma merakının ifadesidir. Yine yapılan araştırmalara göre öğrencilere kendileri için neyin önemli olduğu sorulduğunda yarıdan fazlası hayatında bir amaç ve anlam bulmak olduğunu söylemişlerdir.İnsanın bir şeyde anlam görmesi onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.
İnsan eylemlerini yöneten 3 değer vardır. Yüksek değerler;sevgi,saygı,inanmak,doğruluk,dürüstlük gibi.Araç değerler ilgi ve menfaat değerleridir. Alışılan değerler ise temelini toplum hayatında bulan zamanla otomatikleşen değerlerdir.Kişi-obje ilişkisinde insan fıtratında bulunan imkanlar ortaya çıkar. Bunlar ana zihniyetler,akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. Ana zihniyetler büyüsel,olgusal-eleştirel olmak üzere 2 ye ayrılır.İnsan neye inanır hayatını neyle anlamlandırırsa zihniyet ona göre içerik kazanır.Ana zihniyet ve mantık herkeste aynı iken alış farklılık gösterir.Bu farklılık ta hayatın tadını ortaya çıkarır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi insan hayatını sürekli anlamlandırma gayreti içinde olmuştur ve bu anlamlandırma 2 yönde gerçekleşir.Birincisi insanın kendinden kaynaklanan"Ben merkezli"anlam verme olup burada insan fıtri kabiliyetlerinin kaynağını tabiatta görür.İkincisi ise Fıtri ilkeleri temel alan "fıtrat vahiy temelli"anlam verme burada ise insan fıtri kabiliyetlerinin kaynağını aşkın bir varlıkta görür. İnsanda fıtrat varoluştan önce geliyorsa bu fıtratı tayin eden aşkın bir varlık vardır diyebiliriz.Yani Allah.İnsanın çeşitli kötülüklerden korunması için bir rehbere ihtiyacı vardır.Allah insanın fıtratına uygun anlamlandırmalar yapabilmesi için rehber olarak peygamberler göndermiştir.İlk peygamberden son peygambere kadar hepsinin getirdiği din aynıdır hepsi de tevhidi tebliğ etmiştir.Sadece şeriatlerde farklılık vardır.
Sonuç itibariyle Kur'an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır ve bu uğurda insana önerisi "oku,düşün,anla ve ihlasla yaşa"dır.Sünnet ise Kur'anın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.Bu konuda Hz.Peygamber olağanüstü yaşam sanatının örneğidir.
Esra ÇAKMAK 11040375 İDKAB-2
KUR’AN NEDİR?
- Kur’an’ı Kerim bizden okumamızı, okuduğumuzu üzerinde düşünüp anlamamızı ve son olarak da açıklamamızı, amellerimizde göstermemizi bekler. Bu nuzül döneminde başarıyla geçekleştirilmiştir. Özellikle hz. Peygamber’in yaşayan bir Kur’an olması bizlere çok güzel bir örnek teşkil eder.
- Hz. Peygamber ve sahabe Kur’an ahlakını elle tutulur, gözle görünür şekilde somutlaştırmışlardır. Sonraları da Kur’an’ı doğru anlamak ve uygulamak için bazı vesilelere ihtiyaç duyuldu ve Kur’an ilimleri bu ihtiyacı giderme noktasında geliştirildi. Böylece Kur’an’ın uygulayıcısı olanlara, onunla hayatını anlamlandıran insanlara Kur’an’ın anlaşılmasında bir yol oldu.
- Bütün insanlar ister gelişmemiş ülkede isterse en gelişmiş ülkede yaşasınlar, hayattaki amellerine, yapıp etmelerine bir anlam, amaçlılık katmak ister ve fıtri olarak inanma ihtiyacı hissederler. Böylece hayatta kalır aksi halde yaşayamaz ölürler. Ayrıca her insan inanma ihtiyacını karşılamak için öyle ya da böyle bir cevap bulur ve bu bulduğu cevabın da sorumluluğunu üstlenir.
- İnsan, ister Hindistan’da ister Mısır’da, İran’da isterse Amerika’da olsun hayatını anlamlandırırken fıtratını tatmin etme isteğindedir. Bütün insanlık tarihi boyunca yaşadığı dünyayı, bu dünyanın öncesini sonrasını, çevresindeki varlıkları, onlarla ilişkilerini fıtratını isteklerinin ve eylemlerinin nedenlerini bilmeyi hayatının devamı için gerekli görmüş ve anlamak anlamlandırmak istemiştir.
- Her insan şu veya bu şekilde hayatına devam ederken aldığı tüm kararlar, yaptığı tüm eylemler, hayatını anlamlandırdığı araç veya amaç değerler ışındadır.
- Kişinin hayatını anlamlandırması şu üç yolla gerçekleşir: eylem ortaya koyarak, severek, sabrederek.
- İnsanın hayatta kalmasını sağlayan kendisinde gördüğü yetenekler, amellerini anlamlandırması ve yaşamını meşrulaştırmasıdır.
- İnsanlar hayatta gördükleri anlamları; ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini kapsamında kavrarlar.
- İnsanlar, ona hayatı anlamlandırmasında yol gösterecek bir rehbere ihtiyaç duyarlar. İnsan, aradığı bütün soruların cevaplarını; yaşadı çelişkilerden çıkış noktasını; çevreye, topluma nasıl uyum göstereceğini bu rehber ışığında gerçekleştirmelidir. Bu yolla da uğruna çaba göstermeye değer bir hedef koyabilecektir insan. Bizim eşsiz rehberimiz olan Kur’an, kendi içindeki ifadesinde de belirtir ki etkin okumalar yapılmalı, düşünüp anlamalı ve gerçekten bu anlamaları hayatımızda uygulamalıyız. Böylece insanın anlam ihtiyacı, pasif arayıştan aktife geçer ve hedefe ulaşmada yaşanan gerilim de onu ayakta tutacaktır.
- İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir; fıtri kabiliyetlerin kaynağını tabiatta veya aşkın bir varlık olan Tanrı’da görür. İnsan anlamlandırmasını tabiat kaynaklı yaparsa fıtratının bir kısmını doyuma ulaştıran bir anlamlandırma yaşayacaktır. Bu da insanın kendi kendisini sınırlandırmasıdır. Fakat insan varoluşunun kaynağını Tanrı’da görür ve böylece bütün fıtri imkanlarını tatmin ederse gerçek mutluluğa erişecektir.
- Hz. Adem’den hz. Muhammed’e (sav) kadar iletilen mesaj (din) hep aynı olmuş fakat insanların farklılıklarından kaynaklı olarak o mesajların hayata uygulanmasında farklılıklar (şeriat) yaşanmıştır.
- Son olarak Kur’an insandan, varlığının bütünlüğü içerisinde “bilgi”yi nasıl ve niçin kullanacağını idrak etmesini sağlayacak vahye yönelmesini ve okumasını, düşünmesini, anlamasını ve yaşamasını beklemektedir.
Esra ÇAKMAK 11040375 İDKAB-2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kur’an’ın özel dili ve üslubu dolayısıyla hiçbir müfessir Kur’an’ı yine onun kendisi kadar anlatamaz ve anlatamamıştır da. Peki bizler Kur’an’ın Kur’an’la tefsirinden ne anlıyoruz ve yaptığımız tefsirleri de Kur’an’ın temel anlatısına uygun mu yapıyoruz?
- Kur’an ;
Sınırlar belirlenerek konular arasında ayrım yapılıp ayrı başlıklar altında toplanamaz. Parçaları yerine göre birbirini tamamlayan yerine göre birbirini açıklayan özellikleriyle bir bütünlük içerisindedir.
Kendi ifadeleriyle de anlaşıldığı üzere açık ve anlaşılırdır: “Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap da gelmiştir.” (Maide 15)
Ayrıca bazı meselelerin tedricen bildirilmesi, mecazi anlam taşıyabilmesi gibi hususlarla bazı okuyucular tarafından tutarsız olduğu düşünülebilir; ancak çelişkilerden uzak bir anlam taşır.
- Kur’an’ın bütünlüğünü üç ayrı başlıkla kavrayabiliriz:
1- Ayet bütünlüğü; her şeyden önce Kur’an’ı anlamaya çalışırken ayete, o ayetin bütünlüğüne, ayette geçen kelimelerin hangi anlamda kullanıldığına dikkat çekmek çok önem arz eder. Allah(c.c) Kur’an’ı öyle bir Arapça ile indirmiştir ki herhangi bir kelimede bir harflik bir değişiklik dahi o cümlenin anlamını tamamen değiştirebilmektedir. Bu sebeple ayetlerin öncelikle kendi bütünlüğü içerisinde ne anlatmak istediğini iyi kavrayabilmeliyiz.
2- Siyak-sibak bütünlüğü; Kur’an ayetlerinde geçen herhangi bir ifadenin, o ifadenin anlamını açıklığa kavuşturacak önceki ve sonraki ifadelere, siyak sibak denilmektedir. Kur’an’da art arda gelen ifadelerin anlatmak istediği bir mesaj bulunur. Dolayısıyla bu ifadelerin bütünlüğü gözetilmeden bir değerlendirme yapmak, Kur’an’ı anlamaya çalışmak bizi başarısızlığa götürecektir. Özellikle bazı şahısların kabullendikleri doğrularını bu yolla Kur’an’a onaylatmaya çalıştıkları sıklıkla görülen vakıalardandır.
3- Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi; gerek kelimelerin, cümlelerin terkiplerin kendi anlamlarını gerekse Kur’an bütünlüğü içerisinde kazandıkları anlamları iyi bilmek, kavramak çok önemlidir. Kur’an her ne kadar çok farklı konulardan da bahsetse kendi cümlelerinde, geçen kıssalarda, ayetler içerisinde anlam olarak bir birlik mevcuttur. Kur’an’ın belki de bu en önemli özelliğini göz ardı etmek büyük hatalara yol açmaktadır, açacaktır. Anlatmak istiyorum ki Kur’an tefsiri ön yargılarımızdan uzak, Kur’ani bütünlük içerisinde anlatılmak isteneni iyi kavrayıp bu durumu göz ardı etmeden yapılmalıdır.
- Yüzyıllardır tefsir adına yapılan bunca yanlış yorumlar, Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılmamasının sebeplerini araştırmaya itiyor:
1- Önyargıdan kaynaklanan hatalar;
- Kişilerin yaşantılarından çıkardıkları ve temel aldıkları bazı yaklaşımlar mevcuttur. İnsanlar temel prensipleriyle olaylara, kişilere yaklaşmaktadırlar. Yetiştiğimiz çevre, okuduğumuz kitaplar, ailede aldığımız kültür, çevre etkisi ve hatta cinsiyetimiz, kişilik özelliklerimiz bizi belli kalıplara sokar; ancak Kur’an tefsiri denildiğinde bütün bu önyargılardan arınmak en sağlıklı yorumlara, çıkarımlara taşıyacaktır bizleri.
- Çeşitli fırka mensuplarının tuttukları yol ile onların değişmez mezhep doğurgularını, doğruluğu kesin Kur’an ayetlerine değişmelerinin örneklerini de görüyoruz.
2- Metoddan kaynaklanan hatalar;
- Kur’an, birtakım olgulara uyan veya uydurulabilecek bir kitap değil; kesin doğru ve değişmez prensipleriyle kendisine uyulması beklenen ilahi bir kitaptır.
- Kur’an her şeye, tartışılan her konuya müdahil edilecek bir kitap olmamakla birlikte Kur’an dışı faktörlerin temel çıkış noktalarını esas alarak onu yorumlamaya çalışılamaz. Her iki durumda Kur’an’ın bütünlüğünü zedeleyecektir. Kur’an’ın, bir bütünlük itibariyle, kendi fikri bir sistemi mevcuttur.
- Kur’an’ı doğru anlamak, onu bölüm bölüm, ayet ayet, kelime kelime tefsir ederek değil; Kur’an’da Allah(c.c)’ın asıl anlatmak istediğini, takdim ettiği asıl fikri, Kur’an’ın zihniyetini anlamaya çalışmakla olacaktır.
Kezban BOSTAN/10040079-İDKAB-2
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'anı tam olarak anlayabilmek için onu kendi bütünlüğü içinde ele almak gerekir.
Kur'anı bütün olarak anlayabilmek için şu 3 çerçevede incelemeliyiz.Birincisi ayet çerçevesi olup kelimeleri ve terkipleri cümle bütünlüğü içinde anlamak demektir.İkincisi siyak-sibak çerçevesidir ki herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerdir.Bir ayetin tefsiri yapılırken o ayet tek başına alınmamalı öncesi ve sonrasındaki ifadeler bir bütün olarak düşünülmelidir.Üçüncüsü ve sonuncusu da Kur'anın bütünlüğü çerçevesidir.Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir.Bundan dolayı işlenmek istenen konuyla ilgili ayetleri Kur'ani Bütünlüğü göz önüne alarak tespit ettikten sonra öncelikle bu ayetlerde kullanılan kelimelerin anlamlarını yine ayet,siyak-sibak ve Kur'anın tümü çerçevesinde kavramak gerekir.
Bunun yanı sıra Kur'anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler de vardır Bunlardan birincisi Hissi(subjektif)olup insanın iç dünyasıyla ilgilidir. İkincisi ise metodiktir. Kur'anı anlamaya çalışırken tutulan yanlış yolları kastetmektedir.Özellikle islamda siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an çoğu zaman ön yargılı bir şekilde tefsir edilmiştir.
Sonuç olarak Kur'an insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yolunu göstermek için indirilmiştir. Mutluluğun sırrı olan Kur'anı doğru anlamak ve yaşamak için onu dikkatli, ön yargısız,kendi sistemi ve bütünlüğü içinde subjektiflikten ve metodik hatalardan uzak bir şekilde ele alıp incelemeliyiz.
UĞUR ÇETİNKAYA/ 11040392 İDKAB 2
--KUR'AN NEDİR?--
1- Kur'an-ı Kerim insan hayatına anlam veren yön veren ilahi bir kitaptır. Fakat biz söylemekten öte idrak edemiyoruz. İşlemeli mahfazalar içine koyup, odalarımızın duvarlarına astığımız Kurân-ı Kerîm, anlaşılmayı/ hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Otomobillerin içini, işyerlerinin duvarlarını, camilerin kubbelerini süsleyen âyet-i kerîmeler, anlaşılmayı / hayatı anlamlandırmayı bekliyor. O Kitap, insanlığın adresine gönderilen bir mektup; anlaşılmayı/hayatı anlamlandırmayı bekliyor. Bizden istenen de budur. Onu okuma, üzerinde düşünme,anlama ve hayatımıza yansıtma istenmektedir.
2- İnsan sürekli olarak evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış ancak bu anlama derinleşmemiştir. Bu anlama merakı insanın fıtratında vardır. Kendisinde bir yetenek ve eylemlerinde bir anlam görür. Bu anlamın da bir sorumluluğu vardır ve "inandım, imam ettim" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır. Bunun için de ilim ile amelin uygunluk,birlik ve mantıksal tutarlılık içerisinde olması gerekir.
3- Anlam insan gerçeğinin bir olgusudur ve inanmayı içerir. Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı anlam arayışına girmezdi. O zaman da insanın tarihsel bir varlık oluşunun bir anlamı olmazdı. Halbuki insan eylemlerinin bir anlamı vardır ve bu da insan fıtratının bir özelliğidir. İnsan eylemlerini yöneten de değerlerdir. İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler, insanın yapıp-etmelerine yön verirler. Artık insan ortaya koyduğu başarılara bu değerler çerçevesinde anlam verir. İnsan eylemlerine yön veren değerlerin de bir sonucu vardır. Bu da insan hayatını iyi yada kötü etkileyebilir. İnsan ne kadar düşünen bir varlık olsa da bazen kendi başına sağlıklı kararlar veremeyebilir. Bunun için de insana yol gösteren bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu rehber insana gerçekten özlediği şeyleri ona farkettirmelidir.
4- İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşir. Birisi insanın kendinden kaynaklanan ben merkezli diğeri de fıtrat vahiy temelli anlam vermedir. İnsan ben merkezli hayatı anlamlandırmada fıtratının bir kısmını kullanır ama tamamını kullandığını düşünür. Kendini bu şekilde sınırladığı için de fıtratındaki kemal boyutuna ulaşamaz. Ben merkezli hayatı anlamlandırırken fıtratla tamamen uyumlu olmaya dikkat etmeli ve fıtratın varoluştan önce geldiğini unutmamalıdır. Bu da demek oluyor ki Allah’ın varlığını düşünmeye yönelinmelidir. İşte Allah peygamberler aracılığı ile insan fıtratına uygun hayatı anlamlandırmalar gerçekleştirmesi için rehberler göndermiştir. O halde hayatı anlamlı kılmanın tek Allahü Tealanın bütün varlıkların fıtrata ait ilkeleri ihtiva eden vahyine de uymakla mümkündür. Bu şekilde insan imtihan edildiğinin ve sorumluluğunun bilincinde olması gerekir. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.
UĞUR ÇETİNKAYA/ 11040392 İDKAB 2
--KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE--
1- Kur'an indirildiği dönemden beri insanlar tarafından anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. Peygamber (sav)'den sonra da bu işi hiçbir kimsenin tekelinde olmamıştır. Fakat bazı kimseler bu konuda şahsi düşüncelerini kendi doğrularını onaylatmak istemişlerdir. Bu şekildeki yaklaşımlar Kuran'ın bütünlüğüne gölge düşürmüştür. Bu da Kuran'ın hatalı yorumlanmasına yol açmıştır. Konuya bu bağlamda baktığımızda Kuran'ın kendisiyle, kendi bütünlüğü içerisinde tefsiri çok önemlidir.
2- Kuran'ın Kuran'la tefsiri denildiğinde Kuran ifadelerinin Kuran'ın bütünlüğü içinde açıklamasını, kavramların terkibi bir yaklaşımla Kurani bütünlük içinde incelenmesini anlamalıyız. Kuran'ı bütünlük içinde inceleme üç çerçevede olur. Bunlar ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi, Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Ayet çerçevesine incelediğimizde Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayette ne anlatılmak isteniyor ona dikkat etmek gerekir. Çünkü cümlenin tamamlayıcı unsurunun herhangi birini almadığımız zaman Kuran'ın o bölümde anlatmak istediği fikirlerden yoksun olur. Buradan da şunu anlıyoruz ki Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışırken değerlendirmeye tabi tutulacak öncelikli olan bu çerçevedir. Siyak sibak çerçevesi dendiğinde ise Kuran'da herhangi bir ifadeden önceki ya da sonraki ifadeler olduğunu anlıyoruz. Yani Kuran'ı anlamaya çalışırken belli bir ayet grubunun içinde bir bölümünün çıkarılması doğru olmaz. Çünkü bu tür bir yaklaşım Kuran'ın hiç kastetmediği noktalara götürür. Bunun için siyak sibak bütünlüğünü dikkate almak önemlidir. Bir diğer çerçeve de Kuran'ın bütünlüğü çerçevesidir. Bu çerçeve Kuran'ın Kuran'la tefsiri denince ilk akla gelir. Kuran'ın en küçük parçası olan kelimelerden başlayarak cümleler kıssalar gibi en büyük parçalarına doğru son derece uyumlu ve bir bütün olmasıdır.
3- Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya da bazı engeller vardır. Bu engellerin temelinde bazı görüşlerin Kuran'a onaylatılmak istenmesi ve Kuran'ı bir rehber olmaktan çıkarıp normal bir kitap durumuna düşürme yatmaktadır. Bunları da iki grupta mütalaa edebiliriz. Biri subjektif biri de metodiktir. Kuran'ı incelerken de bu iki hatadan mutlaka kaçınmamız gerekir. Subjektiflikten kaynaklanan hata dendiğinde aklımıza ön yargılı olmak gelir. Biz de Kuran'a ön yargısız yaklaşmalıyız ki kendi düşüncelerimiz değil Kuran bize ne anlatıyor onu dikkate almalıyız. Zaten ilimde sağlıklı sonuçlara varmanın yolu da tarafsız olmadan geçer. Eğer Kuran ön yargılı taraflı bir biçimde incelenirse Kuran'ın indiriliş gayesi göz ardı edilmiş olur ve Kuran'ın rehber kitap olma özelliğini yitirir. Metottan kaynaklanan hataya baktığımızda ise Kuran'ı kendi fikri sistemi içerisinde yorumlamak ve bütüncü yaklaşımdan uzak olmak akla gelir. Kuran'ın kendine öz fikri bir sistemi vardır. Bu da Kuran'ın gönderiliş gayesi olan bütün insanlara dünyada ve ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermektir. Bu düşünce dışına çıkmak Kuran'ı kendi bütünlüğü
içinde anlamayı bozar. Bir de Kuran'ın kendine has üslubu ve bazen insani duyguları çoşturan yönü de unutulmamalıdır.
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2
KUR'AN NEDİR?
I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim
*İnsan varoluşundan bugüne kadar evreni, dünyayı anlamaya çalışmış,en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.İnsanın anlam
arayışı, onun fıtri kabiliyetinden olup, her birey bunu kendi başına bulmalı ve bulduğu cevabın sorumluluğunu üstlenebilmelidir. Yani "İnandım!/İman ettim!" sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.
*İnsanlar fıtratlarını gerçekleştirirken, birbirlerinin üretim ve eserleri ile karşılaşmışlar, bu mirası kullanıp daha cesur hipotezlere teşebbüs etmişlerdir.Bu sayede insan düşüncesini zenginleştirmiş ve geliştirmiştir.Ama yine de insan hayatını anlamlandırmak için bir "hakikat" fikri peşinde olmuştur.Bu hakikatı bulmak için kimi bilimi, kimi mistisizmi, kimi dini yöntem olarak kullanmışlardır.İnsanların giriştikleri çözümlemelerin derinliği, farklı düşünce ve eserlerin artışına, bu da eleştirici ve sentezci zihniyetin gelişmesine imkan sağlamıştır.Bütün sistemler, zamanlarının, geçmiş çağların hakim fikirlerinin, fikir geleneklerinin birbiri içinde tamamlanması ile oluşmuşlardır.
*"Anlam" insan gerçeğinin, yapıp etmelerinde ortaya koyduğu bir bilinç olgusudur. İnsanın kendini ifade etmesidir.Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı içeren bir şeydir.İnsan yapıp etmelerine anlam veren ve böyle bir yeteneği olan biricik varlıktır. Bu yeteneği insanın değer duygusuna dayanmaktadır.
*Kişinin bir şeyde anlam görmesi, onun gerçeklikle yüzleşmesi ve varoluşunu gerçekleştirmesidir.Kişinin varoluşu ise bir obje ile ilişki kurarsa başlar.Bu temasla ferdin özünü oluşturan unsurlar içerik kazanır.
*İnsan eylemlerini yöneten değerler yüksek değerler (sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık ..),araç değerler(fayda,çıkar,kuşku..) ve alışılan değerler (modanın, zevkin değeri..) olmak üzere üç gruba ayrılır.Araçlar yüksek değerler alanına müdahale edebilir. Bunun sonucu değerlerin yer değiştirmesi, yabancılaşma ve dünyevileşmedir.İnsan eylemlerinde bu değerlerden birini esas alarak hayatını anlamlandırır.
*İnsanın hayatını anlamlandırması iç dünyada ve dış dünyada olmak üzere iki yönde olur. Kişinin hayatını anlamlandırması amel/eylem ortaya koyarak, bir şeyi/bir insanı severek, musibetlere/sıkıntılara sabrederek olmak üzere üç şekilde olur.İnsan anlam arayışında başarılı olduğunda mutlu olur;anlam arayışı boşa çıkarsa öldürücü bir durumla sonuçlanabilir ve her şeyden vazgeçer.
FATMA COŞKUN/11040091/İDKAB-2
-KUR'AN NEDİR? VE KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE-
Kur'an:İnsanın fıtratına uygun yaşamasını sağlayan/sağlayacak olan kitaptır.İnsanın hayatını anlamlandıran,insan hayatına yön vermek için nazil olan kitaptır.Kur'an:Her asra hitap edebilecek yeterliliğe sahip;hayatı tüm yönleriyle kuşatan,sadece inananlara değil bütün insanlığa doğruyu gösteren;inanaların eşya ve olaylara bakışına ölçü getiren ilahi kitaptır.KUR'AN:Bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiş ve muhataplarına kendilerine has bir üslupla hitap eden kitaptır.KUR'AN:Allah'ın yazılı belgelerini içeren,kulluğun esaslarını belirleyen kitaptır.Uyan değil uyulacak olan;kendine has bir fikir örgürüsüne sahip,kendi iç yapısında tutarlı,çelişmeyen bir kitaptır.KUR'AN:İnsanın değişen,"ben" halinden dolayı 23 yıllık süreçte nüzulü tamamlanmış öğüttür,uyarıcıdır.İnsana en başta okumayı emretmiş daha sonra Allah rızası ve sevap/ceza metoduyla insanları özüne davet eden kitaptır.
Kur'an,tebliğ ve tebyin ile emrolunan muallim yani öğrenen ve öğreten peygamberimiz aracılığı ile bize ulaşmıştır.Yöntemi oku,düşün,anla,yaşa idi.Yaşayarak duyurdu.Sahabe onu örnek aldı.O kur'an'ın yaşanılması gerektiğinin ve yaşanılır olduğunun canlı örneği oldu.
İnsan var olduğu günden bu yana sürekli içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya,anlamaya çalıştı.Bu fıtratında vardır.İnsan,bu arayışında farklı yöntemler peşinde koşmuş,çeşiti beşeri faaliyetler içinde arayışını sürdürmüştür.İnsan bundan vazgeçmez çünkü yaşamak için sebebe ihtiyaç duyar.İşte Kur'an insanın bu anlam arayışına cevaptır.İnsan anlam arayışı sürecinde hürdür,dolayısıyla sorumludur da.Sorumlu olduğu bu süreçte hayatın anlamını 3 yolla gerçekleştirir.Eylem,sevmek ve sabır.
İnsanların mantığı ve ana zihniyetleri(fıtri koşullar) standarttır fakat alışları farklıdır.Çünkü çevre,kültür,yaşayışları farklıdır.Doğal olarak bu da algılayışı/bakışı da etkiliyor.Bu doğaldır,olmalıdır.Aksi durumda robottan farkımız kalmazdı.Bu insan olmanın, "ben"olabilmenin gereğidir.Fakat;
Kur'an değerlendirmelerinde bu sorun olabiliyor.Yorumcular kendi görüşlerini yada görüşlerini benimsediklerinin fikirlerini esas alarak kur'an'ı yorumluyorlar.Kendi kafalarındaki kalıplar ile kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışıyorlar.Kur'an yerine kendi doğrularını ön plana çıkarıyorlar.Ekoller arasındaki fikir çatışması muhalifleri peşin fikirliliğe sevk ediyor.Kendi uluhiyet anlayışlarına uygun düşmeyen veya mezheplerinin bazı temel esaslarıyla çatışan kur'an ifadelerinin tefsirinde manayı kendi istekleri doğrultusunda değiştirebilmek için kelimelerin yaygın olmayan anlamını kullanıyorlar.Halbuki (subjektiflik)ön yargılı yaklaşımlar kur'an'ın bütünlüğünün gözardı edilmesi anlamına gelir.
1.kısım
2.kısım
Kur'an'ın doğru anlaşılması için bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi çok önemli.Bu ayet,siyak/sibak ve kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi ile olur.
Bazen bir kelime farklı ayetlerde,farklı anlamlarda gelebiliyor.Doğru anlam verebilme adına ayetin bütünlüğü çerçevesinde kelimeyi değerlendirmek gerekir.Kur'an bazen de aynı konu ile ilgili ayetleri peş peşe sıralar.Bunun içinden bir ayeti çıkarıp, ona diğerleri gözardı edilerek anlam vermeye çalışmak da doğru olmaz.Zaman zaman yorumcular görüşlerinin doğruluğunu ispatlamak için onlara uyan kısmı alıp gerisini gözardı edeler.
Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlülüğe sahiptir.Dolayısıyla değerlendirmelerde bulunurken buna dikkat etmek gerekir fakat öte yandan Kur'an konularına göre tertip edilmiş bir kitap da değildir.Bundan dolayı bu şekilde bir değerlendirme yapmak için akla ve iyi bir muhakemeye ihtiyaç vardır.
Kur'an'ın bir özelliği de,kendisini açıklarke okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmemesidir.Üzerinde derin derin düşünülmesini ister.Allah'ın kendisi hakkında bildirdiği ayetler için geçerli değildir bu.Allah'ın kendisi hakkında bildirdikleri insanlar için yeterlidir.O yalnız ve yalnız ona kulluk edilmesini ister.Zatı ve sıfatları hakkında derin düşünmeye davet etmez.Demek ki Kur'an'a göre "İMAN,GAYBEDİR".
Allah kainattaki gibi Kur'an'a da belli ölçüler koymuştur.Onu dinamik kılan da budur.Diğer kaynakların hiçbirinde bu dinamizm,süreklilik, bütünlük,uyum...yoktur.
FATMA COŞKUN / 11040091 / İDKAB-2
KUR’ AN’ IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE (BİRİNCİ BÖLÜM)
Kur’an’ ın kendisiyle tefsiri demek; ifade ve terkiplerinin diğer pasajlar yardımıyla bütünlük içinde incelenmesi akla gelmektedir. Bu bütünlük üç çerçevede ele alınmaktadır. Bunların içinden ilki olan Ayet Çerçevesi içinde değerlendirmede sözcükleri ve terkipleri önce cümlenin içinde anlamak gerekir. Bir veya daha fazla unsur birlikte alınmazsa o bölümde iletilmek istenen mesaj tam olarak iletilemez/anlaşılamaz.
İkincisi de Siyak-Sibak Çerçevesidir. Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadeler için bu terimler kullanılır. Kur’anda ard arda gelen ve birbirlerini tamamlayan ayetlerin bir kısmı veya bir grubu çıkarılırsa anlam bulanıklığı oluşur bu durumda Kur’ an’a aykırı sonuçlar çıkabilir.
Son olarak kullanılan kriter ise Kur’anın Bütünlüğü Çerçevesidir. Kur’an’ın en küçük parçasından en büyük parçasına kadar hepsi bir bütünlük içindedir. Kelimelerin, çeşitli cümleler ve mana çerçeveleri içindeki sözcük tespiti ve yeni manaların kavranması hep Kur’an’ ın bütünlüğü içinde mümkün olmaktadır. Ayrıca araştırma yapan kişinin ön yargıdan uzak ve nesnel bir tutumla inceleme yapması araştırmanın neticesi için önemli olmaktadır.
Bunların haricinde Kur’ an’ ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel olan faktörler vardır. Bunlar üç başlık altında toplanmıştır. İlk etken Genel Özellikleri kapsar. Kur’an’ı bütünlüğü içinde anlamanın zor olduğu bundan dolayı problemlerin yaşandığı görülmektedir. Kur’andan hükümler çıkarılırken iki yol izlenmiştir. Ya Kur’ an’ın muhataplarına sunduğu gerçekler, hayatta karşılaşılabilecek durumlara göre verilmiş ya da emirler ve yasaklar belirlendikten sonra ilkelerin hayata geçirilmesi şeklinde olmaktadır.
Diğer etken Önyargıdan Kaynaklanan Hatadır. İlimlerde objektif olmak, sağlıklı nitelikli sonuçların çıkmasına olanak sağlar. Kur’an’a öznel yaklaşım sonucunda farklı algılamalar, düşünceler boy gösterecektir. İslamda siyasi olaylar ve itikadi hareketlerden sonra Kur’an’ ı isteyen kendine göre tefsir etmeye başlamıştır. Böylece herkesin kendine göre doğruları oluşmaya başlamıştır. Bütünlük arka plana atılarak devam etmiştir. Bu durum itikadi mezheplerde açıkça görülmektedir.
Son etken ise Metoddan Kaynaklanan Hatadır. Kur’an’ ı başka kaynaklarla incelemek istenilen sonucu vermeyebilir. Esas olan Kur’an’ı kendi fikri bütünlüğü ile anlamak ve yorumlamaktır. Her ilmin kendine ait bir alanı bir sınırı vardır. Bu ilimler ancak Kur’an’ ı Kerim-i anlamada yardımcı kaynaklık edebilir. Kur‘ an başlı başına bir ilim olup kendi kendini yeteri kadar açıklamaktadır. Müslümanların Kur’ an’ ı savunmaları ve ona diğer ilimlerle yaklaşmaları onların Kur’an‘a saygısını ve verdikleri değeri göstermektedir. Böyle olsa bile bu verilmek istenen iletiyi algılamakta zorlaştırır.Bundan dolayı Kur’an Kerime ayrıştırıcı bir bakış açısıyla değil;kapsayıcı ,tamamlayıcı bir bakış açısını ele alarak incelenmelidir.
ŞEYDANUR KAZALAK/ 11040209 İDKAB2
Tuğba Karenoğulları 11070553-İDKAB 2
KUR’AN NEDİR?
İnsan var olduğu günden beri yaşadığı evereni anlama ve anlamlandırma çabası içinde yaşar, bu insanın fıtratında (özünde) olan bir kabiliyettir. “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar” hadisinde olduğu gibi inanma insanın özünde var olan bir kabiliyettir. İnsan bu kabiliyeti gerçekleştirebileceği sürece insandır. İnsan hayatını anlamlandırma yolunda çeşitli yön ve yöntemler kullanır. Bu yön ve yöntemler farklılık gösterse de amaç hepsinde aynıdır. Hz. Adem’ den Hz. Muhammed’ e (s.a.v) kadar bütün peygamberler aynı mesajı vermiştir. “La ilahe illallah”. Tevhid hepsinde ortaktır, şeriat farklıdır. İnsanın hayatını anlama ve anlamlandırma sürecinde Kur’an rehberlik eder. Kur’an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır. İnsana hayatını anlamlandırması için “Oku, düşün, anla, yaşa” önerisinde bulunur. Kur’ an insandan özünü bulmasını, duygu düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını, var olma bilincinin farkına varmasını ister.
KUR’ AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’ an hayatı bütün yönleriyle kuşatan, sadece inananlara değil bütün insanlığa doğruyu gösteren eşyaya ve hadiselere ölçü getiren ilahi kitaptır. Bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. Kur’ an insanı Allah’ ın halifesi, yeryüzündeki temsilcisi olarak görmektedir. Kur’ an örnek insan ve ideal bir sosyal yapı önermekte ve bunun yollarını göstermektedir. Kur’ an bir bütündür, açık ve anlaşılırdır, çelişkiden uzak tutarlı bir kitaptır. Onun bu tutarlılığından hareketle mutlaka kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılması gerekir.
Kur’ an ı bütünlük içerisinde 3 çerçevede inceleriz.
1. Sözün sarf edildiği yer olan “ayet” çerçevesidir. Kur’ an ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir.
2. Bir ifadeden önceki ve sonraki olarak ifade edilen “siyâk-sibâk” çerçevesidir. Kur’ an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peş peşe sıralar. Bu durumda bir ayetin ya da ayetin bir bölümünün çıkartılıp farklı bir gayeye hizmet ettirilmesi doğru olmaz.
3. “Kur’ an ın Bütünlüğü” çerçevesidir ki gerek kelimelerin çeşitli cümlelerle mana çerçeveleri içerisindeki lugavi anlamlarının tespiti, gerekse Kur’ ani sistem içerisinde kazandıkları yeni manaların kavranması Kur’ an ın bütünü içinde mümkündür.
Kur’ an mutlaka yine kendi sistemi ve kendi termolojisi içerisinde anlaşılmalıdır.
KUR'AN NEDİR?
İnsan doğumundan ölümüne kadar olan sürecin her anını yaşayarak, yaşatarak değerlendirmek ister.Yaşam ve ölüm arasındaki hassas çizgiyi insan dolu dolu hayattan tat ve zevk alarak ve en önemlisi de hayatı anlamlandırarak yaşamak ister.
İnsanoğlunun fıtratı ile birlikte gelen merak ve anlamlandırma güdüsü onu sorgulamaya yöneltir. Birey bu sorgulamayı yaparken etrafında mevcut olan olay ve olgulardan yararlanarak anlam verme sürecini hızlandırabilir. Bir insan nasıl ki yeme içme gibi temel ihtiyaçları olmadan yaşayamazsa, anlamsız bir hayat da boşlukta yaşamaktan veya diğer canlılar gibi düşünmekten yoksun olarak yaşar. Bizi biz yapan farkımızdan biri de düşünebilme gücüdür. İlk insandan bügüne kadar gelmiş her insan, verilen büyük ulvi nimet olan aklı kullanarak birçok soruya cevap bularak kendini tatmin etmek istemiştir. Bu tatmini ile kendini rehabilite, motive ederek kendini güçlendirmiştir.
İnsan maddiyattan çok maneviyata önem verip ruhen sağlıklı aklen bilinçli her davranış ve tutumda ifrat ve tefrite düşmeden orta yolu bulmak için emek verip hayatı anlamlandırmaya çalışır. Biriken anlamlandırmalar insanı daha çok düşünmeye/sorgulamaya yöneltmiş çok uzak görünen gerçeğe bir adım daha yaklaştırarak onu etkilemiştir. İnsan geçici olanı değil kalıcı olanı istediği için hayatını bir amaca veya inanılacak bir güce adayarak yaşamak ister. Kişiyi etkileyen birçok dış etken olsa da birey anlamı bulup yaşamak ister.Her insanın hayata değer verişi hayatı anlamlandırması farklıdır. Bunun sebebi;objeyi kavrayışlarında, alıştaki farklılıklar, bilgi seviyesi ile kültür şartlarının değişik yapıda olmasıdır.
Değerler; yüksek, araç ve alışılan değerlerden oluşmaktadır.Bu değerlerin bir kısmı doğuştan geldiği gibi zamanla da oluşabilir. Bu değerler ile birey kabiliyetlerinin farkına varır. İnsan hayatına anlam verirken kullandığı değerler onu bazen çıkmaza anlamsızlığa sürükler. Bilinçli bir insan gittiği yolun sonunu kestirebilmeli yanlış yolda ise doğru yolu bulmak için gayret göstermelidir. Her gayreti/eylemi onun için anlamlı bir hayatı bulmaya yöneltecek altın değerindeki anahtardan sadece biridir. Başarılı bir anlam anlayışı sonunda kişi;fıtri yeteneklerini keşfetmiş, hayatın olumsuz olaylarına karşı kendinde başa çıkacak gücü bulur ve de mutlu olur. Başarısız bir anlam arayışı sonunda fıtri yeteneklerin iptali anlık haz arayışları ve dünyadan vazgeçme ile gelen mutsuzluk kendini gösterir.
İnsanlar farklı ırklara dillere mensup olsa da fıtri özellikler her insanda vardır. Tabiat ve Tanrı fıtri kabiliyetleri etkileyen iki kaynaktır. İnsanın hayatını anlamlandırması iki şekilde gerçekleşir; Ben merkezli anlam verme ile Fıtrat temelli anlam vermedir. Kişi hem kendine hem de topluma bağlı bir varlık olduğundan doğayla kurduğu ilişkiyi toplumla da kurmak ister.Kişinin toplumda nasıl davranması gerektiğini belirleyen ona ahlaki değerleri öğreten kurallar bütünü vardır. Bu kurallar sayesinde zihniyet edinir. Zihniyet, insan zihninin hareket ettiği ortamdır. Büyüsel ve olgusal olmak üzere iki ayrı zihniyet türü vardır. Bunlar ayrı olup toplumlara göre değişmektedir. İnsanda öz varoluştan önce gelmektedir bu durum kişiyi direkt Allah'a yönlendirir ve yüce varlığı düşündürür. Rab insanla konuşmuş onlara hayatlarını anlamlandırmaları için öncüler göndermiştir. ,lkj peygamberden son peygambere kadar hepsi aynı yolda ilerlemiş insanlara 'tevhid' ilkesini anlatarak hayatlarını anlamlandırmalarına yardımcı olmuştur. Din aynı kalmakla beraber hayatı anlamlandırmadaki uygulamalar değişmiştir. Bunun sebebi;insanın imtihan edilmesi ve Allah'ın halifesi olmasıdır. İnsanın hayatını anlamlandırması doğadaki düzen için gereklidir. İnsan başıboş yaratılmadığı için görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bunun en güzel örneği ise peygamberlerdir onlar insana yol göstererek hayatı tanımlama sürecine hız vermişlerdir. Bu sürecin son halkası olan ilahi kitap Kur'andır. Kitap insandan okumasını, düşünmesini, anlamasını ve yaşamasını isteyerek hayatı daha yaşanabilir kılmak istemektedir.
MERYEM SÖZER 11040463 İDKAB 2
KURAN NEDİR?
Kur'anı Kerim insanın hayatını anlamlandıran bir kitaptır.Herkese hitap edecek semavi bir kitaptır.Ayetlerin tümü insanı anlatır.Sahabiler Kur'anı Kerimi yaşanan hayata uyarlamışlardır.Onun buyruklarını elle tutulur gözle görülür hale getirmişlerdir.Kur'anı Kerimi anlamlandırmak için onunla hayatını anlamlandıran kişiler göz önünde bulundurulmalıdır. Kur'an insan hayatına yön vermek için indirilmiştir
İnsan var olduğu günden itibaren evreni anlamaya çalışmıştır.İnsanlar hep merak içindedir. İnsanın anlam arayışı fıtrıdir.Her insan yeteneklerinde bir anlam görür.İnandım iman ettim sözünün sorumluluğunu taşımalıdır.İnsanların ilk hedefleri hayatlarında bir amaç ve anlam bulmaktır.Hayatı anlamlandırmak için her türlü yön ve yöntemleri araştırmıştır..İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmek ister.Her bir bilgi kendimizi tanımamıza imkan vermektedir.Anlam fitri imkanlardan birini ifade etmektedir.Anlam inanmayi içermektedir.İnsan hatatını anlamlandırmak için mücadele eder.Önüne cıkan engelleri aşmayaya çalışır.İnsan arayış içinde olması fıtratının özelliğidir.İnsan hayatını anlamlandıran bir sey görmesi ve gercekleştirmek istemesi varoluşunu gerçekleştirmesidir.
Yüksek değerler : sevgi güven...keşfedılmiş degerlerdir.İnsanlar bunlar icin çekişmezler.
Araç vasıta degerler:Maddi manevi değerlerdir.Bu degerler için rekabet ederlerler.
Alışılan gerçekler: Zevk, moda davranış kurallarıdır.İnsanlar bu değer çerçevesinde hayatına anlam verir.Musibet ve sıkıntılara sabreder.Kendısini gerçekleştirir.Anlam inanmayı içerir.Fıtrat varoluştan gelir.İnsan sürekli iletişim içindedir.Bilgi sayesınde yenı davranışlar kazanır.Nesilden nesile aktararak bilgi büyür insanın ortak malı olur.Buna kürtür denir.Kültür insanın kendisini gerçekleştirmesidir.İnsan hayatını anlamlandırmak için rehbere ihtiyaç duyarlar.İnsan fıtri değerlere sahiptir.İnsan hayatının imtihan olması vahiyle gelen emirle ve yasaklardır.Kur'anı Kerim insanın hayatını anlamlandıran vahiy kitabıdır.Kuran ile gercekleştğrilmiş insan Allaha yönelir ve yüksek ahlaki değerlerde yaşar.Kendisini ne kadar çok verir ise o kadar insan olur.
KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an bütünlük içerisinde incelenmelidir.Kur'anı anlamak için cümle bütünlüğü içerisinde anlamaya çalışmak gerekir.Ayetlerin bütünlük içerisinde anlaşılması çok önemlidir. Kur'an en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bir uyumluluk ve bütünlük içerisindedir.Kur'anın kelimelerinde yeni anlamlar kazandırmaktadır.Bunlarda Kur'anın bütünlüğü içerisinde olmalıdır..Kur'anın bütün olduğu gerçeği önceden bilinmektedir.Kur'an bütüncül bir yaklaşımla anlaşılır bir şekilde insanlara sunma gayreti içerisindedirler.Değişik boyutlar kazanılmaktadır.Kur'an Kur'anla anlaşılmaya çalışılmıştır.Kur'an mana bakımından siyak sibak ortamında ve ayetler üzerinde fikir etmek gerekir.Kur'an üzerinde düşünülmesini istemektedir.Kur'anın açıklanması yine onu okuyanlara aittir.Bütün görüşlerin ortak noktası Kur'an dır.Kur'ana ön yargılı yaklaşılmamalıdır.Kur'anı yorumlayanlar kendi görüşlerini değil Kur'anın düşünme sistemi içinde açıklamalıdır.
Kur'an çelişkiden uzak şekilde kabul edilir.İnsanlar her şeyden etkilenir.Kur'anı anlamaya çalışanlar çelişkisiz tutarlılıga ulaşmak için mücadele etmelidir.Kur'an dünya ve ahirette iyi yaşamak için indirilmiştir.İnsanı konu alır.Ön yargısız incelendiğinde Kur'anın iletmek istediklerini iyi bir şekilde görürüz.Subjektif yaklaşımdan uzak durmalıdır.Siyak sibak çerçevesinde açıklanmalıdır.Kur'anın yorumlanması onun bütünlüğünü bozmaktadır.
Kur'anı ayet ayet tefsir etmek Kur'anın bütüncül bir yaklaşımda olmasıdır.Ayetlerin bir araya getirilmesi gerekir.Kur'an hiç değiştirilmeden Allah katından günümüze kadar gelmiştir.Kur'an ilimleri ortaya çıkan ilimlerin bütün olarak anlaşılması olumsuz etkilerde bulunmuştur.Kur'an ayrıntılı bir şekilde incelenip günümüze gelmiştir.
Mustafa Odacı / 11040263 / İDKAB-2
KUR'AN NEDİR ?
- İnsan kendi özelliğinden dolayı hayatını anlamlandırmak ve anlamak için her zaman kendini ve dünyayı sorgulamıştır. Bu sorgulama isteği insanın merak duygusundan ileri gelmektedir.
- İnsanın içindeki fıtrat merak ettiği sürece ve anlam kazandırmak istediği sürece zamanı ne kadar uzun sürerse sürsün onu en sonun da kazanır. İnsanlar bu merak isteğini hiç bir zaman yok edemezler, bu istek doğuştan kazanılmıştır. Ve inanırız ki bu anlamlandırmaya çalıştığımız kavram hayatımızı kolaylaştırır. Bu anlamlandırmaya çalıştığımız şeyi insanlar inançları ile cevap bulmuşlardır.
- Din insanların içindeki merakını ve hayatını anlamlandırmalarına yardım eder. Eğer inancımızdan ve anlamlandırmak arasında bir kopma meydana gelirse bu kopma insanı inançsızlığa ve mutsuzluğa iter.
- İnsan fıtratının anlayış yolu iki şekilde meydana gelir; Ben merkezli olmak ve vahiy temelli anlayış biçimidir. İnsanoğlunun ben merkezli anlayış biçimi kendisine yetmez ve bu esnada vahiy temelli anlayış biçimine başvurulur. Vahiy temelli anlayış biçimi nedir ? Vahiy temelli anlayış Allah, Peygamber ve Kur'an dır. Kur'an hayatımıza anlam kazandırmaktadır ve bunun içinde Kur'an bizi Allah'a yöneltmeyi amaçlar.
- Kur'an bunun için insanları zorlamaz.Sadece insanın temeline inip düşünmesini sağlar.
Mustafa Odacı / 11040263 / İDKAB-2
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kur'an insanlara yol gösteren her iki durumda mutlu olmayı sağlayan bir kaynaktır ve yol göstericidir. Kuran'ın içindeki konular birbirleriyle bağlantılıdır. Hep neden sonuç içerisinde yer almışlardır. Ancak Kur'anı, Kur'anla anlayabiliriz.
- Kur'an bütün olarak ele alındığı zaman üç kavram ortaya çıkmaktadır. Bunlar; Ayet, Siyak-sibak ve Kur'anın bütünlüğüdür.
-Ayetler bir bütün olarak ele alınır. Ayetlerde kesinlikle eklenti veya çıkarılma söz konusu değildir. Ayette olduğu gibi siyak-sibak ta da konu tek bir sureden değil o konuyu ele alan bir çok sure araştırılır.
- İnsanlar her zaman kendi düşüncelerini Kur'an dan önce tutmuşlardır. Ve Kur'anı kendi düşüncelerine göre hayatlarına sokmuşlar ve temellendirmişlerdir. İnsanlar böylece yanlış yola girmiştir. Kısacası Kuran amaç olmaktan çıkıp bir araç olmuştur. Bu da Kuranın bütünlüğünü bozmuştur.
- İnsanlar Kur'an a hep önyargılı ve amaçsız yaklaşmışlardır. Bu yüzdende Kuran hep yanlış anlaşılmıştır.
ELİF TOK /11040305-İDKAB2
KUR'AN NEDİR?
Hz Peygamberden gelen vahyi hem insani yapıp etmeleriyle hem de sözleriyle tefsir etmiştir.Yani o Kuran'ın yaşanabilir olduğunun somut örneğidir.
Kur'an insanın hayatını anlamlandıran kitaptır.İnsanın var olduğu günden bu yana yaşadığı dünyayı ve evreni anlamlandırmaya çalışmıştır.İnsandaki bu anlama arzusu insanı insan eden en büyük kuvvettir.Anlam inanmayı içerir.Eğer insan inanmayan bir varlık olsaydı yaşamak için sebep bulamazdı.İnsanın araç değerlerle yetinmeyip amaç değerlere ihtiyaç duyması ve fıtratı kendi seçimi olmayıp doğuştandır.Kişinin hayatın anlamını keşfetmesi 3 farklı yoldan gerçekleşir.
1-Amel ortaya koyarak
2-Bir şeyi/bir insanı severek
3-Sıkıntılara sabrederek.
Her insan kendini yetenekli,eylemlerini de anlamlı görür.
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2
KUR'AN NEDİR?
I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim
*Zihniyet, insan zihninin içinde hareket ettiği bir ortamdır.Ana zihniyetler, insanın fıtri koşullarıdır. Mesela konuşma yeteneği, yaratılıştan gelir. Bunlara sahip olmak insanın elinde değildir.Bunlarda ferde ait olan, onların varlığı değil, hakimiyet dereceleridir.Hakimiyet derecelerindeki farklılık ise "tutumlar" arasındaki nitelik farkından doğar. O halde temel zihniyetler insanın özüyle;tutumlar varoluşu ile ilgilidir.Yani varoluşun temeli "öz"dür
*İnsanın varoluşunun oluşması ve onu hissetmesi kültür sayesindedir.Kültür, insanın varolanlar hakkında, hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilerdir. İnsanlar varolanların bilgisini, onlara farklı açılardan bakarak, farklı metodlar kullanarak elde eder.Böylece bilgi türleri doğar.Bu bilgi türlerinin kullanımının bütünü kültür denen şeyi meydana getirir.Kültür, insanın kendisini gerçekleştirme süreci diye de tanımlanabilir. Din, felsefe, bilim, sanat, düzensiz bilgi, büyüsel bilgi bu süreçteki çeşitli alanlardır.
*İnsan hayatını anlamlandırırken hürriyetini de kullanır.Hürriyet iman veya inkar olarak gerçekleştirir.İnsanın doğru ve değerli eylemlerde bulunması için önder/örnek kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler içinde bulundukları durumlarda doğru ve değerli eylemler gerçekleştiren kişilerdir.Peygamberlerin, filozofların, düşünürlerin, velilerin işlevleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu hayat tecrübelerinin örnek almak hayatın anlamlı kılınması bilgisini verir.Eğer kişi fıtratına yabancılaşmışsa insan olma imkanlarından kendisini mahrum etmiş demektir.
*İnsanın, hayatın yaşamaya değer oluşuna ilişkin bilgisi ve çabası, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir durumdur. Ama kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık değildir.İnsan hayatında daima ulaşmış olduğu şeyle, ulaşmayı hedeflediği arasındaki gerilimi yaşar. Onun için vahiy (Kur'an-ı Kerim), ilahi rızayı arayan, yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğu bilincini daima canlı tutan insana "kamil insan" olmayı hedef gösterir. Ama bunun temel şartı olan iman etme konusunda insana yalvarmaz. Hür bir varlık olan insanın özüne seslenir, onu kullanmasını ister. Bunun içindir ki ona "oku, düşün, anla ve yaşa" der.
"
Eser KUŞ/11040240/İDKAB-2
KUR'AN NEDİR?
I- İnsanın Anlam Arayışı ve Kur'an-ı Kerim
* "İlahi kanunu bilmeyen kişi, soylu biri haline gelemez. Güzel ahlakın esaslarını bilmeyen kişi, karakterini oluşturamaz. Kelimelerin gücünü bilmeyen kişi, insanları tanıyamaz." Konfüçyüs...
*İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesi ve onlara etkinlik kazandırmasında, hayatı anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır. İnsanın bu özel fıtri kabiliyetinin kaynağı kendisi ile savaştığı TABİAT ve kendisini ve evreni yaratan aşkın kaynak TANRI'dır. O halde insanın hayatı anlamlandırması "ben merkezli" anlam verme ve "fıtrat -vahiy temelli anlam verme" olmak üzere iki yönde olur. Yaşamak isteyen her insan, bu ben merkezli hayatı anlamlandırmayı anlamsız bulmaz. Çünkü onun hayatta kalması buna bağlıdır. Halbuki her hayatı anlamlandırmanın temelinde, "insan olarak varolmanın şartlarını her bireyin bilincinde oluşturmak" varsayımı yatar. Bu ise insanı anlamakla mümkündür. Bunun içinde insanın bilgiye ihtiyacı vardır. O halde insana, anlam arayışında onun varlık birliğini de tatmin eden bir yön gösterilmeli, bunun bilgisi sağlanmalıdır. Bu da fıtri ilkeleri temel alan anlam vermedir.
*Allah (cc) peygamberler aracılığıyla yarattığı insanla konuşmuş (vahiy) ve insanlığın fıtrata uygun anlamlandırmalar gerçekleştirebilmesi için rehberler göndermiştir. İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem'den son peygamber Hz. muhammed'e kadar aynı ilkeyi, "Tevhid" tekrar etmiştir.
*"Oku!, tedebbür et, anla! ve ihlasla yaşa!" Hz. Peygamber'in (sav) Kur'an-ı Kerim'i temel alan eğitim-öğretim siyaseti, bu ilkelerin hayata tatbikine yönelikti. Bu sebeple sünnet, Kur'an'ın nasıl yaşanacağının ve insan olma imkanlarının yolunun daima nasıl açık tutulacağının bilgisini verir.
*Kur'an'la gerçekleştirilmiş anlam, insana: Allah'a yönelme, yüksek ahlaki değerleri yaşama ve Allah'ın insan için halk ettiklerinden gerekli ölçülerde fayda sağlayacak şekilde, yararlanma haklarının sağlıklı yollarını ve imkanlarını sağlar.
*Sonuç olarak Kur'an insandan zihniyetini Kur'an ile inşa ederek homo-Qur'anicus'u (Kur'an insanını) gerçekleştirmesini bekler. Kur'an vahiy bilinciyle elde edilecek bilginin hem ferdi, hem toplumu hem de evreni "oku" maya, anlamaya imkan vereceğini ima eder. Böylece bilgi fertten başkalarına aktarılıp kültür oluştuğunda da Kur'an bunun vahiy kültürü olmasını ister.
MUAMMET İKBAL KÖKSAL / 11040244 / İDKAB-2
KURAN NEDİR?
- Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için kendimize srmamız gereken ilk soru bence; İnsan nedir? Sorusu olmasılıdır.
- İnsan fıtratı gereği kendisini ve bu hayatta bulunma amacını merak eden hayatı anlamlandırmaya çalışan bir canlıdır. Bu merak duygusu ve hayata anlamlandırma çalışması doğuştan gelmektedir.
- İnsanın anlam arayışı, tabiat kaynaklı ve vahiy temelli olmak üzere ikiye ayrılır. Vahiy temelli anlam arayışı aşkın varlık olan Allah’a iman edip, hayatını buna göre anlamlandırmaya çalışarak gerçekleşmektedir.
- Allah biz insanlara yönümüzü kaybetmeyelim diye, Peygamberler ve onlarla birlikte kitaplar göndermiştir. İşte burada ‘Kuran nedir?’ sorusunu kendimize sorabiliriz.
- Kuran yaradanın sözleri olduğuna iman ettiğimiz, insan davranışlarını düzenleyip, hayat amacımızı bulmaya yardımcı olan İlahi kitaptır. Kuran sadece Arapçası okunup bununla yetinilecek bir kitap değildir. Onu kendimizde canlandırmalı, davranışlarımıza yansıtmalı ve İslam ahlakı üzerine yaşamalıyız.
- Bu şekilde değerlendirecek olursak, bizim için en güzel örnek Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’tir. Eğer bizler de Peygamberimizin yaptığı Kuran'ı rehber edinir onu kendimize yansıtır ve onun kendimizde hayat bulmasını sağlarsak, hem hayatı daha iyi anlamlandırmış oluruz hem de böylelikle kurtuluşa ermiş oluruz.
KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
- Kuran parça parça değil bir bütün olarak incelenmeli ve anlaşılmaya çalışılmalıdır. Kuran’ı tefsir ederken en fazla özen gösterilmesi gereken husus, bütünlüğünün korunmasıdır.
- Bir ayetin açıklamasını bir başka sürenin ayetinde görmek mümkündür. Bu da her ayetin, her sürenin birbiriyle bağlantılı olduğunu göstermeye yetmektedir. Bu sebepledir ki Kuran’ı bir bütün olarak ele almak şarttır.
- Kuran’ın bütünlüğünün korunması 3 şekilde gerçekleşmektedir. Ayet çerçevesinde, Siyak-Sibak çerçevesinde ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesinde.
- Ayet çerçevesi: Bir ayetin yarısını kesip o şeklide söyleme şansımız yok. O ayetin tamamını ifade etmek zorundayız. Mesela; “Abdestsiz namaz kılmaz” ayeti, biz buradan ‘namaz kılmak haramdır’ anlamı çıkarırsak yanlışa düşmüş oluruz.
- Siyak-Sibak çerçevesi: Bir ayetin sadece kendinden yola çıkarak değerlendirmede bulunmamız yanlış olur. İçkinin yasaklanması nasıl bir ayet ile olmamıştır ve üç ayet ile yasaklanmıştır. Biz de ilk ayeti okuyup değerlendirmemizi buna göre yapamayız. Ayetleri bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.
- Kuran’ın bütünlüğü çerçevesi: Kuran’da her kelime, her ayet ve her süre birbiri ile uyum içerisindedir. Kendi bütünlüğü içerisinde de anlaşılmaya çalışılmalıdır.
KURAN’IN BİR BÜTÜN OLARAK İNCELENMESİNE ENGEL FAKTÖRLER
- Sübjektiflikten kaynaklanan hatalar, yani insanın ön yargıları Kuran’ın anlaşılabilmesi için ön yargılardan kurtulmamız gerekir.
- Metottan kaynaklan hatalar, bütüncül bir yaklaşımdan uzak olup, tefsiri ayetlerde sınırlı tutmakta büyük bir hatadır.
ZEYNEP EROL
11040134 İDKAB-2
KUR'AN NEDİR
-Kur'an nedir kitabına göre hayata gelmiş herkes yaşamış sayılamaz.Gerçek anlamda yaşamış olmak için hayatı anlamlandırmak gerek.Bu anlamlandırmada (ilahi bilgi) Kur'anla yapılmalıdır.
-Kur'an'ın hayatımızı anlamlandırmamız noktasında bize rehber olabilmesi için bizim onu okuyup ezberlemekten öteye geçip okumaktan sonra gelen düşünmek, anlamak, yaşamak süreçlerini de gerçekleştirmemiz gerek.Böylece Kur'an hayatımıza ışık tutabilir sorunlarımıza cevap verebilir.
-Her insanda varoluşu itibariyle evreni tanıma, anlama, hayatı anlamlandırma çabası vardır.Bu çaba insanın doğası gereğidir.Yaşamak isteyen herkes bir anlam arayışına girer. Edindiği anlamlar doğru olmayabilir fakat bu o kişinin hayata tutunması için bir zorunluluktur.Kişi bu yolla hayatını bir bilinç zeminine oturtur.
-Anlamlandırma sürecinde anlam, görülen, bilinen, inanmayı içeren çok yönlü bir bütünlüğe sahiptir.Burada gören kimdir, nede görmüştür, neyi görmüştür nasıl görmüştür soruları ortaya çıkar.
-Gören kimdir:Gören insandır.İnsan hayatını sürdürürken başına gelen olaylara, eylemlerine, genel olarak hayatını dolduran şeylere anlam vermeye çalışır.Bunu gerçekleştiremediği taktirde anlamsızlık duygusu içine düşer.
-Nede görmüştür:Kişi anlamı onda anlam bulabileceği her şeyde görebilir.Böylece kişi obje ile ilişki kurarak özünü anlamlandırma sürecine girer.Herkesin hayatına anlam katma seviyesi farklıdır.Bu yüzden kişilerin durumlar sonucu ortaya koyduğu eylemlerde farklılık gösterir.Kişilerin eylemlerini belirleyen üç farklı değer vardır.
1)yüksek değerler:Doğuştan sahip olunan sonradan keşfedilen, sevgi saygı, çalışkanlık vb. değerlerdir.Bu değerler gerçekleştirirken çatışma olmaz.Yüksek değerler topluma mutluluk getirir çünkü bu değerlerle hayat anlamlı hale gelir.
2)araç değerler:İlgi ve menfaat alanının değerleridir.Fayda, çıkar, kıskançlık, hoşlanma böyle değerlerdendir.İnsan bu değerlere de doğuştan sahiptir.Bu değerler toplumun hayatı anlamlandırmasını olumsuz yönde etkileyen değerlerdir.
3)alışılan değerler:Zamanla otomatikleşmiş, toplum hayatı içinda kalıplaşmış değerlerdir.Bu değerler topluma mâl olmuştur.İnsanlar bu sebeple farkına varmadan bu değerleri gerçekleştirmiş olur.
-Kişi bu üç grup değerden birini seçerek eylemlerini gerçekleştirir ve böylece haytını anlamlandırır.
-Neyi görmüştür:İnsan sahip olduğu değerlere bağlı amaçlarının ve eylemlerinin değerli olacağını görmüştür.Bu anlamlandırmanın başarıya ulaşması iç ve dış dünyada gerçekleşen anlamlandırmaların bütünlüğünün sağlanmasıyla olur.Bu bütünlük içerisinde hayatı anlamlandırma üç şekilde gerçekleşir.
1)Amel, eylem ortaya koyma
2)Bir şeyi, bir insanı sevme
3)Musibetlere, sıkıntılara sabretme
11040401 MUHAMMED BAYRAM ÇİNAR
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur'an tekrar tekrar okununca, en küçük birimi olan harflere, kelimelere, yan cümlelere, ana cümlelere, cümlelerden müteşekkil ayetlere ve bu ayetlerin oluşturduğu daha büyük pasajlara kadar her kur'an pasajının başlı başına görevler yüklendiği gibi, Kur'an bütünlüğü içinde, birbiriyle bağlantılı bir yapı oluşturduğu gözlenir. Dolayısıyla Kur'an'ın parçaları, yerine göre birbirlerni tamamlayan, yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluştururlar.Kur'an kendisini açık bir kitap olarak takdim eder.
Kur'an'ı anlamaya çalışanların bir kısmı zaman, mekan ve şartlar itibariyle farklılığı dikkate almadıklarından, bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılıyorlar ve zannedilen çelişkiyi ortadan kaldırmak için anlamsız zorlamalara girişiyorlar.
Herşeyden önce Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri denildiğinde, Kur'an'ın müfred lafızlarının, terkiplerinin ve ifadelerinin, Kur'an'ın bütünlüğü içinde diğer ilgili Kur'an pasajlarının yardımıyla açıklamasını; buna ilaveten Kur'an'daki konuların, muhataplarının zihinlerine yerleştirmeğe çalıştığı kavramların terkibi bir yaklaşımla Kur'an'i bütünlük içerisinde incelenmesini anlıyoruz. Kur'an bütünlüğünün incelenmesi üç çerçevede ele alıyoruz:
1)Ayet Çerçevesi; Bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından her hangi birini değerlendirmeye almadığımız taktirde, varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir.
2)Siyak-Sibak Çerçevesi; Herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadlere denir. Kur'an bazı durumlarda aynı konuyla ilgili ayetleri peşpeşe sıralar. bundan dolayı belli bir ayet grubun içinden bir ayetin veya ayetin bir bölümünün çıkarılıp müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirimesidoğru olmaz.
3) Kur'an'ın Bütünllüğü Çercevesi; Kur'an, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece O'nun sıfatları ve fiilleriyle alakalı Kur'an pasajlarını ele almak yetmez.Bunun yanında, insan ve insanın niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğe rvarlıkların durumunu anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir.
Kur'an'ın konularına göre tertip edilmiş bir kitap olmadığı göz önüne alınırsa, onun, kendi bütünlüğü içinde anlaşılması, akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç gösteriyor demektir. aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut olan irtibatları tespit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurlar bulup çıkarmaktır.İrtibatlar, bazen açık iken, çoğu yoğun bir zihin konsantrasyon gerektirecek ölçüde kapalı olabilmektedir.
-Kur'an'ı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler şunlardır:
a)Sübjektiflikten kaynaklanan hata (ön yargılı olmak); Kur'an'a ön yargısız yaklaşmak gerekir, kur'an'ın bütünlüğü içinde anlaşılmasının vaz geçilmez esaslarından en önemlisidir.İnsanların peşin hüküm vermeleri Kur'an'ın rehber kitap olma özelliğini zedeler.
b)Metoddan kaynaklanan hata;Kur'an'ı anlamaya ve açıklamaya çalışan insan, içinde bulunduğu sosyo-kültürel yapının özelliklerini odak noktası yaparak Kur'an'a yönelirse Kur'an'ı tam anlamıyla anlayamaz; çünkü Kur'an, belli bir takım olgulara uyan veya uydurulabilen bir kitap değil, aksine uyulması Allah tarafından istenen İlahi bir kitaptır.
Şüphesiz Kur'an'ı baştan sona tefsir etmenin Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür.Kur'an'ın muayyen(açık) yönlerine ağırlık vermenin, Kur'an'ın bir bütün olarak kavranmasında çok olumsuz sonuçları olmuştur.
Kur'an, kendisini, müminin yolunu aydınlatan bir nur, doğruyu ve eğriyi gösteren bir kılavuz, kalplerdeki rahatsızlıkları gideren bir şifa ve onlara ölüme kadar sürecek yürüyüşlerinde gerekecek hususları açıklayan bir rehber olarak sunmaktadır.
ZEYNEP EROL
11040134 İDKAB-2
KURAN NEDİR (DEVAMI)
-Kişi fıtri kabiliyetlerini gerçekleştirmeye kendini adadığı kadar insan olur.İnsanın hayatını anlamlandırmada temel aldığı değerler onu her zaman sonuca götürmeyebilir.Bu durumda hayat ona farklı yollar gösterebilir.Fakat insan hayatını anlamlandırmış olması sebebiyle bu yeni yolları anlamsız bulabilir.
-İnsan hayatını anlamlandırma yolunda başarılı yada başarısız olacaktır. Bu yolda başarılı olan insan fıtri özelliklerinin farkına varır, mutlu yaşar, hayatın problemleriyle başa çıkabilecek gücü edinir.Başarısız olan insan
ise fıtri yeteneklerinden ve anlam arayışından vazgeçer.Acı ve mutsuzluk içinde yaşar.
-Nasıl görmüştür:Kişinin obje ile ilişki kurmasıyla varlık koşulları olan ana zihniyetler, akıl yürütme ,alış zemini üzerinde hareket etme ortaya çıkar.Kişi-obje ilişkisiyle bu varlık koşulları gerçekleşir.Böylece insanın varoluşu başlar.
-İnsanın fıtri imkanlarını gerçekleştirmesinde hayatını anlamlandırmasından kaynaklanan farklılıklar vardır.Kişi hayatını eğer tabiat ile anlamlandırısa ben merkezli bir anlamlandırma yapmış olur.Bunun dışında eğer eğer hayatını aşkın varlık bilinciyle anlamlandırırsa vahiy temelli bir anlamlandırma yapmış olur.Başka alternatifi olduğunun farkında olmayan insanlar için ben merkezli anlamlandırma yeterli görünebilir.Bu tip insanların yaşama tutunabilmeleri için ben merkezli anlamlandırmaya ihtiyaçları vardır.Fakat esas anlamlandırma biçimi vahiy temelli olnadır.Kişi fıtratını tayin eden aşkın varlığın farkında olmalıdır.Bunu sağlamak için ve insanların fıtratlarına uyugun yaşayabilmeleri için Allah tarih boyunca insanlara rehberler(kitap/peygamber) göndermiştir.Bu yolla Allah insanlara fıtratının içeriğini bildirmiş onların yaşamlarına bilinç ve sorumluluk boyutu katmıştır.
-Kur'an insanın hayatını anlamlandırabilmesi için yegane rehberdir.Onun rehberliğini gereğince kavrayabilmek için oku, düşün, anla, yaşa yani etkin okuma gerçekleştirilmelidir.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2
KURAN NEDİR ?(PROF.DR.AHMET NEDİM SERİNSU)
İnsanın gerçekten yaşamış olması ve insanın hayatını anlamlandırması önemlidir.İşte Kuran insanın gerçekten yaşamış olmasını ve hayatını anlamlandıran kitaptır.Yine ayrıca Kuran insanın hayatının her çağına hitap eden kutsal kitaptır.Bundan dolayı Kuranı Kerimi iyi anlamalı ve hayatımızın her anına taşımalıyız.Bunun için Kuran insandan okunmasını, anlaşılmasını,üzerinde düşünülmesini ve açıklanmasını ister.
Peygamber Efendimiz ümmi idi ama Peygamberimizede tebliğ ve tebyin görevleri verilmiştir.Peygamberimiz Kuranı tebliğ ve tebyin etmesinin yanında Kuran ayetlerini hem ezberlemiş hemde yaşamıştır.Kısacası Peygamberimiz Kuranı yaşayan bir beşerdir.
Sahabilere baktığımızda da ; sahabiler Kuranı hem anlamış hem yaşamış ve gittikleri yerlerde de bu eğitimi devam ettirmişlerdir.Bu eğitim sistemi tabiilere ve ondan sonra ki dönemlerede aktarılmış ve devam ettirilmiştir.
Kuran insanın hayatını anlamlandıran kitap olduğu için Kuran ile insanın tanışması gerekir.Çünkü Kuranda insanın hayatının her devresine yön gösterecek bilgiler vardır.
İnsan yatarılışından bugüne hep bir anlam çabası içinde olmuştur..İşte insanın bu özelliği yani merak ve öğrenme arzusu insanın en değerli özelliğidir.
İnsanın hayatının anlamlandırma çabası boş bir çaba değildir.İnsan bu arayış içinde iken diğer insanların yaptığı üretim faaliyetleri ile karşılaşır ve böylece insanın düşünce dünyası zenginleşir.İnsanın yapıp ettiklerine bir anlam verme çabası onun ortaya koyduğu bilinç olgusudur, insanın kendini ifaade etmesidir.
İnsan davranışlarını yönlendiren değerler vardır.Bu değerler :
1)YÜKSEK DEĞERLER:Doğruluk,iyilik,sadakat,adalet gibi değerler yüksek değerlerdendir.Bu değerler insana mutluluk verir ve çağdan çağa değişmezler.
2)ARAÇ DEĞERLER:Olması gereken değerlerdir ama araç değerler yüksek değerlerin üzerine geçerse o zaman insan için tehlike başlar.Çünkü insan makam para uğruna doğruluktan ayrılır.Bu nedenle araç değerlerde kendi ölçüsünde olmalı yüksek değerlerin önüne geçmemelidir.
3)ALIŞILAN DEĞERLER:Temelini toplum ve kültür hayatında bulan zamanla doğal olarak algılanan eylemleri yöneten değerlerdir.İnsan hayatına hangi değerlerle anlam veriyorsa o değerler insanın eylemlerine yön verir.
İnsan varoluşunu iç ve dış dünyada gerçekleştirir.İnsan hayatının anlamını üç yolla keşfeder.
Bunlar :
1)Amel ortaya koyarak:Eğer insan eylemlerini yüksek değerler çerçevesinde ortaya koyarsa iyi ve mutlu olur.
2)Bir şeyi sevmek.
3) Musibetlere karşı sabretmek.
İnsanın varlık koşulları vardır.Bunlar:
1)Ana zihniyet : İnsanın ana zihniyeti büyüsel zihniyet ve olgusal eleştirel zihniyet olmak üzere ikiye ayrılır.İnsanın ana zihniyetleri fıtridir.
2) Akıl yürütme
3)Alıştır
İnsan sürekli bilgi alışverişi halindedir.İnsan elde ettiği bilgilerle eylemlerini ortaya koyar.Bilgi insanların varoluşunun sebebidir.Bireylerin algılamaları farklı olduğu için bilgiyi alış şekilleride farklıdır yani algılamaları farklıdır.
İnsan hür bir varlıktır ve hür varlık olduğu için insan yanlış eylemlerde bulunabilir.Bu nedenle insanın doğru davranışlara yönlendirecek bir önder yada lider olması gerekir.
Ve sonuç olarak da şunları diyebiliriz.Kuran insanın dünyasına anlam katmak için gönderilmiştir.İnsan Kuranı tanımazsa boş şeylerin peşine düşer hem bu dünyasını hemde ahiretini mahveder.Bunun için insan Kuranla tanışmalı ve emir ve yasakları hayatına uygulamalıdır.Böyle bir kitap yazdığınız ve bizi bilgilendirdiğiniz için siz değerli hocamıza şükranlarımı sunarım.
Yasemin ŞAHİN 11040447 İDKAB-2
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE( PROF.DR.HALİS ALBAYRAK)
Kur’anın tefsiri yapılırken yine Kur’anın kendisini bu tefsir kaynakları içerisinde ele alırız. Kur’anın bütünlüğü
İçinde 3 yolla araştırma yapılır.
1)Ayet çerçevesinde
2)Siyak-Sibak çerçevesinde
3) Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir.
Konuya ayet çerçevesi açısından baktığımızda ayetlerin birbirinden bağımsız değilde bir bütünlük açısından tefsiri yapılmalıdır.Bir ayetin tefsiri yapılırken konu ile ilgili bilgilerde göz önüne alınmalıdır.
2)Siyak-Sibak çerçevesinde ;aynı konuyu ele alan ve bazende ard arda sıralanan ateyleri birbirinden sıyırarak değilde anlam bütünlüğü açısından bakmalıyız.Mesela ayette geçen bir kelimenin gerçek mi yoksa mecaz anlamıyla mı kullanılmış bunu ayetlerin tefsirinden anlarız.
Ve son olarakta Kur’anın bütünlüğü çerçevesidir. Kur’anı Kerim konularına göre düzenlenmiş bir kitap değildir. Kur’anda sadece bir sureye bakarak bir konuyu açıklığa kavuşturamayız. Kur’an kendi içinde anlamlı ve uyumlu bir bütündür.Onun için Kur’anı anlamaya çalışırken sadece bir ayete değil konuyla ilgili ayetlere bir bütün içinde bakmak gerekir.
Kur’an insanın düşünmesi ister Kur’anın ayetlerini akıl yoluylada bazen açıklığa kavuşturabiliriz.
Kur’anı kendi bütünlüğü içinde anlamaya engel faktörler vardır.
Bunlar:
1)Hissi ve metodik faktörler:Hissi faktörler insanın iç dünyasıyla ilgilidir.Metodik faktörler ise akılla ilgilidir.
2)Ön yargılı olmak: Kur’anın iyi anlaşılması için Kur’ana önyargısız yaklaşmak gerekir.Çünkü Kur’anın açıklanmasında ve yorumlanmasında ön yargısız olmak vazgeçilmez unsurdur.Fakat bu sadece Kur’an da değil bizden önce ki alimlerin ve mezheplerin fikirlerine yada görüşlerine bir taassub şeklinde bağlanmaksızın onların Kur’ana aykırı olmayan fikirlerinden de faydalanmalıyız.Ön yargılı yaklaşımlar Kur’anın bütünlüğünün gözardı edilmesi demektir.Bu önyargılar insanlar arası düşünce ayrılıklarına yol açar ve insanların birbirlerine düşman olmasına neden olur.
3)Metoddan kaynaklanan hatalar
Ve sonuç olarak ;Kur’an insanlara kuru bilgiler sunmaz. Kur’an bütün insanlara hem dünyada hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını gösterir.Okuduğum bu iki kitaptada Kur’anın insanın hayatını anlamlandıran ve hayatına canlılık katan bir kutsal kitap olma özelliği taşıdığını gördüm. Kur’anı yaşamayan ve Kur’anla tanışmayan insanın hayatının boş şeyler etrafında döndüğünü söyleyebiliriz.
Eser KUŞ/11040240/ İDKAB-2
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
I. Bölüm:Kuran'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması
*Kur'an'ın bütünlük içinde incelenmesi ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi olmak üzere üç çerçevede ele alınacaktır.
Ayet çerçevesi, Kur'an'daki terkip ve kelimeleri, önce cümlenin bütünlüğü çerçevesinde anlamaya çalışmaktır. Çünkü bazen cümlenin tamamlayıcı unsurlarından herhangi birini değerlendirmeye elmadığımız takdirde, varacağımız sonuç, Kur'an'ın o bölümde iletmek istediği fikirlerden az çok farklı veya zıddı olabilir. Bu nedenle Kur'an'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekir.
Siyak-sibak çerçevesi, herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Kendi doğrularını Kur'an'a onaylatmaya çalışanların ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlayarak anlamaya çalıştıkları bir vakıadır.
Kur'an'ın bütünlüğü çerçevesi; Kur'an en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kur'an'ın varlıklara ve hadiselere bakışını yansıtan ifadeler de birbiriyle girift bir mana örgüsü içerisinde sunulmaktadır. Mesela Kur'an'ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için O'nun sıfatları ve filleriyle ilgili pasajlarının yanında, insan ve insan niteliklerini, peygamberlik müessesesini ve diğer varlıkların durumunu anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir.
*Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması için akla ve muhakemeye önemli ölçüde ihtiyaç vardır. Aklın bu konudaki fonksiyonu, Kur'an parçaları arasında esasen mevcut olan irtibatları tesbit etmek ve bu parçalardaki açıklayıcı unsurları bulup çıkarmaktır.
*Kur'an'ı nirengi noktası olmaktan çıkarmaya kadar götüren amiller "hissi (subjektif)" ve "metodik" olmak üzere iki grupta mütalaa etmek mümkündür. Birincisi insanın iç dünyasıyla ilgilidir ki bu, belirli ekollere bağlılığın tezahürü önyargılı oluştur. Diğeri ise daha çok akıl ve muhakemeyle ilgilidir ki bu da, Kur'an'ı anlamaya çalışırken tutulan yanlış yoldur. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaklardır. O zamanda gerçekler herkese göre değişecektir. İslam'da bilhassa siyasi ve itikadi fırkalaşma hareketlerinin başlamasıyla Kur'an çoğu zaman ön yargılı tefsir edilme yoluna gidilmiştir. (Mutezile, Eş'ari, Maturudi örneklerinde olduğu gibi). Öyle ki bazı taklitçi kişiler, seleflerinin fikirlerine muhalif bazı ayetler kendilerine okunduğunda, ayetleri kabul etmemişlerdir.
*İnsan yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir.Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir. Çünkü Kur'an'la ilgilenen bu insanlar değişik hayat tarzlarının hüküm sürdüğü bölgelerde yetişmişler ve bunun neticesinde farklı bakış açısına sahip olmuşlardır. Ancak herkesin ön kabullerle Kur'an'ın işlerine gelen pasajlarına sımsıkı sarılmaları ve sonuca varmaları yanlıştır.
Eser KUŞ/11040240/ İDKAB-2
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
I. Bölüm:Kuran'ın Kendi Bütünlüğü İçinde Anlaşılması
*Parçada kalınıp bütünlük gözardı edildiği müddetçe Kur'an'da hemen her görüş sahibinin kendisine hak verdirtecek dayanaklar bulması mümkündür. Herkese göre Kur'ani doğrular yerine Kur'an'ın kendi doğrularının ön plana çıkarılması temel prensip olmalıdır.
*Kur'an bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir.
*Kur'an kendi sistemi ve kendi terminolojisi içerisinde anlaşılmalıdır. Çünkü her fikir sisteminin, temel hareket noktaları olduğu gibi, kendi bünyelerini ayakta tutan prensiplerini ifade için kullandıkları ıstılahları vardır. Mesela edebiyat terminolojisiyle matematik yapılmaz. Bunun içindir ki Kur'an, belli bir ilmin terminolojisi, odak noktası yapılarak incelenirse, Kur'an'ın bütünlüğü haleldar edilmiş, ilahi mesajın hedefi saptırılmış olur. Aristo metafiziğinin etkisinde kalan İslam filozofları ve kelamcıları Kur'an dışı problemleri, edindikleri yeni akli ve mantıki metodlarla Kur'ani bir platforma çekme gayretine girişmişlerdir. Bilhassa kelamcılar kafalarındaki felsefi kalıplarla Kur'an arasında bir bağ kurmaya çalışmışlardır. Zorlamalı yorumlara başvurarak Kur'ani sistemi zedelemişler ve onun bütünlüğünü göz önünde tutmayarak yanlış tefsir etmişlerdir.
*Allah Teala zatının ve sıfatlarının keyfiyetinin araştırılmasını değil, sadece Kur'an'da verdiği şekliyle kendisinin tanınmasını ve kulluk edilmesini istiyor. buradan anlaşılanda Kur'an'ın insandan görünmeyene ve keyfiyeti kavranamayana, yani gayba inanmasını istiyor. Demek ki Kur'an'a göre iman gaybadır. Gaybın sınırlarını zorlamaya çalışmak zandan öte bir değer ifade etmemektedir. Ayrıca mahiyeti bilinen ve görünen şeye inandım demeye hiç gerek yoktur. Çünkü o bizatihi görülmekte ve bilinmektedir.
*Kur'an'ı baştan sona ayet ayet tefsir etmeninde Kur'an tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür. Bir ayet açıklanırken her yönüyle ele alınıp bütünlük içinde ortaya konmak istendiğinde gerçekten çok sayıda ayetin bir araya getirilip senteze gidilmesi gerekir.
* Kur'an tefsirlerinde gözlemlenen bir önemli hususta hemen her müfessirin, yaşadığı dönemde revaçta olan ilimleri, Kur'an tefsirinde ön plana çıkarmalarıdır.Böyle yaparak sanki müfessirler, çok iyi bildikleri disiplinlerde ne kadar engin bilgilere sahip olduklarını ispata çalışmışlardır.
* Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde anlaşılması yönünde gösterilen gayretler, küçümsenemeyecek derecede olsa da, Kur'an'ın şekil tarafıyla ilgili çalışmaların gereğinden fazla olduğu söylenebilir.
*Kur'an'ı anlamak, onun asıl takdim ettiği fikri, zihniyeti ve fahvayı kavramaktır.
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB
KUR’ÂN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’ân tefsir edilirken ilk önce Kur’ân’ın kendine bakmalıyız. Peygamber efendimiz de bu hususta bizim Kur’ân’ı Kurân’la tefsir etmemizi istemiştir. Sahabiler ve müfessirler de Kur’ân’ı Kur’ân’la tesfir etmişlerdir. Örneğin; bakara sûresinde geçen buzağı edindiler ifadesindeki edinmenin ne olduğu açık değildir. Fakat Taha sûresinin 88. ayetinde bunun ses çıkaran bir heykel olduğu ve ona tapıldığı görülür. İyi bir müfessirci Kur’ân’ı bir bütün olarak ele alır ve Kur’ân’ın tamamına hakim olur. Kur’ân tefsir edilirken bütün ayetlerin üzerinde düşünülmeli ve bunlar arasındaki ince ilişkilere dikkat edilmelidir. Ve bu çalışmanın amacı Kur’ân’ın bütünlüğü içerisinde nasıl anlaşılacağını incelemektir.
Kur’ân bir bütündür ve onu bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Kur’ân çelişkiden uzak bir ilahi kitaptır. Kur’ân Kur’ân’sız bir yorumlamaya gitmez, yani Kur’ân’ı bütün olarak düşünmeyen Kur’ân’ı anlayamaz da. Ve kur’ân dikkate alınmadan yazılan tefsir de tefsir değildir. Kur’ân’ı ele alırken 3 ana başlıktan bahsedecağiz;
1. Kur’ân’ın Bir Bütün Oluşu;
Kur’ân hayatın tamamına rehberlik ettiği için belli bir konusu yoktur. Kur’ân’ın üslubu insanı bıktırmaz ve derinlemesine düşündürür. Kur’ân parçaları birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütündür. Bir yerde açık olan, başka bir yerde kapalı olabilir ve birbirini açıklayıcı nitelikte olabilir.
2. Kur’ân’ın Açık Ve Anlaşılır Oluşu;
Kur’ân bir bütün olduğundan kendi kendini açıklayıcı niteliktedir. “Bunlar kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın ayrtleridir”. Kur’ân’ın bu ayetiyle de sabittir.
3. Kur’ân’ın Çelişkiden Uzak Bir Kitap Oluşu;
Kur’ân’ın bazı ifadeleri çelişiyor gibi gözükebilir. Ama gerçekte öyle değildir. Bunun sebebi ise; konu zaman ve mekan bakımından değerlendirilmemesidir. Ayetler zaman, mekan ve şartlara göre değerlendirilmelidir. Kur’ân’ın ihtilafları çözümleyici oluşu onun tutarlı ve çelişkiden uzak olduğunun kanıtıdır. Kur’ân’ın bütünlüğünü 3 çerçevede ele alacağız;
• Ayet Çerçevesi; Kur’an’ın ayetlerini bir bütün olarak ele almak gerekir, yoksa yanlış anlaşılabilir.
• Siyâk – Sibâk Çerçevesi; Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere denir. Bir konuya bakılırken ondan önceki ve sonraki ayetlre bakılmalıdır.
• Kur’ân’ın Bütünlük Çerçevesi; Kur’ân bir bütündür ve bir konuyu iyi anlamak için bütününe bakmamız gerekiyor. Eğer Kur’ân tefsir edilirken bir bütün olarak ele alınmaz ise cebr ya da eş’ârîler gibi yanlış anlaşılabilir.
KUR’ÂN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
Genel Olarak: Kur’ân o kadar zengin ki bütün görüşlerin sağlamasını yapacak niteliktedir. İşte Kur’ân’ın bir bütün olarak ele alınmamasının sebebi de Kur’ân’ın fikirlerini sağlamada kullanılmasıdır.
Subjektiflikten Kaynaklanan Hata: Yapılan büyük hatalardan biri de objektif davranılmamasıdır. Çünkü kişi işe başlarken ön yargılarla tefsir eder. Mutezileler Kur’ân’ı yorumlarken önceden belirledikleri ölçülere göre ve gelen baskılara karşı Kur’ân’ı yorumlamışlardır.
İBRAHİM KUNDU/11040235/İDKAB
KUR’ÂN NEDİR?
Kur’ân insan hayatını anlamlandıran ilahî kitaptır. Kur’ân her asra hitap edecek durumda ve rehberlik edecek durumdadır. Kur’ân’ın ilk ayetlerinin oku olması insanın okumasını zorunlu kılıyor. Hz. Peygamber de Kur’ân’ı yaşamakla tefsir etmiştir. Yani Kur’ân’ın yaşanılır somut bir örneğidir. Sahabiler de Kur’ân’ı tatbik ederek öğrendiler ve bu metodu gittikleri yerde de uyguladılar. Kur’ân her dönemde kendine özgü bir şekilde yorumlanabilir. Kur’ân öğrenilirken amel ile birlikte öğrenilmelidir. Kur’ân’ı kerim insanın yaşam arayışına cevap veren ve insanın farkına varamadığı şeyleri sunmayı amaçlıyor. İnsan var olduğu andan itibaren bir anlam arayışı içerisine girmiştir. Ve insana cevap veren tek şey Kur’ân’ı Kerimdir. Bu anlam arayışı da insanın fıtratında olan bir şeydir ve insanı insan yapan şey de budur. İnsanın bu anlam arayışına karşı çeşitli ilimler cevap vermeye çalışmış (mistisizm, felsefe, metafizik) fakat insanın anlam arayışına cevap verememiştir. İnsan hayatı bir akıştır. Ve bu akışta insan hayatını anlamlı bir uğraş ile geçirmeye çalışır. İnsan eylemlerini değerler yönetir. Bu nedenle bir anlam taşır. Kişinin varoluşunu gerşekleştirmesi demek hayatı anlamlı kılması demektir.insan eylemlerini yöneten değerler 3 gruba ayrılır.
1. Yüksek Değerler;
Sevgi, inanmak, doğruluk, çalışkanlık, dürüstlük, dostluk, güven gibi değerlerdir.insan bu değerlere doğuştan sahip olur, yani keşfedilmiş değerlerdir. Ve her toplumda da aynıdır.
2. Araç Değerler,
Menfaat alınan değerlerdir. Her türlü maddi ve manevi çıkarın olduğu değerlerdir. Ve bunlarda doğuştan ve keşfedilmiş değerlerdir.
3. Alışılan Değerler;
Farkında olmadan otomatikleşen eylemleri, zevki, modayı, davranış kurallarını şekillendiren değerlerdir. Sonradan kazanılmış değerlerdir.
ZEYNEP EROL
11040134 İDKAB/2
KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
A)KUR'AN'IN KUR'ANLA TEFSİRİNDEN NEYİ ANLIYORUZ?
-Kur'an'ın tefsirinde ilk kaynak yine Kur'an'ın kendisi olmalıdır.Kur'an'ı kendi bütünlüğü içerisinde incelemek önemli bir tefsir yöntemidir.Böyle bir yöntem Kur'an'ın ayetleri arasındaki bağlantıyı ve Kur'an'ın belli konulara bakış açısını kavrama bakımından gereklidir.
-Kur'an'ın yapısına bakıldığında onun bir bütün teşkil ettiği görülür.Kur'an'da konular iç içe yer alır.bu yüzde Kur'an'daki parçalar birbirinden bağımsız olarak ele alınamaz.Onlar birbirini tamamlayan ve açıklayan yapıdadır.
-Kur'an hem kendi içinde kendini açıklayan hem de insanların ihtiyaç duyduğu açıklamaları yapan açık ve anlaşılır bir bütünlüğe sahiptir.
-Kur'an'ın kendine has bir üslubu ve sistematiği vardır.Kur'an hakkında yeterli bilgiye sahip olmayanlar onda çelişki olduğu zannına kapılabilirler.Fakat bu zan zaman, mekan faktörünü gözardı etme, subjektif yaklaşımlar gibi kişilerden kaynaklı problemlerin bir sonucudur
-Kur'an'ın Kur'an ile tefsiriyle Kur'an'da anlaşılmayan bazı kelime, ayet ve terkiplerin yine Kur'an içinde ilgili bölümlerle açıklanması ve Kur'an'ın bütünlüğü içerisinde incelenmesi sağlanır.
-Kur'an'ı bütünlüğü içinde incelerken ilk önce ayetleri kendi bütünlüğü içerisinde incelemeye dikkat edilmelidir.Ayetlerdeki kelime ve terkipler cümlenin bütünlüğü içerisinde doğru bir biçimde anlaşılmalıdır ki hatalı anlamlar çıkarılmasın.
-Bir ayet kendi bütünlüğü içerisinde doğru bir biçimde anlaşıldıktan sonra konu ile ilgili kendisinden önce ve sonra yer alan ayetlerle bir bütün olarak değerlendirilmelidir.Bu ayetin siyak sibak çerçevesidir.
-Kur'an en küçük biriminden en büyük parçalarına kadar bir bütün halindedir.Kuranı doğru anlayabilmek için onu bütünlüğü içinde değerlendirmek gereklidir.Örneğin bir konuyu incelerken fihristten bulunan kelimelerle yol almak ve izlenen yolda sadece ayetin bütünlüğüne siyak sibak çerçevesine bakmak yeterli değildir çünkü o kelime farklı bölümlerde apayrı anlamlar kazanmış olabilir veya lügat anlamı dışında Kur'an ona yeni anlamlar katmış olabilir.Akıl ve muhakemede bu yöntemde ayrıca önemlidir.Parçalar arasındaki bağlar bazen açıkken bazen bağlantıları fark etmek zihni bir çaba gerektirmektedir.
B)KUR'AN'I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
-Tarihten günümüze kadar Kur'an'ın kendi bütünlüğü içerisinde anlaşılmadığı tespit edilmiş ve bunun iki sebebi olduğu görülmüştür.
1)Subjektiflikten kaynaklanan hata
Kur'an'ı en dogru şekilde anlamak için O'na önyargısız yaklaşmak gerekir.Tarihten günümüze Kur'an'a önyargı ile yaklaşanlar olmuştur.Özellikle siyasi ve itikadi mezhepler kendi fikirlerini kabul ettirmek için Kur'an'ın bütünlüğünü ve siyak sibak çerçevesini göz ardı ederek, kelimelerin lügatta yaygın olmayan anlamlarını kullanarak hükümler çıkarma yoluna gitmişlerdir.
Metoddan kaynaklanan hata
Felsefi ve kelami sorunlar gibi Kur'an dışı problemlere Kur'an'da cevaplar aranmaya çalışılmamalıdr.Bu yanlış tefsirlere ve Kur'an'ın bütünlüğünün zedelenmesine sebep olacaktır.
YUSUF YETER 11040344 DKAB 2 KURAN NEDİR? öncelikle kuran,görünen alemde görünmeyen alemin tezahürüdür diyebiliriz.Bu kuran ki insanın hayatını anlamlandırmak için gönderilmiştir.Kuran insandan:1 okunmasını 2 üzerine düşünülmesini 3 anlaşılmasını 4 ihlasla açıklanmasını istemektedir.Burada 3.cü madde aslında sonuçtur da.Çünkü gerçekten anlaşılması için diğer üç madde gereklidir.Kuran a 'oku-düşün-anla=yaşa'çerçevesinde bakmak,yaklaşmak gerekir.Bütün insanlarda yaratılıştan bilmek isteği vardır.'Bilmek için sevmek gerek've tabi sevmek için de bilmek...İnsanların (doğru veya yalış)inanışları vardır.Bu inanışlar insanın özündeki anlama ve anlamlandırma merakının bir ifadesidir.'Yeryüzünü gezin mabutsuz veya mabetsiz bir yer bulamazsınız...'sözünün de kanıtıdır.Kuran insana bir hedef verir,nasıl ve neden yaşaması gerektiğini söyler,öğretir,öğütler.İnançlarımız dünya ile aramızdaki bağları oluşturur,bu bağlarda kopma olduğunda insan acı çeker ve mutsuz olur.Eğer insan hayatta bir anlam bulamazsa,dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak görür.Bu tehlikelerden korunmak için kendince çözümler arar.Bunlardan dolayı insanın bir rehbere ihtiyacı vardır.Rehber ona:Uğrunda çaba göstermeye değer bir hedef göstermeli, onu ölüm firakından kurtarmalı, içinde bulunan sonsuzluk duygusunu,isteğini,özlemini ona açmalı-açıklamelı,fıtratına uygun bir yaşantı sunmalıdır vs.Kuran ve yaşayan tefsir Hz.Peygamber anlam arayışına en anlamlı cevaptır............................................... KURANIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE Kuranın kendine has tabirlerinin,terkiplerinin Kuranın bütünlüğü içinde anlaşılması, anlamlandırılması,açıklanması sürecine Kuranın Kuranla tefsiri diyebiliriz.Bu,üç şekilde yapılabilir:1.ayet çerçevesinde 2.siyak sibak çerçevesinde 3.Kuranın bütünlüğü çerçevesinde.Bunları birer cümle ile açıklayacak olursak 1.ayet çerçevesinde:Kelimeleri cümlenin anlamı içinde anlamlandırmadır.2.siyak sibak çerçevedinde:İfadelerin önceki ve sonraki ayetlerle ilşkilendirerek açıklama.3.Kuranın bütünlüğü içinde:İfadelerin Kuranın bütününden yola çıkarak açıklanmasıdır.Bunlar objektif olarak yapılmazsa (ki bunun da sebepleri olabilir) açıklama hissi yaklaşımla yapılmış olur bu da Kuranı tabii kılmak olur.Yani 'kendi doğrularını Kurana onaylatmak olur' Allah muhafaza...
Şeyma Yılmaz / 11040476 İDKAB- II
Kur’an’ın Bütünlüğü Üzerine
I.Bölüm
KURAN’IN KENDI BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A- Kuran’ın Kuran’la Tefsirinden Neyi Anlıyoruz?
1. Ayet Çerçevesi
Kuran, kendi bütünlüğü içinde anlaşılmaya çalışılırken öncelikle değerlendirmeğe tabi tutulacak olan bu çerçevedir. Yani kelimeleri ve terkipleri, önce cümlenin bütünlüğü içinde anlamaya çalışmak gerekiyor. Kuran’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak gerekmektedir. Eğer biz ayetin devamını dikkate almadan anlamaya kalkışırsak, farklı bir sonuca varırız ki bu da Kuran’ın bize vermek istediği şey değildir.
2. Siyak-Sibak Çerçevesi
Belli bir ayet grubunun içinden bir ayetin veya bir bölümünün çıkarılıp müstakil olarak tamamen farklı bir gayeye hizmet ettirilmesi doğru olmaz. Çünkü bu tür yaklaşımlar Kuran’ın hiç kastetmediği bir sonuca götürür. Kendi doğrularını Kuran’a onaylatmaya çalışanların, ifadeleri çoğunlukla siyak-sibak bütünlüğünden soyutlanarak anlamaya çalıştıkları bir durumdur.
3. Kuran’ın Bütünlüğü Çerçevesi
Kuran, en küçük parçasından, en büyük parçasına kadar fikri bir uyumluluğa ve bütünlüğe sahiptir. Kuran’ın vermek istediği Allah anlayışını kavrayabilmek için sadece Allah’ın sıfatları ve fiilleri yeteli olmaz. Yanında insan ve insan niteliklerini anlatan ifadeleri de değerlendirmek gerekir. Kuran, üslubu icabı, kendisini açıklarken okuyucularını hazırcı bir yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin düşünülmesini ister.
B- KURAN’I KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1. Genel olarak
Kuran, bütün görüşlerin sağlamasının yapılacağı bir kitap olmak durumundadır. Dolayısıyla harici faktörlerin etkisiyle önceden edinilen görüşlerin, ne olursa olsun Kuran’a onaylatılmak istenmesi, Kuran’, tabi olunacak bir rehber olmaktan çıkarıp tabi olan durumuna düşürür.
2. Sübjektiflikten Kaynaklanan Hata
Kuran’a önyargısız yaklaşmak gerekir. Hissi yaklaşımlarda kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşacaktır. O zaman gerçekler herkese göre değişecektir. Bütünlük nazar-ı itibara alınmayınca, hemen herkesin, Kuran’da kendi doğrularına dayanaklar bulması da son derece kolaydır. İnsan, yaratılışı icabı, çevresinde olup bitenden etkilenir. İnsan, öncelikle içinde yetiştiği ailenin etkilerini üzerinde taşır. Kişilerin bu etkileşim ortamı içerisinde değişik görüşler taşımaları gayet tabiidir.
3. Metoddan Kaynaklanan Hata
a. Kuran’ı, Kendi Fikri Sistemi İçinde Yorumlamamak
Kuran, bütün insanlara hem dünyada, hem de ahirette mutlu olabilmenin yollarını göstermek için indirilmiştir. Kuran’ın, kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması, hem sübjektif yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir.
b. Bütüncü yaklaşımdan uzak olmak
Kuran’ın bir bütün olarak anlaşılmasından en büyük hatalardan biri, bütüncü ve terkipci olmayan yaklaşım tarzıdır. Kuran’ı baştan sona ayet ayet tefsir etmenin Kuran tefsirlerinde bütüncü bir yaklaşıma ulaşamayıştaki rolü büyüktür.
RAMAZAN ÖZÇELİK
11040425 İDKABÖ/2
KUR'AN NEDİR?
BİRİNCİ BÖLÜM
- İnsan geçmişten bu yana sürekli bir anlam arayışı içinde olmuştur.İnsanı insan yapan özelliği de bu anlam arayışı olmuştur. İnsanın bu anlam arayışı onun fıtri bir kabiliyetidir. İnsanlar bu anlam arayışı sırasın da birbirlerinden farklı olarak mistisizm, felsefe gibi yollara girmişlerdir.
- Dünya da varlıklar arasında hayatına anlam arayan tek varlık insandır.Bu anlam arayışı bazen doğru yolda olup insan hayatına anlam ve değer katabilmiş bazen de yanlış yolda olup hatalara sebebiyet vermiştir. İnsanın doğru yolu görebilmesi ve hayatına anlam katabilmesi tek başına mümkün olmamıştır. Bu nedenledir ki
Allah (c.c) insanlara yol göstermeleri ve rehberlik etmeleri için peygamberler göndermiştir. İnsanların bu peygamberler sayesinde hayatlarına anlam katabilme olanakları olmuştur.
KUR'AN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
BİRİNCİ BÖLÜM
- Kur'an'ın kur'an ile tefsiri peygamberimizden günümüze süregelen bir metottur. Bazı müfessirler Kur'an'ın Kur'an ile tefsirine büyük önem vermiş ve bunu hayatlarında görmek mümkündür. Kur'an Kur'an'ın kendi tabiri ile çelişkiden bir kitap oluşunu, Kur'anı parça parça değerlendirdiğimizde bunu görmemiz mümkün değildir. Oysa Kur'an'ı bir bütün olarak ele aldığımızda Kur'an'ın çelişkilerden uzak olduğunu görürüz. Kur'an'ın tefsirinde ki en büyük hatalardan biri O'na hissel veye öznel yaklaşımlardır. Bu da müfessirin sonucu görmesine engel olur...
Koray Teke 11040301 idkab2
Kur´an Nedir?
I.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM
A.İnsanın Anlam Arayışı Serüveni
1]İnsanoğlu Hz.Adem´den beri kendini,yaşadığı dünyayı,çevresini,başına gelen olayları anlamlandırmaya çalışmıştır.Aklını gereği gibi kullanamayan insanlar ise basit, akıldışı anlamlandırmalarda bulunmuşlardır.
2]Hayatı anlamlandırırken geçmiş insanların anlamlandırma birikimlerinden faydalanmışlardır.
B.İnsanın Anlam Arayışı Nasıl Gerçekleşir?
1)Gören Kimdir?
1]İnsan akıllı bir varlıktır ve ondan başkası içinde bulunduğu durumun dışına çıkmaya çalışmaz.İnsan ise içinde bulunduğu durumun üzerine çıkarak eylemlerini bir sebebe bağlar ve bu doğrultuda yaşar.Yani gören insandır.
2)Nede Görmüştür?
1-Yüksek Değerler
1]Bu değerler insanın özünde olan değerlerdir.Her insanın fıtratında olması nedeniyle çağdan çağa ya da bölgeden bölgeye değişmez.Fakat insanın bu değerleri ön planda tutması veya arka plana atması söz konusudur.Eylemlerinde bu değerleri ön plana alırsa hem kendi, hem de çevresi huzur içinde olur.
2-Araç (vasıta) Değerler
1]Bu değerlerde insanın özünde bulunmaktadır.Bu değerlerin ön plana alınması yüksek değerlere zarar verir.Yüksek değerlerin insana kazandırdığını kaybettirir ve insanları çıkarcı, birbiriyle çekişen, bozgunculuk çıkartan toplum haline getirir.Araç değerler ile yüksek değerleri değiştirmek; elmasla cam parçasını değiştirmeye benzer.
3-Alışılan Değerler
1]Bu değerler,gelip geçici olup biranlık zevk, hevestir. Kişinin farkında olmadığı, kişiden kişiye değişen değerlerdir.
3)Neyi Görmüştür?
1]İnsan neye değer vereceğinin farkına varır.Değer verdiğine ulaşmak için yaptığı eylemleride değerli görür.Yüksek değerleri tam manasıyla kavrayarak yaşar.Evrenle uyum içinde olur.Kendi dışındakileri de sever.Allah´ı rabbi olarak sever ve rabbi olarak değer verir.Peygamberi Allah´ın elçisi olduğu için sever ve ona göre değer verir.
2]Başına gelen sıkıntılarda sabır göstererek o sıkıntıların sebeplerini ve sonuçlarını daha iyi görür.
İnsan Eylemlerini Yöneten Değerlerin Hayata Katılmasının Sonuçları
1]İnsan için önemli olan değerlerin hayata katılmasıyla insan hayatından lezzet alır.Hayatı dolu dolu yaşar.Aksi halde kendini hayata bağlayan enerji tükenir.Bir ideali olmaz.Hayattan beklentisi olmadığı için kaybedecek bir şeyi de olmaz ve hem kendine hem çevresine kolaylıkla zarar verebilir.
4)Nasıl Görmüştür?
1]Her insanın algılayışı farklıdır.Bu da farklı kişiliklerin oluşmasını sağlar.İnsanların alışları aynı olsaydı ``kişi´´ortadan kalkardı ve yerini robotlaşmış bir toplum alırdı.
C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KUR´AN´I KERİM
1]İnsan hayata anlam verirken temelde iki şeyden başlar.1.İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerinin kaynağı olarak tabiatı görmesi.2.fıtri ilkeleri temel alan vahiy temelli anlam verme:insanın fıtri kabiliyetlerininkaynağını aşkın bir varlıkta görmesi.
II.KİTAP
KUR´AN´IN KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAŞILMASI
A.KURANIN KURANLA TEFSİRİNDEN NE ANLIYORUZ
1]Ayetlerin kendi içinde tefsir edilmesi.
2]Bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelerle tefsir edilmesi.
3]Ayetlerden birinin başka ayetle tefsir edilmesi.
B.KURANI KENDİ BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE ANLAMAYA ENGEL FAKTÖRLER
1]Bazı kişilerin kendi aykırı görüşlerini kuranla destekleme çabasında olması.
2]Önyargılı davranarak kuranı kendi görüşlerine göre yorumlamaları.
KURAN NEDİR ?
• Insan bilen dusunen, yapabılen, ilerleyen, gören, inanan yani biyolojık yapiya sahıp somut bır varlıktır. Somut bır varık olması insanı homejen kılar yanı dusunduklerını fikirlerinı göremeyız öyle ki insanın inanışları fikirleri fıtratında bulunan anlam merakının bir sonucudur.
• insan fıtratı gereği hayatına bazı değerler yükleyip hayatını yaşanabilir kılma eğilimi ile dünyaya gelir.Yaşamak ancak yüksek bir değer ile hayatı anlamlandırmak ile mümkündür.
• İnsan tarih boyu hayatına iki yönde anlam vermeye çalışmıştır.Kimi insanlar sadece benini merkeze alarak hayatını anlamlandırmış kimi insanlar da fıtratını ve vahyi temel alarak hayatını anlamlandırmıştır.Yarattığı varlığı ve onun ihtiyacını en iyi şekilde bilen Allah(c.c)insanın tek başına sadece beni ile fıtratının tamamını kullanamayacağını da bildiği için ona rehber olarak kitaplar ve bu kitapları bizzat yaşayarak ,uygulayarak örnek olan peygamberler göndermiştir.
• Peki insan neden bir anlam arayışındadır? Her şeyden önce fıtratı ve ihtiyaçın için. Çünkü insan hayatı ugruna yasayabılecegı bir sey aramakla geçer. Varlıgının ggeregı olarak bır takım degerler, fikirler yada ana zihnıyetlerle bir bütün olduğu taktirde fıtratına uygun davranmıs olur. Bunun ıcın insan ayrıca kafa yormaz, fıratının geregını yaparken aynı zamanda da hayatını anlamlandırmıs olur.
• Hayatı anlamlandırmada bütün peygamberler aynı inanc esaslarını bildırmıstır. Cunku tememl olan inandıklarımızın fıtrata uygunlugudur.
• İlk insan Hz. Adem’in peygamber olması son derece anlamlıdır. Çünkü Allah insanların var oluşundan itibaren insanın varoluşsal amacını algılayabilmesi için yardımda bulunacak, yol gösterecek önder, örnek insanlar olan peygamberleri göndermiştir. Bütün peygamberler tevhid davetiyle insan var oluşunu anlamlandırmaya çağırmışlardır.
• Bazı şeylerle oyalanıp hayatını anlamlandırmaya çalışır veya etrafında hayatına anlam verecek şeyler arar. Belki beşeri kaynaklı bir şeyle hayatını anlamlandırmaya çalışır.Ama bunlarla fıtratını tatmin edemez. İŞTE bu noktada KURAN-I KERİM’e bavrurur.
• Bu anlam arayışı içinde olan insanların hayatlarını anlamlandıran, onlara rehberlik eden, her asra hitap edebilen yegane kitap KUR'AN'dır. Kur'an da insandan okunmasını, tedebbür edilmesini, anlaşılmasını ve yaşanmasını ister.İnsan Allah'ın rızasına nasıl ulaşacağını bilemez bunun için Kur'an'ı tilavet etmesi gerekir.Kur'an insana bütün varlıkla ilişkisinin halife bilinci çerçevesinde olması gerektiğini hatırlatır.O fıtrata rehberdir.
• Kuran sadece ibadet etmek için değil insanın her alanda anlam boşluğunu doldurması için nazil olmuştur. İnsan anlam boşluğunu yanlış ve gereksiz şeylerle doldurmasın fıtratına uygun davrana bılsın dıye Kuran-I Kerim bıze ındırılmıstır.
• Kur'an-ı Kerim; insandan özünü bulmasını,duygu,düşünce ve davranışlarıyla hayatı kucaklamasını yani var olma bilincinin farkına varmasını ister.Aynı zamanda okunmasını,üzerinde düşünülmesini,anlaşılmasını son olarakta hayata geçirilmesini yani yaşanmasını ister.
• Kur'an Allah kelamı olması sebebiyle insanı çok iyi tanır ve onu Kur'an insanı olarak yetiştirirken ona ey uygun şekilde hitap eder.Birey olarak yetiştirdiği insan gerçekten Kur'an ahlakına uygun bir hale gelirse buna bağlı olarak da toplum değişecektir.Bireylerin ve bireylerden oluşan toplumların tek kurtuluş kaynağı -hayata geçirildiği takdirde-Kur'an'dır.
• Sonuc olarak,Kur'an-ı Kerim fıtrata hitap eden,insanın fıtri ihtiyaçlarını en mükemmel şekilde göz önünde bulunduran kitaptır. Insan ancak Kuran-I Kerimi kaynak alırsa fıtratına uygun davranmıs olur.
RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
• Yüce Allah'ın kelamı olan Kur'an bir bütün olarak eşi benzeri olmayan, anlaşılır, çelişkiden uzak ilahi kitaptır.Bütün olmak yani hayatın her alanındaki konuları içinde barındırmatır.
• Her bir ayeti,suresi hatta kelimesi adeta birbirine kenetlenmiş hidayet rehberi.Kur'an'ın kendi içinde bir bütün olduğu aşikardır. Zaten halife olan insan da Kur'an'ın belli bir ayetinden, suresinden değil tümünden sorumludur.
• Kur’an insanın hayatını anlamlandıran bir rehber olarak inanç esasları,ahlaki prensipler, şer’i hükümler,insanın örnek alacağı veya ibret alıp ders çıkaracağı kıssalar gibi insanın iki dünyada da saadetini sağlayacak çok geniş ve gerekli bir muhtevaya sahiptir.Bu geniş içerikteki konuların birbiriyle bağlantısından dolayı Kuran’ı ayrı başlıklar altında ele almak adeta imkansızdır.
• Kuran’ın parçaları yerine göre birbirlerini tamamlayan,yerine göre birbirlerini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütün oluştururlar.
• KUR'AN'ın parçaları yerine göre birbirini tamamlayan, yerine göre birbirini açıklayan nitelikleriyle ayrılmaz bir bütündür.Kur'an da ilk bakışta çelişkili görünen ifadelere rastlanabilir, fakat onu Kur'anın bütünlüğü içinde ele aldığımızda hiçte sanıldığı gibi olmadığı anlaşılır.
• Bütünlük ilkesine uyulmaz ıse Kelemcıların, mezhep imamlarının kendi görüşlerine dayanak olarak Kuran ayetleri önünden sonundan kırparak kullanmaları veya uzmanlık alanlarını tefsirlerinde ön plana çıkarmaları insanın hizmet etmesi gereken Kuranı adeta insana hizmet eder duruma getirebılır.
• Sonuç olarak Kuranın bütünlüğü göz ardı edildiğinde ilahi mesajın hedefi saptırılmış, indiriliş gayesi tam olarak ortaya çıkmamış olur. RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
BÜŞRA YALÇIN /11040336 /İDKAB 2
KUR’AN NEDİR ?
İnsan doğuştan itibaren hayatını anlamlandırmaya çalışmıştır. Sürekli anlam arayışı içerisindedir.Çünkü ;Hayatında bir amaç ve anlam taşımayan insan yaşayamaz. Bu özellikte (anlam verme ,düşünme ) insanı diğer varlıklardan ayırmıştır. İnsan anlamaya çalıştığı şeyleri mantıksız bulmaz ,kendisinde yetenek ve eylemlerinde anlam görür. Bu da insanın hayatta kalmasını sağlar. İnsanda anlam arayışı fıtridir. İnsan bu fıtri özelliği tatmin etmeye çalışmıştır.
İnsanın eylemlerini yönelten üç değer alanı vardır .Bunlar:Yüksek değerler (sevgi,saygı ,doğruluk…,) , Araç değerler (fayda,çıkar..),Alışılan değerler ise( toplum içinde kalıplaşmış değerlerdir. Bu değerler insanın varlığını ve hayatını anlamlandırır.İnsan hangi değere önem veriyorsa o değer kişinin hayatını yönlendirir.Davranışına etki eder.
İnsanın anlam arayışı anlam kavramıyla açıklanmıştır.Anlam kelimesi ise sözcükte;ifade edilen ,anlaşılan demektir.Anlam insanın gerçek olgusu olup bütün varlıklar ile ilişki içerisindedir.Anlam inanmayı kapsar.Ancak ;gören kim ? nede görmüştür? ve nasıl görmüştür? sorusuna cevap vermelidir.
Kur ‘an insan hayatını anlamlandıran ,insanlara rehberlik eden yegane kitabtır.Kur an bizden anlamamızı,okumamızı ,onun üzerine düşünmemizi ve yaşamamızı ister.İnsan Kuranı okuyup ,hayatına geçirdiği müddetçe hayatına anlam vermiş olur.
Kur ‘ an insanlara yüksek ahlaki değerleri gösteren ve bütün özellikleriyle hayatı anlamlandıran ,hayat veren bir kitaptır. Evrenseldir, bütün insanlara hitap eder.
Sonuç olarak Kur-an insandan zihniyetini Kur-an ile inşa edecek “Kur-an insanını” ortaya koyacak aktiviteyi bekler. Yani Kuran yaşanılıp anlaşılmayı ister ve öğütler. Kuran oku, düşün, anla, yaşa prensibini formüle eder ve insana yöneltir.
BÜŞRA YALÇIN /11040336/İDKAB 2
KUR’AN’NIN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kur’an Allah’ın insanın hayatını anlamlandırması, hem bu dünyada hem de ahirette insanın mutlu olması için gönderdiği, insan tarafından anlaşılıp hayata geçirilebilmek için kendi kendinin tefsirini yapan, konularını bir bütünlük içinde arz eden, açık, anlaşılır,çelişkiden uzak ilahi bir kitaptır.Bu ilahi kitabın tefsirde birinci kaynak yine kendisidir.Ve Kur’an’ın Kur’an ile tefsirinin ilk ürünleri Peygamber döneminde görülmektedir.
Kur’an insanın hayatını anlamlandıran bir rehber olarak inanç esasları,ahlaki prensipler, şer’i hükümler,insanın örnek alacağı veya ibret alıp ders çıkaracağı kıssalar gibi insanın iki dünyada da saadetini sağlayacak çok geniş ve gerekli bir muhtevaya sahiptir.Bu geniş içerikteki konuların birbiriyle bağlantısından dolayı Kuran’ı ayrı başlıklar altında ele almak adeta imkansızdır..
Kur’an’ın parçaları birbirini tamamlamaktadır.Kur’an kendi kapalı ifadesine kendi açıklık getirmekte, ,mutlakını yine kendi bütünlüğü içinde kendi kayıtlamaktadır.Kur’an bütünlük içinde tefsir edilebilmek için öncelikle ayet çerçevesinde ele alınmalı daha sonra bu ayetin siyak sibakına bakılmalı ve Kur’an’ın tamamını,bütün muhtevasını göz önünde tutarak Allah’ın söz konusu ayetteki gerçek muradının ne olduğu üzerinde düşünülmelidir.
Kur’an’ın bir bütünlük içinde incelenmesi ve araştırılmasına engel olan, bu işi zorlaştıran faktörlerin çoğu insan kaynaklıdır.İnsanların kendi fikri sistemleri içinde, objektiflikten uzak bir şekilde Kur’an’a yaklaşmaları onları kendi görüşüne hizmet edecek şekilde ayetleri parçalayarak, Kur’an’ın bütünlüğünden ayırarak ele almaya sevk etmiş, bu da ayetlerin istismar edilmesine yol açmıştır.Ayrıca klasik tefsirde Mushaf sırasına göre ayetlerin tefsir edilmesi de Kuranın bir bütün olarak incelenmesini zorlaştırmıştır.Bu yüzden günümüzde konulu tefsir denilen yeni alternatif bir tefsir türü ortaya çıkmıştır.
Kur’an’ın kendini tefsir etmede kendisinin kaynak olmasının yanında Allah tarafından Kur’an’ı tebliğ etmek kadar teybin etmekle de görevlendirilen Peygamber’in sünneti ve nüzül ortamını bizzat yaşamalarından dolayı sahabenin içtihadı,tarihi bilgileri de tefsirde birer kaynaktır. Kur’an’ın kendisinden başka hiçbir kaynağa ihtiyaç duymadığını iddia eden Ehlu’l Kur’an’ın bu görüşünün bir aslı yoktur.Hatta sünnetin ve sahabe görüşlerinin yanında bütün insanlığın ürettiği bilgi birikimi de Kur’an’ın tefsirinde bir kaynaktır.
KURAN’IN ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE >>DEVAMI
• Kur’an’ın bütünlüğü derken, herhangi bir konunun veya herhangi bir ayetin ilgili olduğu diğer ayetler göz önünde bulundurularak araştırma yönteminin kastedıldıgını bır oncekı gonderıde degınmıstım. Kur’an’ın tertibi alışılmışın dışında bir yapıya sahiptir. Bilindiği gibi Kur’an, bölümleri, bölümlerin altında başlıkları olan bir kitap değildir.Bu yüzden diğer kitaplardan yapı ve içerik bakımından farklılık arz eder
• . Kur’an tefsirinin kaynakları arasında ilk sırayı hiç şüphesiz ki yine Kur’an’ın kendisi alır. Bir ayet açıklanırken o ayetle ilgili çok sayıda ayetin bir araya getirilip incelenmesi gerekir.Kur’an bütünlük arz eden ,çelişki ve tutarsızlıktan uzak bir yapıya sahiptir.Bu bütünlük arz eden yapıyı; ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kur’an’ın bütünlüğü çerçevesi içinde ele alınıp incelersek en sağlıklı ve sağlam sonuçlara ulaşmamız mümkün olacaktır.
• Kur'an-ın, Kur'an'la anlaşılması dinamik bir olgudur.Çünkü o Allah'ın kelamıdır.Herhangi bir zaman dilimi ile ve mekanla kayıtlı değildir.Kıyamete kadar bu dinamizmini devam ettirecektir.Kur'an, Kur'an-ın Kur'an'la tefsirini gözardı ettiklerinde mutlaka hataya düşecekleri çok önemli bir tefsir kaynağıdır.
• Kur’an’ı anlamak şu hususlara dikkat etmekle mümkün olabilir; kesin hüküm bildiren ayetlerin tek başına tefsir edilmemesi bir sebebinin yahut başka bir ayetle ilişkisinin incelenmesi, Müphem (kapalı) hususlara dikkat edilmesi, anlaşılması zor olan garib kelimelerin siyak-sibak çerçevesinde ele alınması, mecazi ifadelerin gerçek manalarının araştırılması gibi .
• Kuran’ı Kendi Bütünlüğü İçinde Anlamaya Engel Faktörlerlere deginecek olursak;
Kuran, teoriyle pratiği birbirinden ayırmaz. Kuran’ın çeşitli konuları, kendisine has üslupla sunar. inancın aynı zamanda hayata aksetmesini ister.kuranı hayata aksettırırkende kendi bütünlüğü içersinde değerlendirmek için subjektiflikten uzak durulmalı ayrıca ön yargıyla da yaklasılmamalıdır. RÜMEYSA BİLLUR - 11040077
ELİF TOK/11040305-İDKAB2
KURAN'IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kuran'ı kendi bütünlüğü içinde anlamamak Kuran'ı anlamama gibi bir sonuca götürür.Dolayısıyla Kuran'ı,Kur'an göz ardı ederek tefsir etmek değildir.Allah rasulü bir suredeki kelimeyi başka bir suredeki ayetle açıklarken ayetleri tek başına ele almanın zaman zaman kişilere yanlış sonuçlara vardıracağını dolayısıyla ifadeleri Kuran'ın bütünlüğüne arz etmenin gerekli olduğunu ashabı aracılığıyla herkese öğretmiştir.Kuran'ı anlamaya çalışanların bir kısmı zaman,mekan ve şartları itibariyle farklılığı dikkate almadıklarından bazı ayetler arasında çelişki varmış zannına kapılmışlardır.Kuran'ın buna cevabı şu şekildedir: Kuran'ı düşünmüyorlar mı?Eğer o,Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı,onda birçok çelişki bulurlardı.Kuran'ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekmektedir.İkinci olarak siyak-sibak yani herhangi bir ifadeden önceki ve sonraki ifadelere bakmak gerekir.Kuran'ı anlamaya çalışırken hissi ve metodik yanlışlar yapılmaktadır.Belirli ekollere bağlılığın tezahürü ön yargılı olur veya akıl ve muhakemeyle ilgili hatalar yapılmaktadır.Kur'an kendi ifadesiyle bütünlüğü içerisinde çelişkiden uzak bir kitaptır.Bu sebeple onun yapısını kavramanın yolu,hiç şüphesiz ,bütünlük içinde,taassuba düşmeden,ön yargısız bir araştırmadan geçer.
BÜŞRA YALÇIN /11040336/İDKAB2
KUR’AN’NIN ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE >>>
DEVAMI
Kur’ an bütünlük içinde 3 kategoride ele alınır. Bunlar :Ayet çerçevesi, siyak –sibak çerçevesi ve kur anın bütünlüğü çerçevesidir.
Ku’an ayet çerçevesinde :ayetler kendi bütünlükleri içinde anlaşılması gerekir. Kur’anı anlarken cümle ve ayet başından anlatılmak isteneni anlamak gerekir. Siyak ve sibak çerçevesi bir ifadenin önceki ve sonraki ifadelerdir. Kur’anda ayetler arka arkaya gelmiştir ve birbirini tamamlar niteliktedir. Kur’anın bütünlüğü çerçevesinde ise akla ilk gelen kur’anın kuranla tefsiridir. Kur andaki kelimelerin , cümlelerin manası tespit edilir.Kur ‘anın bütünü çerçevesi içinde mümkün olmaktadır.
Kur ‘an kendisini açıklarken okuyan kişileri hazırcı yaklaşıma götürmez. Üzerinde derin derin düşünülmesini ister.
Kur’ an-ı incelerken iki hatadan kaçınmalıyız. Birincisi; hissi (subjektif) insanın iç dünyasıyla ilgili ,İkincisi ise ;metodik yani akıl ve muhakemeyle ilgilidir.Subjektif hatalar Kur’ana ön yargıyla yaklaşmasına neden olur.Çünkü; kişiler önceden kabullendikleri sonuçlara ulaşıp ,gerçekler herkese göre değişecektir. Bu önyargıdan uzak durmamız gerekir ki Kur’anın rehber kitap olması için.
Çeşitli mezhebe mensup olan insanların tuttukları yol ,kendilerini yanlış yola sürükleyebilmektedir. Bazı kişiler kendilerine muhalif ayetler okunduğunda bu ayetleri kabul etmemişlerdir. Mezhebe sahip kişiler birbirinin görüşlerini desteklemek yerine ,çürütme yoluna gitmişlerdir.Bu düşüncede aslında yine önyargılı düşünceden kaynaklanır.
KURAN NEDİR ?
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’ I KERİM
A.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI SERÜVENİ
İnsandaki anlama merakı ve öğrenme arzusu, insanı insan eden en büyük kuvvettir. İnsanların inanışları, insanın özünde bulunan anlama merakının ifadesidir. İnsan hayatı anlamlandırırken fıtratını tatmin etmeyi hedefler. İnsanlar hep arayış içerisindedirler.
B.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI NASIL GERÇEKLEŞİR
Anlam, varlık koşulları ile ilişki içindedir. Anlam, görülen, bilincine varılan ve inanmayı da içeren bir şeydir.
1.Gören Kimdir? İnsandır. İnsan hayatının bir anlamı olmasaydı, o zaman insanın tarihsel bir varlık oluşunun da bir anlamı olmazdı.
2.Nede Görmüştür? Onda anlam görmesi söz konusu olan şeyde görmüştür. Her kişinin herhangi belirli durumu farklı bir yönde anlamlandırma imkanı vardır.
3.Neyi Görmüştür? İnsan dünyada sürekli olarak gerçekleşmesini istediği, hayatı anlamlandırışında temel aldığı değerlerden kaynaklanan ana amaçlarını ve bu çerçevedeki eylemlerinin anlamlı olacağını görmüştür.
4.Nasıl Görmüştür? Kişi, obje ile ilişki kurmaya başlayınca fıtratından gelen imkanlar koşulları ortaya çıkar. Bunlar; ana zihniyet, akıl yürütme ve alış zemini üzerinde hareket eder. İşte insanın görmesi bu şekilde gerçekleşir.
C.İNSANIN ANLAM ARAYIŞI VE KURAN’I KERİM
İnsanın hayatını anlamlandırması iki yönde gerçekleşebilir:
1-İnsanın kendinden kaynaklanan ben merkezli anlam vermesi
2-Özsel ilkeleri temel alan fıtrat-vahiy temelli anlam vermesi
İnsanın bütün hayatı anlamlandırma arayışları, onun fıtratında bulunan varlıksal imkanlarının sadece bazılarının kullanılması ve tatmin edilmesi ile sonuçlanır.
1-İnsan sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir varlıktır.
2-İnsan , Allah’ın yer yüzündeki halifesidir.
Sonuç olarak insan her zaman hayatı anlamlandırma ihtiyacı hisseder. Bu anlamlandırma sürecinde insan bir rehbere ihtiyaç duyar. Bu rehber peygamberlerdir . Peygamberimiz Hz. Muhammed bize Allah’tan bir takım mesajlar getirerek bize yol göstermiştir. Hayatımızı onun gösterdiği istikamette sürdürdüğümüzde hayatımız gerçek anlamını bulur.
EMİNE ÇİFÇİ 11040399
KURAN’IN BÜTÜNLÜĞÜ ÜZERİNE
Kuran’ı bütünlük içinde incelemeyi üç çerçevede ele alıyoruz. Bunlar ; ayet çerçevesi, siyak-sibak çerçevesi ve Kuran’ın bütünlüğü çerçevesidir. Kuran’ı anlarken öncelikle cümle ve ayet bazında anlatılmak isteneni tespit etmek gerekmektedir. Ayetin öncesi ve sonrasını bakmak gerekir. Kuran tefsir edilirken kelime, terkip ve cümle bazında ki lisani hallerle inceleme faaliyeti yapılmalıdır. Kuran, üslubu icabı kendisini açıklarken okuyucularının üzerinde derin düşünmelerini ister. Kuranın anlaşılmasında ve yorumlanmasında vazgeçilmez esaslardan biri ön yargıdan uzak durma ilkesidir. Önceki çalışmaları bir kenara atmadan ön yargısız bir şekilde incelenmelidir. Kuran bütünlüğü içerisinde çelişkiden uzak bir kitaptır. Yapısını kavramanın yolu, bütünlük içinde, taassuba düşmeden,ön yargısız bir araştırmadan geçer.Farklı görüşler, kuran metninin ihtimalli durumundan doğmuş olsa bile Kuran’ın zihniyetini zedeleyecek bir durum söz konusu olmamaktadır. Tefsiri yapan insan olduğundan hatası olabilir. Çünkü ilişkisinin söz konusu olduğu her şeyden etkilenebilir. Herkesin ön kabullerle Kuran’ın işlerine gelen pasajlarına sımsıkı sarılarak bir sonuca varmaları yanlıştır. Kuran’ı anlamaya çalışanların, asıl gayeleri, Allah’ın hedef olarak gösterdiği çelişkisiz tutarlılığa ulaşmak için gayret etmek olmalıdır. Kuran kendi iç yapısında son derece tutarlıdır; O, insanın zaaflarını göz önüne alarak, ana prensiplerinden taviz vermeden esnekliğe sahip bir sistem oluşturmaktadır. Kuran’ın, kendi sistemi içinde bütüncü bir yaklaşımla anlaşılması hem subjektif yaklaşımlardan, hem de metodik hatalardan uzak olmayı gerektirir. Kuran kendisine uyulması Allah tarafından istenen ilahi bir kitaptır. Kuran’ın bir bütün olarak anlaşılmasında en büyük hatalardan biri bütüncü ve terkipçi olmayan yaklaşım tarzıdır.
EMİNE ÇİFÇİ 11040399
BÜŞRA YALÇIN /11040336 / İDKAB 2
KURAN NEDİR? 2.BÖLÜM
Kur'an ,kelime olarak : "toplamak ,okumak ,biraraya getirmek" manalarına gelir.
dini terim olarak ise : Hz. Peygambere Allah tarafından Cebrail aracılığıyla bütün insanlara iletilmek üzere indirilen kutsal kitabtır. El-kitab ile düşünülürsede ;hayatımızı anlamlandıran her türlü manaları ve hakikatleri hüküm ve hikmetleri toplayan kitabtır. Kur’an benzer harfler ,kelimeler ,ayet ve surelerden oluşur.
Kur’anın amacı : insana yol göstermek , rehber olmak , insanın hayatını anlamlandırmaktır. Bunun için Allah ,insan ,tabiat ve evren onun içeriğinde anlatılır.Kur’anın içeriğinin en temel konusu tevhiddir.Allahın varlığı Kur’an için sadece amelidir.
Kur’an semavi kitapların yanlış anlaşılarak tevhid inancının tahrif edilmesine engel olmak üzere nazil olmuştur.
Kur’anı okuyan insan Kur’anın Allah hakkında iki hususu vurguladığını tespit eder.Birincisi:Allah en üstün varlıktır.İkincisi ise var olan tek gerçek varlıktır.
Kur’anı kerimin herhangi bir kitabla ortak yönü iki kapak arasında yazılı sayfalar olmasıdır.Farklı özelliği ise; adı,eşsiz ve benzersizdir. Allah kelamı bir yazarın eseri değil,içindekiler,kaynaklar,dipnot vs yoktur.Metni asla değiştirilemez,ismiyle müsemmadır.Adları özelliklerini içerir.
Kur’anda kıssalar anlatılmıştır,bu kıssalar insana öğütler verir,yol gösterir.
Vahiy : Kur’an vahiy yoluyla inmiştir.Vahiy kök olarak : elçi gödermek ,ilham ,gizlice söz söylemek,seslenmek … anlamlarına gelir.Lügat olarak ; işareti muhataba en hızlı ve kestirme yoldan ulaştırma anlamını ifade eder.Dini terim olarak ise;Allahın dilediği şeyleri paygamberlerine biriyle bildirmesidir.
Peygamberlere gelen vahiyler çeşitli şekillerde gelmiştir: - sadık rüya şeklinde , -kalbe ilhamla, -meleğin bir insan suretinde temessül etmesi şeklinde ,- cebrailin asıl suretinde görünmesi şeklinde, -göklerin üstünde,perde arkasından hitabta bulunulması , - bir uğultu şelinde
Hz .peygambere gelen vahiy sıradan bir vahiy değildir.Hz. Muhammed vahiyi almaya kabiliyetli hale gelince vahiy üzerinde düşünmeye hazır hale gelmiştir.Vahyi aldıktan sonrada beşeri özellikleri aynı kalmıştır.
Ayet :Kurandaki ayet kelimesi şu anlamlara gelmektedir: delil ,mucize ,alamet- nişan anlamında ,acayip iş anlamında,kıyamet alameti anlamında,ibret anlamında ve kur’anın tümü yada belli bölümleri anlamında
İnsan açısından ayet ise:insanı Allaha yönelten ona gidişimizde iz ve işaret veren her şeydir.
Allahın varlığını ve birliğini anlama konusunda ayet ikiye ayrılır bunlar :kavli ayet ve kevni ayet tir. Kavli ayet: İnsanın çevresinde ve bizzat kendi yapısında bulunan sayısız âyet, yani Rabbimizin varlığına ve kudretine işaret eden sonsuz alamet; onun inanması ve Rabbine boyun eğmesi için yeter Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar ‘kavlí’, yani sözlü âyetlerdir. Kevni ayet ise :Fıtrat yoluyla varlıklar dünyasına çıkarılan ve evrende fiilen varolan ayetlerdir.Kevni ayette kendi arasında ikiye ayrılır ,afaki ve enfüsi ayet olmak üzere.
Yorum Gönder